DA-11

1101 Words
Ameliyatın üzerinden geçen iki gün sonunda taburcu olmuştum. Artık tek başıma yürüyebiliyordum ve hareketlerime dikkat ettikçe pek ağrımda olmuyordu. Taburcu işlemlerini Derin halletmişti. Böyle bir hastanenin ücretini ödemek benim için çok zor olacaktı ki zaten sözünü dahi etmeme izin vermemişti. Doktorun verdiği raporu işyerine ulaştıracağını söyleyince itiraz etmemiştim. Kolumu koluna sarıp yavaş adımlarla çıkışa doğru yürüdük. Arabasına ulaştığımızda kapıyı açıp oturmama yardım etti. Yanıma şoför koltuğuna geçti ve yola çıktık. Yolda giderken döndüğü yollara dikkat etmemiştim ama sonra evin çok ters yönünde ilerlediğimizi fark ettim. ''Yanlış yöne gidiyorsun.'' ''Hayır, doğru yoldayız.'' Vitesi değişip biraz daha gaza yüklendi. ''Yanlış yolda olduğumuza eminim.'' diye ısrar ettim. ''Evimin yolunu biliyorum.'' deyince bir an afalladım. ''Evinin?'' ''Seni bu halde evde yalnız bırakacağımı düşünmüş olamazsın.'' Dudakları yine o gülümsemeyle kıvrıldı. ''Ben iyiyim. Senin evinde kalmayacağım.'' ''Seçim şansın yok.'' Gaza biraz daha yüklendi. ''Neden sürekli senin istediğin oluyor?'' Bir şey söylüyordu ve onu yapıyordu. Aksini söylersem duymazlıktan geliyordu ve bu beni deli ediyordu. ''Söylediklerin mantıksızda ondan. Tek başına hasta halinle evde ne yapmayı düşünüyorsun?'' ''İdare edebilirim.'' ''Hayır dedim ve konu kapandı.'' Kısa bir an gözünü yoldan ayırıp yüzüme baktı. Bakışlarının sertliği sessizliğe gömülmemi sağladı. Yol geçip giderken tek kelime etmedim. Araba yavaşladığında büyük bir evi çevreleyen bahçeye girdik. Etrafta çok sayıda adam vardı. ''Tek başına yaşadığını sanıyordum.'' ''Tek yaşıyorum. Onlar korumalar.'' Bir kez daha hayatıyla ilgili ne kadar az şey bildiğimi fark ettim. ''Bu kadar korumaya ihtiyacın mı var?'' ''Yaptığın iş büyük olunca öyle oluyor.'' ''Tehlikede misin?'' Gözlerim korkuyla büyümüştü. ''Hayır!'' yine o gülümsemesini yüzüne yerleştirdi ki bunu her yaptığında kalbimde sıcak rüzgarlar esiyordu. ''Babamdan kalan alışkanlık korkmanı gerektirecek bir durum yok.'' Sözleri güven verici olsa da rahatlayamamıştım. Araba durunca iki yandan da birileri gelip aynı anda kapımızı açtılar. Şaşkınlığım hala üzerimdeydi. Dışarı bir adım attığımda Derin hızlı adımlarla yanıma gelmişti. Uzattığı eli tuttum ve destek olmasına izin verdim. Yavaş adımlarla eve girdiğimizde içeride güler yüzlü bir kadın karşıladı. ''Hoş geldiniz Efendim.'' dediğinde Derin kadına baktı. ''Emel, Alev için oda hazırlayın ve bir ihtiyacı olmadığından emin olun.'' ''Tabi Efendim.'' Adının Emel olduğunu öğrendiğim çalışan hızlı adımlarla üst kata çıkan merdivenlere yöneldi. ''Hadi gel.'' Elimden tutarak ileride açıkta duran ve iki basamakla inilen salona indik. Koltuğa oturduğumda karşımda camdan bir duvar vardı ve bahçe tamamen görünüyordu. ''Aç mısın?'' Başımı hayır anlamında salladım. ''Aslında tek istediğim banyo yapmak. Kaç gündür hastanedeyim ve kendimi çok kirlenmiş hissediyorum.'' ''Bu isteğini yerine getirmem gerek.'' Gelip kucakladı ve merdivenlere yöneldi. Omzuna vurdum. ''Rezil olduk. Kendim yürüyebilirim.'' ''Rezil olacak bir durum olduğunu sanmıyorum.'' Üst katın merdivenlerini çıkarken dudakları boynuma uzandı ve ıslak bir öpücük bıraktı. ''Daha rezil şeyler biliyorum ama şimdi zamanı değil.'' Yanaklarım yine kızarmış domatese dönmüştü. ''Çok pisliksin.'' Attığı kahkahayı birilerinin duyduğuna emindim. ''Zamanı geldiğinde ve o güzel anları yaşarken bu sözünü sana hatırlatacağım.'' Biraz daha konuşursa utançtan bayılacaktım. ''Sussana!'' diye tersledim. Gülmesine devam edip beni sinir ederken üst kattaki odalardan birine girdi. Emel içeride yatağın nevresimlerini düzeltiyordu. Kenarda küçük bir tekli koltuk vardı. Oraya oturtarak bıraktı. ''Emel, evin işlerine diğerleri baksın sen sadece Alev ile ilgilen.'' Emel gülümseyerek bana baktığında mavi gözleri parıldadı. ''Tabi Efendim. Nasıl isterseniz!'' Yatağı tek bir kırışıklık kalmayacak şekilde yapıp bitirdiğinde yanıma geldi. ''Bir isteğiniz var mı?'' ''Banyo etmek istiyorum.'' dedim. Derin araya girdi. ''Evinin anahtarı çantanda mı? Kıyafetlerinden getirteyim.'' ''Evet.'' Başıyla onayladı. ''Ben kıyafet işini halledeyim sen de istediğin banyoya kavuş. Sargının üzerindeki bandaj su geçirmez ama yine de dikkat et. Sonra yenisiyle değiştiririz.'' ''Tamam.'' dediğimde uzanıp saçlarımdan öptü ve odadan çıkıp gitti. Oturduğum yerden kalkıp odanın içindeki diğer odaya doğru ilerledim. Emel hemen arkamdan takip etti. Banyoya girdiğimde üzerimdeki tişörtü çıkarmak istedim ama kollarımı kaldırmak yaranın ağrımasına sebep olmuştu. ''Rica etsem yardım edebilir misin?'' Tişörtü tutup yavaşça çıkardı. Sağ tarafımdaki bandajı görünce, ''Yaralandınız mı?'' diye sordu. ''Hayır, apandisit ameliyatı.'' ''Geçmiş olsun.'' ''Teşekkür ederim.'' dediğimde kenardaki dolapta duran temiz havluların yerini gösteriyordu. ''İsterseniz banyo etmenize yardımcı olabilirim.'' Nazikti ama tek kalmak istediğim için teklifini geri çevirdim. ''Hayır, ben hallederim.'' ''İhtiyacınız olursa seslenmeniz yeterli.'' ''Teşekkür ederim.'' Banyodan gittiğinde yavaşça duşakabine girdim. Suyu açtığımda çok geçmeden ısındı. Kenarda duran şampuana uzandım ve saçlarımı iyice yıkadım. Ameliyathaneydi, hasta yatağıydı derken bütün hastanenin kirini üzerimde toplanmış gibi hissediyordum. Ameliyat yerine dikkat ederek bedenimi de iyice yıkadım. Suyun altından çıktığımda bir saatten fazla geçtiğine emindim ama kendimi temizlendiğime anca ikna edebilmiştim. Havluyu bedenime ve saçıma sardığımda banyo kapısı tıklatıldı. ''Alev Hanım, müsait misiniz?'' ''Evet, gelebilirsin.'' dediğimde başını içeri uzattı. ''Derin Bey kıyafetlerinizi getirmişti. Buraya mı getireyim odada mı giyinmek istersiniz?'' ''Derin nerede?'' ''Aşağıda salonda.'' dediğinde ''Odada giyinirim.'' diyerek banyodan çıktım. Üzerimde bir havluyla Derin'e yakalanmak istemiyordum. Odaya döndüğümde valizin büyüklüğüyle kalakaldım. Bütün dolabımı boşaltıp getirmişti. Cidden delirmişti! Emel benden önce davranıp valizin fermuarını açtı. ''Hangilerini istersiniz?'' Yeşil taytımı gösterdim. ''Tayt iyi olur, bir de tişört.'' Valizin kenarında duran iç çamaşırlarına baktım. Bu kıyafetleri kendi mi toplamıştı? Utanmaktan yerin tüm katmanlarını geçmek üzereydim. Emel yardım istememe bile fırsat vermeden her işimi kolaylaştırıyordu. Üzerimi tamamen giydiğimde, ''Seni de yordum.'' dedim. Böyle ilgiye alışkın değildim. ''Olur mu öyle şey! Benim işim bu.'' Saçlarımdaki havluyu açtığımda eline hızlıca bir tarak aldı. ''İşinin bu kadarını kapsamadığına eminim.'' dedim minnet dolu bir sesle. ''İş tanımımda saç taramak olmayabilir ama ameliyat olmuş biri olarak yardıma ihtiyacınız var.'' ''Bu kadarını yapabilirim.'' dedim ama beni dinlemedi. Saçlarımı tarayıp bitirdiğinde oturduğum yerden kalktım. ''Salona ineceğim.'' Yardım etmek için hemen yanıma geldi. ''Lütfen, bir şeyleri kendim yapmalıyım. Bu kadar ilgiye alışkın biri değilim ve kendimi kötü hissediyorum.'' Sözlerimle geri çekildi. Odadan çıkıp merdivenlere yöneldim ve kenardaki tırabzana tutunarak yavaş yavaş indim. Salondaki koltuğa oturduğumda önümdeki cam duvardan bahçede duran Derin'i gördüm. Elinde yanan bir sigara vardı ve adamlardan biriyle konuşuyordu. Şuana kadar sigara içtiğini hiç görmemiştim. Her geçen dakika hakkında yeni bir şey öğreniyordum. Sigarası ve konuşması bittikten sonra eve gelirken beni gördü. Cam duvarın yanında küçük bir kapı vardı. Kapıdan içeri girdi. ''Buraya tek mi indin? Emel nerede?'' Gözlerimi devirdim. ''Emel küçük bir bebekmişim gibi ilgileniyordu ve bundan bunaldığım için tek başıma inmek istediğimi söyledim.'' ''Seni dinlememesi gerekirdi.'' ''Yerime nefes de alın isterseniz!'' diyerek tersledim. ''Çıkardın yine dikenlerini.'' ''Dikenlerimi görmek istemiyorsan birkaç adım geri çekil.'' Önümde durduğunda koltuğun arkasına ellerini dayadı ve üzerime doğru eğildi. Yüzü yüzüme fazla yaklaşmıştı. ''Yapamam. Mıknatıs gibi sana çekiliyorum.'' ''Öyle mi?'' Burnumun üzerine bir öpücük kondurdu. ''Aklın şaşar!'' O kadar davetkardı ki bu defa kendime engel olamayıp dudaklarına uzanan ben oldum. Yakınıma girdiğinde mantığımı devre dışı bırakıyordu ve kalbim tüm söz hakkını alıyordu. Dudaklarımı geri çektiğimde alnını alnıma dayadı. ''Bana ne yapıyorsun?'' diye sordum. ''Sana neden karşı koyamıyorum?'' ''Bilmem belki senin bana yaptığının aynısını yapıyorumdur.'' Gelecekte yaşayacağım tüm duygular Derin'den gelecekti bunu hissediyordum. Mutlu etmek de mutsuz etmek de onun elindeydi. Acılara boğmak da, kahkahalarla bulutlara ulaştırmakta iki dudağının arasındaydı ve bu tutsaklığı sevmek beni korkutuyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD