DA-33

1603 Words
‘’Hadi Alev, iki saattir seni bekliyoruz.’’ ‘’Ağabey rahat bırak kızı.’’ Dışarıdan gelen seslerle derin bir nefes aldım. İki saattir dolabımdaki tüm kıyafetleri giyip çıkarmıştım. Bu yemek Abdullah’ın eline düşmekten daha fazla korkutuyordu. En sonunda ilk denediğim kıyafet olan klasik bir pantolon ve gömleği üzerime geçirdim. Makyajımı çok hafif tutmuştum. Saçlarımı at kuyruğu yapmıştım ve takı takmaktan kaçınmıştım. Odadan çıktığımda Derin sabırsızca bana bakıyordu. ‘’Gerçekten iki saat bir pantolon ve gömlek için mi ne giyeceğim diye düşündün?’’ ‘’Sana gelmek istemediğimi söylemiştim.’’ dedim. ‘’Ben de sana bunun imkanı olmadığını söylemiştim.’’ ‘’İkiniz de kavganızı sonraya saklayın. Biraz daha yola çıkmazsak geç kalacağız.’’ Ada koluma girip yanında sürükledi. ‘’Ağabeyimi dinleme. Her zaman konuşur ve bundan asla bıkmaz.’’ Arkamdaki ‘’Duyuyorum!’’ dediğinde yanımdaki ‘’O zaman kulaklarını kapa!’’ dedi. Arabaya bindiğimizde gerçekten ağlamak üzereydim. Babasından neden bu kadar korkuyordum bunu da bilmiyordum ama korkuyordum işte. Derin yanımda araba sürüyordu, Ada arkada oturmuştu. Arkamızdan bir araba daha bizi takip ediyordu. ‘’Şu yüzündeki ifadeden kurtulur musun? Seni idama götürmüyorum.’’ ‘’Ama zorla götürüyorsun.’’ Sesim titriyordu ve engel olamıyordum. ‘’Alev, unuttuysan hatırlatayım benimle evlenmeyi kabul ettin. Yani hayatımı kabul ettin, ailemi kabul ettin. Şimdi bu tepki neden?’’ ‘’Babanla ilgili bana tüm o şeyleri anlatan sendin. Şimdi ne hissetmemi bekliyorsun ki?’’ Direksiyona sertçe vurduğunda Ada arkadan araya girdi. ‘’Ağabey duygularına hakim olacak tek kişi sensin. Alev zaten senin hayatına alışmaya çalışıyor şimdi de kızı babamın yanına götürüyorsun. Korkması gayet normal. Böyle devam edersen arkasına bakmadan kaçacak.’’ ‘’Nasıl biliyorsanız öyle yapın.’’ diyen Derin tüm öfkesini ayaklarına yönlendirdi ve araba oldukça hızlandı. Bir şey söylemeden oturduğum yere gömülüp kaldım. Daha önce kurşunlar altında girdiğim bahçeye bu defa normal bir giriş yaptık. Arabadan indiğimizde önümde duran eve baktım. Derin’in evinden daha büyüktü. Kapı açıldığında annesi dışarı çıktı. Bizi gördüğünde yüzündeki gülümsemesiyle yanımıza geldi ve ilk olarak bana sarıldı. Sarılması fazla sıkıydı. ‘’Gerçekten ilk Alev’e mi sarıldın? Senin kızın benim.’’ Annesi sarılmayı bırakıp geri çekilirken kızına baktı. ‘’Size katlanacak birini bulmuşken sahip çıkayım ki kaçıp gitmesin. ’’ Tüm gerginliğime rağmen sözleriyle güldüm. Kızına ve oğluna da sarıldıktan sonra eve doğru yürüdük. İçeri girdiğimizde fazla ışıklı bir alan bizi karşıladı. Her şey çok şatafatlıydı. Salona geçtiğimizde koltuklarda ev gibi fazla abartılıydı. Hep beraber oturduğumuzda babaları henüz ortada yoktu. ‘’Anlatın bakalım görüşmeyeli neler oldu?’’ Annesi arkasına yaslanmış bacak bacak üstüne atmış bize bakıyordu. ‘’Bu ikisi evlenme kararı aldı.’’ Ada öylece pat diye söylemişti. Annesinin yüzündeki şaşkınlık benim hissettiğim gerginlikle yarışacak kadar fazlaydı. ‘’Ciddi misiniz?’’ ‘’Evet.’’ Derin uzanıp elimi tuttu. ‘’Oldukça ciddiyiz.’’ ‘’Ciddi olduğunuz konu ne?’’ Arkadan gelen sesle hemen elimi geri çektim. Hepimiz ayağa kalkmıştık. Babası tüm heybetiyle yürüyüp salona girdi. Hem Ada hem de Derin uzanıp elini öptüğünde ben ne yapacağımı bilemez halde öylece kalmıştım. Annelerinin yanına geçip oturduğunda Derin elimden tutarak çekiştirdi ve kendisiyle birlikte oturmamı sağladı. Elim hala elinin içindeydi. ‘’Evleniyoruz.’’ dedi öylece babasına bakarak. Gerçekten düşüp bayılacakmışım gibi hissediyordum. Babasının bakışları üzerimde sabitlendi. Ellerim terlemeye başlamıştı ki Derin bu durumun farkındaydı çünkü hala elimi tutuyordu. Bakışlarım yerdeydi, karşımdakinin yüzüne bakmaya cesaret edemiyordum. ‘’Önce ortadaki tehditleri mi yok etsen?’’ Tek söylediği buydu. ‘’Halledeceğim.’’ ‘’Beni el atmak zorunda bırakma yoksa hiçbirini sağ bırakmam.’’ Derin elimi hala sıkıca tutuyordu ki buna minnettardım. Konuşulan konu gerginliğimi iyice artırmıştı. ‘’Baba bu konuyu yalnızken konuşalım. Şimdi sırası değil.’’ ‘’Neden? Seninle evlenecekse bunlardan etkilenmemesi gerek.’’ ‘’Hadi yemeğe geçelim ben çok acıktım.’’ Ada sözlerinin ardından ayağa kalktı. Annesi de onu takip etti. ‘’İyi olur ben de açım.’’ İkisinin de yapmaya çalıştığının farkındaydım ve buna itiraz edemezdim. Hep beraber yemek odasına geçtik. Babası masanın baş köşesine yerleştiğinde bir yanına annesi diğer yanına Derin oturdu. Ada annesinin yanına ben de Derin’in yanına geçtim. Babasının bakışları üzerimdeydi. ‘’Baban ne işle uğraşıyor?’’ dediğinde zorlukla yutkundum. ‘’Ben bir yaşındayken vefat etti.’’ dedim. Sesimin titrememesi bile benim için başarıydı. ‘’Annen?’’ ‘’Kendisi bir giysi fabrikasından emekli. Şuan köyde hasta babaannemle birlikte yaşıyor.’’ ‘’İçinde olduğun durumdan haberi var mı?’’ ‘’Hayır, efendim.’’ dedim. ‘’Sen? Çalışıyor musun?’’ ‘’Evet.’’ dedim. ‘’Sadece şuan durumlardan dolayı işe gidemiyorum.’’ ‘’İstifa et.’’ dediğinde şaşkınlıkla yüzüne baktım. ‘’Anlayamadım?’’ Keskin bakışları yüzüme döndü. ‘’Gelinim olacaksan başkasının emri altında çalışamazsın. Çalışmak istiyorsan Derin’in işlettiği otel ya da restoranlardan birine gidip müdür koltuğuna otur.’’ Derin hemen araya girdi. ‘’Baba bu konuya karışmasan nasıl olur? Evlenecek olan benim, buna da ben karar vereyim.’’ ‘’Hayır, evlenecekseniz buna kesinlikle izin vermem. Cemal’in gelini başka birinin emri altında çalışıyor dedirtmem. Son sözüm budur. Üzerine tek bir harf eklemeyin.’’ Bu söylediği saçmalıktı. ‘’Bunu kabul edemem.’’ dediğimde üzerimdeki bakışları ateş saçmaya başladı. ‘’Oğlum sana sözüme karşı gelinmeyeceğini öğretmedi mi?’’ Ada araya girip ‘’Baba,’’ dediğinde diğeri ‘’Kes sesini! Sana fikrini soran olmadı.’’ deyince Ada sessizliğe büründü. Derin hemen müdahale etti. ‘’Baba bu konuları henüz konuşmadık. Biraz zaman tanı. Sonra memnun olmadığın bir durum olursa da benimle konuş Alev ile değil.’’ "Bu konuda sözümü çiğneyecek bir karar alırsanız bu evlilik asla olmaz. İkiniz de bunu aklınıza kazıyın." Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Ada'nın bu eve neden gelmek istemediği belliydi. Hayatım üzerine önemli bir konuda nasıl onlar karar verirdi? Bunu kabul edemezdim. Masadan kalkmak istiyordum. Hafif geri çekildiğimde Derin elini dizime koyup sıktı ve sandalyeye bastırarak yapacağıma engel oldu. Parmaklarından kurtulmak için dizimi oynatınca sıkışı daha da sertleşti ve canımı yakmaya başladı. Biraz ilerimde duran tuzu alma bahanesiyle bana doğru eğildi ve fısıldadı. "Dikenlerini geri çek. Olay çıkarma, halledeceğim." Olay çıkarmayı fazlasıyla istesem de biraz ilerimde oturan adamın bakışları bile ruhumu delip geçmeye yeterken buna cesaret edebilir miydim bilmiyordum. Tek istediğim buradan uzaklaşmaktı. Derin'e güvenip oturmaya devam ettim. Yemeğin geri kalanında tamamen sessizdim. Zaten konu da Ada'nın başına açtığı belalara kaymıştı ki bir ara gerçekten babasının onu öldüreceğini düşünmüştüm. Adam kendi doğum gününde bile öfkesini bir kenara atamıyordu. Annesini ise ilk defa bu kadar sessiz görüyordum. Kocası bağırırken o sadece susuyordu. Eh, Ada hep bildiğim Ada'ydı. Karşı koymaya çalışıyordu ama ağabeyine yaptığı gibi konuşamıyordu. Babalarını dizginleyebilen tek kişi Derin'di. Onu dinliyordu ama yine de dediğim dedikti. Derin sadece öfkesini söndürüyordu ama yine onun dediğini yapıyordu. ‘’Baba, lütfen yeter. Buraya bugün doğum günün diye geldik ama geldiğimizden beri üçümüzü de karşına aldın azarlayıp duruyorsun.’’ Derin babasının gözlerine doğrudan nasıl bakıyordu anlayabilmiş değildim. ‘’Alev ile tanışmanızı istedim ama belli ki yanlış bir karar vermişim. Kendini bu kadar kötü tanıtmak zorunda mıydın?’’ Babasının bakışları oğlundan bana kaydı ve tekrar oğluna baktı. ‘’İki laf ettik diye kötü tanıyacaksa tanısın. Annesinden hiç azar işitmeden mi büyümüş?’’ Elimdeki peçeteyi sıktım. Terslememek için kendimi tutuyordum ama dayanamadım. ‘’Evet Efendim.’’ dedim. ‘’Annem bu yaşıma kadar beni hiç azarlamadı. Bir yanlışım olduysa da karşısına alıp güzelce konuştu ve neyi neden yanlış yaptığımı anlattı.’’ Yüzüme bakışları yine delip geçiyordu ama tek kelime etmeden yemeğine döndü. Bu sessizliğe şaşırsam da bir şey söylemedim. Yaklaşık yarım saat sonra yemek bittiğinde Cemal Bey ayağa kalkınca biz de kalktık. Bakışları bana döndü. ‘’Benimle gel.’’ dediğinde Derin’e baktım. ‘’Baba!’’ dediğinde ‘’Karışma.’’ diyerek oğlunu tersledi. Sakin kalmaya çalışarak arkasından takip ettim. Girdiğimiz oda muhtemelen çalışma odasıydı. Eliyle kenarda duran deri koltuğu gösterdi. ‘’Otur.’’ Geçip oturdum. Kenardan bir bardağa içki doldurdu ve karşıma geçip oturdu. ‘’Madem annen seninle sadece konuşuyordu ben de bir defaya mahsus aynı yolu deneyeceğim ve bunun tekrarı olmayacak. Oğlumla gerçekten evlenmek istiyorsan bir başkasının emrinde çalışamazsın. Çevremdeki insanlar bunu duyacak olursa dillerine dolanır ve ben de o dillerini kökünden söküp köpeklerime yedirmek zorunda kalırım. İşini tercih ediyorsan da evliliği unut ve sevgili hayatına devam et. En azından bu şekilde sadece gönül eğlendirdiği biri olarak kalırsın ve ben de kan dökmek zorunda kalmam.’’ Söylediği her kelime dehşete düşürmüştü. ‘’Neden hem çalışıp hem oğlunuzla evlenemiyorum?’’ dedim. ‘’Sana çalışamazsın demiyorum başkasının emrinde çalışamazsın diyorum. İkisi arasında fark var.’’ Sözleriyle aklıma Buse geldi. Evlenince çalışmayı bırakması bu yüzden miydi? ‘’Çalışmak istiyorsan otellerimizde ya da restoranlarımızda çalışabilirsin ya da Derin ile birlikte diğer işleri yönetebilirsin. Ada’yı nasıl eğittiyse seni de öyle eğitir.’’ İçkisinden büyük bir yudum içip konuşmaya devam etti. ‘’Oğluma neden seni seçtiğini sormuyorum, aileni ve seni araştırmadan evliliğinizi kabulleniyorum ama senin de bazı şeylerden feragat etmen gerek. Derin’in düşüncelerini biliyorum. Senin istediğin olsun diye beni ikna etmeyi deneyecek ama bunu asla kabul etmem. Eğer, arkamdan iş çevirirseniz ve müdahale etmek zorunda kalırsam bu ülkede seni hiç kimse yanına alıp çalıştırmaz emin ol.’’ Bu adam gerçekten çok kötüydü! Gözlerimin dolmasına engel olamadım. Yaşlar akmasın diye kendimi zorluyordum. ‘’Bir sonraki karşılaşmamızda sunduğum seçeneklerden birini kabul etmemişsen böyle sakince konuşmam.’’ ‘’İzninizle gitmek istiyorum.’’ dedim. Biraz daha kalırsam ağlayacaktım. ‘’Gidebilirsin.’’ Odadan çıktığımda Derin dışarıda beni bekliyordu. Yüzümün şeklini görünce babasının yanına gitmek için hareketlenince engel oldum. Öfkesini hissediyordum ve kavga etmelerini istemiyordum yoksa işler iyice çığrından çıkacaktı. ‘’Gidelim, lütfen.’’ dedim. ‘’Senden şuan tek istediğim bu. Eve dönelim.’’ Çıkış kapısına ilerlerken Ada’da yanımıza gelmişti. Bahçeye çıktık ve arabaların gelmesi için beklemeye başladık. Annesi tek kelime etmeden yanımızda duruyordu. Arabalar geldiğinde binecekken babasının evden çıkıp geldiğini gördüm. Yanımıza geldiğinde Ada’ya baktı. Ada o bakışlardan aldığı mesajla uzanıp elini öptü. Onu Derin takip etti. Ne olursa olsun ikisi de babalarından korkuyordu. Derin karşı çıkıyordu ama bunu yaparken bile geçmeyen bir çekingenliği vardı. Aksi olsaydı benim tanıdığım adam o yemek masasında beni oturmam için zorlamazdı. Bunun için ona kızmıyordum. Bu şekilde büyümüştü. Babasına karşı çıkmadan, onun her dediğini yapması öğretilmişti. Tüm bunlardan sırf beni sevdi diye bir anda vazgeçemezdi. Babası bana baktığında elini uzattı. Başka biri olsaydı o eli asla öpmezdim ama Derin’i daha fazla zor durumda bırakmak istemiyordum. Uzanan eli tutup öptüm ve alnıma koydum. Onaylayan bakışlarla elini geri çektiğinde arabaya oturduk ve eve dönüş yoluna geçtik.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD