When you visit our website, if you give your consent, we will use cookies to allow us to collect data for aggregated statistics to improve our service and remember your choice for future visits. Cookie Policy & Privacy Policy
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.
Tunahan elleri bağlı, ağzı bantlı halde, ellerimle kazdığım mezarın içinde çırpınırken, ben elimde kürek toprak atıyordum üzerine. Gözlerim ağlamaktan kapanacak kadar şişmişti. Ayaklarımda derman kalmamıştı. Öncü keyifle karşımda sigarasını içerken, arkadaşı olacak adam da onunla bir şeyler konuşmaya çalışıyordu. Ama o her seferinde onu susturuyordu. Odağı tamamen bendim. Bu halim onun hoşuna gidiyordu. Beni köşeye sıkıştırmak, onun için bir zevkti. Peki, beni katil yaparak, ömür boyu bir vicdan azabına mahkum etmek neydi ? Nasıl bu kadar ileri gidebilirdi ? Ben onun nasıl bu insan dışı yüzünü göremedim ? Ağzımı açıp da, yalvarmaya bile cesaretim yoktu. Önümde iki yol vardı. Ya Tunahan'ı kendi ellerimle diri diri gömecektim ya da ailemi öldürecekti. Bende sevdiklerimi seçtim.