keyifle okuyacağınız bir kitap. bir genç kızın geçmişte yaptığı bir hatanın bedelini ağır ödemesi. ve umudunu hiç yitirmemesi.
belki bir yerlerde umut vardı. yada uzun süren sıkıntıların sonu aydınlıktı. larin saf kalpli gönlü güzel ismi gibi kendi ayakları üzerinde duran güçlü bir kişilik. larin on yedi yaşında yaptığı bir hatanın sonucu hayatı tepetaklak olan güzel kız. kadere boyun eymekten başka çaresi yoktu. kimseye anlatamadığı acı hayatını içinden söküp atamıyor birine anlatsa rahatlayacakmis gibi hissediyordu. kime anlatsamda içim rahatlasa kimse güvenilir degilki yüzüme acıyla üzülerek bakan bir tartışmada arkamdan dedikodu yapar cinstendi. çareyi psikiyatri psikoloğa gitmekte buldum. en mantıklı olanda buydu. hemen randevu alıp bir psikoloğa gittim. içimi anlatırsam rahatlatirdim. hosgeldiniz larin hanım nereden başlayalım. larin utanmış sıkılmış bir şekilde bilmiyorum neşe hanım açıkçası utanıyorum ama içiminde anlatırsam rahatlayacagini düşünüyorum. o zaman sana acı veren ilk hikayenden başlayabilirsin çekinme herseyi anlat. anlattıkların ikimiz arasında sonsuza dek kalacak. çünkü ben bir doktorum hastalarım arasında üçüncü kişiler asla bilmez hikayenizi. hadi larin anlat bana içini acıtan hayat hikayen nedir... larin yüzünde acı bir ifadeyle on yedi yaşında birini sevdim nişanlandık. zaten evleneceğim diye ona karşı koyamadım birlikte olduk ve kızlığımı ona verdim. asıl hikaye bundan sonra başlıyor tabi iki aileden birer kişi alıp sarrafa gidildi altın alınacaktı. kayın pederim 3 tane bilezik al hangisini alırsan al dedi onayladım. 3 tane bilezik beğendim çok güzeldi şıkır şıkır bunlar olsun dedim kayinpederim onayladı. nişanlım çok mutlu görünüyordu yanımda sarrafçı başladı hesap yapmaya o zamanın parası beş bin TL tutunca kayinpederim biranda morali bozuldu ani bir sinirle dul kadın alsaydın daha ucuza gelirdi demesiyle başımdan aşağıya kaynar sular döküldü. bir anlık sinirle o zaman dul kadın alırsın oğluna dememle bir hışımla oradan çıktım. arkamdan nişanlım geldi. hiç birsey konuşmadan yüzüğü eline verdim. çok zoruma gitmişti kayinpederimin söylediği söz bir lafıyla nişanı attım. ama içimde öyle bir acı vardıki hem kızlığımı ona verdiğim için pişmandım hemde bundan sonra ben ne yapacağım bir daha beni kim alır diye içim içimi yiyordu. ileriki zamanlarda istemeye gelenleri hep Red ettim kabul etsem ne olurduki kız olmadığımı anlayıp babamın kapısına atarsa korkusu vardı. nişanı attığımın üzerinden 3 yıl geçmişti ablamlarla birlikte şehir dışına günübirlik bir geziye gittik. çok eğlendik yedik içtik sahilde dolaşıyor dondurma yiyor resimler cekiniyorduk. öyle güzel bir sahil kasabasiydiki adeta aşık olmuştum bu şehre. tabi birde karşımda bana bakan o esmer delikanlıya. öyle güzel bakıyorduki gözleri parlıyordu. nereden bilirdim Bir on yılımı çalacagını. merhaba ben aslan deyip yanıma oturdu merhaba bende larin dediğimde değişik bir ismin var diye fısıldadı başımla onay verdim. tanışma faslı bitince vedalaşırken telefon numarasını bir kağıda yazıp verdi içimde bir heyecan belirdi. hoşlanmıştım aslandan. yaşadığım şehre döndüğümde bir kaç gün sonra arayıp aramamak arasında kaldım ama arayacağım deyip telefonu elime aldım. telefonu açtı alo kimsiniz ben larin tanıdınızmı deyince buradan görür gibiydim gülüşünü tanıdım nasılsın iyiyim sen nasılsın derken bile heyecanlıydım. bir görüşme günü koyduk buluşalım dedi olur dedim. bir yıl boyunca hep bir yalan bulup evden çıkıp onunla bulusuyordum bu buluşma zamanla gece yanında kalmalara dönüştü. onun yanında çok huzurlu ve mutluydum. sabah hiç olmasın istiyordum. birgün yine bir buluşma sonrası eve döndüğümde boynumda bir morarık gördü abim bu ne diye sorunca birden afalladım kaşındı böyle oldu dediğimde pek inanmamış gibiydi abim. tabi bu süre zarfında aslan Bi yıl istetirim seni evleniriz diyordu. ama işler tersine döndü babam evde bagrınırken bizede fırça atıyordu sebepsiz neye kızıyordu anlamıyorduk zaten sürekli evin huzurunu kaçırıyorsunuz bi siktir olup gitseniz diyordu yıllardır. benim ise artık dayanacak gücüm kalmamıştı babamın bizi sürekli kapıyı göstermesi canıma yetmişti. ya sabır derken bile içimde acı vardı yorganımın içine girdiğimde gözlerimden yaşlar akardı her gece o yorgan benim acılarımı gözyaşlarımı sakladığım küçük evimdi. bir zaman sonra babam evde yine terör estiriyor ama nasıl bağırmak sesini bütün mahalle duyuyor. bıktım sizden hiç bir şeye faydanız yok bu evin huzurunu kaçırıyorsunuz bi siktir olup gitsenizde sizden kurtulsam diye bağırırken birden sinirle ortaya atıldım yeter ya yeter sen bizden ne istiyorsun hergun evden kovuyor üstüne yedirdigin yemekleri haram zıkkım olsun diyorsun. bir ekmeği bile bize haram ediyorsun dogurmasaydin madem niye doğurdunuz beni bu kadarmı istemiyorsun sen beni bu evde diye bağırken babamın o sözüyle gözlerim doldu. evet istemiyorum bi evlensende kurtulsam bir boğaz eksilir demesiyle yıkıldım. gece saat 11 bu saatte nereye gideceğimi bilmediğim halde odama koşup küçük bir bavul hazırlayıp evden bir hışımla çıkarken alın bir boğaz eksildi diye söylenip evden çıktım. bir banka oturdum düşünüyorum nereye gidecegimi. çaresizdim. gözümden iki damla yaş akarken telefonum çaldı. Alo dememle hıçkırarak aglamam bir oldu. memet abi neredesin ne oldu neden ağlıyorsun birseymi oldu diye ard arda kelimeleri sıralarken abi parktayim beni buradan alışmısın dedim. gece saat 11 bu saatte çıkmazdın sen demekki sorun ciddi hemen geliyorum. memet abi geldi arabaya bindim sahil kenarına park ettik. durumu kısaca anlattım üzüldü ne yapabiliriz diye düşünmeye başladı. erkek arkadaşım olmasına rağmen onu aramaya cesaretim yoktu. o gece arabada sabahladık. cesaretimi toplayıp erkek arkadaşımı aradım. duyduğum sözle yıkılmıştım ben evliliğe hazır değilim. yani benim zor günümde sevdiğim adam bana sahip çıkmamıştı. diyecek söz bulamadım boğazım kilitlendi sanki bir öküz oturmuş boğazıma. o uğruna evdekilere yalan söyleyip buluştuğum adam beni istememisti. büyük bir yıkıntıyla başka çareler düşünürken aklıma beni istemeye gelen biri vardı o dönem kabul etmemiştim ama her ne olursa olsun kararın değişirse beni ara diyen biri vardı. cesaretimi toplayıp onu aradım durumumu anlattım. duyduğum şeyle şok oldum kabulümsün demişti. nasılsın üç gün beni yanliz birakmayan Mehmet abiyle bastık gaza İstanbula gittik. bir kez gördüğüm adamla buluştuk Mehmet abi iyi düşün dönüşü olmayan bir karar verme desede onu dinlemedim. çünkü caresizdim param yoktu tek başıma düzen kuracak durumda değildim. memet abi beni orada bırakıp dönerken kulağıma fısıldadı olurda burada yapamazsan beni ara gelip alırım seni buradan deyip vedalaştık. asıl şimdi içimde tarifi imkansız acı vardı hiç tanımadığın birisiyle evlenecektim. sözde ben ona kaçmışım o beni kaçırmış gibi olacaktı ailelerimiz böyle bilecekti. beni evine götürdü ben korkudan kalbim duracak gibi olsada çaresizdim. ailesi hiç sorun çıkarmadı kabul ettiler düğün tarihi koyuldu anne babası ailemin evine barışmaya gitti hersey normal sorunsuz ilerliyordu. düğün oldu nikahımız kıyıldı o ilk gece geldi çattı. nasıl koynuna gireceğim telaşı sardı beni eski nişanlımla evleneceğim diye birlikte olmuştum kız değildim. ya bunu öğrendiğinde beni istemez kapıya koyarsa korkusunu yaşarken eli bana dokunmaya başladı. ben hiç birsey hissetmiyordum sadece aklımda içime girdiğinde kan gelmediğinde tepkisi ne olacaktı bunu merak ediyor çok korkuyordum ters birsey olmasından. o ise beni ilk geceye hazırlamaya çalışıyordu ellerim göğüslerime yavaş yavaş alt bölgeme inerken kalbim küt küt atıyordu. korkma yavaş olacağım diyor ben ise içimden korkum o degilki diye iç geçiriyordum. biranda o zevke geldiğinde üstümde belirdi ve biranda içime girdi. o an farketti ama içimden çıkarmadı ve boşaldı. ben o kadar kötü oldumki ya ters tepki verirse korkusuyla kız degilmisin dedi gayet sakindi sorarken. başımı eğip değilim dedim. erkek arkadaşınlamı diyecekken eski nişanlım ile sonrası ayrıldık. üzgünüm bunu sana daha önce söylemem gerekiyordu istemezsen anlarım saygı duyarım dememle sözümü kesti kızlığının olmaması önemli değil deyince içimde bir rahatlama oldu. kendimi bu evlilikle aklamış oldum sanki. aslında iyi biriydi ama evde içtiği Esrar içki belkide bilmediğim başka şeylerde kullanıyordu bana zararı yoktu ben bunlara alışkın değildim. hiç görmemiştim bu tarz zehirleri bana evlendiğim insanın bana zararı olmamasına rağmen korkuyordum ondan. yaşımın küçüklüğümdenmi hiç böyle şeyler görmedigimdenmidir bilmiyorum ama hiç ısınamadım buralara. eşim ramazanada zaten yakinlasamiyor koynuna girmemek için bahaneler üretiyordum. gece uyurken sarılmak istediğinde çok bunaldım alışkın değilim böyle uyumaya deyip tersliyordum. oda hiç bir şey demeden arkasını dönüyor ben ise bi oh çekiyordum bu gecede böyle geçti ya yarın gece diye düşünüp uyuyakalıyordum. aradan 25 gün geçti evliliğimin. o gün ramazan elinde bir küçük poşetle geldi başladı onu sigara gibi sarmaya ben bu nedir diye sorduğumda Esrar dedi. ne yapacaksın içeceğim içmesen olmuyormu diye sorduğumda bir hışımla bana bağırmaya başladı sanki Esrar değilde başka şeyler içmiş gibiydi. ben korkudan ne yapacağımı bilmezken bir anda elindekini kaptığım gibi sobaya atmamla daha çok sinirlensi ve beni o sinirle kovalaması bir oldu. evde dursam beni öldürecekmiş gibi bakıyordu üstüme yürümeye başlayınca o korkuyla yalın ayak evden çıkmaya çalıştım merdivenlerden koşarken arkamdan oda beni kovalıyordu. birinci kattaki abisi kapıdaydi beni görünce içeri aldı ne oluyor burada ne yapıyorsun ramazan diye kardeşine bağırmaya başladı. ben durumu kısaca anlattığımda bana dönüp ne var bunda diye bana kızdı. ne varmı gayet normaldi bu ailede bunlar. elim ayağım titriyor ben nereye düştüm diye iç çekiyordum. buradan biran önce kurtulmam gerekiyordu. o günü atlatıp ertesi günü işe gittiğinde memet abiyi aradım kısaca olayı anlattım hemen çık o evden seni terminalden alacağım demesiyle yüzümde gülücük oluştu. ama nasıl çıkacaktım istanbulda hiç bir yer bilmiyordum. sonra kendi kendime dedim aman en fazla kaybolurum yada sora sora bulurum garajı deyip sadece nasıl evden çıkacağımı düşündüm. aklıma yengesi geldi ona indim. yenge markete gideceğim ramazana sürpriz yapacağım özel bir yemek malzemem yok azcık idare etsende markete kadar gidip gelsem deyince eltim biraz düşündü tamam deyince çok sevindim. marketi tarif etti eve yakındı market yenge ben o zaman vakit kaybetmeden gidi alayım malzemeyi akşama anca yetişir deyip evden çıktım sadece bir kol çantam vardı yanımda az miktarda para ve taktıkları iki adet kıl gibi ince bilezik. onları bırakacaktım fırsat olmadı bırakmaya. yola çıktım yol bilmem iz bilmem derken birine sorayım dedim dolmuşlar nereden kalkıyor abi ileriden kardeşim demesiyle hızlıca o tarafa koştum dolmuşa bindim haremden geçiyormu diye sordum geçmiyor kardeşim yeni kapıdan geciyormu dedim yeni kapı feribotuna yakın yerden geçiyorum deyince bi oh çektim ücreti ödedim o anda memet abiyi aradım ben haremden değil yeni kapıya geçiyorum dedim oda zaten istanbulda beni bekliyordu benden önce yeni kapı feribotuna binmiş beni bekliyordu ama bana yetişemedim sen bin ben bi sonraki feribotla gelirim deyince üzülmüştüm. feribota bindim yüreğim ağzımda yere oturdum korkuyordum bundan sonra olacaklardan diye aklımdan geçirirken larin diyen bir ses duymamla korkarak başımı kaldırıp baktığımda memet abi diye sıkıca sarıldım biran kendimi güvende hissediyor huzurlu olmuştum. memleketim yalovaya geldiğimde yine kalacak bir yerim olmadığı için ne yapacağımı bilmiyordum. aileme dönemezdim yüzüm yoktu artık tek başıma mücadele etme zamanı larin diye kendi kendime konuşurken aklıma çok sevdiğim bi arkadaşım geldi mert merti arayıp benim durumumu anlattım kız arkaşıyla buluşmak için bi gizli ev tuttuğunu orada istediğin kadar kalabilecegimi söyleyince içim rahatladı. hemen seni alıyorum eve götüreyim deyince onayladım memet abiye teşekkür edip mert ile eve geçtik küçük bekar eviydi. beni görünce şok oldu çok zayıflamışsın çökmüşsün deyince sıkıntıdan sanırım deyip geçiştirdim. ben seni yanliz bırakayım dinlen yorgunsundur deyip evden çıktı. kısa bir duş alıp yatağa uzanmamla uyuya kalmışım yorgunluktan hiç bu kadar huzurlu uyumamış gibiydim. akşam olduğunda kapının çalmasıyla uyandım kapıyı açtığımda mert elinde poşetlerle yemek yiyelim deyip içeriye girdi sagolsun bunu bile düşünmüştü. tıka basa doyurdum karnımı çay demledim keyifle içerken mert burada istediğin kadar kalabilirsin ama bir şartım olacak eve hiç bir şekilde erkek arkadaşını getirmeyeceksin komşular yanlış anlar diye konuşurken lafını kestim şüphen olmasın mert merak etme bana evinin kapısını açtığın için sonsuz minnettarım sana diye konuşurken ben artık kalkayım dedi mert. yolcu ettikten sonra yine yanlız kaldığımda düşünceler beynimden çıkmıyor ne yapacağım bundan sonra beni nasıl bir hayat bekliyor endişesine girmiştim. ama bi şekilde kendime ait bir hayat kurmam gerekiyordu. yaşadığım şehirde kalırsam çalışamam bütün akrabalar hakkımda dedikodu yapar kocaya gitti şimdi dönmüş dul kaldı ama ailesi ile yaşamıyor ne haltlar yiyor gibi dedikoduya maruz kalmamak için kendime başka bir şehirde düzen kurmam gerekiyordu. tabi önce biraz para kazanmam gerekirdi. mert'inde desteğiyle bursadan küçük bir ev tuttum sıra iş bulmaya geldi. hangi kapıyı çaldıysam iş için ne mezunusun diye sordular ilk okul deyince kapılar hep yüzüme kapandı. en son bir reklam ajansının iş ilanını gördüm aradım gelin görüşelim deyince sevinemedim çünkü orasına ne mezunusun diye soracaktı bu sefer lise mezunuyum diyecektim kafamca. görüşmeye gittiğimde aynı şekilde ne mezunusun diye sorunca lise mezunuyum dedim ama adam anladı lise mezunu olmadığımı ama sana bir iyilik yapacağım açıktan seni okula yazdiracagim demesiyle şaşırdım. hiç tanımadığım adam beni okula yazdırdı. aylarca iş arayıp bulamadığım şehirde çaresizce kalakaldım. 6 ay mücadele sonucunda lise mezunu olmadığım için iş bulamadım dediğimde yutkundum. sustum ve o günler film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti. larin hanım iyimisiniz diyen doktorumun sesiyle silkeledim kendimi. çok yoruldum bi dahaki seansta devam etsekmi deyince onayladı. çaresizce eve döndüm keşke birgünde herseyi anlatsaydım içim rahatlasaydi diye geçirdim içimden. geride kalan bir sürü acı vardı anlatacağım. çünkü artık yapayalnızım tek başıma mücadele etmeyi öğrenmem gerekiyordu. 6 ay sonra merti aradım beni buradan alırmısın dedim hayırdır demesiyle iş bulamadım çok çaresizim dememle hazırlan almaya geliyorum dedi. yine memlekete dönmüştüm. ama içimde hep acaba ben ne zaman iş bulup kendi düzenimi kuracağım düşüncesi vardı. ne olursa olsun kendi düzenimi kurmam gerekiyordu. 3 ay kadar mertin evinde ikinci kez kalıp tekrar düzen kurabilmek için başka bir şehire daha gittim. bu sefer ev tutacak param azda olsa vardı. en azından ben iş bulana kadar idare edebilirdi cebimdeki para. kocaeliye geldiğimde evimi yerleştirdim o gün rahat bir uyku çekip sabaha dinç bir şekilde uyandım. ufaktan kahvaltı yapıp dışarı iş aramaya çıktım. bir gün. iki gün. 1 ay derken yine lise mezunu olmadığım için işe alinamadim. son kez bir iş ilanı görüp oraya gittim yarın gel başla demesiyle havalara uçtum. 1 hafta sürdü müdür yanlız yaşadığımı duymuş oturduğum dairenin üst katında arkadaşı oturuyormuş ailesi nasıl insan diye sorunca ailesi yokki yanlız yaşıyor kendisinden başka kimseyi görmedim eve giren deyince müdürüm pis bakışları beni odasına çağırıp direkt teklif eder gibi konuşması. kabul etmediğim için işten çıkarması yine çaresizdim hangi işe el atsam olmuyordu. kadın olmak çok zordu. üzgün bir şekilde sahile inip bir banka oturdum. gözümden akan yaşlara hakim olamıyordum. hiç tanımadığım bir şehirde kendimi o kadar yanlız ve çaresiz hissediyordumki ne yapacağımı bilmiyordum. kira günüm gelmiş ama ben ilk aydan ödeme yapamamıştım. hem ağlıyor hemde düşüncelere dalmıştim Allah'm ben ne yapacağım diye iç çekiyordum. merhaba diye bir ses geldi kafamı kaldırdım mavi renk gözleri beyaz tenli ince zayıf bir bayan karşımda dikiliyordu. yanındada bir erkek el ele tutulmuşlar iyimisiniz diye sorunca irkildim. iyiyim teşekkür ederim dememle yanıma oturdu bayan nişanlımla karşı bankta otururken hıçkırık sesinizi duyduk özür diliyorum dayanamadık yanına geldik anlatmak istermisin nedir seni bu kadar üzüp ağlatan deyince o kadar çaresizmişimki iş bulamıyorum ondan ağlıyorum diye kisadan anlatı verdim. bayanda halime üzülmüş bir şekilde ayol üzülme ben seni bizim dükkana aldırırım nişanlımla birlikte çalışıyoruz deyince gözlerim yuvalarından firlarcasina gerçektenmi deyince tabiki gerçekten saat 4 te işe gidiyoruz senide götürelim işi gör deyince çaresizlikten iş ne işi diye bile sormadım takıldım peşlerine. evlerin olmadığı sadece bir tane dükkanın olduğu şehre mesafeli bir yere geldik dışarıdan bakılınca restorana benziyordu. evet bir restorandi burası orayı gördükten sonra aklıma geldi ne iş yapıyorsunuz burada dedim. nişanlım garson ben konsimatris deyince birden konsimatris nedir ne iş yapar sorusu çıktı ağzımdan. bayanda gayet normal bir şekilde masalara gidip içki içiyoruz para kazanıyoruz deyince ben içki içmemki dedim. olsun elma suyu içersin deyince o çaresizlikten tamam dedim tabi nereden bilirdim konsimastrislerin adamları eglendirdigini gerekirse vücudunu ellediklerini. o gün işe başladım patron bu kıyafetler olmaz kendine açık sexsi kıyafetler al görsellik önemli dikkat çeker hem gelen müşterilerin masasına git hosgeldiniz oturabilirmiyim de içki ısmarlattir kendine demesiyle iyide ben utanırım tanimiyorumki o insanları dedim alışırsın deyince patron arkadaş ben alışana kadar sana yardımcı olacağım korkma kolay iş deyince bi deneyeyim dedim. ama içimde tarifi imkansız bir korku vardı. ama para kazanmamda gerekiyordu çünkü evime ekmek alamıyor 3 gündür sadece su ile açlığımı gideriyordum. artık dayanacak gücüm kalmamıştı. o kadar açtım ki bi saatten sonra tansiyonum düşüp bayılmışım ilk iş günümde hemen serpil koştu yanıma larin ne oldu sana deyince kulağına eğildim serpil 3 gündür su ile karnımı doyuruyorum deyince üzüldü kimseye belli etmeden garsona açım ben birseyler getir arkadaşınla birlikte yiyeceğiz deyince içime bi rahatlama geldi. karnımı doyurunca kendime geldim serpil yahu baştan niye söylemedin deyince utandım ama bayılınca açlıktan mecbur söyledim ne olur kimse duymasın deyince sen artık benim bacımsın burada seni ezdirmem deyince rahatladım. yemekten sonra hadi gel bi müşterim geldi ilk siftahı birlikte yapalım deyip kolumdan tuttuğu gibi masaya götürdü beyler hosgeldiniz bu arkadaşım larin bu gün başladı işe bugun siftah sizden deyip direkt masaya oturttu masadakiler hosgeldiniz ben Ahmet diye ben murat diye sohbet başladı içkiler geldi garson bana bilmediği için gerçek içki getirmiş serpil garsonu uyardı bundan sonra elma suyu getireceksin larini diye kimse duymadan kulağına fısıldadı garsonun tamam abla dedi garson ayrıldı masadan. ilk günüm çok güzel geçmişti. gayet normal sohbet ye iç derken kapanış saati paralar dağıtıldı. paraları görünce öyle sevindim ki 1 aylık kirayı bosver neredeyse 5 aylık kira üstüne bütün evin masrafları çıkacak kadarda üste para kalıyordu bana. mutlu mutlu eve gidip ilk defa huzurla uyudum. sabah uyandığımda serpilin mesajını gördüm uyanınca sahile kahvaltıya inelim. hemen kalkıp duş aldım gece kazandığım paraları defalarca saydım kirayı yatırdım geri kalan parayla küçük altın yaptım olurda buradanda çıkartırlarsa bir süre gecindirecek param olsun kenarda dedim. biraz cebime harçlık koyup sahile indim kahvaltı için. ilk defa dışarıda kahvaltı yapacaktım çok mutluydum. gözlerim ışıl ışıl parlıyordu. aylar sonra ilk defa bugün yine açım demiyecektim. bir işim vardı kovulmazsam tabiki. ne düşünüyorsun diyen serpile gülümseyerek kovulmam degilmi deyince gülüştüler. ben varken rahat yok kimse kovamaz seni ben 10 yıldır orada çalışıyorum deyince içim rahatladı.