When you visit our website, if you give your consent, we will use cookies to allow us to collect data for aggregated statistics to improve our service and remember your choice for future visits. Cookie Policy & Privacy Policy
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.
Korku tenime mıh gibi kazınmıştı. Hayatın boyunca hiç deneyimlemediğim ancak herkesin sevdiğim adamla yattığımı sandığı o şeyin kucağına düşmüştüm. Hayır, Oğuz ile yatmamıştım. Oğuz bunu defalarca kez istemiş olsa da ben evlenmeden bunu yapmamak konusunda oldukça katıydım ama gel gör ki yaranılmıyordu kimseye. Titreyen ellerimi ovuşturup bana bakmayan adamla göz teması kurdum. Belki beni gözlerimden anlar diye bekledim ama bana bir kez olsun bakmadı bile. Eğer baksaydı görürdü gözlerimde ki korkuyu, masumluğu ve o küçük çocuğu. Ama o öyle yemin etmiş ki bir daha kimsenin gözlerine bakmamaya, ne benim çırpınışlarımı duydu ne de korkudan titreyen bedenimi. Sadece kendi bildiği doğruyu dinledi. Neden? Çünkü herkes nikah masasında terk edilen kızın bekaretini çoktan o İstanbullu adama sattığ