DA-54

957 Words
Akşam olduğunda Doktor yine elindeki yemek tepsisiyle yanıma geldi. Tepsiyi bıraktığında bitmiş seruma baktı ve koluma uzandı. ‘’Bitti mi?’’ dedim. ‘’Şu anlık iyisin. Tahlil yapamayacağım için belirtilere göre hareket edeceğim. Kendini kötü hissedersen söyle.’’ Damar yolunu tamamen kolumdan çıkardı. ‘’Yemeğini ye. Sonrada pansumanı yapayım.’’ İtiraz etmedim. Mide bulantılarım geçmişti. Öğlen de sabah gibi çok az bir yiyecekle geçiştirmiştim ve şimdi de yemeyeceğim dersem diğerlerindeki gibi anlayışlı olmazdı. Yemeği yerken başımda beklemeye devam etti. ‘’Merak ettim. Hiç bu evden gidiyor musun?’’ ‘’Önemli mi?’’ diye sordu. ‘’Seni merak eden bir ailen yok mu? Burada benimle hapis kalmış gibisin de.’’ dedim. Tek farkımız o odanın dışına çıkıyordu. ‘’Üzerine vazife olmayan konuları düşünme de yemeğini ye.’’ Tekrar konuşmadan yemeği yemeye devam ettim. İtiraz etmeyecektim bulantım geçince açlık kendini hatırlatmıştı. Pansuman malzemelerini çıkarmak için çantasıyla uğraşırken fark etmemesini umarak hızlıca çatalı yastığın altına ittim. Onunla ne yapacağıma dair bir fikrim olmasa da kendimi koruyabileceğim bir şeyim olsun istiyordum. Biten tabaklarla tepsiyi kenara bıraktım. Kremleri ve yeni bandajları yanıma koyup bileklerime uzandı ve bağlı bandajları açmaya başladı. Alt tarafta ortaya çıkan yara sabahkinden farklıydı. Yine kötüydü ama iyileşiyor gibiydi. Kremleri sürüp bandajları yeniledi. Malzemeleri çantasına geri koyarken ‘’Banyo yapsam sorun olur mu?’’ diye sordum. ‘’Hayır, ama bandajları ıslanacağı için değişmem gerekir.’’ ‘’Temiz kıyafet ayarlayabilir misiniz?’’ Yedek kıyafet bile vermemişlerdi! ‘’Hallederiz.’’ ‘’Şimdi halledebilir misiniz?’’ Neden hepsini tek tek sormam gerekiyordu ki? ‘’Biraz bekle. Birini gönderir kıyafet aldırırım, banyonu yaparsın.’’ Çantayı yemek tepsisinin yanına bıraktı ve üzerime doğru uzandı. Fazla yaklaşınca geriye eğildim. Nefesleri yüzüme vuruyordu. Eli arkama doğru uzandı ve yastığın altındaki çatalı çekip aldı. ‘’Bu küçük yaramazlığın için o banyoya da, temiz kıyafetlere de izin vermemem gerekir ama bir kereliğine görmezden geleceğim.’’ Üzerimden geri çekildiğinde tuttuğum nefesimi boşalttım. Odadan çıkmadan son kez üzerime sert bakışlarını gönderdi. ‘’Uslu dur!’’ kapıyı kapattığında dönen kilidi duydum. Buradan asla çıkamayacaktım! İçeride her zamanki gibi tek başıma uzun süre bekledim. Gecenin İlerleyen saatlerinde kapı açıldı ve Doktor elinde kıyafetlerle içeri girdi. Bana doğru uzattığında gidip aldım. ‘’Bekliyorum.’’ dediğinde banyoya girdim ve üzerimdeki kıyafetleri çıkardım. Doktor içerideyken kendimi rahat hissetmediğim için oldukça hızlı bir şekilde yıkandım ve getirdikleri kıyafetleri giydim. Odaya döndüğümde konuşmasına fırsat vermeden yanına gidip bileklerimi uzattım. Aynı sessizlik içinde bandajları değiştirdi ve çıkıp gitti. Yalnız kalınca ışığı kapatarak biraz olsun uyuyup dinlenebilmek için yatağa sığındım. Üzerimde hissettiğim ağırlıkla gözlerimi açtığım anda ağzıma bir el kapandı. Çırpınmaya başladığımda üzerimdeki ağırlık daha arttı. Odanın karanlığında ne olduğunu anlamaya çalışıyordum ama uykunun da etkisiyle fazla paniklemiştim ve düşünemiyordum. Bluzuma içeri bir el girdiğinde daha çok çırpındım. Bağırmak istesem de ağzımdaki eli engel oluyordu. ‘’Uslu dur!’’ Bu Bıçkı’nın sesiydi. Kurtulmak için daha çok çırpınmaya başladım. Göğsünden itmeye çalışıyordum ama kıpırdatamıyordum. Boynumda dudaklarının ıslaklığını hissettiğimde korku hissettiğim panik duygusunu bastırdı. ‘’Kocan olacak o piç senden vazgeçemediğine göre tadında görünüşün kadar güzel olmalı.’’ Ellerimle hala göğsüne vurup duruyordum ama kendimi kurtaramıyordum. Bir eli ağzımı kapatırken diğer eli bedenimde dolanıp duruyordu. Pantolonuma uzandığında bir an ağzımdaki eli gevşedi ve fırsattan yararlanıp tüm gücümle ısırdım. Acıyla elini geri çekerken üzerimdeki ağırlık hafifledi. Göğsünden itip yana düşürdüm ve hızla yataktan dışarı fırladım. Kapıya koşarken kolu belime sarıldı ve çekip yere fırlattı. Tekrar üzerime gelirken ay ışığında elindeki bıçak parıldadı. ‘’Karşı koymaya devam edersen bunun tadına bir kez daha bakarsın.’’ Karnımı keserken verdiği acıyı hala hatırlıyordum. ‘’Uzak dur benden." dediğimde hala üzerime yürüyordu. Yaklaştığında ayağıyla karnıma sertçe bastırdı. ‘’Biraz eğleneceğiz.’’ dedikten sonra üzerime eğildi ve saçlarımdan tutup başımı kaldırdı. Bıçak boğazıma dayandığında kesilen yerdeki sızıyı hissettim. ‘’Uslu durmazsan canını yakarım.’’ ‘’Lütfen, bırak.’’ dediğimde gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı. Başımı geri ittiğinde tekrar üzerime uzandı. ‘’Yardım ed…’’ Bağırmam ağzıma kapanan elle yarım kaldı. ‘’Sana kimse yardım etmeyecek.’’ Bıçağı bluzuma içeri kaydığında soğuk metalle ürperdim. Aldığım nefesler gittikçe hızlanıyordu. Korku her yanımı sarmıştı. Bıçağı yukarı kaydırdığında üzerimdeki kıyafeti kesti ve göğüslerimi açığa çıkardı. O bunları yaparken ellerimle itip duruyordum ama gücüne karşı koyamıyordum. Ayaklarım yeri tekmeleyip duruyordu. Bıçağı bu defa bacaklarımda dolanmaya başladı ve son olarak belimden içeri pantolonu keserek kendine bir yol açtı. Bunu yaparken bacağımda yer yer kesikler oluşmuştu ve hepsinin acısını hissediyordum. Gözlerimden akan yaşlar yanaklarımı yakıyordu. Göğsümü ağzına aldığında kurtulmak için daha çok çırpınmaya başladım. Sürekli üzerimden itmeye çalışıyordum. Elimin çarptığı sertliği hissettiğimde ne olduğunu anlamam uzun sürmedi. Hızlıca belindeki silahı çekip aldım ve Derin’in öğrettiği gibi emniyetini açtım. Yaptığımı fark ettiğinde ‘’Yaramaz kız, o oyuncak sana göre değil.’’ diyerek elimdekine uzandı. Vermemek için direndim. Elimden çekmeye çalışırken tetiğe bastım. Onu vurmak istemiştim ama boşluğa ateş etmiştim. Parmaklarımdan çekip aldığı silahın kabzasıyla başıma sertçe vurdu. Hissettiğim yoğun acıyla bedenim gevşedi. Artık karşı koyamıyordum. Üzerimdeki pantolonu tamamen çekip çıkardı ve bacaklarımı açtırdı. Elleri kalçalarımı, göğsümü sıkıp duruyordu. Üzerime tamamen yerleşirken odanın ışığı yandı ve ‘’Ulan, şerefsiz piç.’’ diyen bir ses tüm evde yankılandı. Üzerimdekini bir el tuttu ve çekip geriye savurdu. ‘’Tutun şunu, kaçmasın.’’ "Hadi ama sıranızı bekleyin!" Odada kaç kişi vardı tam emin değildim. Görüşüm bulanıktı. Gözlerimin bir kısmı akan kanla kaplanmıştı. Acı ilk anki gibi devam ediyordu. ‘’Biriniz patronu arayın. Durumu haber verin.’’ Bu Doktorun sesiydi. "Bu ibneyide patronun emri gelene kadar tıkın bir odaya daha fazla konuşamasın." Elleri başımdaki yaranın üzerindeydi. "Alev, beni duyabiliyor musun?" Tepki veremedim. Sesler çok derinden geliyordu. Kulaklarımda bir uğultulu vardı. Başımdaki ağrı kötüydü ve bedenim boş bir kabuk gibiydi. "Alev, gözlerini aç." Karanlık acıya karışıyordu. Olduğum yerden soyutlanmış durumdaydım. Konuşanın kim olduğunu tanıyamıyordum. Çıplak mıydım? Şu an neden bu kadar acı çekiyordum? Hatırlayamıyordum. "Alev, bırakma kendini." diyen sese rağmen gördüğüm karanlığa doğru ilerledim. Bunu yapmak kolaydı ve acımı hafifletiyordu. Karanlık her yanımı sarmaya başladığında kendimi tamamen bırakmak istedim ama yapamadım. Bir kez olsun güçlü olabilmek istiyordum. Karanlığa karşı koşarak gitmek yerine çektiğim acıya rağmen dayandım. Kendimi zorlayıp gözlerimi açtım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD