EZİĞİN DEĞİŞİMİ

EZİĞİN DEĞİŞİMİ

book_age16+
31
FOLLOW
1K
READ
playboy
tomboy
powerful
kicking
mystery
loser
highschool
first love
faceslapping
school
like
intro-logo
Blurb

Okulun çirkin kızıyla dalga geçip, onu eziklerler. Fakat kız, artık bu yapılanlara dayanamayıp değişmeye karar verir.

3 ay sonra değiştiğinde ise eski okulundan kaydını alıp başka bir okula gider. İntikam peşinde olmaz yani. Ama tabi gitmeden önce de eski, eziklenildiği okulda da ilk ve son hamlesini yapıp, arkasında şaşıran yüzleri umursamayıp öyle gider başka bir okula.

Fakat yeni okulunda da macera eksik olmaz. Çok iyi, çok fedakar arkadaşlar edinir. O okulda çok eğlenir. Bir çeteye dahil olur. Ve en önemlisi de, ilk defa aşık olur.

chap-preview
Free preview
BÖLÜM 1
Okulun adına şöyle bir baktım. 'GÜVEN KOLEJİ' Eziklendiğim, dışlanıldığım yer. Sivilceli, kilolu ve gözlüklüyüm diye beni sürekli ezikledikleri lanet okul. Ve yine bugün de başıma neler geleceğinden habersiz girdim okulun bahçesine. Daha girer girmez de bana olan küçümseyici bakışlar üzerimdeydi. Karşıdan bana doğru gelen okulun sürtüğü Buket'i farkettim. Yine ne isteyecekti acaba. "Ezik al şu parayı bana kantinden su al." dedi ama hayır, bu sefer istediğini yapmayacağım. "Almıyorum." Ben karşı çıkınca bahçedekiler de bana şaşkınca bakmaya başladılar. Çünkü ilk defa sesimi yükseltip istediğini yapmıyordum. Buket'te, "ne dedin sen?!" "Almıyorum dedim. Ne yapacaksın?" "Seni sürtük ezik." Ne, sürtük mü. Hadi bana ezik diyorsunuz ama onlar benim ne sürtüklüğümü gördüler. Artık yeter yaa. Elimi kaldırdım ve tam vuracakken biri kolumu tuttu. Tutana baktığımda okulun popüler çocuğu Emir'di. " Orada dur bakalım. Sen ne hakla Buket'e vurmaya kalkarsın!" diyip Emir bana vurdu. Emir, bana, vurdu. Bana tokat attı. Ben onun bana vurmasıyla yere düştüm. Herkeste gülüyordu. Hayır ben ne Emir'e ne de başka bir erkeğe karşı bir şeyler hissetmiyorum. Kimseye aşık falan da değilim ama resmen bir erkek bir kıza el kaldırmakla kalmadı, o kıza vurdu. Hemen ayağa kalkıp gülenlere kafamı dik tutarak baktım. Gözlerimden yaşta gelmiyordu artık. Ağlamıyordum. Ağlayamıyordum. Ben en son ablamın ve eniştemin öldüğünü öğrendiğimde ağlamıştım. Yani 4 yıl önce. Şu an onlara çok soğuk ve nefretle bakıyordum. Ve gözlerimden yaş akmayınca da şaşırdılar ağlamadığımı görünce. "Siz, hepiniz bu yaptıklarınıza pişman olacaksınız. Ve sen Buket, ben kaç defa senin sürtüklüklerini gördüm fakat hanginiz benim Buket''in yaptıklarından birini de olsun yaptığımı gördünüz, haa! Sana da, bana sürtük demenin hesabını da ödeyeceğim. Ve sen Emir, sana da bu tokadın hesabını ödeteceğim. Aynısı sana da gelecek bu tokadın.Sadece, sadece 3 ay bekleyin. Tam 3 ay sonra tekrar burada olacağım. Hepiniz göreceksiniz.." diyip arkamdaki şaşkın suratları umursamadan çıktım okuldan. Eve geldiğimde direkt odama çıktım. Babam holdingtedir büyük ihtimal ve anca akşam gelir. Ben şimdi ne yapacağım. Evet ben kararımı verdim. Değişeceğim. Ama bunun için önce babama durumu anlatmalı ve izin istemeliyim. Umarım beni uğraştırmadan verir izini. İtalya'ya kuzenlerim Aleyna ve Anıl'ın yanına gidip orada daha rahat ulaşırım amacıma. Fakat babam bana çok düşkündür. Zaten bu şehirde de birbirimizden başka hiç kimsemiz yok. Annem ben küçükken bizi bırakıp gitmiş. Yüzünü de hayal meyal hatırlıyorum zaten. 4 yıl önce de ablam ve eniştemi trafik kazasında kaybettim. Bir tek onlardan kalan da çocukları Araf var. Yani benim yeğenim. O benim herşeyim. Daha 8 yaşında. Ablamdan kalan son hatıra. Onunla da çok bağlıyızdır birbirimize. ****** Babam eve geldi ve akşam yemeği yedik hep beraber. Yani babam, yeğenim Araf ve ben. Yemekten sonra da babama herşeyi anlattım. Çok sinirlendi onların bana yaptıklarına. Sonra da değişmek istediğimi ve bunun için de İtalya'ya kuzenlerimin yanına gitmek istediğimi söyledim. Başta çok sert bir dille böyle bir şeyin olmayacağını söylese de, benim ısrarlarıma dayanamadı ve kabul etti. Ama her gün de arayacakmışım babamı. Babam beni çok seviyor bee. Babam hemen benim uçak biletimi aldı. Ben de odama gidip valizimi hazırladım. Aleyna'yı da arayıp durumu anlattım. O da oraya geleceğime çok sevindi. Hatta öyle ki, resmen sevinç çığlığı attı. Anıl'ında bayağı sevindiği belli oluyordu. Çünkü görüntülü konuştuk. ??????? Ertesi gün hemen yataktan kalkıp elimi yüzümü yıkadım ve giyindim. Babam ve Araf'ta benimle havaalanına geldiler. Saatim geldiğinde babama sımsıkı sarıldım. Aslında beni göndermeye gönlü hâlâ el vermiyordu. Ama beni üzmemek için bir şey söylemiyordu. Ben babamı çok iyi tanıyorum. Ondan sonra Araf'a sarıldım. Ama o da benim gitmemi istemiyormuş. Hatta ağladı bile. Canım yaa. Ona, "ben hemen geleceğim tamam mı." diye diye zar zor ikna ettim. Ve uçağa bindim. ?????? Uçaktan indiğimde Aleyna ve Anıl beni bekliyorlardı. Beni görür görmez Aleyna hemen üstüme atladı. Ardından Anıl'a da sarıldıktan sonra onların arabasına bindik. Biz Aleyna ve Anıl'la çok iyi anlaşırız. Birbirimizi çok severiz. Öyle büyük kavgalarımız da hiç olmadı şimdiye kadar. Onların evine geldiğimiz de arabadan indik. Kapıyı yengem açtı ve hemen bana sarıldı. Amcama da sarılınca benim için gösterdikleri odaya girdim ve düşünmeye başladım. Ama daha düşüncelere dalamadan kuzenlerim daldı odaya. Hemen Aleyna; "Şimdi bize herşeyi anlatıyorsun." dedi, Anıl'da onu onaylayınca ben de başından beri yaşanan, yaşadığım bütün olayları eksiksiz bir şekilde anlattım. Tabi çok sinirlendiler onlar da babam gibi. Onlara değişim kararımdan da bahsedince bana yardım edeceklerini söylediler. ********** 3 AY SONRA Şöyle bir aynaya bakıyorum da beni kimse, hatta babam bile tanıyamaz kesin. Çünkü çok değiştim. Yüzümde tek bir tane bile sivilce yok. Gözümde gözlükte yok artık. Onun yerine lens taktırdım. Ve artık 3 ay öncesi gibi şişman da değilim. Övünmek gibi olmasın da incecik, manken gibi bir fiziğie sahip oldum. Ve bunların hepsi de 3 ayda oldu. Bu konuda Aleyna ve Anıl bana çok yardım ettiler. Aleyna bana dans etmeyi öğretti. Ve şu an da çok güzel dans ediyorum. Bir hocadan piyano çalmayı öğrendim. Piyano, çünkü ben küçüklüğümden beri piyano çalmak istemişimdir. Ve öğrendim de. Artık gözüm kapalı bile piyano çalabiliyorum. Çokta güzel şarkı söylüyorum. Bu 3 ayda sesimin güzelliğini keşfettim. Anıl'da bana dövüş hocası ayarladı. Artık çok iyi, çok profesyonelce dövüşüyorum. Araba ve motoru da baya iyi kullanıyorum. Basketbol, Futbol ve Voleybol gibi spor oyunlarını da çok iyi oynuyorum. Kendimi geliştirdim yani. Ve bunları oynaya oynaya boyum da uzadı. Yarın da İstanbul'a geri dönüyorum. Ama yalnız değil. Aleyna ve Anıl'da benimle gelmek istediler. Okuldakilerden intikam alma niyetinde değilim ama planımız hazır. Ben 2 gün sonra o lanet okula havalı bir şekilde gireceğim, herkesin gözü bende olacak. Ve ben o gün o okuldan kaydımı alıp babamın arkadaşının okuluna kaydımı yaptıracağım. Ama ondan önce o okula son hamlemi yapacağım. Hepsi de anlayacaklar kimin sürtük olduğunu. O kelimeyi onlara yedireceğim. Biz 3 aydır da babamla her gün konuştuk. Bazen ben onu, bazen de o beni aradı. Ve o okuldan kaydımı almak istediğimi söyledim babama. O da beni anlayışla karşıladı ve kendi arkadaşının okuluna gitmemi de babam önerdi. Ben de kabul ettim. Ama Aleyna ve Anıl benim eski okulumda okuyacaklar. Oradaki yaşanan olayları falan bana haber verecekler bir süre. Onları bu konuda zor ikna ettim. Anıl, "sana şimdi yeni okulunda bütün erkekler bakar." diye tutturdu. Benim kıskanç kuzenim işte... ********** Uçaktan İstanbul Havaalanında indikten sonra babamın gönderdiği arabaya bindik. Aslında bizi almaya babam gelmek istemişti ama bugün önemli bir toplantısı olduğu için gelemedi. Araba villanın önünde durdu. Zile bastığımda kapı Asiye abla tarafından açıldı. Bizim evin hizmetlisidir kendisi ama benim için o hep bir anne gibi olmuştur. Çünkü hep bana bir anne şevkatiyle yaklaştı. Ama tabiki de beni tanıyamadı. Aleyna ve Anıl'a dönüp; "hoşgeldiniz çocuklar da. Bu kız kim?" diyerek beni gösterdi. İçimde ki gülme isteğini daha fazla tutamayıp bastım kahkahayı. Aleyna ve Anıl'da bana katıldılar. Asiye abla da bana tuhaf tuhaf bakmaya başladı ve şaşkınca; "Adaaa?" dedi sorarcasına. Bu sefer şaşırma sırası bizdeydi. Beni nasıl tanıdı ki hemen. "Bakmayın bana öyle. Ben senin o güzel kahkahanı nerede duysam tanırım." der demez bana sarıldı. Ben ise hâlâ şaşkındım. Asiye abla beni sırf benim gülmemden nasıl tanıdı yaa. Benden sonra kuzenlerime de sarıldıktan sonra salona geçip oturduk ve Asiye ablayla beraber sohbet ettik. Ardından Aleyna'ya ve Anıl'a odalarını gösterdi Asiye abla. Ben de o sırada kendi odama gittim. Hemen gardırobumu boşaltıp yeni, yurtdışından Aleyna'yla aldığım kıyafetleri yerleştirmeye başladım. Ben yerleştirirken odaya Aleyna girip bana gülümseyerek; "Sana yardım edeyim." dedi. Hem işimizi yapıyorduk, hem de konuşuyorduk. Sonra o malum soru geldi Aleyna'dan. "Yarın okul var. Heyecanlı mısın?" "Yani. Heyecanlı gibiyim, ama heyecanlı  değil de gibiyim. Karışığım yaa. Şimdi ne desem boş. Ama şunu biliyorum ki, onları şaşkın bir suratla bırakıp gideceğim o okuldan, hem de bir daha oraya dönmeyerek." Biz böyle konuşurken işimiz de bitti. Aleyna odasına dinlenmeye gitti. Anıl'da zaten uyuyor. Ben de hemen giyinip şoföre babamın yanına gideceğimi söyledim. Ben hem araba, hem de motor kullanabiliyorum ama bu seferlik şoförle gitmek istedim babamın yanına. Araba durunca holdinge geldiğimizi anladım. Hemen inip içeri girdiğimde bütün gözler bendeydi. Onları takmadan asansöre binip babamın olduğu kata bastım. Şimdiye kadar toplantı bitmiştir zaten. Asansör durduğunda babamın odasına doğru adımlamaya başladım. "Pardon böyle giremezsiniz." bunu diyen babamın asistanıydı. Kendisi tam bir sürtüktür. Hemen ona dönüp tek kaşımı kaldırarak, "neden giremeyecekmişim." dedim. Ben değiştiğim için tanıyamadı beni tabi. Zaten tanımasını da beklemiyordum. "Randevunuz var mıydı?" "Hayır. Yoktu ama yine de gireceğim." diyip kapıyı çalmadan daldım içeri. O sürtükte arkamdan geliyordu. Odaya girdiğimde sadece babamın olmadığını farkettim. Babamın yaşlarında bir adam ve benim yaşlarımda yakışıklı bir erkek vardı. Ve 3'ünün de bakışları beni buldu. Tam da tahmin ettiğim gibi babam beni tanıyamadı. Arkamda ki asistan da babama; "Kusura bakmayın efendim. Engel olamadım. Daldı içeri." dedi ama babamın gözü bendeydi. Baştan aşağı beni süzmeye başladı ve gözleri yüzümde takılı kaldı. Gülümseyince babam birden o asistana, "sen kimsin de benim kızımı içeri almazsın, ha!" diye bağırdı. Ve ben şok. Nasıl yaa. Nasıl tanıdı? Ben ona şaşkın şaşkın bakarken babam da bana gülümsedi bilmiş bir tavırla. O sırada asistan da; "Çok özür dilerim efendim, be-ben bilmiyordum." "Şimdi öğrendin ama. Çıkabilirsin." Asistan çıkar çıkmaz da babam bana sarıldı. "Seni çok özledim kızım." "Ben de seni özledim baba, ama sen beni nasıl tanıdın?" "Gözlerinden. O bakışlarından." Odadakiler de bizi tebessümle izliyorlardı. "Baba ben yanlış bir zaman da geldim sanırım." "Hayır yanlış bir zaman değil. Gel otur. Her zamankinden söyleyeyim mi?" "Yok hayır. Çok kalmayacağım zaten. Aleyna ve Anıl evdeler." "Sahi onlar neden gelmedi.?" "Onlar dinleniyorlar. Zaten benim buraya geldiğimden de haberleri yok." dedim otururken. Babam da beni baştan aşağı süzdükten sonra tekrar gözlerime bakıp; "Sen, çok güzel olmuşsun. Aman, erkeklere falan dikkat et." Ben de gülerek, "kıskanç babam benim." dedim ve ardından bu dediğime babam da gülmeye başladı benimle birlikte. Sonra yeni aklına gelmiş gibi, "Seni ortağımızla tanıştırayım." dedi ve eliyle babamın yaşlarında olan adamı göstererek, "Ahmet bey" ardından benim yaşlarımda olan erkeği işaret ederek, "bu da oğlu Çınar." diye devam etti. "Ve bu da benim güzeller güzeli kızım Ada." Ahmet bey gülümseyerek, "memnun oldum kızım." dedi, oğlu da aynı şekilde selam verdikten sonra ben de onlara, "memnun oldum" diye karşılık verdim. Biraz oturduk, sohbet ettik. Artık kalkmam gerektiğini anlayınca onlara "iyi akşamlar." diyip çıktım holdingten. Ahmet amca ve oğlu Çınar çok iyi ve çok güler yüzlülerdi. Onlarla iyi sohbet etmiştik. Ve şimdi de ablamın mezarına gelmiş bulunmaktayım. Onu da, eniştemi de gerçekten çok özledim. Ne zaman buraya gelsem kendimi ağlarken buluyorum. Zaten sadece bu gözyaşlarım buradayken akıyor benden istemsizce. Keşke o trafik kazası olmasaydı. Keşke. Onlardan bir tek Araf kaldı geriye. Eğer ona da bir şey olursa ben dayanamam. O benim tek zaafım. Tek zayıf noktam babamdan sonra. Mezarlıktan çıktım ve yolda yürümeye başladım, hâlâ ağlıyordum. Eve yürüyerek gidecektim. Şoförle gelmek istemedim. Bir süre sonra bir fren sesi duydum. Sağ tarafıma baktığımda bir araba bana doğru geliyordu. Ben o an da kilitlendim kaldım. Öylece duruyordum yerimde. Hareket dahi edemiyordum ve gözlerimi kapatıp gelecek acıyı bekledim. Arabanın ani bir frenle durduğunu duyabiliyordum fakat ben hiç bir acı hissetmemiştim. Yavaşça gözlerimi açtığımda arabanın içinden genç ve yakışıklı bir erkek çıktı, ve bana bağırmaya başladı. "Sen ne yapıyorsun! Önüne baksana! Az kalsın sana çarpacaktım!!!" O kadar çok bağırdı ki, resmen yerimde sıçradım. Çok sinirli birisiydi sanırım. Ben hâlâ olayın etkisinde olduğum için ona cevap bile veremiyordum. Sonra arabadan 2 kız ve 1 erkek daha çıktı. Kızlar benim yanıma gelip, o bana bağıran çocuğa hitaben, "Batu bağırmasana kıza. Belli ki korkmuş." dedi, ve diğeri de bana dönerek; "Sen iyi misin?" diye sordu. Ben sadece kafamı olumlu anlamda sallamakla yetindim. Diğer, hiç konuşmayan çocukta, "ayy, kız transa girdi. Konuşamıyor." dedi komik bir ifadeyle. Normalde gülerdim, ama şu an içimden hiç gülmek gelmiyor. Bana bağıran çocukta benim yüzüme doğru ifadesizce bakıyordu sadece. Benim ona baktığımı farkedince kendine gelmesi için kafasını hızlıca sağa sola sallayıp bu sefer de bana kaşları çatık bir şekilde bakmaya başladı. Dengesiz resmen yaa. Adının Batu olduğunu öğrendiğim çocukta, o komik gibi görünen çocuğun ensesine şaplak indirip, "sus lan, yine başladın zevzekliğe." dedi sert bir tonda. Bunlar öyle aralarında tartışırlarken o sinirli, adının Batu olduğunu duyduğum çocuk birden onlara, "susun lan! Yeter artık!. Hadi gidelim, ne duruyonuz!!" diye bağırdı. Bu niye bu kadar sinirli yaa. Tamam, bende de sinir var ama bu kadar da değil yani. Kızlardan biri, "tamam yaa. Ne acelemiz var." diyip bana dönüp elini uzattı. "Biz tanışmadık. Benim adım Defne." Diğeri de, "ben de Başak." dedi. Önce Defne'nin, sonra da Başak'ın elini sıkıp "ben de Ada." dedim. "Benim adım da Doruk." dedi komik olanı, elini de sıkmam için uzatırken. "Memnun oldum." Sinirli olana baktığımda başka taraflara bakarak oflayıp pofluyordu sıkılmış gibi. Başak "sen ona bakma. O hep öyledir. O da Batu. İkinci adı da...-" sözünü kesen şey Batu'nun "Başaaak!" diye uyarıcı sesi oldu. Bilinmesini istemiyor demek. Gerçi ben de genelde ilk adımı, yani Ada ismini kullanıyorum. Benim de ikinci bir ismim var çünkü. Ama bana o ismimle seslenilmesinden nefret ederim. Batu kızlara tam tekrar bir şey söyleyecekti ki, benim telefonum çalmaya başladı. Ekrana baktığımda Anıl'ın aradığını görünce hemen açtım. Yanımdakiler de bana bakıyorlardı. "Efendim Anıl." "Güzelim sen neredesin?" "Tamam yoldayım, geliyorum." "Yoksa oraya mı gittin?" Anıl'ın nereden bahsettiğini biliyordum. Mezarlığı kastetiyordu.  "Evet, oraya gittim." "Tamam güzelim, ama senin eve gelmen gerekiyor, acilen." Benim birden kaşlarım çatıldı. "Neden, noldu ki?" "Amcamın düşmanları senin döndüğünü öğrenmiş. Sen de amcamın zayıf noktası olduğun için sana zarar verirler. Neredesin sen?" "Yoldayım. Az kaldı merak etme." Ve benim canım kuzenim Anıl birden bağırmaya başladı. "Nasıl merak etmeyeyim ya! Sana bir şey olursa ben naparım hiç düşündün müüü!!!" O kadar çok bağırdı ki, sesini yanımdakiler bile duydu. Ve kaşlarını çattı onlarda, meraklı bir şekilde bakıyorlardı şu an. "Anıl sakin olur musun? Tamam geliyorum." bir şey söylemesine fırsat vermeden kapattım telefonu. Onlara döndüğümde Defne muzip bir ifadeyle, "sevgilin seni merak etmiş anlaşılan." dedi. Ben tam onlara sevgilim olmadığını söyleyecektim ki Batu yine sert bir sesle; "Sen de gel, biz bırakırız seni!" der demez hemen itirazlara başladım ama Batu bana öyle bir şekilde baktı ki korkmadım değil yani. Adının Doruk olduğunu öğrendiğim çocukta; "Sakın Batu'ya itiraz edeyim deme. Çok korkutucu oluyor çünkü. Hadi bin arabaya. Zaten çok geç oldu." diyince, el mecbur binmek zorunda kaldım. Yalnız gerçekten de bu Batu çok korkutucu bakıyor. Fazla da konuşmuyor. Sanırım konuşmayı pek sevmiyor. Kendi arkadaşlarına karşı bile sert davranıyor. Aslında yakışıklı çocuk ama bir kere bile güldüğünü ya da tebessüm bile ettiğini görmedim. Ama bu onun yakışıklılığını da bozmuyor. Aman banane ondan yaa. Neler söylüyorum ben böyle. Kendine gel Ada. ?????? Arabayı kullanan Batu'ya evi tarif ettim. Bizim villanın önüne vardığımızda teşekkür edip indim arabadan. Hiç bir şey söylemedi. Hayır, insan 'rica ederim' falan der ama dimi. Ama yok, onu bile söylemeye tenezzül etmedi. Anıl'da kapının önünde beni bekliyormuş. Görür görmez de hemen sarıldı bana.  Anlaşılan benim için gerçekten de çok endişelenmiş. Canım kuzenim benim yaaa. Zaten bu babamın düşmanlarından da kurtuluş yok bize. O sırada da beni bırakan araba, çoktan gazı kökleyip gitmişti bile. Sarılma faslı bitince içeri girdik ikimizde. Babam ve Aleyna'da beni çok merak etmişler. Endişelenmişler. Ama bana bir şey olmaz kiii, sonuçta artık çok iyi bir şekilde dövüşüyorum. Silah ve çakı kullanma eğitimim de var. Kendimi koruyabilirim yanii. ********** Sabah alarmın çalmasıyla yataktan kalkıp banyoya girdim ve kısa bir duş aldım. Ardından hazırlandım. Aşağı indiğimde masada beni bekliyorlardı. "Herkese günaydın." diyip, onlardan da aynı karşılığı alınca ben de oturdum masaya. Fakat Anıl bana sinirli bir şekilde baktığı için, ona 'ne var' bakışı atıp önüme döndüm ve kahvaltımı yapmaya başladım. "O şort ne Ada?" Omuz silkip, "bildiğin şort işte." dedim umursamazca. Oda daha da kaşlarını çatarak, "kahvaltıdan sonra değiştiriyorsun!" dedi. "Değiştirmiyorum." "İyi, o zaman ben de seninle aynı okula geliyorum." Araf, babam ve Aleyna'da bizi gülümseyerek izliyorlardı. "Merak etme bir şey olmaz banaa. Baba bir şey söylesene yaaa." sitem eder gibi söylemiştim. "Anıl haklı." Ofladım. Aleyna'nın sesini duyunca ona döndüm. "Ben de aynı durumdayım kuzen." dedi dudak büzerek. Tekrar Anıl'a dönüp, "söz yavşayan olursa önce sana haber vereceğim." "Tabi bana haber verecen. Başka kime verecen." "Yok artık. Haber versem, okuluma kadar gelecek misin?" dedim hayret eder gibi bir sesle. Tek kaşını kaldırıp, "evet." Onu yarım saattir ikna etmeye çalışıyordum. Ama bir türlü işe yaramadı. Ben de son çare odama gidip üstümü değiştirdim. Pantolon giymiştim bu sefer. Ama yine de bana laf atan olduğunda da Anıl'ı arayacakmışım. Onu gerçekten söylemiş yani. Kabul ettiğimi söylesem de, tabiki de onu çağırmayacağım. Kendi işimi kendim görebilirim sonuçta dimi. 3'ümüz evden çıktık ve Açelya'yla Anıl'ı önden gönderdim. Şimdilik bizim kuzen olduğumuzu bilmeseler daha iyi olur benim için. 10 dakika sonra da ben kendi motoruma binip okula doğru sürmeye başladım. Önce bir okulda kendimi göstereyim. Buket sürtüğünün bana söylediği 'sürtük' kelimesinin, ve o Emir'in bana attığı tokadın hesabını sormazsam içimde kalır. Ve 3 aydır da bu anı bekliyorum ben. Arabamda var ama ben motora binmek istedim. Okula profesyonelce bir drift atarak girdim. Bahçede ki herkes bana bakıyordu. Kaskımı hâlâ çıkarmadığım için, kim olduğumu fazlasıyla merak ediyorlardı. Kaskımı çıkarıp saçlarımı havalandırdım. Bütün gözler bendeydi ve erkekler hayranlıkla - buna Emir'de dahil, kızlar ise kıskançlıkla bakıyorlardı - buna Buket sürtüğü de dahil. Umursamayıp havalı bir şekilde motordan indim ve ilerlemeye başladım. Hâlâ bana bakıyorlardı. Gerçi gözlerini hiç çekmediler ki üstümden. Emir'de. Onun karşısında ki banka baktığımda kuzenlerimin orada oturduğunu gördüm. Ama sonra önüme döndüm. Anıl ise bana bakan erkekleri gözleriyle öldürmekle meşguldü. Yürürken ayağıma sahada basketbol oynayanların topu gelince, onlarda anca beni farketmişlerdi. Oyuna o kadar dalmışlar ki, motor sesini bile duymamışlar anlaşılan. Ve onlarda bana hayranlıkla bakan erkeklerin arasına girdiler şu an. Ama sonra biri kendini toparlayıp bana doğru, "heey, topu bize göndersene. Korkma tırnağın falan kırılsa da bir şey olmaz." sesinde alaycılıkta vardı. Ve bahçedekiler de onun bu söylediğini duymuştu. Hatta aralarında gülen bile var. Bir şov yapsam hiç fena olmaz. O çocuğa sırıtıp topu elime aldım ve, "tabi gönderirim." diyip olduğum yerden, ki olduğum yer potaya biraz uzak kalmış olabilir. Topu sağ elimin işaret parmağında uzun bir süre döndürdükten sonra potaya doğru attım. Ve bingo. Top direkt girdi potaya. Ve bahçede gülen suratlar solup yerini şaşkınlığa bıraktı. Herkes şaşkınlıkla ve ek olarak erkekler hayranlıkla bana bakıyorlardı. Onların bu yüz ifadelerine Açelya ve Anıl ise gülüyorlardı. O topu onlara göndermemi söyleyen çocukta baya şaşırmıştı. Ona doğru ilerleyip tam karşısında durdum. Herkesin duyabileceği bir tonda konuşmaya başladım. "Topu gönderiş şeklim nasıl, beğendin mi?" dedim bu sefer de ben alaycılıkla. Bu sefer ona gülmeye başlamışlardı. Ardından, "beni diğer kızlarla karıştırarak bir hata yaptın." diyip göz kırptım ve her zamanki banklarında oturan Emir ve çetesine de kısa bir bakış attım. Şu an Emir bana hayranlıkla bakıyordu. Bakalım az sonra kim olduğumu öğrendiğinde böyle bakabilecek misin. Arkamı dönüp müdürün odasına doğru yürümeye başladım. Sırtımda ki şaşkın ve hayran bakışları hissedebiliyordum. Müdürün odasına girdiğimde hemen beni tanıdığı için, ona herkesi konferans salonuna çağırmasını isteyince kabul etti hemen. Mikrofonla bütün okulun konferans salonuna gitmesini söyleyince de hiç vakit kaybetmeden ben de gittim. Eveet, şimdi başlıyoruz. Bu intikam falan değil. Onlardan intikam almayacağım. Sadece benim kim olduğumu bilsinler istiyorum. Zaten sonra da yeni okuluma gideceğim. Herkes gelmişti. Açelya ve Anıl en öne oturmuşlardı. Onlara baktığımda, birazdan olacakları bildikleri için sinsi sinsi sırıtıyorlardı benim gibi. Salon tam olarak dolunca elime mikrofonu almadan önce elimde ki görüntüleri dev ekrana yansıttım. Bu görüntüleri Anıl sayesinde bulabilmiştim.  Ardından konuşmaya başladım. "Evet arkadaşlar. İzleyin ve kimin asıl sürtük olduğunu anlayın. Gerçi anlaşılacak bir şey yok, herkes biliyor." Benim konuşmamla birlikte herkes izledikleri karşısında şok olmuştu. Ekranda Buket sürtüğünün bir erkekle, ki bu erkek okulun popüler çocuğu ve değişim kararını almadan önce bütün okulun önünde bana tokat atan kişi, yani Emir oluyor, uygunsuz fotoğrafları vardı. Hepsi de ağzı açık bir şekilde bakmıştı görüntülere. Buket'e baktığımda ağlıyordu. Yazııık, hiçte üzülmedim. "Neden yaptın bunu ha, neden? Ne yaptım ben sana?" diyordu ağlayarak. Emir'de bana öfkeli öfkeli bakıyordu. Bahçede ki o hayran bakışlarından eser yoktu şu an. O değil de, Buket'in söyledikleri sinirlendirdi beni. Hiç bir şey yapmamışmış. Şimdi öğreneceksin neler yaptığını. Tekrar elime aldım mikrofonu. "Hayır Buket hayır. Sen bana çok şey yaptın. Tek sen de değil, bu okulda ki herkes." Hepsi de bana anlamaz gözlerle bakmaya başladı. Anlamazsınız tabi. Biraz daha açık konuşayım o zaman. "Hiçbiriniz anlamadınız dimi! O zaman ben size biraz açık olayım. Ben, geçen sene, dış görünüşüm yüzünden eziklediğiniz, dışladığınız kişiyim." Yüzlerinde ki o şaşkınlık gerçekten görülmeye değerdi. "Aslında böyle bir şey yapmayacaktım. Ama o gün Buket bana sürtük demişti. Ve hepinizde ona katıla katıla gülmüştünüz. Ama söylesenize, benim ne sürtüklüğümü gördünüz ha! Buket zaten kendisi sürtüğün ta kendisiyken, ben. Zavallı, masum bir kızdan başka biri değildim. Ama artık, bakın öyle değilim. Beni bu hale siz getirdiniz." Sonra Buket'e bakıp devam ettim. "Şimdi hâlâ bana hiç bir şey yapmadığını düşünüyor musun! Sana o gün söylemiştim. Bana söylediğin o kelimeyi sana yedireceğimi söylemiştim." yüzüme bön bön bakıyordu sadece. Ardından Emir'e diktim bakışlarımı. "Ve şimdi de son bir şey yapıp bu okuldan bir daha gelmemek üzere gideceğim." ve ona doğru yürümeye başladım gülümseyerek. Fakat Emir güzel bir şey yapacağımı sanmış olmalı ki bana gülümseyerek bakmaya başladı. Tam karşısında durup yavaş yavaş gülümsememi sildim ve en sertinden bir tokat attım. "Sana da o gün, bana attığın o tokadın hesabını ödeteceğimi söylemiştim." Bana sinirli bakışlarını umursamadan herkese bakıp, "şimdi de gidiyorum, bir daha gelmemek üzere. Bu okuldan kaydımı aldım. Hepinizin mutlu hayatında mutsuzluklar diliyorum." dedim ve elimde ki mikrofonu herhangi birinin eline tutuşturup direct çıktım okuldan. Motoruma binmeden önce arkama dönüp kısa bir süre okula bakıp bindim ve yeni okuluma sürmeye başladım. ?????? Okula yaklaştığımda yine drift çekip durdum. Adına şöyle bir baktım. 'GÜNDAY KOLEJİ' Ardından bahçeye baktığımda herkes buraya dikkat kesilmişti. Hatta sınıfta olanlar bile camlardan doğru buraya bakıyordu. Kimin çıkacağını merak ediyorlardı anlaşılan. Ama kesin beni erkek falan sanıyorlardır şimdi bunlar. Bu kadar iyi bir drift çekildiğine göre erkektir diye düşünüyorlardır.  'Bakalım bu okulda başıma neler gelecek, neler yaşayacağım' diye düşünerek yavaş bir şekilde kaskımı çıkarıp saçlarımı havalandırdıktan sonra indim motordan. Herkesin ağzı açık kaldı. Bana şaşkınlıkla bakıyorlardı. Erkekler hayranlıkla, kızlar ise kıskançlıkla. O bakışları umursamadan yürümeye başladım. Yürürken bir bank dikkatimi çekmişti. Bir grup oturuyordu, ki onların çete olduğunu biliyorum. Çünkü bu okula gelmeden önce araştırmıştım. Babamın arkadaşı da olsa nelerle karşılaşacağımı bilmem gerekiyor sonuçta. Ama ben bunları bir yerden hatırlı- tabi yaaa. 2 gün önce babamın yanından, yani holdingten çıktığımda ablamın ve eniştemin mezarına gittikten sonra yürüyerek eve giderken yolda az kalsın beni ezecek olan ve sonra da beni eve bırakan arabadaki kişiler bunlar. Onlar bu okulda mıydı yani. Hepsi de beni gördüğüne baya bir şaşırmış gibi duruyorlardı. Şaşkınlığımı üzerimden atıp önüme döndüm ve ilerlemeye devam ederken biri gözüme çarptı. O da bana bakıyordu şu an. Ama yok artık. Bu, bu benim çocukluk arkadaşım Barış. Nasıl yaaa. Doğru ya, o bu okuldaydı. Öyle birbirimize bakarken o, "Adaaa." dedi fakat bunu bütün bahçedekiler de duydu. "Barış." diyip ona koşmam bir oldu. O da hemen kollarını açmış beni bekliyordu. Boynuna atladım, eş zamanlı kollarını belime dolamıştı. Ben de bacaklarımı onun beline doladım daha rahat sarılabilmek için. Bahçedekiler de hâlâ bize bakıyorlardı. Biliyorum şu an herkes bizi sevgili sanmış olabilir ama öyle değil. Kaç yıldır birbirimizi görmüyorduk biz. En son 8. sınıfta görmüştüm. Ondan sonra sadece sosyal hesaplardan konuşuyorduk. O beni çirkin halimle seven tek kişiydi. Yani ailem ve kuzenlerimden sonra tabi. Beni değiştiğim halde nasıl tanıyabildiğine de gelecek olursak, en son geçen hafta instagrama değiştikten sonra ki halimi atmıştım. Barış'ta oradan görüp bana mesaj atmıştı. Öylelik öğrenmişti. Etrafta kendi aralarında konuşulanları ikimizde duyuyorduk ama umrumuzda mı? Tabiki hayır. Zaten bizi dışarıdan birisi gördüğünde hep sevgili sanmıştır şimdiye kadar. Bir de Barış'ın kız kardeşi vardı kendisinden 1 yaş küçük. O da lise 4'e gidiyordu benim gibi. Barış'ta 1 sene sınıfta kaldığı için tekrardan lise 4'e gidiyor şu an. Kardeşiyle de iyi anlaşıyorduk. Eskiden Barış'la benim sevgili olmamızı istiyordu. Bu yüzden de bana sürekli 'yenge' diyip duruyordu. Çocuk aklı işte. Biz de bir şey söyleyemiyorduk. Birbirimizden sonunda ayrıldık. Fakat biz sarılırken şu 2 gün önce tanıştığımız çeteden bir kız, sanırım adı Defne'ydi, çok üzgün bakıyor bize şu an. Dokunsan ağlayacak gibi. Ya da bana öyle geldi. Diğer kız da - ki onun adı da Başak'tı sanırım, ne olduğunu anlamaya çalışır gibi bakıyordu. "Senin burada ne işin var?" Barış'ın sorusuyla bakışlarımı ona çevirdim. Ama o çeteninde bize doğru geldiğini görebiliyordum. Tam Barış'ın sorusunu cevaplayacakken arkadan bir kızın bana hitaben yanındakine söylediği şeyi duydum. "Yeni sürtüğümüz bu mu? Şuna bak, Barış'a nasıl sarıldı. Barış bana böyle sarılmadı be, buna nasıl sarılır yaaa." Arkamı dönmeden dinliyordum konuşmaları. Barış'ta duymuştu. Tam harekete geçecekken onu durdurdum. Bize doğru gelen çete de yanımıza kadar gelmişlerdi bile ve bana bakıyorlardı. Daha doğrusu ne yapacağıma. Kızın onları söylediği kişi erkek olacak ki, o da konuşmaya başladı. "Aynen yaaa. Bugünden itibaren hiç beklemeden birinin altına girer nasıl olsa. Kız da güzel aslında. Bu şanslı erkek ben olmak isterdim doğrusu." Hemen arkamı döndüğümde bu konuşan kişilerin diğer çeteden olduklarını gördüm. Evet, bu okulda 2 tane çete var ve bu iki çeteden de korkuyor herkes. Biri yanımızdakiler, diğeri de bunlar zaten. Bunları, bu okulu araştırdığım için biliyorum. Bahçede ki herkes pür dikkat bizi izliyordu. Ben arkamı dönünce onlarda bana baktılar. Yalnız kızdan sonra konuşan erkek çete lideri değildi. Neyse. Onlara doğru ilerleyip tam karşılarında durdum. Liderleri de diğerleri gibi ne yapacağıma bakıyordu. Kıza bakıp; "Bana mı dedin?" dedim ve tek kaşımı kaldırdım. Hiç korkuyor gibi durmuyordu, ki zaten bir çeteye dahil ve onlar bunlardan korkuyorlar. Ama biri hariç. O da tam karşılarında duruyor zaten. Tabiki de onlardan korkmuyorum. "Evet, sana dedim." Sırıtarak bakmaya başladım ona. Benim bu sırıtmam o kızın söylediği şeyi haklı gösterir nitelikteydi. Biraz daha yaklaştım ve sırıtmamı yavaşça sildim. Şu an gözlerimden ateş çıkıyordu. Benim bu ani değişen yüz ifademe şaşırmayan yok şu an. Ardından ani bir hareketle kızın saçından tutup bahçenin ortasına kadar sürüklerken çetesindekiler de peşimizden geliyorlardı. Umursamayıp kızın saçını bağırışları eşliğinde daha da sert çekerek yere doğru hızlı bir şekilde itmem aynı anda oldu. "Sen bana ne hakla sürtük dersin lan! Önce kendine bak!" diye adeta kükredim. Bu ses benden nasıl çıktı ben de anlamadım ama benim bağırmamla bahçedekilerin yarısı yerlerinden sıçramıştı. O iki çete de, Barış'ta dahil şaşkınca bana bakıyorlardı. Benden böyle bir sesin çıkabileceğini düşünmemişler anlaşılan. Fakat o kız konuşmadan çetesinde ki, demin konuştuğu çocuğun sesi duyuldu. "Sen ne yaptığını sanıyorsun! Demin çocuğa sımsıkı sarılan sen, şimdi ne hakla onu itip bağırmaya kalkarsın! Kimsin sen!" diye o da bağırdı. Çetesindekiler de onu onayladı. Barış ona doğru tam harekete geçecekken yine durdurdum. Bir hışımla ona doğru yürümeden önce, "bunu bana, aranıza kız alan siz mi söylüyorsunuz haa! Ayrıca Barış benim arkadaşım!" demem ve ona en sertinden bir yumruk atmam bir oldu. Benden bu kadar sert bir şey beklemiyorlardı haliyle. Ardından herkese hitaben bağırarak konuşmaya başladım. "Bir daha kimin ne olduğunu bilmeden böyle ithamlarda bulunmaya kalkmayın. Anladınız mı! Siz çok yanlış kişiye çattınız. Ben o her gece altınıza aldığınız veya, her gece farklı bir erkeğin altına girmek için can atan kızlardan değilim!" diye bağırdım ve şaşkın bakışları umursamadan okulun içine doğru yürümeye başladım. Müdür beni görür görmez ayağa kalkıp, bana sınıfıma kadar eşlik edeceğini söyledi. Odadan çıktığımızda koridor da hiç kimse yoktu. Zil çalmış olmalı. Kapının önüne gelince de müdürü gönderdim. Kendim de girebilirim sonuçta. O gittikten sonra da nazik bir şekilde kapıyı tıklayıp açtım. Öyle diğer zenginler gibi pat diye açıp kabaca girecek değilim. Ben sınıfa girince sınıftakiler, hoca da dahil bana şaşkınlıkla bakıyorlardı. Tabi, demin bahçede ki o olaydan sonra böyle bir şey beklemiyorlardı benden galiba. Şöyle bir sınıfa göz gezdirdiğimde okulda ki korkulan iki çete de bu sınıfta olduğunu farkettim. Onlarda beni görünce şaşırmışlardı. Ama Barış bu sınıfta değildi. Ardından tekrar hocaya dönüp gerçek bir şekilde gülümsedim. Herkes daha da şaşırmıştı. Çünkü bu okula girdiğimden beri ilk defa gülümsediğimi görüyorlardı. Tabi ben gülümseyince erkeklerin hayran hayran bakıp iç çekişlerini duymuştum. "Sen yeni öğrenci olmalısın." diyerek hoca da gülümsedi bana. "Evet hocam." "Kendini tanıtır mısın bize." "Tabi." dedikten sonra biraz sessiz kaldım. Sonra konuştum. "Ben Ada Demirbaş." Sınıftakiler daha da şaşırmışlardı. Uğultular çoğalmıştı. Şaşırmayan yoktu. Hele iki çetenin de liderleri ve herkes. Ama bazılarında şaşkın suratlar gitmiş, yerini korkulu yüzler gelmişti. Çünkü babam dünyaca ünlü mafya babası. Ve bunu soyadımdan dolayı da, onun kızı olduğumu bilmeyen yok. Tekrar hocaya döndüm. O da şaşkındı. Ama ben onun şaşkın olmasını anlayamadım. Artık dayanamayıp sordum. "Neden herkes bu kadar şaşırdı?."

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Leyal -Unutulan Eş (Türkçe)

read
17.7K
bc

MÜHÜR

read
105.5K
bc

41 Günlük AŞK Güncellemesi

read
49.3K
bc

Sokak Dövüşçüsü

read
7.9K
bc

Gözyaşı Gecesi Garip Bir Töre Hikayesi

read
64.0K
bc

Helalim

read
3.0K
bc

Yıldızlar Sönerken | Türkçe

read
3.3K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook