Umarım bölümden keyif alırsınız. Olumlu ve ya olumsuz yorumlarınızı bekliyorum.
Mahur
Arabanın Kemalin çalıştığı yere bırakılmasıyla ilgili görevli arkadaşlar beni arayıp haber vermişlerdi. Araba artık evde olmadığı için bir az içim buruktu, ama artık onun tamir olunması için kendimde olan cesareti toplamıştım. Uzun süredir zaten bu durumdaydı. Artık geçmişin izlerini silmek istiyordum. Geçmişe takılı kalmak istemiyordum. Abim yüzünden zaten bir süredir dağılmış durumdaydım. Toparlanmalıydım. Fakat Mertin bunu neden istemediğini bilmiyordum. Arkadaşının gidişi yüzünden o da bir süre kendine gelememişti. Ama o günden sonra bana olan tavrı da değişmişti. Bana yakın olmaya başlamıştı. Eskiden " küçük şeytan" diye çağırdığı bana artık "güzellik" demeye başlamıştı. Güzel olduğumu biliyordum da, ama Mertden bunu duymayı beklemiyordum. Aramızda abim ölene kadar gram yakınlaşma olmamıştı. Bir az sonra babasının babamla beni evlendirmek için konuştuğunu duydum. Annem söylemişti. Sanki beni bu duruma hazırlıyormuş gibi ben de onaylamıştım. Ama bildiyim bir şey vardı ki " ben onu sevmiyordum" .
Arabanın gitdiyi günün ertesi gün Kemalden arama gelmişti. Aradığında söylediği şeyle şaşırmıştım. Nasıl olurdu böyle bir şey? Aklım almıyordu. Ama hemen gidip bakmam gerekiyordu. Kahvaltımı bile yapmamıştım. Akşam abimi düşünürken uykum kaçmıştı. Saatin geç olduğunu farketdiğimde uykum kendiliğinden gelmişti ve ne zaman uyumuştum tam bilmiyorum, amma saat 03:00 dan sonraydı. O yüzden bu sabah geç kalkmıştım. Beni uyandıran da olmamıştı. Çalışanlar zaten ben uyurken odaya niye gelsin? Ama annemle babamın da umrunda değil gibiydim. Babamın amacı beni arkadaşının oğluyla evlendirip şirketi büyütmekdi. Annemse yardım vakfıyla ilgili işler yaptığını söylese de kime ve neye yardım ediyordi babam dahil ben de hiç anlamıyorduk. Eskiden de çocuklarına karşı fazla sevgi besleyen biri değildi, ama abimden sonra yani büyük çocuğunu kaybetdikten sonra benimle ilgilenmez olmuştu. Sanki beni de abimle birlikte toprağa gömmüştü. Yıllar geçmiş olsa da ne bir defa benim saçımı okşamış, ne de benimle konuşmuştu. Bir tek Mertle nişan konusunda benimle konuşma gereği duymuştu. Onu da mecburiyyetden yaptığının farkındaydım. Ama önceden de söylediğim gibi abimle ben annemlere benzemezdik. Bir- birimizi çok severdik. Abim beni hep kollardı. Yanımda olmadığında bile beni koruduğunu hiss ederdim. Ama o gece nasıl olduysa abim arabasında ölü bulunmuştu. Önceden kafasına sıkılmış, sonra ise araba ağaca çarpmıştı. Sırtından giren kurşun kalbini nişan almıştı. Fakat olay incelemesi zamanı ne bir parmak izi, ne de bir silah bulunmuştu. Abimin adına kayıtlı olan ruhsatlı silahı bile kaybolmuştu. Otopsi sonucu çıktığında onun kendi silahıyla vurulduğu anlaşılmıştı, ama kim ve neden yapsınlar. Kendi intihar etmezdi. Etse bile silah nerdeydi? Garip durumlar vardı. Ama katil bulunamamıştı. Ya da birileri bulunmasını istememişti. Çünkü olay yerini kamera kayıtları yoktu. Dava hala kapanmamış olsa da hiç bir ize rastlanmamıştı. O yüzden eskisi gibi arama çalışmaları gitmiyordu. Arabanı kullanırken tüm yaşananlar film şeridi gibi gözümün önünden geçip gitmişti. Uykudan ayılmış gibi etrafa bakındığımda tamirhanenin önünde durduğumu gördüm. Ne zaman gelmiştim de durmuştum bilemedim. Bir kaç gündür abimle ilgili olanları hatırlamak beni ruhen yormuştu.
Arabadan çıktığımda bana doğru gelen Kemali gördüm. Onu gördüğümde içimde bir rahatlama olmuştu. Az önceki gerginliğim silinip gitmişti.
Kemal " Günaydın, Mahur. İyimisin? Arabadan düşmediğini gördüm de. Bir şeymi oldu?" diye sorduğunda ona yalandan gülümsedim.
Mahur " Sana da günaydın Kemal. İyiyim merak etme. Kafam dağınık bir az" diye lafıma devam etdim. " Sen bana silahı göster. Kimin silahıymış görelim" diyerek beni arabanın olduğu yere getirmişti.
Arabanın torpidosunda olduğunu söylediğinde yolcu kapısını açtım ve arabada oturdum. Hemen torpido gözünü açtığımda gördüğüm şey karşısında dilim tutulmuştu. " Bu abimin silahı" dediğimde sözler irademden kenar ağzımdan çıkmıştı. Nasıl olurdu böyle bir şey.
" Abine verirsin o zaman" diyen Kemale döndüm ve düz bir şekilde " Abim öldü" dedim ve boğazındaki düyümü atmak istermiş gibi yutkundum.
Kemal bir kaç dakika sustu. Sonra " Özür dilerim, bilmiyordum" dedi.
" Evet, bilmiyordun. O yüzden kendini suçlu hiss etme"diye bildim.
"Abinin olduğuna eminmisin? Başkasının da ola bilir. Benzer silahlar oluyor sonuçta"dediğinde benim halime acıdığını fark etdim. Ama önemsemedim.
" Abimin, eminim" dediğimde silahın alt kısmında abimin adının ve soy isminin ilk harfleri yazılıydı - K.A (Kaan Aydoğan)
"Anladım" diyerekten daha da konuşmadı. Neler baş veriyor diye düşündüğünü çatılmış kaşlarından görüyordum. Bir şeyler düşünüyordu. Konuya açıklık getirmek istemiştim.
" Abim 2 yıl önce sana tamir için gönderdiğim bu arabada vefat etdi. Daha doğrusu öldürüldü. Ama kimin yaptığını bilmiyoruz. Ve kendi silahıyla vuruldu. Sana kısaca bu kadarını anlata bilirim" demiştim ki, arkadan bizi dinleyen ustasının sözlerini duydum.
" Polise haber verecekmisin Mahur kızım? "
Bu konuda daha düşünmemiştim, ama " Evet, her halde. Bilmeleri gerekir" dediğimde adamın yüzünü donuk bir ifade aldı.
" Ama bizim bir suçumuz yok. Polis onun burada bulunduğunu bilse iş yerim kapanır kızım. Hiç birimiz çalışamaz duruma gelir ve abinin cinayeti üçümüzden birinin üstünde kalır" demişti adam.
Evet haklıydı. Sustum. Bir şey söyleyemedim. Kemalin yüzüne baktığımda bana bakmıyordu. Yüzü ustanın sözleriyle onda durmuş, onu izliyordu. O da öyle düşünüyor olmalıydı. Neden düşünmesin ki. Durdum, düşündüm. Hala oturmuş olduğum arabadan dışarı çıktım ve hava almak istedim. Boğuluyordum adeta. Abimin katiliyle yüzleşmeye hazırmıydım? Belki cinayet daha yeni işlendiğinde kızgınlığım üstümdeyken ona acı sözlerimi söylerdim. Ama şu an ona olan öfkem o kadar fazlaydı ki görmek bile istemiyordum, ama hayır. Abimin katilini bulmam gerekiyordu. Abim bir karıncayı bile incitmemiş bir insandı. O yüzden polise gidecektim, ama nasıl diye düşünürken aklıma sınıf arkadaşım gelmişti, polisti. Ondan yardım ala bilirdim.
Konuşmak için geri döndüğümde ustayla Kemalin yanına Osman da gelmişti. Osmanın olan- biteni onlardan öğrendiğini sorgular gibi bana bakmasından anlıyordum. Artık konuşmam gerekiyordu
" Merak etmeyin. Sizi bu durumla ilgili zora sokmayacağım. Başka bir yol bulup halledeceğim" dedim ama nasıl olacağı konusunda tam bilgim yoktu.
Usta " Mahur kızım, istersen arabanı götürüp başka yerde tamir etdir. Bizim bu durumla ilgimiz yok " diye yine söyledi.
Sonra devam etdi " Benim çocuklarım var, eşim var. Bakmam gereken bir ailem var. Osmanla Kemalin de bakması gereken ailesi var. Bizi işlemediğimiz bir günahın içine bırakma. Eger öyle olacaksa bu arabanı şimdiden götür. Ben bu yaşımda hapse giremem"
Sustum. Ne diye bilirdim ki. Ama aklımda daha çok soru işareti bırakan " Kemalin de ailesi var " diye söylemesi olmuştu. Neden onun hayatında biri var diye düşünmemiştim? Sonuçta o da insan ve yakışıklı da sayılır. Evli, nişanlı ya da sevgilisi ola bilirdi. Ama düşüncelerimi ustanın öksürüyü ile yayındırdım.
" Özür dilerim. Bir şey düşünüyordum da. Ama merak etmeyin. Sizi bu duruma karıştırmayacağım. O yüzden araba burada kalsın. Bence onun için burası daha iyi olacak"
Neden bilmiyordum, ama Kemali gördükten sonra arabanı tamir etdirme kararı almıştım. Eskiden de istiyordum, ama kendimde o cesareti toplayamamıştım. O yüzden araba sadece Kemalin yanında tamir olunmalıydı. Başka bir yerde olmasını düşünmemiştim bile.
" Ben şimdi gidiyorum. Arabayla ilgili bir durum olursa lüften beni haberdar ediniz. Ben sizden şüphe duymuyorum. Emin olun" diye ekledim. Silahı peçeteye sarıp sonra çantama koydum. Arabaya doğru adımlamıştım ki, Kemalin arkamdan geldiğini ayak seslerinden anlamıştım.
" Mahur, ben özür dilerim. Abinin öldüğünü bilmiyordum. Seni kırmak istemezdim" dedi ve söylerken yüzüme değil ayaklarına bakmıştı. Ama beni üzmemişti ki. Alışmıştım abimin yokluğuna.
"Eger bir şey gerekirse ben sana yardım ederim. Ustamın yanında söyleyemedim. Beni karıştırmazdı çünkü. Ama ne gerekirse ben sana yardım ederim elimden geldiğince" dedi ve yüzünde tebessüm vardı. İçimden aceba gülerken gamzesi çıkıyormu diye düşündüm bir an. Sebebini bilmediğim bir şekilde beni kendine çekiyordu. Ama nişanlıydım ben. Ona kaptıramazdım kendimi. Ne kadar Merti sevmemiş olsam da ona alışmıştım. Sert tavrına bile alışmıştım. O yüzden Kemalden uzak durmalıydım. Ama ne hikmetse arabamı ona tamir etmesi için ona vermiştim.
" Merak etme. Sana kırılmadım. Ben gideyim. Halletmem gereken işlerim var" dedim ve vedalaşmak için elimi uzatdım, görüşdük ve ayaklarımı bir az yukarı kaldırarak yine onu öptüm. Yine aynı şeyi yapmıştım. Yine onun şaşkınlıkdan irileşmiş gözlerini görüp utanmıştım.
" Ah, Mahur. Sen akıllanmayacaksın" dedim içimden ve arabaya binip adeta kaçmıştım.