Akşam yemeğinden sonra bahçede hep beraber oturuyorduk. Derin, yemekten önce Ada ile köye gitme konusunu konuşmuştu. Nasıl ikna etmişti bilmiyordum ama gelmeyi kabul etmişti.
''Ne kadar kalacağız?'' soruyu bana yöneltmişti.
''İki gün.'' dedim çayımdan bir yudum içerken.
''Telefonumu alabilecek miyim?'' Bu defaki sorusu ağabeyineydi.
''Hayır.'' Derin'in bakışları bana yöneldi. ''Eğer, telefonunu kullanması için verirsen ya da yeni bir telefon almasına izin verirsen seninle de bozuşuruz.''
Elimdeki çay bardağını masaya bıraktım. ''Meselenize beni karıştırmayın.''
Kavgaları fazla şiddetli oluyordu ve arada kalmak istemiyordum. Ne Derin'i kızdıracak bir şey yapma düşüncem vardı ne de Ada'yı zorda bırakacak.
''Ağabeyciğim farkına mısın, sevgilinle aynı yaştayım.''
''Aynı yaşta olabilirsin ama onun gibi olgun değilsin. Beş yaşında çocuk gibi davranıyorsun.''
''Öyle mi?'' Ada yine imalı bakışlarını ağabeyine yöneltti. ''Açtırma ağzımı şimdi.''
Araya girdim. ''Neden her konuşmanızda benden bir şeyler saklıyormuşsunuz gibi hissediyorum.'' Her konuşma sonrası bir şekilde aralarında imalı sözler oluyordu ve bunları anlayamıyordum.
''Ada!'' diyen sesi yılan tıslaması gibi çıkmıştı. Kolunu omzuma sardı ve kendine çekti. ''Ada'nın saçmalamaları takılma fazla.''
Fazla ısrarcı olmadım. Ada'yı bugün tanımıştım ve aralarındaki ilişki bana çok yabancıydı.
Onlar ağabey kardeş tartışmalarına devam ederken ben yarın annemi görecek olmamın heyecanıyla doluydum. Bakışlarım kolumdaki saate kaydı. ''Ben yatmaya gidiyorum.'' dedim ve oturduğum yerden kalktım.
Onlar hararetli konuşmalarına devam ederken odama çıktım. Yatağın kenarına oturduğumda telefondan gelen fotoğraflara bakmaya başladım. Annem yine kuzunun çeşitli hallerinin fotoğraflarını göndermişti. Gideceğimden haberi yoktu ve onun için sürpriz olacaktı. Neyse ki henüz raporum bitmemişti ve işe gitme konusunda izni dert etmem gerekmeyecekti.
Kapı açıldığında küçük bir sitem gönderdim. ''Neden izin istemeden giriyorsun?''
Birkaç adımda aradaki mesafeyi kapadı ve önümde dikilmeye başladı. ''Senin yanına gelmek için neden izin istemem gerekiyor ki? Zaten benimsin!''
Başımı yukarı kaldırıp gözlerine baktım. ''Başladın yine kabadayı gibi konuşmaya. Senin malın değilim sözlerine dikkat et.''
''Şu dikenlerine bayılıyorum.'' Ne söylersem söyleyeyim hiç dikkate alıyor gibi değildi. Gamsız, serserinin tekiydi.
''Bazen neden senin gibi birini hayatıma aldım anlayamıyorum.'' Oturduğum yerden kalktım ve elbise dolabına doğru ilerledim. ''Çıkarsan üzerimi değişip, uyuyacağım.''
Arkamdan gelip belime sarıldı. ''Özledim.'' Başını boynuma gömdüğünde çıkardığım dikenlerim anında geri çekildi. Üzerimde bıraktığı bu etkiden nefret ediyordum.
''On beş dakika önce yanındaydım.'' Gülümsememe engel olamadım.
''On beş dakika uzun bir süre.''
''Yarın gideceğim ve iki gün beni göremeyeceksin.''
Belimdeki elleri hızla kendine çevirdi ve göğsüm göğsüne dayandı. ''O iki gün hasretinden öleceğim.''
Sözleriyle bedenimde o sıcak esinti tekrar esmeye başladı. ''Ölmezsin!'' dedim işi alaya vurarak. Mantığımı kaybetmeye başlamıştım ve geri gelmesi için uğraşıyordum.
''Ya ölürsem?'' Başını eğdi ve alnı alnıma dayandı.
''O zaman arkandan biraz ağlarım.'' Sözlerimle güldü.
Elleri belimde hareket edip duruyordu. Üzerime doğru yürüdüğünde geri adım attım ve dolapla arasında sıkışıp kaldım. Davetkar bakışları yüzümde dolanırken boğazımın kurak çöl gibi kuruduğunu hissettim. ''Gitsen mi?'' dediğimde bacağı iki bacağımın arasına girdi ve olduğum yere tamamen sabitledi.
''Ayaklarım pek beni dinlemiyor.''
Konuşamadan öylece kaldım. Ormanın verdiği huzuru, soğukluğu hatırlatan erkeksi bir kokusu vardı ve tüm hücrelerime doluyordu. Kalbim yerinden çıkacak kadar hızlı çarpıyordu ve yine o garip duygularla doluyordum.
Eli saçlarımı geriye itti ve sonra boynumda parmaklarının dokunuşlarını hissettim. Dudakları dudaklarımı bulduğunda beklemeden karşılık verdim. Sıcaktı, istekle doluydu ve hareketleri içimde su dalgası gibi binlerce titreşim yaratıyordu.
Dili dudaklarımdan içeri süzüldüğünde aralanan dudaklarımdan bir inilti çıktı. Bu yaptığıma kendimde şaşırmıştım. Derin yanımda olduğu her an yeni duygularla tanışıyordum.
Belimdeki eli kalçama doğru kaydı ve popomu avuçlayıp bedenimi daha çok kendine çekti. Engel olamadım ki durmasını istediğimden bile emin değildim. Mantığım gideli çok olmuştu. Üzerimde bu kadar kontrolü olması biraz ürkütücü geliyordu ama yine de sevgim hepsinin üzerine çıkıyordu.
Öpmeyi bıraktı ama dudakları dudaklarıma değiyordu. ''Güzelliğin başımı döndürüyor, kokunu duyumsadığım her an seni öpmek istiyorum, sesini duyduğumda kalbimde binlerce kuş kanat çırpıyor. Sana ihtiyacım var.''
Elim saçlarının arasında dolaşıyordu. Saçlarının parmaklarıma verdiği hissi seviyordum. Lanet olsun, bu adamı her şeyiyle seviyordum.
''Bana hissettirdiğin her şeyden korkuyorum.'' dedim.
''Seni korkutmaya çalışmıyorum.''
Kaşları çatılmıştı. Endişeli haline gülümseyerek karşılık verdim. ''Bu kötü bir korku değil. Bana hissettirdiklerin daha önce hiç yaşamadığım duygular ve bu bilinmezlik beni korkutuyor. Bana dokunduğun her an yeni bir duyguyla tanışıyorum. Bu duygular normal mi değil mi bunu bile anlayamıyorum.''
Çatılan kaşları normale dönerken yüzüne yine gülümsemesi geldi. ''Ayrıca,'' dedim. ''Kardeşinin beni gördüğünde söylediği sözleri hatırlıyorum. Daha önce bu durumla karşılaşmış olmasa o lafları söylemezdi.''
Parmağı yanaklarımda kavisler çiziyordu. ''Kardeşim boşboğazın teki. Daha önce yanımda birini görmediğine eminim.''
''Neden sana inanmıyorum acaba?'' dedim.
''İnanmak istemediğin için.'' Haklı sayılırdı. ''İzin ver sana bütün duyguları tattırayım.'' dediğinde cevap vermeme fırsat tanımadan yine dudaklarıma kapandı.
Elleri bu defa bedenimin birçok yerinde hareket ediyordu. Bir yanım engel olmak istiyordu diğer yanım ne olacaksa olsun diyordu. Bu öpmenin ilerleyeceği yol belliydi ve bunun beni daha çok korkutması gerekirdi ama bu defa korkmuyordum.
Tüm ilklerimin onun olmasını istiyordum. Bir başkasını onun kadar sevme ihtimalim yoktu. Bir gün beni bırakır mıydı? Yollarımız ayrılır mıydı? Gelecekte ikimiz ne olurduk? Bunların cevabı yoktu ve şuana engel olmam gerekirdi ama yapamadım.
Bedenim tamamen bedenine dayanmış durumdaydı. Tutup kaldırdığında bacaklarım beline dolandı. Geri yürüyerek yatağa oturduğunda tamamen kucağına yerleştim.
Elleri saçlarıma uzandı, ''Sana hoyratça sahip olmak istiyorum ama aynı zamanda incitmemek için dokunmaya kıyamıyorum.''
''Büyük çelişki!''
''Evet, ama hangisini daha çok istediğimi biliyorum.''
Sözleriyle gülümsedim. Elleri belime uzandı ve tişörtümü çekip çıkardı. Ona engel olmamıştım ama bu defa utançtan sadece yanaklarım değil tüm bedenim cayır cayır yanıyordu.
Gerilen bedenimden hissettiklerimi anlamıştı. Gözlerimin içine baktı. ''Utanma.''
Sözleriyle yaptığım tek şey başımı boynuna gömmek oldu. Yüzünü görmezsem hissettiğim utançtan kurtulacağımı düşünmüştüm. Gerçi pek işe yaramamıştı ama yine de yüzünü görmekten iyiydi.
Çıplak sırtımda dolanan eli teselli vermeye çalışır gibiydi. Parmakları her kıvrımımda dolaştıktan sonra sütyenimin üzerinde durdu. Kopçasını açıp omzumdaki iplerini yavaşça kollarımdan çıkardığında bedenim titremeye başladı.
Omzuma nazik bir öpücük kondurdu. ''Rahatla.''
Söylemesi onun için kolaydı ama benim için uygulaması zordu. Kucağında yüzümü omzuna gömmüş halde öylece sarılıp kalmıştım. Hareket edemiyordum. Karşısında çıplak olma fikrine alışamamıştım.
Oturduğu yerden kucaklayarak kalktı ve sonra yatağa sırt üstü yatırdı. Kollarım bedeninden geri çekilirken dudakları yine dudaklarımı buldu. Kendimi öpüşünün verdiği hislere teslim ederken eli göğsümün birini kavradı. İçimde yayılan titreşimlerle çıplaklığım yavaşça önemini yitiriyordu.
Bedenim gevşemeye başladığında dudaklarımdan uzaklaştı ve öpüşleri boynumdan göğsüme doğru kaydı. Göğsümü ağzına alıp emmeye başladığında dudaklarımdan fırlayan seslere engel olamadım.
Elleri üzerimdeki tayta uzandı ve tek hamlede çekip çıkardı. Şimdi öpüşleri göğsümden daha aşağılara kayıyordu. Bacağımdan ayak ucuma kadar yavaş yavaş her yerimden öptü. Verdiği duygular çok yoğundu. Nefes almakta zorlanıyordum. Tekrar dudaklarımı bulduğunda üzerindeki tişörte uzandım ve tutup çıkardım. Ellerim kaslı göğsüne kaydığında içimde yeni titreşimler oluştu.
Dudaklarını bırakıp göğsünden öptüm. Ellerim omzundaki pürüzlü yüzeyin üzerinde takılı kaldı. Parmaklarımın oyalandığı yeri fark etmişti. ''Sadece yara izi.'' dedi.
''Önemli bir yara olmalı.'' Çok küçük değildi.
''Ben önemli demezdim. Ayrıca şuan bunu konuşmamız çok yersiz.''
Sözleriyle gülümsedim ve göğsüne bir öpücük daha bıraktım. Elleri külotuma uzandı ve onu da çıkardığında artık tamamen çıplaktım. Parmaklarım saçlarının arasında dolanırken başını kendime çektim ve dudaklarından öptüm. Yanıma yattığında bedenim bedenine doğru kıvrıldı.
Dudaklarını öpmeye devam ederken eli bacak arama kaydı. Bedenimde yayılan yeni titreşimler nefesimi tamamen kesti. Her okşaması bir öncekinden daha büyük bir titreşim oluşturuyordu ve her titreşim dalgasıyla parçalanacakmışım gibi hissediyordum.
Ne zaman olduğunu fark etmediğim bir anda pantolonunu çıkarmıştı. Sertleşip, büyümüş erkekliğini gördüğümde yeni bir utanç dalgasıyla kaplandım. Bakışlarımı hızla kaçırdım ama bunu fark etmişti. Attığı kahkahayla çıplak bedenimi kendi çıplak bedenine çekti. ''Açılmamış bir gül goncasısın Alev ve seni hak ettiğime inanmıyorum.''
İçimde gittikçe büyüyen aşkın farkındaydım. Onsuz olamayacağım bir hayatın başlangıcındaydım ve yıllardır kaçtığım bu sevgiye şimdi koşarak gidiyordum.
Bir şey söylemedim düşüncelerimi bakışlarımdan anladığına emindim. Alnımdan öptüğünde gözlerimi kapadım ve sonrasında dudaklarımda o tanıdık hissi buldum.
Elleri yine her yanımda dolaşmaya başlamıştı. Göğüs ucumu sıktığında küçük bir inleme gönderdim. Eli bedenimdeki her noktada dolaşsa da en çok bacak aramda oyalanıyordu. Hareketlerini ağırdan alıyor canımı yakmadığından emin olmaya çalışıyordu.
Dudakları eliyle yarışır ustalıkla her noktamı öpüyor zevk ateşinde yaktıkça yakıyordu. Yüzü yüzüme yaklaştığında ''Hazırsın.'' dedi. Ne anlama geldiğini tam olarak anlayamamıştım. Gözlerinin içine baktığımda ''Emin misin? Sonra pişman olacağın bir şeye sebep olmak istemiyorum.'' diye ekledi.
Söylediklerinin anlamını fark ettiğimde kalbimde bir korku kırıntısı aradım ama yoktu. O sınırı aşalı çok olmuştu. Başımla onayladım. ''Eminim.''
Bacaklarımı açtırıp üzerime uzanırken ağırlığının altında ezilmiştim ama canımı yakmıyordu. ''Alev, son kez soruyorum; Emin misin?''
Ellerim sırtına kaydı. ''Evet.'' dedim zorlukla.
Erkekliğinin sertliği tenime sürtündü. Üzerimde hareket ettiği an hissettiğim acıyla bütün bedenim gerildi ve uzun tırnaklarımı sırtına geçirdim. Hareket etmeden bekledi. Alnını alnıma dayadı. ''İyi misin?''
Acı yavaşça geri çekilirken cılız bir sesle ''Evet, iyiyim.'' dedim.
Canımı yakmamak için bir süre daha bekleyip sonrasında yavaşça içimde hareket etmeye başladı. Acı yerini zevk dalgalarına bırakırken bedenimde gevşedi.
Sırtındaki tırnaklarımı geri çektiğimde hareketlerini hızlandırdı. Gecenin başlangıcından beri yaptığı her hareketle içimde bir titreşim dalgası yaratmıştı ama hiçbiri şuan hissettiklerim gibi değildi. Duyumsadığım duygular çok yoğundu ve tüm benliğimi sarmıştı. Her hücremde aynı anda binlerce havai fişek patlıyormuş gibiydi.
Bu hisler doruk noktasına ulaştığında tüm bedenim kasılıp titredi ve nefesimin kalan son baloncuğu da yok oldu. İçimde hissettiğim sıcaklıkla havai fişekler yavaşça sönmeye başladı.
Üzerimden geri çekildiğinde az önce hissettiklerim yavaşça soldu ve her yanımı yorgunluk sardı. Yanıma uzandığında kolunu başımın altına geçirdi ve bedenimi kendine çekip sıkıca sarıldı. Sırtım göğsüyle bütünleşmişti. Bacak aramda hafif bir sızı vardı ama bu canımı yakmıyordu. Kaslarım saatlerce spor yapmış gibi ağrıyordu ve bu his hoşuma gitmişti. Bakışlarım beyaz nevresimin üzerinde parıldayan kırmızılığa kayınca düşüncelerimi oradan uzaklaştırmaya çalıştım.
Örtüyü üzerimize çekip çıplaklığımızı kapadı. ''Daha sonra pişman olursan...''
''Olmayacağım.'' dedim. ''Ama olursam da bu benim seçimimdi. Sen beni zorlamadın.''
Omzuma bir öpücük bıraktı. ''Seni çok seviyorum Alev.'' Kalbim hızlanmaya başladı. Duygularını hep belli etse de ilk defa sevdiğini söylemişti.
''Seni seviyorum.'' dedim ve kolları arasına daha çok sokulup gözlerimi kapadım.