Yan Sıradaki Çocuk

Yan Sıradaki Çocuk

book_age16+
15
FOLLOW
1K
READ
family
HE
system
opposites attract
playboy
heir/heiress
tragedy
sweet
serious
kicking
loser
campus
city
childhood crush
love at the first sight
addiction
like
intro-logo
Blurb

“Yan Sıradaki Çocuk” sizi genç bir kadının, Feyza’nın, hem kendini hem de aşkı keşfettiği bir yolculuğa davet ediyor. Daha 18’ine basmadan hayatının en kritik kararlarını alması beklenen Feyza, bir yandan sınavların, hedeflerin ve ailesinin başarıya dair yüksek beklentilerinin altında ezilirken, diğer yandan kalbinin hiç ummadığı bir zamanda ve yerde aşka açıldığını fark ediyor.

Orta halli bir ailede, başarı merdivenlerini hızla tırmanmış kardeşlerinin gölgesinde büyüyen Feyza, sistemin ona dayattığı “başarı” tanımını sorgularken, beklenmedik bir şekilde hayatına giren bu aşk, ona bambaşka bir perspektif kazandırıyor. Eğitim sisteminin soğuk yüzü, Feyza’nın iç dünyasındaki sıcak duygularla çarpışırken, bu hikâye sizi hem düşündürecek hem de duygulandıracak.

Aşk, her zaman planlanan bir şey değildir. Hele ki Feyza gibi, hayata dair en ufak bir boşlukta bile kendini yetersiz hisseden bir genç için. Peki, hayatını şekillendiren bu ikilemde, kalbinin sesini dinlemek mi daha doğru, yoksa geleceğini garanti altına almak için sistemin kurallarına boyun eğmek mi?

Sistem böyle işler ama aşkta kurallar yoktur.

Hayatın dayattığı beklentilerle kalbinin arzuları arasında sıkışıp kalan Feyza’nın dünyasına adım atmaya hazır mısınız?

ic_default
chap-preview
Free preview
Bölüm 1: Sistem Böyle İşler
Henüz 18 yaşına basmama birkaç hafta kaldı. Daha doğrusu, bu yıl benim için çocuklukla yetişkinlik arasında sıkışıp kaldığım, kim olduğuma dair en çok sorgulama yaptığım zamanlardan biri oldu. Biliyorsunuz, o tuhaf yaş. Bir yandan reşit olmaya bir adım kala özgürlüğün hayalini kuruyorsunuz, diğer yandan geleceğin üzerinize kara bir bulut gibi çöktüğünü hissediyorsunuz. Eğitim sistemi ise, zaten bu geçiş dönemini büsbütün karmaşık hale getiriyor. Hangi yaşta olursanız olun, bu sistemde herkes aynı dişliler arasında eziliyor. Birkaç yıl öncesine kadar girdiğim sınavları başarıyla atlattığımda “artık rahat edeceğim” zannediyordum. Meğer bu sadece bir başlangıçmış. Çünkü burası öyle bir sistem ki, her kazandığınız zafer sizi daha büyük bir savaşın ortasına fırlatıyor. Üstelik bu savaşa ikinci kez giriyorum. Yaşımız ilerlemiş gibi görünüyor; en azından çevremizden gelen beklentilerle bu hissiyat bize dayatılıyor. Aklımızın da kemale erdiğini düşünüyoruz, çünkü sürekli “artık büyüdün, kendi kararlarını verebilirsin” cümlesini duyuyoruz. Ancak bu kararları verme yetkimiz, sistemin çizdiği sınırlarla öylesine sınırlanmış ki… Bu noktada, gelecek kaygısı devreye giriyor. Ama yanlış anlamayın; gelecek kaygısından bahsediyorum diye yalnızca parayı kastettiğimi düşünmeyin. Aslında bu kaygının özünde refah içinde yaşama arzusunun yattığını hepimiz biliyoruz. Daha rahat bir hayat sürebilmek için maddi imkanlarımızın güçlü olması gerekiyor; maddi imkanlarımızı güçlendirmek içinse iyi bir eğitim almamız şart. Ve ne yazık ki, bu düzen aynı kalıplarla nesilden nesile aktarılıyor. Sistem böyle işler. Düşünsenize, hepimize aynı hikâye anlatılıyor. İyi bir eğitim, ardından gelen iyi bir kariyer ve nihayetinde huzurlu, konforlu bir yaşam… Mutlu bir gelecek mi istiyorsun? O zaman çok çalışmalısın, sınavlardan başarılı bir şekilde geçmelisin ve “prestijli” bir meslek sahibi olmalısın. Hangi okula gitmek istiyorsun? Hangi bölümde okumak istiyorsun? Hayatında bu soruların dışında bir şey düşündüğün oluyor mu? Ben mi? Belki yanılıyorumdur. Ama içten içe bu sistemin bana dayattığı başarı tanımını sorguluyorum. Eğer benim bilmediğim bir şeyler biliyorsanız, bana da anlatın. Çünkü artık bu döngünün içinde kaybolduğumu hissediyorum. Adımı söylemiş miydim? Feyza. Şimdi size sadece ismimi değil, kim olduğumu da anlatmak istiyorum. Belki sizi tanıştırmak istediğim düşüncelerim, hislerim ve yaşadıklarım, benimle benzer yollardan geçen birilerini bulmamıza yardımcı olur. Bu yıl ailem, benim için kesenin ağzını ikinci kez açtı. Orta halli bir ailenin en küçük çocuğuyum. Üç kardeşiz. Birinin küçüğü olmak, hele hele “ailedeki son umut” olarak görülmek, tahmin edersiniz ki kolay bir şey değil. Diş hekimi olan bir abim var. Mesleğinde başarılı ve kendi kliniğini açmış durumda. Türkçe öğretmeni olan ablam ise mezuniyetinin hemen ardından atanmayı başardı ve Diyarbakır’a yerleşti. Ona göre, atanmış olmak bir mucize. Çoğu zaman, atanamayan ve kahve zincirlerinde çalışmak zorunda kalan arkadaşlarının hikâyelerini anlatıyor. Gerçekten gurur duyulası bir tablo. Ben mi? Bense ailemin bu başarı tablosunun bir köşesine iliştirilmeyi bekleyen, ne istediğini bulamamış biriyim. Yıllar geçiyor, ailemin gözünde yükselmem gereken çıta her geçen gün daha da yükseğe çıkıyor. Ancak ben hâlâ, bu çıtanın neresinde olduğumu bile anlayabilmiş değilim. Kim olmak istediğimi, hayatımı nasıl bir yöne çevirmek istediğimi bir türlü çözemiyorum. Ve evet, hâlâ bekarım. Bekarlık kimin sultanlığı ayol? Şimdi esas meseleye, yani bu yıl yazıldığım etüt merkezine gelelim. Ailem, eğitim hayatımı ikinci kez kurtarma umuduyla beni bir dershane görünümlü etüt merkezine kaydetti. Malum, bu tür yerler “üniversiteye giriş biletimiz” olarak görülüyor. Ancak asıl ironik olan şu ki, o kapıdan içeri girdiğimizde bizi bekleyen şey üniversite değil, koca bir belirsizlik. Gelin görün ki bu döngü yıllardır devam ediyor. Yıllardır binlerce öğrenci aynı kapıdan geçip aynı sıralara oturuyor. Hedefimiz neydi? Üniversite. Ama bu kapıdan girince gördüğümüz tek şey, her yıl tekrarlanan ders programları, aynı sorular, aynı stres. Siz hiç, tüm öğrencilerin aynı anda, hayallerindeki bölüme yerleştiğini gördünüz mü? Ben görmedim. Bildiğim tek şey, mezuna kalan devasa bir kitlenin var olduğu. Eğer bunun dışında bir gerçeklik varsa, lütfen bana da haber verin. Çünkü üçüncü kez bu sınava hazırlanabilecek gücümün olduğunu sanmıyorum. Sanki lise 5 yılmış gibi hissettiriyor. Bu sınav süreci, hayatımızı yutan bir kara delik gibi. Vay canına.  Şimdi size bir soru sormak istiyorum: Ben gerçekten okumak mı istiyorum, yoksa okutulmak mı? İşte tam da burada işler karmakarışık hale geliyor. Kendi isteklerimle, sistemin benden talep ettiklerini birbirinden ayırt etmekte zorlanıyorum. Ama durun bir dakika. Bu hikâye sadece benimle ilgili değil. Tanışmanız gereken başka insanlar da var. Onların hikâyeleri de en az benimki kadar önemli. O yüzden, bir sonraki sayfaya geçin derim. Çünkü asıl hikâye henüz başlamadı.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Çobanaldatan

read
2.0K
bc

KIRIK ANILAR MAHZENİ

read
4.0K
bc

KAKTÜS| Texting

read
3.0K
bc

Yasak Sevda

read
75.2K
bc

TYLER (Cherry 2)

read
5.7K
bc

Zor Ajanlar

read
1.3K
bc

PRENSİN KORUMASI

read
11.8K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook