Sabah uyandığımda heyecanlıydım. Yarın köye gidip annemlere sürpriz yapacaktım. Yol uzundu yaklaşık sekiz saat sürecekti ama yine de değerdi. Ameliyattan kalan ağrılardan da kurtulmuştum ama hala Derin'in evinde kalıyordum. Geri dönmemi kabul etmemişti ki onunla olmak hoşuma gittiği için bu dönüşü köyden dönüş sonrasına bırakmıştım.
Derin ısrarla birlikte gideceğiz dese de kabul etmiyordum. Annemle aynı ortama girmesi için çok erkendi. Seviyordum ama yine de erkendi.
Üzerimi değişip kahvaltıya inmek için odadan ayrıldım. Merdivenleri inerken kalbimi fetheden adamı gördüm. Ayaktaydı ve sırtı bana dönüktü. Merdivenden bir adım daha atmıştım ki dış kapı açıldı ve içeri giren genç kız koşarak gidip Derin'in sırtına zıpladı. Kollarını ve bacaklarını bedenine sıkıca sarmıştı. Yanağına sulu bir öpücük bıraktı.
Yabancının kim olduğunu anlamaya çalışırken kalbimde kıskançlık fırtınası başlamıştı. Derin o sırtındayken olduğu yerde hafifçe döndüğünde yüzündeki gülümsemeyi fark ettim. İkisi de beni gördüğünde genç kız şaşkınlıkla bana baktı.
''Sabah sabah eve kız mı attın? Yoksa geceden mi kaldı? Bilseydim sonra gelirdim.'' dediği anda Derin boynuna dolanmış kolları hızla çekerek sırt üstü yere savurdu. ''Ağzından çıkan sözlere dikkat et.'' Sesi fazla sertti.
Ben ise olduğum yere mıhlanmış genç kızın kim olduğunu anlamaya uğraşıyordum ve bunu yaparken söylediği sözlerin altında ezilmeye başlamıştım.
Yerde yatan acıyla yan döndü. ''Acıdı.'' dediğinde Derin elini uzattı ve yerdekini elinden tutup tek hamlede kaldırdı. ''Hemen özür dile yoksa canını daha fazla yakarım.''
Genç kız bana baktı. ''Özür dilerim.''
Derin hemen yanıma geldi ve elimi tuttu. ''Böyle tanışmanızı istemezdim.'' Elinden güç alıp merdivenleri indim. Hala neler olduğunu anlayamamıştım. ''Alev bu kardeşim Ada, Ada bu da Alev, sevgilim.'' derken sevgilim kelimesini vurgulayarak söylemişti.
Ada ismiyle kalbimdeki kıskançlık fırtınasının geri çekildiğini hissettim. Karşımdaki genç kızın yüz hatları gevşedi ve gülümsedi. ''Kusura bakma, ağabeyim sevgilisi olduğundan bahsetmemişti. Ben öyle görünce düşüncelerim olmayacak yerlere kaydı.
''Önemli değil.'' dedim ama düşüncelerim hala söylediği sözlerdeydi. Beni gördüğünde kim olduğumu sormak yerine doğrudan böyle bir cümle kuruyorsa bir geçmiş var demekti ve bunu Derin'e sormayı aklıma not ettim.
''Geleceğini söylememiştin?'' Derin'in sözlerini içeri giren çalışan böldü.
''Kahvaltı hazır Efendim.''
Ada ellerini ovuşturdu. ''Çok açım.'' Yemek odasının olduğu tarafa koştu.
Derin yanıma gelip kolunu omzuma sardı. ''Aklı beş karış havada. İdare et.''
Cevap vermedim. Birlikte yürüyüp yemek odasına gittik ve kahvaltı hazırlanmış masanın etrafında yerlerimize yerleştik.
''Neden geldiğini söyleyecek misin?''
Ağabey kardeş ilişkilerine hayran kalmıştım! Sürekli birbirlerini iğneleyip duruyorlardı. Ada çatalına sapladığı zeytini ağzına attı ve çekirdeğini tabağın içine bıraktı. ''Sana kaç defa telefonda söyledim ama sen bana sırt çevirdin. Babamla ne halde olduğumuzun farkında mısın? Bu işi hallet.''
Derin masanın üzerindeki yumruğunu sıktı. Sakin kalmaya çalışıyordu. ''Ada, sana kaç defa bu işlere bulaşma dedim? Boyundan büyük suda akıntıya karşı yüzmeye çalışırsan batarsın tabi. Kendi pisliğini kendin temizle. Bu işlerle ilgilenmeyi çok istiyordunsa babamın işlerinin başına geçecektin. Yurtdışına kaçıp orada bilmediğin yollarda kaybolmayacaktın.''
Dayanamayıp araya girdim. ''Konuşmanızı bölüyorum ama tam olarak neden bahsediyorsunuz?''
Ada konuşacakken Derin araya girdi. ''Kardeşim yurtdışında bir yer açtı ve batırdı, borçları gizlice ödememi istedi kabul etmedim ve babamın gazabına uğradı.''
Genç kızın gözleri hayretle açılmıştı. Ağabeyine başını eğerek imalı bir bakış attı. Sonra bana döndü. ''Evet, öyle oldu. Babam da haklı olarak buradaki iş yerleri dururken orada ne haltlar karıştırıyorsun diye deyim yerindeyse beni haşladı.''
''Kardeşine sahip çıkabilirdin.'' deyince yine o öfkeli sesiyle konuştu.
''O işe bulaştıran sahip çıksaydı.''
Konuşma farklı yöne kayınca konuşmaktan vazgeçtim. Aralarındaki mesele beni fazlasıyla aşıyordu.
''Onun ne suçu var? İşe girmek isteyen bendim. Babamın koruması olmadan bir şeyleri başarmak istedim.''
''Çok başarılı oldun Ada, seni tebrik ederim.'' Derin hala öfkeyle bağırıyordu. ''Babamın vermek zorunda kaldığım para için kızmasından kaçıyorsun ama arkanı toplamak için kaç kişiyle konuştum haberin var mı? Zamanında ufak tefek şeyleri görmezden gelmeseydim şimdi bu kadarına cesaret edemezdin. Artık bitti. Babamın öfkesine katlanacaksın, benden arka çıkmamı bekleme.''
Ada öfkeyle masadan kalkıp gittiğinde karşımdaki derin bir nefes alıp arkasına yaslandı. Oturduğum yerden kalktım ve arkadan yaklaşıp kollarımı boynuna doladığımda yanağım yanağına dayandı. ''Biraz sakinleş. O senin kardeşin.''
''Tam bir baş belası.''
''Konuştuklarınızın büyük bir kısmını anlamadım ama yine de babandan korktuğu için gelip senin öfkene katlanıyorsa biraz yardım eli uzatmalısın.''
''Alev, bu konuda ona zaten yardım ettim. İşi batırdığında ve bundan haberim olduğunda o borçları gereken yerlere ödedim. Sadece bu defa arkasını gizlice toplamak yerine babamın öğrenmesini sağladım. Biraz sonuçlarına katlansın.''
''Kardeşinle arana giremem ama onunla konuşmadan önce sakinleş.'' Yanağından öpünce yüzündeki öfke yerini gülümsemeye bıraktı.
''Kokunu hissedip öfkeli kalmak mümkün değil.'' Başını çevirip dudaklarıma öpücük bıraktı.
''Sabah kahvemizi bahçede içelim mi?'' dediğimde oturduğu yerden kalktı.
''İsteğin emirdir.''
Gülerek yemek odasında çıkıp bahçeye geçtik. Kenarda duran bahçe koltuklarının oraya yürürken Ada'da orada telefonla konuşuyordu. İngilizce konuştuğu için ne söylediğini anlamadım ama yanımdaki elimi bırakıp hızla gitti ve telefonu çekip aldı. ''Sana bu piçle bir daha konuşmayacaksın demedim mi?''
Ada oturduğu yerden ayağa fırladı. ''Kafayı mı yedin? Ben senin sevgilinle ilişkine karışıyor muyum?''
''Benim sevgilim beni olmayacak işlere sürüklemiyor. Ada, gerçekten elimde kalacaksın. O şerefsizle bir daha konuştuğunu duymayayım.'' Genç kızın gözleri dolmuştu. ''Beni müdahale etmek zorunda bırakma.''
''Senin sevgilin seni tabi ki işlere sürüklemez...''
''Ada, sus!''
''Babamdan farkın yok.'' Ada eve gittiğinde Derin'de peşinden gitti.
Koltuğa oturup beklemeye başladım. Kavga fazla büyümüştü. Her zaman böyle miydiler? Bir süre sonra elindeki küçük defterle geri geldi. Yanıma oturduğunda elindekinin pasaport olduğunu fark ettim.
''Bu biraz fazla olmadı mı?'' diye sordum.
''Az bile. Takıldığı çocuğu tanısan hak verirsin. Nerede olmayacak iş var orada o piç kurusu. Ada'yı da yanında sürüklüyor.''
''Böyle yaparsan daha çok hırslanır.''
''Alev, kardeşimi orada öylece bırakmadım. Gözüm sürekli üzerindeydi ve o piçle tanıştıktan sonra her sabah farklı bir sokakta sarhoş halde buldular. Farkında değil ama peşine taktığım adam olmasa başına kim bilir neler gelirdi. Kendine fazla güveniyor ve bu güveni onu bitirecek anlamıyor.''
''Ne olursa olsun o bir yetişkin ve bu kadar kısıtlarsan fazlasıyla yine sana döner.''
''Neyse ne! Boş ver şimdi Ada'yı biraz seninle ilgilenmek istiyorum.'' Kolu belime sarıldı ve kendine çekti.
Dudakları boynumda gezinmeye başladığında içimde yine o titreşimleri hissettim. ''Yarın tek gitmekte kararlı mısın?''
''Evet.'' dedim.
Bir süre sessiz kaldı. ''Ben gelmesem ama yanında başka birini göndersem? Benden uzakta tek başına olman hoşuma gitmiyor.''
Boynumda sürtünen dudaklarıyla gıdıklanmıştım. Kendimi hafifçe geri çektim. ''O aklından ne geçiyor?''
''Madem anneni sevgilinle tanıştırmıyorsun o zaman cadı görümcenle tanıştır.''
Doğru mu anlamıştım? ''Ada'yı benimle mi göndermek istiyorsun? Az önce pasaportunu aldın?''
''Evet. Yurtdışında o medeniyette fazla kaldı biraz köy havası alsın belki özünü hatırlar.''
''Benim için sorun olmaz ama o bunu ister mi bilemedim?''
Saçlarımı tutup kenara itti ve boynuma daha çok sokuldu. ''Babamın gazabından kurtulmak istiyorsa dediklerimi yapmak zorunda, başka çaresi yok.''
''Seni görünce ağabeyim olmadığı için kendimi şanslı hissettim.''
Güldü. ''Sana bunu söyleten adam senin sevgilin hatırlatırım.''
''Maalesef.'' dediğimde boynumdaki dudakları dudaklarıma yöneldi ve zevkle kabul ettim.