Öpmesine karşılık verirken kapının sesiyle birlikte "Ağab…" diyen ses duyuldu ama sözünü tamamlayamadı.
Geri çekilmeye çalıştığımda Derin izin vermedi ve "Çık dışarı!" diye gürledi. Ardından hemen kapanan kapının sesi geldi. Hepsi birkaç saniye içinde olup bitmişti.
Gülmeme engel olamadım. "Rezil olduk." dedim dudaklarının arasında.
"Umrumda değil." Konuşurken dudakları dudaklarıma değmeye devam ediyordu.
Uzun bir öpücükten sonra geri çekildiğimde bu defa karşı koymadı. "Seni özlemişim." dedi. Yanağım avucunun içindeydi. "Benden bir daha uzak durma Alev. Senin benden korkman, kaçman, nefret etmen bu kurşunlardan daha çok canımı yakıyor."
"Senden uzak durmak istiyorum. Kaçabildiğim kadar uzağa kaçmak istiyorum ama olmuyor. Seni sevmeyi bırakamıyorum, senden nefret edemiyorum ve bu hissettiklerime çok sinirleniyorum."
"Yapma. Sana asla yalan söylemedim, ihanet etmedim sadece bazı gerçekleri gizlemek zorunda kaldım ki açıkca söyleseydim de değişen bir şey olmazdı. Yine kaçıp giderdin."
"Evet giderdim." diye onayladım. "Şimdi de gitmek istiyorum ama yapamıyorum."
"Sadece bana güvensen olmaz mı?"
"Gözümün önünde altı kişiyi öldürdün!"
"Bahane bulmayacağım. Bunu yaptım. Beni olduğum gibi kabul et ve seni koruyacağıma güven."
Beni koruyacağını zaten biliyordum. Öldürdüğü beş kişi bu yüzden ölmüştü. Beni alıp götürmek istedikleri için tüm bu olanlar yaşanmıştı.
"Bunları düşünmeyi sonraya bırakalım ve sadece iyileşmek için çabala."
"Ben iyiyim. Hatta dünyayı o şerefsize dar etmeye hazırlanıyorum. Pis elleri sana uzanmayacaktı."
"İyi falan değilsin. Yaralısın."
Yataktan kalktı. Üzerine bir tişört giydi. "Gayet iyiyim. Biraz acı öldürmez." Odadan çıkarken arkasından gittim.
Bahçeye çıktığında adamlardan biri yanına geldi. Bu Ali'ydi. Yüzünü karanlıkta görmeme rağmen hatırlıyordum.
"Dediğimi yaptınız mı?"
‘’Evet patron. Paketleri bahçesine bıraktık.’’
‘’Aferin. Arabamı getirin.’’ Sözüyle karşısına geçtim.
‘’Gidemezsin.’’
‘’Sana hiç kimse el uzatamaz. Bu mesela artık onun benden istediklerinin de ötesinde.’’
Bahçeye çıkan Ada’yı gördüğümde ona seslendim. ‘’Ağabeyine bir şey söyle. Yaralı halde gideceğim diyor.’’
‘’Ağabeyimi ikna edebilecek kişi ben değilim.’’
Bunlar ağabey kardeş rahatlıklarıyla beni öldüreceklerdi. ‘’İyileşmesi için kaç gün dinlenmesi gerek?’’ diye sordum.
Yanımıza yaklaşırken ‘’Ağabeyim söz konusuysa bir hafta yeter.’’ dedi.
‘’Bu süre çok uzun onu bu kadar ben bile tutamam.’’ deyince omuz silkti.
‘’Beş gün de olur.’’
‘’Konuştuklarınızı duyuyorum farkındasınız değil mi?’’ diyen adama baktım.
‘’Beş gün evden çıkmayacaksın!’’
‘’Unut bunu ve kardeşimle üzerimden pazarlık yapmayı bırak.’’
İyice yaklaşıp kulağına fısıldadım. ‘’Evde birlikte geçireceğimiz beş günü elinin tersiyle itecek misin? Belki bu sürede kendini tamamen affettirebilirsin!’’
Geri çekildiğimde yüzündeki mimikleri görmek beni eğlendirmişti. ‘’Araba kalsın. Gitmiyorum.’’ dediğinde belimden tutup kendine çekti. ‘’Fazla ikna edicisin.’’
‘’Gidin odanızda sevişin.’’ diyen sesle kollarından sıyrılıp geri çekildim. Yanaklarım yine utançla yanmaya başlamıştı. Derin gayet rahat kardeşine baktı.
‘’Görümcelik yapacağın mı tuttu? Daha birkaç gün önce birlikte sevdiğiniz adamları öldürme planı yapıyordunuz ama!’’
‘’Ne?’’ dedim. ‘’Hiç de öyle bir şey yapmadık.’’
Ada araya girdi. ‘’Muhtemelen sarhoşken saçma konuşmalara girdik ondan bahsediyor.’’
‘’İkinizin de bu rahatlığı nereden geliyor? İnsanı deli edersiniz!’’
‘’Sen beni deli edeli çok oldu. Biraz da sen delir eşitlenelim.’’ Sözleriyle Derin’e öfkeli bir bakış attım ve eve doğru adımladım.
Tamam affetmek istemiş olabilirdim ama sürekli utandıracak şekilde konuşmak zorunda değildi!
‘’Fazla utangaç.’’ diyen Ada’nın sesini duydum.
Odaya çıktığımda çok geçmeden Derin arkamdan geldi. ‘’Sen vuruldun farkındasın değil mi? Nasıl bu kadar rahat etrafta dolaşıyorsun? Canın yanmıyor mu? Yatıp dinlensene!’’ Sesim sitem doluydu.
‘’Dayanamayacağım bir ağrı çekiyor olsaydım dinlenirdim. Ada sağolsun fazlasıyla uyuyup dinlenmiş durumdayım. Neyse bunun hesabını ona ayrı soracağım.’’
Aramızdaki mesafeyi kapadığında tam karşımda duruyordu. Nefesini yüzümde hissettiğimde kalbim yine hızlıca atmaya başlamıştı. ‘’Ayrıca iyileşmek için tek ihtiyacım olan sensin.’’
İstemsizce bir adım gerilediğimde açılan mesafeyi hemen kapadı. Bir adım daha geri gideceğimde belime sarılan eli engel oldu. ‘’Senden duymaya ihtiyacım var.’’ dedi dudakları yanaklarıma sürterken. ‘’Beni olduğum gibi kabul edebilecek misin?’’
Burnuma dolan kokusuyla afallamıştım. ‘’Sen bu kadar yakınımdayken mantıklı düşünemiyorum.’’
‘’Hareketlerinden kendim yorumlamak istemiyorum Alev. Açıkca duymaya ihtiyacım var.’’
‘’Affetmek istemiyorum ama kalbim beni dinlemiyor. Senden kaçmak istedikçe sana doğru koşuyorum.’’
‘’Bu hissettiklerinden hala nefret ediyor musun?’’ Dudakları bu defa boynuma sürtünmeye başlamıştı.
Kalbime odaklandım ama nefret duygusu artık yoktu. ‘’Sanırım hayır.’’ dedim.
‘’Seni acılara atmayacağım. Sana acı çektirmek isteyen olursa da inan bana en büyük acıları onlara çektireceğim.’’
‘’Tamam.’’ dedim. Mantığım yine gitmişti ve söylediklerine vereceğim karşılığı bile düşünemiyordum.
Dudakları dudaklarıma uzandığında istekle kabul ettim. Her hareketi kızgın çöl kumlarında kavuruyordu. Ağzımda dolaşan diliyle inlemelerim boğazımdan çıkmadan yok oluyordu.
Elleri üzerimdeki tişörte uzandığında bir süre bekledi. Karşı çıkmadığımı fark ettiğinde hızlıca üzerimden çıkarıp yere fırlattı. Bu şekilde karşısında olmaktan hala utanıyordum ama ilk günkü kadar değildi.
Elleri çıplak sırtıma kaydığında bedenimi daha çok kendine çekti. Pantolonuna rağmen bacak aramda erkekliğinin sertliğini hissediyordum. Tişörtüne uzandığımda sırtındaki yaraya dikkat ederek yavaşça çıkardım. Önüme serilen kaslarını görmekten asla bıkmayacaktım.
Dudaklarımız tekrar istekle buluştuğunda yatağa doğru yürüyorduk ve yürürken eli pantolonumun düğmeleriyle uğraşıyordu. Ayağım yatağın kenarına takılınca geri doğru düştüm. Dudaklarımdan bir gülme sesi fırladığında aynı anda pantolonumu tutup çekti ve hızla kendininkinden de kurtuldu.
Tüm çıplaklığıyla karşımdaydı. Gördüğüm manzara utancı ve heyecanı aynı anda veriyordu. Kendi çıplaklığımı unutmuştum ki hayran bakışları fazlasıyla hatırlatmaya yetti.
‘’O kadar güzelsin ki. Bedenin asırlarca bakıp doyamayacağım bir manzara.’’ Üzerime uzandığında dudakları mememi buldu ve ağzına aldı. Dudaklarımdan bir zevk iniltisi serbest kalıp çıktı. Parmaklarım o çok sevdiğim saçlarının arasında dolaşıp duruyordu.
Mememi ısırdığında bedenime yayılan zevk titreşimleri ile saçlarını sıkıca kavradım. Olduğu yerde uzun bir süre daha oyalandı. Dudakları tekrar dudaklarıma geldiğinde son birkaç günde yaşadıklarımı unutmuş haldeydim.
Ağırlığını tamamen üzerime bırakırken bacaklarımı beline doladım ve elim aramıza doğru uzanıp erkekliğini buldu. Parmaklarım etrafını sararken sertliğiyle yutkundum. Hafifçe okşadığımda üzerimdekinin dudaklarından aldığı zevki açıkça belli eden sesler fırladı.
Elimi geri çekip sırtına götürdüm. ‘’Canın yanıyor mu?’’ dedim.
‘’Acılarımın panzehiri sensin.’’ Başını boynuma gömdü.
‘’Sevgi sözcükleri duymak istemiyorum. Canın yanıyor mu? Yanıyorsa buna devam etmemeliyiz.’’
‘’Hayır, iyiyim.’’ dediğinde başını kaldırıp yüzüme baktı. ‘’Söyleyeceklerimi bir kez söyleyeceğim bu yüzden unutma; bu kadar ileri gittikten sonra bana asla bırakalım deme çünkü bırakamam. Tadını almaya başladıktan sonra özüne ulaşmadan gitmene izin vermem. Ya en başında istemiyorum diyeceksin ya da bitene kadar bana katlanacaksın.’’
Güldüm. ‘’Romantiklik ile kabalık arasında karar veremeyen sözlerini aklımda tutacağım.’’
‘’İyi olur.’’ dediğinde eli kalçamı tutup sıkınca kendimi ona doğru iterken buldum. Onu istiyordum ve bu istek çok fazlaydı. Kalçamdaki parmakları bacak arama kaydı ve bulduğu açıklıktan içeri süzülünce küçük bir çığlık attım.
Bedenim zevkle kıvranıyordu. Dudakları göbeğimin üzerindeyken parmakları ileri geri hareket ediyordu. Ruhumu parçalanacakmış gibi hissediyordum. Yatağın örtüsünü sıkıca tutmuştum.
Parmaklarının verdiği hisle baş etmeye çalışırken dudaklarını en mahrem yerimde hissettim ve bu defa içimde hareket eden dilinin darbeleriyle ruhum tamamen parçalandı.
Dilinin hareketlerine bazen hafif ısırıklar eşlik ediyordu ve dudaklarımdan fırlayan zevk iniltileri susmak bilmiyordu. ‘’Buna biraz daha devam edersen son nefesimi vereceğim.’’ dedim zorlukla.
Başını bacak aramdan kaldırdığında yüzünde yaramaz bir gülüş vardı. Belimden tutup kendine çekerek kucağına oturttuğunda sert erkekliği içimi doldurdu. Üst üste aralıksız gelen zevk titreşimleriyle bedenimdeki kontrolümü tamamen kaybetmiştim.
Kucağında otururken elleri belimi kavramış hareketlerime yön veriyordu. İçimde erkekliğiyle kucağında ileri geri hareket ederken kollarım boynuna dolanmıştı. Bedenimdeki gerilim gittikçe artıyordu. İkimizin de zevk iniltileri birbirine karışmıştı. Kendine doğru sertçe çektiğinde her hücremde bir patlama hissettim. Başımı omzuna koyduğumda ikimizde nefes nefeseydik ve terden sırılsıklam olmuştuk.
‘’Bu beş gün hayatımın en zevkli günleri olacak.’’ Konuşurken dudakları kulağıma sürtünmüştü.
‘’Buna şantaj derler.’’ dedim yüzümdeki gülümsemeyle.
‘’Teklifi sunan sendin ben de istekle kabul ettim. Bu durumda beni kullanan sen oluyorsun.’’
Sırtındaki yaraya hafifçe bastırdım. ‘’Çeneni kapamazsan seni öldürürüm.’’
Attığı kahkaha odaya doldu. ‘’Seviyorum seni be kadın.’’
Ben de onu seviyordum ama şu an dile getirmeyecektim.