Derin banyodayken kenardaki makyaj masasının önünde duran tabureye oturdum ve yüzümdeki makyajı temizlemeye başladım. Gelinliğimi tek başıma açmama imkan yoktu. Sırtındaki düğmeler çok fazlaydı ve küçüktü.
Makyajımdan ve saçlarımdaki tokalardan kurtulmuştum ama Derin hala banyodaydı. O kadar pislikten kurtulmak kolay olmazdı zaten.
Aşağıdaki eşyalar bizden önce odaya çıkarılmıştı. İçinden eski zarfı çekip aldım. Derin’i beklemek istesem de merakım ağır bastı ve içindeki mektubu çıkarıp okumaya başladım.
Kızımı benden çalan Hergele
İlk kelimeyle yüzümde bir gülümseme oluştu.
Sana kızacağım, kızımı vermek istemeyeceğim ve muhtemelen onu benden almak için defalarca kapıma dayanacaksın. Bir yerden sonra aşka olan saygımdan size evlenmeniz için izin vereceğim.
Senden tek isteğim kızıma iyi bak. Benim annesini sevdiğim gibi onu sev ve kalbini kırma. Evlilik bir yolculuktur. Bu yolculuk sadece mutlulukla olmaz. Yeri gelecek sıkıntılar yaşayacaksınız, yeri gelecek ağlayacak, yeri gelecek güleceksiniz. Tüm duygular bu yolculuktaki durak yerleridir ama önemli olan bu duraklara birlikte girip çıkmanızdır.
Birlikte üzülüp sonra bu üzüntüden kurtulmanız normaldir ama biriniz diğerini üzerse ve o durakta tek bırakırsa o zaman evlilik amacından çıkmış olur. Kalbiniz birbirinden uzaklaşır ve sözleriniz anlamsızlaşıp sadece gürültüye döner.
Güzel bir hayat yaşayın ve arkanıza dönüp baktığınızda keşkelere yer vermemiş olun. Bol kahkahalı anılar biriktirin, üzüntüleri en az seviyede hatırlayın.
Bu sözlerim sana serseri, kızım seni sevdiyse bende mecbur seveceğim ama onu üzersen seni ayaklarımın altına alır paspas gibi çiğnerim ve şunu sakın unutma; Kızımı benden çok asla sevemezsin.
Akan yaşlarımı sildiğimde üzgündüm ama aynı zamanda kalbimde bir mutluluk vardı. Babamı hiç görmemiştim, sesini duymamıştım. Ona dair hiçbir anımı hatırlamıyordum. Bu kelimeler onun kalbinden ve parmaklarından çıkmıştı. Beni sevdiğini yazması bunu ondan duymuşum gibi bir etki bırakmıştı.
Arkadan belime sarılan kollarla omzuma bir baş kondu. Elimdeki açık mektuptan yazılanları okuyordu. ‘’Seni çok seviyorum Alev ama babandan daha çok sevemeyeceğim için özür dilerim.’’ Yanağıma masum bir öpücük bıraktı.
Yüzümde buruk bir tebessüm oluştu. ‘’Sevdiğim iki adam tarafından bu kadar çok sevilmek mutluluk verici.’’
"O mutluluğu biraz daha artırsak mı?" dediğinde elleri belimde hareket etmeye başladı.
"Gelinliği çıkarmam için yardımına ihtiyacım var. Sonra belki mutluluk işini düşünürüm."
"Seve seve." dediğinde elleri sırtıma gitti. "Sikeyim Alev, bunlar ne böyle?"
"Düğme." dedim aldığım zevkle.
"Sağol ya, anlamamıştım. Uğraşılır mı güzelim bunlarla, keselim gitsin."
"Aklından bile geçirme, gelinlik annemin gelinliği."
"Ah, Alev ah! Yaktın be vicdansız." derken gülüyordum.
Düğmeleri açmaya başladığında hala makyaj masasının önünde taburede oturuyordum. Neredeyse sabah olmuştu ve çok yorulmuştum. Başımı makyaj masasına koydum ve gözlerimi kapadım.
"Umarım ben bu işkenceyi çekerken uyumayı düşünmüyorsun?" diyen sesle dudaklarıma bir gülümseme yerleşti.
"Hiç olur mu kocacığım? Sana kıyamadığımdan üzüldüğümü görme diye gözlerimi kapatıyorum."
"Şu düğmeler bir bitsin göstereceğim o zaman üzülmeyi."
"Hı hı!" dediğimde uyumak üzere olduğumun farkındaydım.
Uykudan sıyrılıp uyandığımda hiç dinlenmiş hissetmiyordum. Bedenime sarılı kolun bileğindeki saate baktım. Üçü gösteriyordu. Muhtemelen öğleni geçmişti.
Gece gerçekten öylece uyuyakalmıştım ve üzerimde sadece iç çamaşırlarım vardı. Derin uyuyunca yatağa taşıyıp, gelinliği çıkarmıştı. Hiçbirini fark etmemiştim.
Düğün gecesinde uyuyup kalan tek insandım muhtemelen. Üzerimdeki koldan sıyrılıp yataktan kalktım ve banyoya gittim. Saçlarımda hala dünden kalan unlar vardı. Su başımdan aşağı aktığında şampuanı döküp iyice köpürttüm.
Gözlerimi kapayıp şampuanı durulamaya çalışırken parmaklarıma dolanan parmakları hissettim. "Banyo kapısını kilitlemeliydim." dedim dudaklarımdaki tebessümle.
"Kırıp girerdim."
Saçlarımdaki sabunu yıkayıp temizledi. Gözlerimi açtığımda gördüğüm çıplaklıkla afalladım. Ne geldiğini duymuştum ne de üzerini çıkardığını fark etmiştim.
Başımdan aşağı sular dökülürken dudaklarıma uzandı. "O düğmelerle ne kadar uğraştım bir fikrin var mı?"
"Pek yok." dedim.
"Uyurken nasıl olabilirdi ki!" Dudaklarıma kapandığında anında karşılık verdim. Dili dudaklarımın arasından içeri kaydı. Hareketleri yavaş ama ateşliydi. Alt dudağımı ısırıp dudaklarının arasına çektiğinde bedenimi bedenine yasladım.
Elleri saçlarımdan kalçalarıma indi ve sıkıca kavradı. Bacak arama sürtünen erkekliğiyle bedenime bir haz dalgası yayıldı.
Dudaklarımı dudaklarından çekip göğsünden öptüm. Bunu yapmayı seviyordum.
Kaslarının verdiği his hoşuma gidiyordu. Parmaklarım saçlarına gömüldüğünde o tanıdık hisle dolmaya başladım. "Bu hissi seviyorum." dedim. "Saçların üzerinde çiğ damlaları olan bir kır bahçesi gibi."
"Senin o yeşil okyanus gözlerinde kaybolmayı seviyorum, o gözlerde bana olan aşkını görmeyi seviyorum. Sana her dokunduğumda bunu istekle kabul etmeni seviyorum. Sevmediğim tek noktan yok."
Sözleriyle gülümsedim.
Kollarım beline sarılırken tekrar dudaklarına uzandım. Dudaklarından asla bıkmayacaktım. Kokusundan, verdiği histen, onunla ilgili olan hiçbir şeyden bıkmayacaktım.
Sular başımızdan dökülürken dakikalarca öpüştük. Bu Derin'i ilk öpüşüm değildi ama diğerlerinde hep suç işliyormuşum gibi hissetmiştim. Şimdi ise her yaptığımız normal geliyordu. Bunun en büyük nedeni annemden gizlemek zorunda olmamamdı.
Tamamen vücuduna dayandım. Kalçalarımdan tutup kucağına aldığında erkekliği içimi doldurdu. Verdiği hisle nefesim kesildi ve dudaklarımdan zevk dolu bir ses çıktı. Bu şekilde kucağında dururken öpüşmeye devam ettik. Dili ağzımın içinde dolanıyordu ve değdiği her noktayı kavuruyordu.
Dudakları boynuma doğru kaydığında sıkıca sarıldım. Zevkle, istekle öptü. İleriye doğru bir adım attığında sırtımda soğuk duvarı hissettim ve içimdeki sertliği hareket etmeye başladı.
Hareketleri öncekilere göre daha sertti ama verdiği his güzeldi. Parmaklarım o çok sevdiği saçları sıkıca kavramıştı. Başımızdan akan suyla birlikte eriyip yok olacağımı hissediyordum.
Yüzünün her noktasını öptüm, okşadım ve sevdim. Kulağını hafifçe ısırdığımda içimdeki hareketi hissettiği zevkle sertleşti.
Dudaklarımı boynuna gömdüm ve suyla ıslanmasına rağmen sıcak olan tenini emmeye başladım.
Bu yaptığımla hızla kucağından indirdi ve belimden tutup tek hareketle olduğum yerde çevirip duvara yüzüstü dayadı. Eliyle bacaklarımı açtırıp içime girdi.
Düşmemek için dayandığım duvardan destek aldım. Arkadan bedenini bedenime dayadı ve kulağıma eğildi. "Seninle yapmak istediklerimi bilsen arkana bakmadan kaçarsın."
Eli göğsümü avuçlayıp hoyratça sıktı. "Bu yapmamış halin mi?" dedim. İçinde yüzdüğüm duygulardan sesim zayıf çıkmıştı.
"Çok uslu davranıyorum ve nazik olmaya çalışıyorum." dedi. Eli hala göğsümü sıkıp duruyordu.
"Öyle mi?" Kesik nefeslerim konuşmamı zorlaştırıyordu. "Bu uslu halinse uslu olmayan halini hayal bile edemem."
"Göstermemi ister misin?" ses tonundan eğlendiğini anlayabiliyordum. Ne evet diyebildim ne de hayır. Zaten şu an yaptıkları bile beni fazlasıyla tatmin etmişti.
Eli saçlarımı kavradı ve başımı geriye kendisine çekip dudaklarıma yapıştı. Diğer eli hala göğsümü okşayıp, sıkıyordu. Erkekliği içimde durmadan hareket ediyordu.
Aynı anda hem ona dayanmış durumdaydım hem de duvara. Dudağımı dişlerinin arasında tutup emmeye başladığında göğsümdeki eli de erkekliğiyle birlikte iyice sertleşti.
Yaptıklarıyla acıyı hissediyordum ama bu acı öyle bir zevk veriyordu ki bu dünyadan tamamen soyutlanmış durumdaydım. Bedenimdeki her hücre alev almış yanıyordu ve daha fazlası için kıvranıyordu. Haklıydı öncesinde kendisini tutmuştu ve şimdi gerçekten istediği şeyi yapıyordu.
Bedenime tamamen hükmetmeye başlamıştı. Tüm kontrolün kendisinde olmasını istiyordu. Beni sevdiği kadar gücü de seviyordu ve ne zaman sevişmeye başladığımızda kontrolünü biraz olsun elinden alacak olsam anında durumu tersine çeviriyordu.
İçimdeki gidiş gelişleri hızlanıp daha da sertleşti. Ayaklarım beni taşıyamayacak bir duruma gelmişti ve bunun farkındaydı çünkü tutuşu sıkılaşmıştı.
Verdiği hazla yanıp tutuşmaya devam ederken içimde patlayan volkanı hissettim. Sıcaklığının ardından saçlarımı tutuşu yavaşça gevşedi ve dudaklarımı serbest bıraktı. İçimden çıkarken elleri bedenime sarılıp kendi bedenine dayadı ve düşmemem için destek verdi.
Gerçekten adım atacak gücüm kalmamıştı. İçimdeki bütün enerjiyi çekip almıştı. Kucakladığında başımı göğsüne yasladım ve odaya taşımasını kabul ettim.
Yatağa yatırıp kendiside yanıma yattı. Kolları arasına kıvrıldım. Burnuma dolan orman kokusuyla yorulmuş bedenim biraz daha gevşedi.
"Bana bunu her istediğinde yapamazsın." dedim bitap düşmüş sesimle.
"Sen benimsin Alev, sadece bana aitsin ve bu zevki her istediğimde sana yaşatacağım."
Cevap vermedim, kollarına biraz daha sokuldum. Şu an karşı çıksamda sonrasında bana yaklaştığı an boyun eğeceğimi biliyordum.