4 Bölüm

1645 Words
*Kalbin acısa da gülümse* Akşam olmuş ve ben eve varmıştım. Yine her zamanki gibi çok yorgundum. Ama komşumun çocuğuna ders anlatmam gerekiyordu. Kapıdan geçerken kapını çalmış ve yarım saat sonra gelmesini söylemiştim. Ben de o zamana kadar kendime gelirdim bir az. Eve gidip banyoya girdikden sonra hemen duş alıp çıkmıştım. O sırada çay suyum da kaynamıştı. Çayı içip kanepeye uzanmıştım ki kapının sesiyle kendime geldim. Açtığımda gelenin Deniz olduğunu zaten biliyordum. Ne kadar yorgun olsam da söz vermiştim. Sözümden dönemezdim. Çocukdur kırılır diye geri çevirmemiştim. 1 saat gibi ders anlatdıkdan sonra Deniz yorulmuş ve artık kafası bi şeyler anlamıyordu. O yüzden gitmeye karar vermişti. Benimse aksine öğlen olanları hatırlamamaya çalıştığım için azacık da olsa kafam rahatlamıştı. Deniz gitdikden sonra yatağıma uzandım. Bir şeyler yemek istemiyordum, hiç yiyesim yoktu. Zaten öğlen Osman zorla bi şeyler yedirtmişti, akşamsa beni azarlayacak kimse yoktu. Uykum gelmiyordu. Saat zaten daha yeni 10 olmuştu. Bu saatde uyuyacak birisi değildim, ama belki uyur da kafamdaki bu soruları bir azcık olsa bir yana bırakırdım umuduyla yatağa uzanmıştım. Ama görünüyordu ki, uyku bana doğru adım bile atmaz olmuştu. Mahurun onu nişanlım diye takdim etmesi beni şaşırtmışdı. Daha doğrusu kendi aptallığıma şaşırmıştım. Neden ben bu kızın evli, ya da nişanlı ola bileceğini düşünmemiştim ki. Aptal gibi elinin tersiyle bile bana bakmayacak birine kalbimi kaptırmıştım. "Aceba bir-birilerini çokmu seviyorlardı? Nasıl tanış olmuşlar aceba? Nişanlısı varken bana bakmaz ki? Hem ben nişanlı bir kızla ilgili neden böyle düşünüyorum?" diye kafamda onlarca soru içinde kalmıştım. Ama garip olan adamın Mahura bakışlarıydı. Hiç halinden mutlu değildi. Mahursa aksine mutlu gözüküyordu. Her halde çok seviyor. Adamın da her halde tavrı böyledir. Kaç saat bu durumla ilgili düşündüm hatırlamıyorum. Uyandığımda saat 07.15-di. Hemen yatağımdan kalkıp işe gitmek için hazırlandım. Tamirhaneye vardığımda erken geldiğimi gördüm. Ben geç kalacağımı düşünürken meğerse her kesden erken gitmişim. Dikkatimi çeken ilk olarak Mahurun arabasının burada olmamasıydı. Dün arabanın parasını vermiş gitmişlerdi. Bundan sonra ne zaman göre bilirdim ki onu. Hiç bir yerde. Zaten böyle de olmalıydı. Sevdiği olan bir kıza yan gözle bakamazdım her halde. Ama verdiği para bize baya iyi gelmişti. 1 aydır elimiz doğru-dürüst para görmez olmuştu. Usta maaşımızdan bir kısım vermişti. Bir kaç hafta idare ederdim. Bir az sonra Osmanla usta geldikden sonra çay içip hemen yarım kalmış işlere başlamıştık. Artık kafamı işlerle meşgul edib onu unutmalıydım. 2 hafta sonra Aradan geçen zaman sonrasında artık kendimi toparlamıştım. Kısa zaman için hayatıma dahil olmuştu. Her halde unutamayacak değildim. Yeniden eski düzenime kavuşmuştum. Zaten çok da bir düzenim yoktu. Ama kendimi iyi hissediyordum. Sabah daha 1 saat olardı tamihaneye geldiğim bir arabanın geldiğini duydum. Ben içeri odanın birinde bazı aletleri arıyordum, nereye koyduğumu hatırlamıyordum. Osmanın "seninki geldi " demesiyle kafamı ona çevirdim. "Benimki de kim?" diye sordum şaşkın halde bakarak. "Seninki işte, ismini hatırlamıyorum. Deprem zamanı arabasını burada bırakmış giden hanımefendi." "Mahurmu?" diye sorunca şaşırmıştım. " Evet o. Şimdi hatırladım ismini. Garip bir ismi var, Ayşe, Fatma olsaydl aklımda kalırdı. Kızın ismi bile bizden zengin." "Bize ne zenginliğinden. Onu bi yana bırak da söyle bakıyım neden gelmiş?" "Sormadım. Seni sordu. Burada olduğunu çağırıb geliceğimi söyledim. Hadi gidelim. Ayıptır, çok beklemesin. Kemalim de Kemalim deyip duruyor dışarıda" diyerek kahkaha atdı. "Hay senin ben... Neden buradayım dedin ki. Belki konuşmak istemiyordum." Osman şaşırmış gibi baktı.:Kafanmı güzel? Neden burada olmayasın. Kızdan neçen kaçıyorsun. Bilmediğim bazı durumlarmı var?" diye bana göz kırptı. "Hayır, ne durumu olacakmış. Hadi gidelim de görelim ne istiyormuş. Hem beni görmeğe anca tamir için gelir" gibisinden konuşarak Osmanla odadan çıktım. Onu gördüğümde masada oturmuş çayını yudumluyordu. Ustam her halde Mahuru sevmiş. Yoksa gelen her kese çay ikram eden biri değildi. Yine o masum gülüşüyle ustamla nelerse konuşuyordu. Çok abartı bir gülüşü de yoktu. Sanki bu yüzü görünce bana kendimde olmadan bir rahatlama geliyordu. Kalbim huzurla doluyordu. Bu huzurun bedenime yayılması beni çocuk gibi mutlu yapıyordu. Seçme özgürlüğüm olsaydı hep benimle kalmasını isterdim. Ama bu mümkün olan bir ihtimal değildi. Duygularımı içime atmalıydım. Bir daha onun nişanlı olduğunu kendime hatırlatdım ve aklımdaki düşünceleri silmeye çalıştım. Beni görünce hemen ayağa kalktı ve selamlaştı. "Merhaba, Mahur" "Merhaba, Kemal, nasılsın?" "İyiyim, teşekkürler, sen nasılsın?" "Ben de iyiyim. Teşekkür ederim. " " Ayıptır söylemesi neden buradasın?" " Ay evet söylemeyi unutdum. Benim eksi model bir arabam var. Uzun zamandr da garajda duruyor. Senim gibi işinin ehli bir tamirçi arkadaşım varken boş durmasını istemedim. Rica edersem zamanın olduğunda bize uğra ve arabaya bak. Eğer tamir yapılası durumdaysa arabayı bura getiririm." Teklifi ilkinde kabul etmek istemedim. Ben onu unutmuşken onun yine beni bulması beni mutlu ediyordu, ama hayatında başkasının olduğunu bildiğim için kendime bu duygularım yüzünden kızıyordum. Ama ustama baktığımda "kabul et " diyen ifadesi gözlerinden fışkırıyordu. Paraya ihtiyacı vardı, eger Mahurun dediği gibiyse iyi para kazandırırdı. Zaten zengindi ucuz aletlerle iş görmez pahalısını isterdi. Ama o an kabul edemezdim. Aklımdaki sorularımın cevabını almam gerekiyordu. "Kabul ederim, ama bir sorum var. Neden bizim tamirhane? Yani daha iyi yerler varken, neden bura? İşimizi kötü yaptığımızdan değil, sadece bir diğerleri gibi arabanı erken bitirip veremeyiz. Bir az zaman alır." "Güzel soru. Evet daha iyi yerler olduğunu biliyorum. Ama arabamı tamir etdiğini gördüm ve gerçekten iyi tamir olunmuştu. Eskiden de içinde ufak bozuk yrrlerini bile düzeltmiştin. İşinin ehli bir adamsın. Bunu göre biliyorum. Lüften kendinizi ve iş yerini küçümsene. " "Kabul ediyoruz" diye yanımda ustam konuştu. "Siz bu arkadaşa bakmayın. Olur-olmadık sorularla sizi bıktırır. Müsayit bir gününüzde söyleyin gelip arabaya bakar. Sonra dize durum bilgilendirmesi yaparız. " "Kabul etmenize sevindim. Ama ben Kemalden de olur lafını duymak istiyorum." "Kabul ediyorum". Ne kadar istemesem de artık kabul etmekden başka çarem kalmamıştı. "Ne zaman geleyim araba için?" :Yarın olur. Evimin adresini sana mesaj atarım. Saat 12 gibi gelirsin. Zaten evde olucağız. Annemle babamı da görürsün. Yeni arkadaşımla tanışmış olurlar." "Peki gelirim" diye razılaştık. * * * * * Sabah olduğunda epey bir heyecanlanmıştım. Ben ondan uzak durdukca o bana yaklaşıyordu. Kaçan kovalanır dedikleri bu olmamalıydı. Ama bende farklı bir hal almıştı. Osmanın tamirhanede işleri yoğun olduğundan dolayı ben yalnız gitmek zorunda kalmıştım. Önemli değil, sıkıntı yoktu. Ben bunu yapa bilirdim. Evinin ardesine baktığımda zengin olduğu oturduğu semtden bile belliydi. Eve vardığımda kapıda koruma beni karşıladı ve Mahur hanım için geldiğimi söylediğimde kimliyimi teyit edip girmem için izin verdi. Sanki adam öldürmeye gelmişim gibi. Bu ne korunma sevdası böyle. Adam da işini yapıyor çok da önemsemedim açıkcası. O da benim gibi biri sonuçta. Ekmek parasının peşinde. Kapıdan evin bahçesine doğru ilerlediğimde gördüğüm ev gerçekten muazzamdı. 3 katlı bir villa beni karşılıyordu. Dışarıdan böyle görünüyorsa içi kim bilir nasıl güzel diye düşünmeden yapamadım. Anlık aklıma bir benim 2 oda bir salon evim ve karşımdaki 3 katlı villa arasındakl farklar canlandı. Mahur tabi ki de Mert gibi zengin biriyle evlenirdi. Benim gibisini ne yapsın. Onun alışdığı hayat bu sonuçta. Bense bir tamirci. Baka kalmıştım ki, Mahurun dışarı çıkıp bana seslenmesini duydum. "Merhaba, Kemal. Hoş geldin." "Hoş bulduk, Mahur. Evin güzelmiş. " "Teşekkür ederim. Ama ben sana önce arabamı göstereyim, daha sonra annemlerle tanışırsın. Şu an annem pilates yapıyor onu kıpırdatamam. Babamsa gazetesine gömülmüş durumda." "Olur, garajdamı araba?" "Evet, hadi gidelim " diyerekden beni evin sağ tarafına apardı. Bahçesi gerçekten büyüktü ve ağaçlar özenle budanmış, bazılarıdaysa figürler kesilmişti. Bahçivanı vardır böyle güzel bir bahçenin. Kafamda sorularla garaja doğru yürüdüm. Garaja girdiğimde içerisi dışarısından hiç de farksız değildi. 4 araba ve 1 motor vardı. Arabanın birini tanıdım Mahurun kullandığı arabaydı. İkisi de yeni model arabalardı. Arkada üstü kapanmış halde bir araba vardı. Her halde dediği araba buydu. Üstünü açıp tozunu silkerek arabasını bana takdim ediyordu. "BMW E36 , BMW 3 Serisi kompakt executive serisinin üçüncü neslidir ve 1990-2000 arasında üretilmiştir. İlk modeller, dört kapılı sedan gövde tarzındaydı, ardından sonraki yıllarda coupe, cabriolet, vagon ("Touring") ve hatchback ("Kompakt") gövde seçenekleri de üretildi, ama gördüöün üzere benim arabam sedan gövde ve kırmızı bir güzel kız. Benim arabam 1995 yılının kırmızılar güzelidir" diye devam ediyordu ki, onu susturdum. "Arabalarla alakadar bu kadar fazla bilgin olduğunu bilmiyordum." "Zaten yok. Ben bi tek arabamla ilgili olanı biliyorum" diye bana gülümsemişti. "Peki, o zaman ben bir az bakayım. İş görürmü diye sana rapor veririm. " "O zaman ben de sana bi şeyler getireyim. Çay, kahve, meyva suyu ya başka bi şey istermisin? " "Ben sade su alıyım." " Olur. Getiririm hemen." Mahur gitdikden sonra hızlanan kalp atışlarım düzenli atıyordu. O yanımda olduğunda kalbime söz geçiremiyordum. Arabaya baktığımda gayet güzel bir araba görüyordum , fakat eskidiği için bazı parçaları bozulmuş durumda. En önemlisi araba ön taraftan bi yere çarpmış gibi görünüyordu. Her halde kaza sonucu bu durumdaydı. Uzun zamandır böyle atılmış gibi duruyor. Güzel araba eski olsa bile. Neden şimdiye kadar tamir yaptırılmamış anlayamamıştım. Ama iş görürdü. Ben arabaya bakarken Mahurun elinde bir bardak suyla geldiğini gördüm. Suyu içdikden sonra arabanın tamire uygun olduğunu söylediğimde sevinmişti. Konuşmamıza uygun olarak arabanı yarın bizim tamirhaneye çekiciyle getirecekti. Garajda işim bitdikden sonra Mahur beni tanışmam için anne- babasının yanına götürdü. Oturma odasına geçtiğimizde gerçekten güzel tasarlanmış bir oda beni karşılamıştı. Duvardaki tablolar zenginliği anlatıcak kadar yeterliydi. Annesi kanepede, babası koltukta oturmuş kahvelerini yudumluyorlardı. Beni gördüklerinde çok da oralı olmadılar. Ama selam verip önlerindeki işlerine döndüler- gazete okumak, telefona bakmak gibi iş. Bir az oturdukdan sonra elimi yıkamak için banyonun yerini sorduğumda evdeki çalışan beni oraya götürdü. Bu evin banyosu benim yatak odam kadardı. Yüzüme bakmamaları belliydi. Aynı sınfın insanları değildik sonuçta. Ama Mahur onlar gibi değildi. Her ortama uyum sağlayan bir yanı vardı. Hiç garipsemeden ortama uyuyordu. Ama sonuçta o da onlardan biriydi. Dışarı çıktığımda gitmek istediğimi Mahura söyleyecektim. Zaten ortak sohbetimiz yok. Daha fazla oturmama gerek te yoktu. Çıktığımda yakın bir yerlerden Mahurun sesi geliyordu ve kimlese konuşuyordu. Konuştuğu adamın sesi tanıdık gelmişti. Evet nişanlısı Mert olmalıydı. Ona neden böyle dik kafalı davrandığını söylüyordu. Mahursa sus duyan olucak diye onu tenbihlese de adam sakinleşmiş gibi değildi. "Sana o hurda arabadan uzak dur diyorum, ama sen inat gibi onu tamir etdiriyorsun, alalım yenisini olsun bitsin işte". "Onun benim için anlamını bilmiyormuş gibi konuşma. İstediğim yerde tamirini yaptırırım." "Ne halt yersen ye, ama benim adıma söz çıkmasın. " Ne demekti bu. Hiç anlamamıştım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD