Sabah uyandığımda hala sevdiğim adamın kollarında yatıyordum. Kollarından sıyrılıp doğrulduğumda omzumda sakallarından kalan kırmızı izleri fark ettim. Kolları boşta kalınca uykunun etkisiyle örtüye sarıldı ve uyumaya devam etti.
Parmak uçlarımda yürüyüp banyoya gittim ve suyun altına girdim. Dün gecenin anıları zihnimde belirip kendini hatırlattığında yanaklarım yine yanmaya başladı. Düşüncelerimi değiştirmek için bugün yola çıkacağımı ve annemi göreceğimi kendime hatırlattım.
Banyodan çıkıp havlunun olduğu yere adımladım. Hareket ettiğimde kasıklarımda hafif bir ağrı oluşuyordu ama canımı yakacak kadar çok değildi. Beyaz havluyu bedenime sararken göğsümdeki morluğu gördüm. Sıcak dudaklardan geriye küçük bir iz kalmıştı.
Odaya geri döndüğümde uyuyan adama bakınca yüzümde istemsiz bir gülümseme belirdi. Dolaptan aldığım kıyafetleri hızlıca üzerime geçirdim ve odadan çıktım. Evin içerisinde küçük bir arayış sonucu Emel’i buldum. ‘’Küçük bir el valizi var mı?’’ diye sordum.
Getirdiği valizi alıp odaya geri döndüm. Derin hala uyuyordu. Her sabah erkenden kapıma dayanan adam bugün uyanmamakta kararlıydı. Yanıma alacağım kıyafetleri hazırladım.
İşim bittiğinde yatağın kenarına oturdum ve uzanıp yanağından öptüm. Gözlerini araladığında beni görünce gülümsedi ve tutup kendine doğru çekip sarıldı. ‘’Gitme!’’ dedi.
‘’Saçmalama, annemin yanına gidiyorum.’’
Burnunu boynuma sürttü. ‘’Biliyorum ama iki gün sensiz kalmak istemiyorum.’’
‘’Biraz özlersin, fena mı?’’ Burnundan sonra boynuma sürtünen sakallarını hissettim.
‘’Yanımdayken bile özlüyorum, ayrıyken sen düşün.’’
Kıkırdadım. ‘’O halini görmek için sabırsızlanıyorum.’’
‘’Benim sabırsızlandığım başka konular var.’’ Eli bacak arama kayınca hafifçe vurdum ve şuan yatakta çıplak yattığını görmezden gelmeye çalıştım.
‘’Şuan olacakları sana söyleyeyim. İlk olarak bu yataktan kalkıp üzerini giyeceksin, devamında yatağın nevresimini değiştireceğiz ve sonra da aşağıya inip kahvaltı yapacağız. Son olarak da kardeşinle beni uğurlayacaksın.’’
‘’Hepsi tamamda nevresim ne alaka?’’
‘’Çalışanların dün gece ne yaptığımızı bilmesine gerek yok.’’
Sözlerimle attığı kahkaha peş peşe geldi. ‘’Cidden mi Alev? Düşündüğün tek şey birilerinin seviştiğimizi anlayıp anlamaması mı?’’
Dün gece yaşanmış olsa da açıkça söylemesi yine utangaçlığımı körüklemişti. ‘’Açıkça söylemek zorunda mısın?’’
‘’Beni öldüreceksin.’’ dedi ve gülerek yanımdan uzaklaşıp yataktan dışarı çıktı. Yerde duran kıyafetlerini alıp üzerine geçirirken bakışlarımı üzerinden uzak tutuyordum.
‘’İçin rahat edecekse söylediğini yapacağım ama gerek olmadığını hatırlatmak istiyorum. Çalışanlarım bu evde olan biten hiçbir şeyi duyup görmezler.’’
‘’Ama yine de bilmiş olurlar.’’
‘’Zaten gece odada birlikte kaldık. Oturup misket oynamayacağımızı herkes biliyor.’’
‘’Tuhaf ve ayrıntılı açıklanman için teşekkür ederim.’’ dedim tersleyerek ve yataktan kalktım.
‘’Minik tatlı kirpim benim.’’ dedi ve yatağın üzerindeki nevresimi çekip çıkardı. ‘’Rahatladın mı?’’
‘’Çok!’’ dedim sahte bir öfkeyle.
Yatağın nevresimlerini değişip çıkardıklarımızı banyoda duran kirli sepetine attım. Odadan çıkmadan ‘’O nevresimleri yıkamak için aldıklarında anlamayacaklar mı yani?’’ diye sordu.
Sözleriyle duraksadım. ‘’Ben bunu düşünmemiştim.’’
‘’Lütfen Alev, bırak artık şu nevresimleri.’’
Kolunu omzuma atıp yanında sürükleyerek odadan çıkardı. ‘’İyi,’’ dedim. ‘’Dönüşte kendi evime gideceğim ve buradakileri bir daha görmeyeceğim.’’
‘’Bu konuyu daha sonra konuşalım.’’ Ne düşündüğünü biliyordum ama burada daha fazla kalamazdım.
Kahvaltıya indiğimizde çok geçmeden Ada’da bize katılmıştı. Kardeşini tanıdıkça sevmeye başlamıştım. Çok deli doluydu, Derin’in söylediği gibi aklı beş karış havadaydı ama sıcakkanlıydı ve samimiydi.
Kahvaltı bittiğinde gitme vakti gelmişti. Bahçeye çıktığımızda dışarıda hazırlanmış bir araba duruyordu. Aklımda hep otobüsle gitmek vardı ama Derin’in buna izin vermeyeceğinin farkındaydım.
Arabayı şoförün kullanacağını düşünsem de adamlardan biri anahtarı Ada’ya verdi. ‘’Sen mi kullanacaksın? Yol çok uzun.’’ dedim.
‘’Beni küçümseme.’’ dedi gülerek sonra dönüp ağabeyine sarıldı. ‘’Sözünü unutma, babamın gazabından koruyacaksın yoksa sevgilini orada kurtlara yem ederim.’’
‘’Koruma işinde ne kadar iyi olduğuna bağlı.’’ Derin kardeşinin saçlarını karıştırdı ve o saçların arasına bir öpücük bıraktı. ‘’Sana güveniyorum Ada. Söylediklerimi unutma.’’
‘’Unutmam ağabey ama sen de sana söylediklerimi düşün. Böyle olmaz iyi biliyorsun.’’
Aralarında yine anlamadığım o konuşmalar vardı. Ada sarılmayı bırakıp arabaya ilerledi. ‘’Arabada bekliyorum.’’ dedi ve şoför koltuğuna oturdu. Vedalaşabileceğimiz bir alan tanımıştı.
Sevdiğim adam tam karşımda durdu ve yüzümü avuçlarının arasına aldı. ‘’Siktir Alev, sizi yalnız gönderdiğime inanamıyorum.’’
‘’Abartmasan.’’ dedim. ‘’Alt tarafı iki gün annemin yanına gidip geleceğim.’’
‘’Ada’nın aklı beş karış havada ama bir durum olursa seni koruma konusunda ona güven.’’
Derin’in endişe dolu bakışlarına baktım. ‘’Gerçekten anlayamıyorum! Neden tehlikeli bir yere gidiyormuşum gibi konuşuyorsun?’’
‘’Sadece senden ayrıldığım için üzülüyorum.’’ dedi ve sarıldı. Sarılışına karşılık verdim. Tuhaf davranıyordu ama üstünde durmadım. Arabaya binmeden dudaklarıma uzun bir öpücük bıraktı ki herkesin önünde utançtan yerin dibine girmiştim ve bunu umursamıyordu.
Yola çıktığımızda ise Derin’e hak vermeye başlamıştım çünkü şimdiden onu özlemiştim.
Şehrin trafiğine karıştığımızda "Yol üstünde bir eczaneye girebilir miyiz?" dedim. "Babaannemin ilaçlarından alacağım. Sonra zorluk yaşamasınlar."
"Tamam." dedi ve yolda ilerlemeye devam etti.
Bir süre daha gittiğimizde yol kenarına arabayı park ederek durdu. Arabadan inip eczaneye girince telefonumdan ilaçların fotoğrafını açıp gösterdim. İlaçlardan hepsinden beş kutu istemiştim. Yayladan inene kadar fazlasıyla yeterdi. Bir de annem sürekli sineklerden şikayet ettiği için birkaç farklı sinek kovucu yanına da sinek ısırıkları için krem eklemiştim. Son olarak bir kaç kutuda güneş kremi aldım.
Ödemeyi yapmak için cüzdanımı çıkardığımda Ada benden önce davranıp kartını uzattı.
‘’Hayır, Ada aklından bile geçirme.’’ dedim ve kendi kartımı uzattım.
Elimi geri itti. ‘’Babamın gazabından kaçarken ağabeyiminkine yakalanamam. O yüzden alacaklarını al ve ödemeye karışma.’’
Defalarca itiraz etsem de dinlememişti. Arabaya geri indiğimizde hala tartışıyorduk. ‘’Alev lütfen, ağabeyim sana göz kulak olmamı istedi ben de bunu yapıyorum.’’
‘’Ağabeyin kaçığın teki.’’ dedim sitemle.
‘’Evet kesinlikle öyle ve o kaçık senin böyle dikenlerin olduğundan falan bahsetmişti.’’
Gözlerimi devirdim. ‘’Bırakında babaannemin ilaçlarını da kendim alayım.’’
Yola çıktığında gözleri yoldan ayırmadan konuşmaya devam ediyordu. ‘’Çok haklısın ben olsam ben de kendi ailemin ihtiyaçlarını karşılamak isterdim ama ben de emir kuluyum, ağabeyimden aldığım emirleri uyguluyorum aksi halde öfkesinden kaçamam.’’
‘’Ağabeyin nereden bilecek ki! Ayrıca onu hiç ilgilendirmez.’’
‘’Onunla sevgili olmayı kabul ettiğin an bunun getirilerini de kabul ettin. Ağabeyim böyle biri, fazla korumacıdır.’’
Daha fazla tartışmamak için cevap vermedim. Bir süre sonra yine yanımdaki konuştu. ‘’Sahi siz nasıl tanıştınız? Ağabeyim hayatına bugüne kadar kimseyi almamıştı ama senin etrafında nasıl pervane olduğunu görmemek için kör olmak gerek.’’
Sözleriyle dudaklarım tebessümle kıvrıldı. O gün gerçekten hayatımın en berbat günlerinden biriydi. ‘’Sizin restoranda arkadaşımla yemek yemeye gelmiştim. Derin anlamadan bana çarptı sonra ben de onun çarpmasıyla garsona çarpıp yere düştüm ve garsonun elindeki içecekler başıma aşağı döküldü.’’
Sesli bir kahkaha attı. ‘’Birbirine çarpıp aşık olan insanlar biliyorum ama onların genelde ellerinden kitaplar falan yere düşer. Sizinki tam bir fiyasko olmuş.’’
‘’Aynı gün içinde birde arabanın kapısıyla çarptı.’’ Bu defaki kahkahası bir öncekinden daha güçlüydü.
‘’Sen de tutup bu adamı sevdin mi? Ben olsam o arabanın kapısını kafasına şapka niyetine bütünleştirmiştim.’’
‘’Eh, öyle oldu.’’ dedim ve nasıl olduğunu biraz daha ayrıntılı anlattım.
Anlatmam bittiğinde bir süre daha güldü. Konuşmaya devam ederken söz dönüp dolaşıp Ada’ya ve Derin’in konuşmasına izin vermediği erkek arkadaşına geldi.
‘’Her şeyin farkındayım Alev, ağabeyim beni öyle görse de çocuk değilim. Michele’nin bana attığı kazık yüzünden başım bu kadar belaya girdi.’’
‘’Ama hala konuşuyorsun?’’
‘’Çünkü yaptıklarından haberim yok sanıyor ve ben de intikam almayı planlıyorum. Ağabeyime bunu açıkca söylesem beni durdurmaya çalışır o yüzden söylediklerim aramızda kalsın.’’
‘’Bence bu işin peşini bırak. Derin borçlarını ödemiş daha fazla uğraşmana gerek var mı? Bir daha dönmezsin geri olur biter.’’
‘’Kapatalım bu konuyu. Anlatamayacağım çok şey var.’’
Daha fazla ısrarcı olmadım. Bu onun hayatıydı ve söyleyeceklerimi dinleyeceği kadar samimiyetimiz yoktu.