DA-6

1127 Words
Geri çekildiğinde kendime gelmem uzun sürmedi. "Bunu yapmamalıydın!" dedim ve sahile doğru yüzmeye başladım. Ayaklarım kuma değdiğinde kolumdan tutup durdurdu. "Alev!" Kolumu geri çektim. "Derin az önce yaptığın..." "Ne varmış yaptığımda? Alev sana ilk günden beri hislerimi açıkça belli ediyorum. Neden bu kadar şaşırıyorsun?" "Arkadaş olalım dedin tamam dedim ve bu konuşmanın üzerinden sadece üç gün geçti. Kolunu omzuma atmanı ya da belime sarmanı kabul edebilirim ama bu yaptığın için henüz çok erken. Seni doğru düzgün tanımıyorum bile." "Öncelikle sevginin boyutunu zamanla ölçemezsin. Bir gün ya da bir yıl arasında fark olmaz. Tanıma kısmına gelince sorduğun hiçbir soruyu cevapsız bırakmadım." Cevap vermeden yürümeye devam ettim. Eşyalarımın olduğu yere gelince hepsini toplamaya başladım. "Neden kaçıyorsun?" "Kaçmıyorum!" "Öyle mi? Ne zaman sana duygularımı belli etsem ve seninde karşılık vereceğini hissetsem bir anda o dikenlerini çıkarıp sokmaya başlıyorsun. Bu korkunun altta yatan sebebini merak ediyorum." "Sebep falan yok. Eve gideceğim." Yıkanmaya bile vakit ayırmak istemiyordum. Elbiseyi öylece başımın üzerinden geçirdim ve çantayı alıp yürümeye devam ettim. Gitmeme engel olmadı ama yanımda yürümeye başladı. "Eve bırakayım." "İstemiyorum." Bu defa önüme geçip gitmeme engel oldu. "Alev, kendine bir bak. O elbiseyi ıslak vücuduna giyince ne değişti?" Sözleriyle bakışlarım bedenime kaydı. Elbise ıslanıp vücuduma yapışmıştı, bikininin kapatamadığı yerler belli oluyordu. Saçlarımda tamamen ıslaktı ve sular omuzlarıma süzülüyordu. "Bu halinle asla tek başına bir taksiye binip gitmene izin vermem." Haklıydı. İnatlaşacağım bir konu değildi. "İyi!" dedim. Birlikte yürümeye devam ettik. Arabaya yaklaştığımızda yanımızdan geçene bir anda bağırdı. "Önüne bak oymayayım o gözlerini." Tanımadığım adam Derin'e bakıp bakışlarını kaçırdı ve hızla uzaklaştı. "İnsanlara bağırma." dedim sertçe. "Sana nasıl baktığının farkında mıydın?" Dikenlerimi yine batırmak üzereydim ki yanımızdan iki genç kız geçti ve bakışlarının sabitlendiği yer belliydi; yanımdaki adamın çıplak kaslı göğüsleri. Bana söylüyordu ama onunda üzerinde sadece şortu vardı. "Gidelim." dedim tersleyerek. İçimdeki kıskançlık selini kurutmaya çalışıyordum. Arabaya oturduğumda kapıyı sertçe kapadım. Bu yaptığıma karşılık olarak gaza sonuna kadar bastı ve yolda son sürat ilerledi. Eve varana kadar konuşmadık. Araba durduğunda hızlıca indim ve apartmana girdim. Bu defa arkamdan gelmemişti. Kapıyı açıp içeri girdiğimde doğruca banyoya gittim ve üzerimdekileri çıkarıp kirli sepetine bıraktım. Suyu açıp altına girdiğimde düşünceleriminde bu suyla akıp gitmesini istedim ama olmadı. Haklıydı, kalbimi açmaktan korkuyordum. Bunu yaparsam annem gibi sonu olmayan bir acının içine hapsolacakmışım gibi hissediyordum. Derin'in ilgisi çok güzeldi, insanı özel hissettiriyordu ama yine de olmamalıydı. Sevginin bir günü ya da bir yılı olmadığının ben de farkındaydım. Annem ve babam bir ay içinde tanışıp evlenme kararı almışlardı. Evlendikten sonraki iki yılı sadece gezmek için ayırmışlardı ve ülkenin her köşesini karış karış gezmişlerdi. Sonrada ben dünyaya gelmiştim ve daha bir yaşımdayken babamı kaybetmiştik. Banyodan çıkıp bornozumu üzerime geçirdiğimde kapının zili çalmaya başladı. Kim geldiğine bakmak için kapı dürbününden baktım. Sıla'nın bu saatte ne işi vardı ki? Kapıyı açtığımda elindeki kutuları havaya kaldırdı. ''Pizza benden, dedikodu senden. Valla yarını bekleyemedim. Eve gelmemiş olsaydın kapının önünde kamp kurardım.'' Davet etmemi beklemeden içeri girdi. ''Salonu dağıtmayalım. Mutfakta yeriz.'' dedi ve doğruca mutfağa gitti. ''Üzerimi giyip geliyorum.'' Odaya geçip kısa bir şort ve askılı giyip, saçlarımı hızlıca taradım ve mutfağa döndüm. ''Yarın iş var biliyorsun değil mi?'' Boş sandalyeye oturdum ve masanın üzerinde açık duran kutudaki pizzadan bir dilim alıp ısırdım. ''Azıcık uykusuz kalmaktan zarar gelmez. Anlat bakalım. Ne iş?'' ''Ne? Ne iş?'' Anlasam da anlamazlığa vurdum. Gözlerini devirdi. ''Anlamazlıktan gelme. Restorandaki adam nedense biz sahile gittikten kısa bir süre sonra geldi ve hemen yanına yerleşti. Bakışları zaten hep üzerindeydi ve sen de ona bakıp duruyordun.'' ''Diğerleri fark etti mi?'' dediğimde söylediklerini kabul etmiş oldum. ''Hayır, adamı tanımış olmasam ben de dikkat etmezdim.'' Pizzadan bir ısırık daha aldım. ''Düşündüğün gibi bir durum yok.'' İç çekerek yüzüme baktı. ''Alev, anlatacak mısın yoksa cımbızla tek tek mi yolayım kelimeleri?'' Sıla'ya güvenirdim. Ortaokuldan beri arkadaştık ve kimselere söyleyemediğim sırlarım bile onda güvende olurdu. İş yerinin önünde tekrar karşılaşmamızdan bugün yaşadıklarımıza kadar her şey anlattım. Çenesini eline dayamış beni dinliyordu. Sözlerim bitince ''Kalbin çırpınıyor farkında mısın?'' dedi. ''Ne için?'' ''Yapma ama Alev, senin neden bugüne kadar kimseyle görüşmediğini bilen tek kişiyim. Daha öncede seninle sevgili olmak için peşinden koşanlar oldu ama onları rahatça geri çevirmiştin şimdi ise bocalıyorsun. Git diyemiyorsun ama kalbine de izin veremiyorsun. Kalbinde bu esaretten kurtulmak için çırpınıp duruyor.'' ''Hayatımda kimseyi istemiyorum.'' ''Hayır, istiyorsun ama bundan korkuyorsun. İkisi farklı şeyler.'' ''Bilmiyorum Sıla aklım çok karışık.'' ''Annene sor.'' dediğinde gözlerim büyüdü. ''Delirdin mi? Annemi arayıp; sence sevgili yapayım mı, diye mi sorayım?'' ''Anneni ara ve ona babanla birlikte olduğu için pişman olup olmadığını sor. Eğer, sevdiği adamla sadece üç yıl birlikte olup sonra bir ömür onsuz acı çekeceğini bilseydi babanı hayatına kabul edip etmeyeceğini sor. Senin bu korkularının mimarı annenin bitmeyen yası o zaman cevabı da o versin.'' Yüzümü dizlerime gömdüm. Ağlamak istiyordum. ''O gün yemeği o restoranda yiyelim diyen sendin. Benim dediğim yere gitseydik şu an bunları düşünüyor olmazdım.'' dedim sitemle. ''İyi ki de demişim. Yalnız yaşayıp ölme saçmalığından vazgeçersin belki.'' Saatlerce konuşup dertleştik. Saat gece yarısını geçtiğinde ve uyku gözlerimizi zorlarken yatıp uyuduk. Eve dönmesine izin vermemiştim ve bende kalmıştı. Gece geç yatmanın etkisiyle sabah biraz geç uyandık ve işe geç kalmamak için koşuşturma içinde hazırlanmaya çalışıyorduk. Dişlerimi fırçalarken Sıla odamdan bağırıyordu. ''Kırmızı pantolonunla beyaz gömleğini alıyorum.'' ''İstediğini al.'' dedim ama diş macunundan sesim boğuk çıkmıştı. Hazırlanıp evden çıktığımızda işe yetiştirecek otobüsü çoktan kaçırmıştık. ''Taksi çağıralım.'' diyen Sıla'nın arkasından apartman kapısından çıktım. Yola adım attığımızda Derin dışarıda bekliyordu. ''Günaydın!'' dediğinde kekeleyerek ''Günaydın.'' dedim. ''Toplantı için sizin şirkete geçiyordum. Birlikte gideriz diye düşündüm.'' ''Ben gidiyorum. Yoksa iyice geç kalacağım.'' Sıla tam gidecekken Derin ''Bu saatte taksi bulmak zor olur bizimle gel.'' deyince yine öylece kaldım. Onunla olma düşüncesi hoşuma gidiyordu ama yine kaçmak için planlar yapıyordum. ''Tamam, olur.'' Sıla koluma girip arabaya doğru sürükledi. Bu defa tek gelmemişti. Arabayı süren bir şoför vardı. Arka tarafa oturduğumda yanımdaki Derin'e baktı. ''Beni araba tutuyor. Sen arkaya otursan ben ön tarafa otursam, olur mu?'' Derin sadece başıyla onayladı ama halinden gayet memnundu. Sıla'ya onu öldüreceğimi söyleyen bir bakış fırlattım ve yanıma oturan Derin ile bakışlarımı geri çektim. Yola çıktığımızda ben ne kadar sessizsem Sıla o kadar konuşkandı ve nedense anlattıkları hep ikimizin anılarıydı. Yapmaya çalıştığının farkındaydım ve bu onun boğazını sıkma isteği uyandırıyordu. Sonunda iş yerinin önünde durunca arabadan indi de rahat bir nefes aldım. Tekrar yola çıktığımızda ''Sessizliğindense dikenlerini tercih ederim.'' diyerek bana baktı. ''Böyle iyiyim. Teşekkür ederim.'' dedim. ''En azından biriyle benim hakkımda konuşmuşsun. Bu da hala bir şansım var demektir.'' Sıla'dan bahsettiğini biliyordum ve yanaklarım kızarmaya başlamıştı. "Sen de her düşündüğünü söylemek yerine biraz kendine mi saklasan?" Üzerimdeki bakışları hayranlık doluydu. "Benim kendime saklamak istediğim başka şeyler var." Yanaklarımın domatese dönmesine az kalmıştı. Dudaklarından bir kahkaha fırladı ve "Minik utangaç kirpi." diyerek yanağımdan bir makas aldı. Eline vurarak ittim. "Gerçekten delisin." "Aklımı seni gördüğüm an kaybettim. Suçlusu sensin." Cevap vermedim. Söyleyeceğim her söze bir karşılığı vardı ve o karşılık beni utandırmaktan başka bir işe yaramıyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD