DA-7

1017 Words
Dosyalara o kadar gömülmüş haldeydim ki bir kaç oda ötemde toplantıdaki adamı bile unutmuştum. Köksal gelip kahve molasına çağırmıştı ama ona da gidememiştim. Bu dosyayı bugün bitirmem gerekiyordu. Sadece bir ara biten zımba telini almak için masamdan kalkınca Derin'in gittiğini gördüm. Arkadaşlarımın olduğu yerde tutumumu fark etmiş olmalıydı ki olduğum tarafa bile bakmamıştı ve bu durum beni memnun etmek yerine sadece canımı sıkmıştı. Sonunda gün bitip işten çıktığımda biraz yürüyüp yol kenarında bir parkta oturdum ve kulaklığımı takıp annemi görüntülü aradım. Telefonu açtığında karşımda gördüğüm ilk şey dili telefonu yalayan kuzuydu. "Sana da merhaba kuzucuk." dediğimde annem görüntüye girdi. "Dur kızım! Telefon yalanmaz. Hadi babaannenin yanına git bakayım." Sözleriyle kuzu öylece gitti. "Anne kuzuya bile sözünü dinlemeyi öğretmişsin." "Akıllı hayvan." O da gülüyordu. Başında çiçekli bir yazma vardı. Köy hayatına çabuk uyum sağlamıştı. Eh, güneşten biraz da esmerleşmişti. "Çikolata gibi olmuşsun güzellik." dedim. "Yanık çikolata olduk." Daha fazla güldü. "Tek şikayetim sinekler, köy hayatını çok sevdim. Sessiz, sakin, kafa rahat. Ee, bir de seni özledim." "Ben de sizleri çok özledim annem. İlk fırsatta geleceğim yanınıza." Bir süre sustuk sonra zorda olsa konuya bir yerden girdim. "Annem sana bir şey soracağım." "Sor balım." "Babamla hiç tanışmayıp onsuzluğu çekmek zorunda kalmayacağını söyleselerdi bunu ister miydin?" Tam olarak sorabildiğimden bile emin değildim. Annem babam konusunda çok hassastı ve onu üzmek istemiyordum. Gözlerinin dolmaya başladığını fark ettiğimde, "Özür dilerim. Unut bunu!" dedim. "İstemezdim." dedi birden. "Birlikte kısa bir hayatımız oldu ama uzun yıllar birlikte olan bir çok çiftten daha güzel zaman geçirdik. Ben o üç yılda onsuz bir ömürde biriktiremeyeğim kadar kahkaha biriktirdim, mutluluk biriktirdim. Tüm bu acıları yaşayacağımı onu gördüğüm ilk gün söyleselerdi yine de bana açılmış kollarına koşarak giderdim." "Ama yirmi altı yıldır sadece acısını çekiyorsun?" Sözleri garip gelmişti. Neden acı çekeceğini bile bile birini isterdin ki? "Acısını çekmemek için onsuz bir hayatı seçseydim ve bir ömür yalnız kalsaydım ne değişecekti ki? O üç yılda yaşadığım güzellikleri asla yaşamış olmayacaktım ve bu telafisi mümkün olmayan bir kayıp olurdu." Gözlerim dolmuştu yaşları akmadan sildim. Annem ekrandan anlayışla bana bakıyordu. "Alev'ciğim, güzel kızım, benim bugüne kadar yaptığım en büyük hatam ve pişmanlığım sana acımı göstermekti. Sen dile getirmesen de üzerinde bıraktığım etkinin farkındayım. Kendini aşk ve sevgi gibi duygulardan soyutlamaya çalıştığını da biliyorum. Zamanı geri alma imkanım olsaydı değiştireceğim tek şey bu olurdu ve sana asla acılarımı belli etmezdim." "Annem..." dediğimde sözümü kesti. "İtiraz etme, seni senden iyi tanıyorum. Ayrıca telefonu yüzüne yaklaştır bakayım." Söylediğini yaptığımda dudaklarından kahkahayla karışık bir çığlık çıktı. "Sen birinden hoşlanıyorsun. Kim? Hemen anlat?" "Ne? Saçmalama anne!" "Senin gözlerinden anlarım ben." Haklıydı. Annem sadece yüzüme bakarak neyim olduğunu anlıyordu. Bunu nasıl yaptığını hep merak ederdim ama bana anne olduğunda anlarsın deyip geçerdi. "Yok öyle bir şey." dedim. "Üstüne gelmeyeceğim ama anlatman için bekliyor olacağım." "Görüşürüz anne!" telefonu hızlıca kapattım. Parktan çıkıp yürümeye başladım. Annemin sözleri yıllardır inandığım düşünceleri sarsmıştı. Acı çekeceğini bile bile nasıl hepsini yaşamayı kabul ederdi ki? Aşk böyle bir duygu muydu? Acı çekmeyi bile sevdiriyor muydu? Düşüncelere dalmış halde uzun süre yürüdüm. Telefona gelen mesaj sesiyle düşüncelerim bir anlığına dağıldı. Derin nerede olduğumu soruyordu. Etrafıma baktım ama nerede olduğumu bende bilmiyordum. O kadar bilinçsizce yürümüştüm ki hangi yoldan nereye sapmıştım hiçbiri yoktu. 'Bilmiyorum.' yazıp gönderdim. Telefon çalmaya başladı. Aramasını cevapladım. "Ne demek bilmiyorum? Alev, neredesin?" "Sakin olur musun?" dedim. "Yürürken yolu karıştırmış olmalıyım. Çocuk değilim bir taksiye biner dönerim eve." "Navigasyondan nerede olduğunu bulup konum at. Gelip alacağım." "Gerek yok." dedim ama devamında bir sürü azar işittim. "Of, tamam." diyerek telefonu kapadım. Hayır yani neden ona boyun eğiyordum ki? Konumu attıktan sonra yol kenarındaki bir bahçeyi çevreleyen duvarın kenarına oturup beklemeye başladım. Yaklaşık kırk beş dakika sonra arabası önümde durdu. Arabadan inip olduğum yere geldi ve tam önümde dikildi. "Bir daha yürürken nerede olduğuna dikkat et ve kaybolma." Belimden tutup oturduğum duvardan yola indirdi. "Seni ilgilendirmez." dedim ama bu defa sesimde o kirpi dikenlerim yoktu. Annemin sözleri geri adım atmamı sağlamıştı. "Sen istesen de istemesen de seninle ilgili her şey beni ilgilendirir." Duraksadım. "Ben sana ait bir mal değilim. Sözlerine dikkat et." "Sözlerimi olmayacak yerlere çekme." dedi öfkeyle. "Sana değer veriyorum ve sen beni istemesen de sana olan duygularım değişmeyecek bu yüzden seninle ilgili olan her şey beni ilgilendirir." İkimizinde sesi yükselmişti ve sokaktan geçen insanlar bize bakıyordu. Daha fazla rezil olmamak için yürüyüp arabaya bindim. O da şoför koltuğuna oturduğunda tartışmaya hazırdım. "Neden bu kadar ısrarcısın? Neden hayatına devam etmek yerine peşimden koşup duruyorsun? Dışarıda sana koşarak gelecek manken gibi kızlar varken neden ben?" "Alev, beni deli edeceksin." direksiyona sert bir yumruk attı. "Bana bağırma!" diye bağırdım. "Ben değil sen bağırıyorsun!" diyerek geri bağırdı. "Hayır, sen bağırıyorsun." Gözlerini kapatıp sakinleşmek için bekledi. "Alev, seninle ilgili bildiğim bir şey varsa o da istediğini rahatça dile getirdiğin. Beni yanında istemiyor olsaydın altını çizerek söylüyorum gerçekten görüşmeyi bitirirdin ve beni kendine asla yaklaştırmazdın. Ne istediğini bilen yetişkin bir insansın." Haklıydı bunu isteseydim yapardım ama yapmamıştım sadece her yaklaştığında dikenlerimi sokup durmuştum. Gerçekten hiç git dememiştim. "Neden Alev? Gitmiyorsun ama kalmıyorsun da. Sana engel olan ne?" Gözlerim dolmuştu. Annemin yıllarca döktüğü gözyaşlarını hatırlıyordum ve aynısını yaşamaktan ödüm kopuyordu. "Sadece nedenini söyle?" "Çünkü korkuyorum." diye bağırdım. Yüzüme şaşkın gözlerle baktı. "Birini sevmekten mi korkuyorsun?" "Evet, birini sevmekten ve sonra onu kaybedip acısıyla yaşamaktan korkuyorum." "Ciddi olamazsın? Birgün öleceğiz ama yine de yaşıyoruz. Senin düşüncen buna çıkıyor." Gözlerimden akan yaşları sildim. "Annem yıllardır gözümün önünde o acıyı çekiyor. Onun gibi olmak istemiyorum. Beni buna zorlama." "Mutsuz olmaktan korktuğun için mutlu olmaktan kaçıyorsun. Hayatta her şey olabilir ama yine de bir mutluluk bulursan alman gerekir." Annem de buna benzer şeyler söylemişti. Kafam çok karışmıştı. O mutluluğu istiyordum ama yine de korkuyordum. Sessiz kalınca o da konuşmadı ve arabayı çalıştırıp yola çıktık. Bütün yol sessizce geçip gitti. Evin önünde durduğunda gözlerimin içine baktı. "Seni bir daha aramayacağım Alev. Düşün ve kararını ver. Görüşmek istersen ben bekliyor olacağım ama istemezsen bir daha beni görmeyeceksin. İnadını aşıp sana ulaşabilirim, o dikenlerine katlanabilirim ama böyle bir korkuyla tek başıma baş edemem. Bunu senin istemen gerek." Cevap vermeden arabadan indim ve koşarak apartmana girip eve çıktım. Kapıyı arkamdan kapatıp yere oturdum ve ağlamaya başladım. Onu acı çekmemek için hayatıma almamıştım o zaman neden kalbim acıyordu?
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD