Geldiğimiz yere baktım. Derin’in sahil kenarındaki otellerinden biriydi ve düğümüzü yapacağımız yerdi. Şimdiye kadar sadece Derin’in attığı fotoğraflardan görmüştüm. ‘’Kendin gör istedim. Yeri babam seçmiş olsa da benim için önemli olan senin düşüncen.’’
‘’Planlanan ne?’’
Düğüne çok az kalmıştı ama olacaklardan bir haberdim. Sağolsun babası evlenecek kendisiymiş gibi her şeyi belirliyordu.
‘’Nikah sahilde kıyılacak, yemek için otelin bu işler için kullanılan salonuna geçilecek. Sonrasında seninle kalacağımız odaya çıkacağız ve sonra…’’ dediğinde omzuna yumruk attım.
‘’O kadar ayrıntı istemedim.’’
Belime sarılırken gülüyordu. ‘’Neden? Benim en sevdiğim kısımdı orası.’’
‘’Sapıksın.’’ dedim.
‘’Sapıksam kendi nişanlıma sapığım, başkasına bakmıyorum ya.’’
‘’Sıkıyorsa dene.’’ dedim yüzüne doğru dönerken. Elim belinde duran silahına uzandı. ‘’Bunun içindeki bütün kurşunları o gözlerine doldururum.’’
‘’Diğer düşmanlarımın veremediği korkuyu verdin şuan.’’ Yüzündeki gülümsemeyi doyasıya içime çektim.
‘’Düşmanlarının bana verdiği korkuya say. Abdullah meselesi bir an bile aklımdan çıkmıyor. Bu iş fazla uzadı ve sessizliği beni korkutuyor.’’
‘’Evden dışarı bensiz çıkmıyorsun bu yüzden bir şey yapamıyor. İstese evine baskın yapmayı dener ama adamlarımın seni koruduğunu biliyor ve polisin gözü üzerindeyken ses getirecek bir çatışmaya giremez. Benden habersiz evden çıkmadıkça korkmana gerek yok.’’
‘’Ne zamana kadar? Ben özgürce evden çıkıp arkadaşlarımla rahatça görüşebilmek istiyorum.’’
‘’Zorlandığını biliyorum ama bana zaman ver. Bu işi nasıl çözeceğimi bir şekilde bulacağım. O harekete geçmedikçe ben de bir şey yapamıyorum çünkü kendi dünyamızda uymamız gereken kurallar var. Sadece tehdit oluşturması bile onu öldürmem için yeterli ama bunu yaparsam kendi kafama sıkmış olurum.’’
Bedenime sarılı kollarına biraz daha sokuldum. ‘’O gece Rıdvan seni durdurmamış olsaydı ve onu öldürseydin?’’
‘’Sonuçları ağır olurdu. Cezam kesilirdi. Tehdit edip, adamlarını göndermiş olsa bile Ada’da sen de yanımda güvendeydiniz bu yüzden ben suçlu bulunurdum.’’
‘’Ama sen vuruldun?’’ Anlattıklarını mantığıma oturtamıyordum.
‘’Evet, ama hayattayım. Alev, Abdullah’ın arkasında gerçekten güçlü insanlar var. Benim bile baş edemeyeceğim güçte insanlar. Adamlarından birini öldürürsen gelip hesabını sorarlar. Bu yüzden bu kadar bocalıyorum. Onunla iş yaptığım zamanlarda o insanlarla tanıştırıp onların altında çalışmamı istemişti ama kabul etmemiştim. Gerçekten çok tehlikeli insanlar ve bir kez içlerine girdin mi tekrar çıkışın olmaz. Abdullah bu yüzden benimle bu kadar uğraşıyor. Ya o sevkiyatları yapacak bir bağlantı bulacak ya da kendi canı tehlikeye girecek.’’
Anlattıkları korkumu daha da artırmıştı. ‘’Babanın yardım etmesini neden kabul etmiyorsun?’’
Alnıma düşen saçı geri itti. ‘’Babam olaya el atarsa oldukça kanlı bir savaş başlar. Babamın yöntemleri benden çok farklıdır. Haklı, haksız demeden karşısına çıkanı öldürür ve karşıdaki adamlarında aynı karakterde olduğunu düşünürsek olay büyüdükçe büyür.’’
Yüzümü göğsüne gömdüm. ‘’Korkuyorum.’’ dedim.
Eli saçlarımdaydı. ‘’Korkma. Sana zarar gelmesine izin vermeyeceğim.’’ Konuyu değiştirmek için, ‘’Hadi gel sana etrafı gezdireyim.’’ deyince teklifi kabul ettim.
Nikahın kıyılacağı yeri, konukların nasıl oturacağı, yemeğin nerede yenileceği gibi bir çok şey anlattı. Dinliyordum ama aklım arada Abdullah ile ilgili söylediklerine kayıyordu.
Oteldeki işimiz bitince arabaya binip dönüş yoluna geçtik. Çok geçmeden yol kenarına geçip arabayı durdurdu. ‘’Gel!’' dedi ve şoför koltuğundan indi. Ne olduğunu anlamasam da aşağı indim. ‘’Direksiyona geç.’’ dediğinde duraksadım.
‘’Ne?’’
‘’Burada pek araç olmaz. Biraz çalışalım.’’
‘’Saçmalama. Ben araba kullanamam.’’
‘’Alev, otur şu direksiyona.’’
Sözleriyle geçip oturdum ama her şey bana çok yabancıydı. Yanıma oturduğunda hepsini tek tek yavaşça anlatmaya başladı. Hakkını vermeliydim anlatma konusunda iyiydi ama ben anlama konusunda pek iyi değildim.
‘’Hadi, çalıştır arabayı.’’
Yüzüne baktım. ‘’Bir yere çarparsam.’’
‘’Düz yolda nereye çarpabilirsin? En fazla denize düşer serinleriz.’’ Rahatlığı gerçekten deli ediyordu.
‘’İçim rahatladı ya.’’ dedim sitem ederek.
Uzanıp anahtarı çevirince arabanın altımda titrediğini hissettim. ‘’Anlattığım gibi vitese al ve el frenini indirip çık yola.’’
Söylediğini yaptığımda araba yavaşça hareket etti. ‘’Kesinlikle kaza yapacağım.’’ dedim.
‘’Bir şey olmayacak. Devam et.’’
Yarım saat aynı hızda yolda ilerledim. ‘’İyi gidiyorsun.’’
‘’Ben araba sürebilecek biri değilim.’’ dedim.
‘’Alev, ehliyet alıp almaman umurumda değil ama öğren. Zor durumda kaldığında kullanman gerekirse bocalayıp kalma.’’
‘’Neden bu sözlerinin altından senin pis işlerinin kokusu geliyor?’’
‘’Altından gelmesin. Doğrudan söylediğim bu.’’
‘’Hiç yardımcı olmuyorsun.’’ derken yanımdan geçen arabayla arabayı biraz yoldan çıkardım. Direksiyona uzanıp müdahale etti.
‘’Doğru neyse o. Yalan yok.’’
Cevap vermedim yolda ilerlerken arkamdan gelen araba hızla yanımdan geçip önümde durduğunda Derin aynı hızda el frenini çekti. ‘’Arabada kal!’’ dedi ve aşağı indi.
Önümde duran arabadan inen adama doğru yürüdü. Babasının yaşlarındaydı ve oldukça sert yüz hatlarına sahipti. Ne konuştuklarını duyamıyordum ama oldukça ciddiydiler. Derin’in sıkılı yumruklarını fark ettim. Öfkesini içinde tutmaya çalışıyor gibiydi. Hissettiğim korkuyu geriye itmeye çalışıyordum ama olmuyordu.
Olası bir durumda Ali’yi aramak için elim istemsizce telefonuma uzandı. Uzun bir süre konuştular. Arada yanımızdan geçen araçlar yolu kapadıkları için kornaya basıp geçiyordu. Adam arabaya binerken Derin’de tekrar yanıma döndü.
‘’Gidebiliriz.’’ dediğinde yüzüne baktım.
‘’O kimdi?’’
‘’Bilmek istemeyeceğin biri. Hadi çalıştır arabayı.’’
‘’Cevap istiyorum.’’ dedim kelimelerin üstüne basarak.
‘’İş yaptığım adamlardan biri. Son sevkiyatta küçük bir gecikme olmuştu aklınca uyarmaya gelmiş.’’
‘’Hayatının bu yönüne asla alışamayacağım.’’ dedim ve arabayı çalıştırdım.
‘’Benimle çalışmayacaksan alışmana da gerek yok.’’
‘’Seninle çalışmayacak olabilirim ama seninle evleneceğim. Hayatının her daim içinde olacağım ve gelecek tehditler ikimize birden gelecek.’’
‘’Dur.’’ dediğinde frene bastım. ‘’Yer değişelim. Seni bir yere götüreceğim.’’
Memnuniyetle direksiyonu asıl sahibine bıraktım. Nereye diye sorsam da cevap vermemişti. Şehir dışına çıkıp ıssız bir alana gelmiştik. Arabayı durdurunca boş alana adım attık.
Birkaç adım attığımda yanıma geldi ve belinden çıkardığı silahı elime tutuşturdu. ‘’Derin!’’ dedim elimdekine korkuyla bakarken.
‘’Seni her daim koruyacağım Alev ama kendini güvende hissedeceksen, seni korumak için yapacağım her şeyi sana da öğreteceğim.’’
Aynı araba kullanmayı anlattığı gibi silahın her parçasını ayrıntısıyla anlattı. Bunların hiçbirini öğrenmek istemiyordum ama itiraz hakkı tanımıyordu. Arkama geçip kollarını iki yanıma sardı ve silahı tutan elimi elleriyle tutup havaya kaldırdı. Silahın emniyetini parmağımla açtırdı. Sonra parmağımı tetiğe bastırdı. Çıkan sesle birlikte gözlerimi sıkıca kapadım. ‘’Bu hissi unutma ve o gözlerini açık tut.’’
‘’Bunu yapamam.’’
‘’Yapacaksın.’’ Kollarını geri çekti ve birkaç adım uzaklaştı. ‘’Kendin dene.’’
Yüzüne baktım. Neredeyse ağlayacaktım. ‘’Bunu benden isteme.’’ Sesim titremeye başlamıştı.
‘’Senin de söylediğin gibi evleneceğiz ve hayatımız bir olacak. Şartlar her an değişir. Rüzgar farklı yönlerden eser. Şuan karşında seni ya da beni öldürmek üzere olan biri olabilirdi.’’
Elimdekini önüne yere attım. ‘’Bunu istemiyorum.’’ Ağlamaya başlamıştım. ‘’Ben bunların hiçbirini istemiyorum. Ben sadece seni istiyorum hayatını değil.’’
Silahını alıp beline koydu ve gelip sıkıca sarıldı. ‘’Hayatım ve ben biriz Alev.’’
‘’Lanet olsun, hepsinin farkındayım.’’ Yüzümü göğsüne gömüp ağlamaya devam ettim. ‘’Benden böyle şeyler isteme. Ben birine silah doğrultabilecek biri değilim. Öleceğimi bilsem de bunu yapamam.’’
‘’Tamam. Bir daha konusunu bile açmayacağım.’’ Sakinleşene kadar kollarında kaldım. Sonrasında eve gitmek için yola çıktık.