Tartışacak gücüm olmadığı için ''Telefonumu verir misin?'' dedim. Kenardan aldığı telefonu uzatınca alıp ekran kilidini açtım. Bir sürü arama ve mesaj vardı. İştekilerin hepsi arayıp mesaj atmıştı, Sıla her şeyden habersiz planlar yapmış onları haber veriyordu ama önceliğim annemdi.
Aradığımda çok çalmadan telefon açıldı. ''Alev, nasılsın anneciğim? Dünden beri içimde bir sıkıntı vardı. Sana da ulaşamadım. Merak ettim.''
''Annem ben iyiyim. Merak etme.''
''Sesin iyi gelmiyor.''
''Gece film izlemeye daldım biraz geç yattım. Uykusuzum o yüzden.''
''Kendine dikkat et kızım.''
''Ederim. Sen babaannemle yeteri kadar meşgulsün. Büyüdüğümü kabul et ve benim için endişelenmeyi bırak.''
''Sen her zaman küçük bebeğimsin.'' dediğinde, ''Seni seviyorum anneciğim, görüşürüz.'' dedim ve telefonu kapadım.
Gülerek ''Yalancı!'' diyen adama baktım.
''Kaç kilometre uzaktaki insana ameliyat oldum mu deseydim? Gerek yok.''
Konuşacakken açılan kapıyla söylenmemiş sözlerini geri yuttu. İçeri giren orta yaşlardaki adama baktım. Ameliyatı yapan doktordu.
''Nasılsın?''
''İyiyim. Teşekkür ederim.'' dedim.
Ameliyat yarasını enfeksiyon var mı diye kontrol etmek istediğinde Derin'in yanında karnımı açma düşüncesi utanç verici gelmişti. Bikini ile de görmüştü ama o zaman sahildeydik yani herkes aynı şekilde giyiniyordu ama şimdi hastanede korunmasız halde bir yatakta yatıyordum.
Karnımı açarken Derin düşüncelerimin farkındaydı ve gıcık etmek yerine bakışlarını başka bir tarafa çevirmeyi tercih etmişti ki bunun için minnettardım. Doktor yarayı kapayan gazlı bezi kaldırıp ameliyattan kalan yaraya baktı. ''Güzel, birazdan pansumanı da yaparlar. Şimdilik her şey yolunda.''
''Ne zaman taburcu olabilirim?'' diye sordum karnımı kapatırken.
''Yarın duruma göre bakarız.''
Bir gece daha hastanede kalma fikri korkutucu geliyordu. Doktor gittiğinde çok geçmeden içeri bir hemşire girdi. Elinde bir tepsi vardı ve içi ne olduğunu anlamadığım bir sürü malzemeyle doluydu.
''Pansuman için geldim.'' deyince tekrar üzerimdeki hasta önlüğünü yukarı sıyırıp ameliyat yarasının olduğu yeri açığa çıkardım. Pansumanı yaparken bakışlarım Derin'in üzerindeydi, her konuda rahat biri olsa da şuan sağladığı mahremiyet alanı iyi gelmişti.
Hemşire gittiğinde tekrar telefonu alıp merak edip mesaj atanlara durumu haber vermiştim. Derin gelip yanıma oturunca ''Teşekkür ederim.'' dedim.
''Teşekkür etmeni gerektirecek bir durum yok. İyi ol benim için yeterli.'' Üzerimdeki bakışları çok güzeldi. Sevgi doluydu. Uzansam o sevgiyi elimle tutabilecekmiş gibi hissediyordum.
''Bakma öyle.'' dediğinde ''Nasıl bakmayayım?'' diye sordum.
''Az önce baktığın gibi, o bakışlarında zaten kaybolmuştum şimdi çıkacak yolları da yok ettin.''
Dudaklarıma yayılan gülümsemeye engel olamadım. ''Sen sanki farklı bakıyorsun?''
''Ben duygularımı senin gibi gizlemiyorum.'' Bu doğruydu.
Eli saçlarımda dolanmaya başladığında dudaklarını alnıma bastırdı ve içten bir öpücük bıraktı.
''İşe gitmen gerekmiyor mu?'' dedim ortamdaki havayı dağıtarak.
''İş bekleyebilir.''
''Hayatına engel olmak istemiyorum.''
Parmağıyla burnumun ucuna hafifçe vurdu. ''Hayatıma engel olabilmen için benden tamamen gitmen gerekir ama bunu yapamayacağın için sorun yok demektir.''
''Aa, evet ya benimsin ya benimsin felsefen.''
Kahkaha attı. ''Evet, filozof gibi adamımdır.''
Sözleriyle ben de gülmeye başlamıştım. Gülmemizi sonlandıran açılan kapı oldu. ''Müsait misiniz?'' diyen ses Deniz'e aitti.
''Evet, gelsene!'' dediğimde içeri Deniz ile birlikte Köksal ve Ceyhun'da girdi. Bakışları benden Derin'e kaydı ama herhangi bir tepki vermeden tekrar bana döndüler. Zaten öğreneceklerini öğrenmişlerdi bir şeyleri saklama çabamda yoktu.
Ellerindeki çiçekleri kenarda duran masanın üzerine bıraktılar.
''Birkaç telefon görüşmesi yapıp geleceğim.'' Derin cevap vermemi beklemeden dışarı çıktı. Bunu gerçekten telefonla konuşacağı için mi yapmıştı yoksa bizi yalnız bırakmak için mi yapmıştı, anlayamamıştım.
''Nasıl oldun?'' Köksal kenardaki koltuğa dayanarak yarı oturur bir pozisyona geçmişti.
''İyiyim.'' dediğimde Ceyhun yatağa ayakucuma oturdu.
''O iyi olmayacak da ben mi olacağım? Refakatçisini görmedin mi?''
''Özür dilemek için odana gelmişti değil mi?'' Deniz gülerek bir sitem yolladı. ''İddiayı da kazanamadım zaten.''
Köksal karşılık verdi. ''Hiçbirimiz kazanamadık. Adam iş adamı çıktı.''
''Valla yakışıklı adam.'' Ceyhun yine zevzekliğe devam ediyordu. ''Dikkat et dışarıdaki yamyamlar yerler bu adamı.''
Deniz Ceyhun'a çantasıyla vurdu. ''Benim arkadaşım daha güzel. Asıl o dikkat etsin. Erkek milleti değil misiniz hepiniz aynısınız!''
''Ne dedim be?'' Ceyhun kendini savunmaya geçmişti.
''Yeter!'' diyerek araya girdim. ''Gitmek isterse yol orada kimsenin arkasından gitme diye yalvaracak değilim. Ayrıca neden bunları konuşuyoruz ki?''
Deniz gülümsedi. ''Boşver sen şekerim. Ceyhun'un her zamanki boş boğazlığı. Kendi bekar kaldı ya kuduruyor.''
Sonrasında geçen bir saat boyunca gayet eğlenceli bir sohbete girdik. Sohbetimiz devam ederken Sıla içeri girdi. ''Merhaba!'' dediğinde odadakilerin üzerinde gezinen bakışları en son bende durdu. ''Nasılsın, canım?''
''İyiyim, teşekkür ederim.'' Sıla'yı diğerleriyle tanıştırdım. Bir süre daha sohbet ettik. Deniz, Köksal ve Ceyhun gittiğinde Sıla ile yalnız kaldık.
''Neden dün haber vermedin? Yanına gelirdim, burada tek başına kalmazdın.''
''Tek değilim.'' dediğimde kapı açıldı ve Derin içeri girdi.
Sıla'yı görünce ''Hoş geldin.'' dedi.
''Hoş buldum.'' Sıla'nın imalı bakışlarını görmezden geldim.
Derin ile iyi anlaşmışlardı. Bir süre daha sohbet ettikten sonra Sıla ısrarla yanımda kalmak istemiş olsa da Derin kabul etmemişti.
Odada bir kez daha yalnız kaldığımızda gelip yanıma oturdu. ''Bir an hiç yalnız kalamayacağız sandım.''
''Çok mu özledin?'' diyerek sırıttım.
''Hem de nasıl? Özleminden delirdim.''
''Hastanedeyiz. Psikiyatr olduğuna eminim.''
''Benim doktorum da ilacım da burada.'' dediği anda dudaklarıma kapandı. Karşılık vermeye hazırdım ama aynı hızla geri çekildi. ''Sen bir iyileş daha sonra acısını uzun uzun çıkaracağım.''
Yanaklarım alev alev yanmaya başlamıştı ve yine kızardığından emindim. ''Bu hallerine bayılıyorum.'' Eli yüzüme uzandı. ''Utangaç, küçük bir çocuk gibisin ama aynı zamanda dikenlerini batırmaktan asla korkmayan tatlı bir kirpisin.''
''Sen de ukala, gıcık ve uyuzun tekisin.''
''Hayatımda aldığım en güzel iltifat.''
Bu adamın rahatlığı beni gerçekten deli ediyordu. Hayatımda gördüğüm en gamsız insan olabilirdi.
''Yatmaktan çok sıkıldım.'' dedim ve tuvalete gitmem gerekiyordu. Sabahtan beri kolumda serumla yatıyordum ama Derin'e bu durumu söylemeye utanıyordum.
''Hemşireye sorayım izin verirse biraz yürürüz.'' Odadan çıkıp çok geçmeden geri geldi. ''Kendini çok yormaman şartıyla yürüyebilirsin.''
Üzerimdeki örtüyü kenara ittim ve uzanan eli tuttum. Diğer eliyle sırtımdan destek olup yavaşça kaldırdı. Yatakta oturur pozisyona geçince hemen eğilip terlikleri ayaklarıma geçirdi.
Kolundan destek alıp ayağa kalktım, askılıkta asılı serumu eline aldı ve birkaç adım attım. Adımlarımla ameliyat yerinde hafif bir ağrı oluşuyordu ama dayanamayacağım kadar değildi. ''Beni biraz yalnız bırakır mısın?'' dediğimde yüzüme baktı.
''Bu halde seni yalnız bırakmayacağım.''
''Derin, lütfen.'' dedim yalvaran gözlerle.
''Bu anlamsız isteğinin altında yatan sebebi söyleyecek misin?'' Her konuda anlayışlı olan o adam bir anda gitmiş anlamamakta ısrarcı biri gelmişti.
''Sen her şeyi böyle sorgulayacak mısın?'' Bir an durdu sonra gözleri parıldadı.
''Alev gerçekten mi? Utanmak için kendine olmayacak sebepler bulmakta çok ustasın. Yürü hadi.''
Kolumdan çekti ama durdum. ''O zaman utandırma ve yalnız bırak.''
''En azından kapının önüne kadar yardım etmeme izin ver. İçeri seninle girecek değilim.'' Sözleriyle yerin dibine girmek istedim.
''Biraz sussan nasıl olur?''
"Bu utangaç hallerine bayılıyorum. Gerçi her haline bayılıyorum ya neyse şuan konumuz bu değil. Tek başına yürümene izin vermeyeceğim."
Ne kadar ısrar etsemse kabul etmiyordu en sonunda tuvaletin kapısına kadar götürmesine izin verdim.
Elindeki serumu aldım. "Lütfen, odadan çıkar mısın?"
"İnatçı keçi!" diyerek odadan tamamen çıkıp gitti.
Hareket etmekte zorlandığım için uzun sürse de işimi halledip dışarı çıktım. Attığım adımlar çok yavaştı.
Odanın kapısına ulaşıp kapıyı açtığımda dışarıda bekleyenle yüz yüze geldik. Elimdeki serumu alıp ameliyat yerime dikkat ederek kolunu belimden biraz daha yukarıda olacak şekilde bedenime sardı ve ağırlığımı kendine aldı.
"Koridorda tek bir tur, fazla zorlamak yok. Sonra yatıp dinleneceksin."
"Bu yavaşlıkla o turu bir saate tamamlayamayız." Sözlerimle gülümsedi.
"Sana uzun süre sarılmam için güzel bir fırsat." Bedenime sarılı kolu biraz daha sıkılaşınca bedenine daha fazla yaslandım.
Kendimi şanslı hissediyordum. Onca zaman korkularımla kalbimi herkese kapalı tutmuştum ve sonunda Derin gibi güzel bir adamla mutluluğu bulmuştum.