DA-47

1297 Words
‘’Alev, aradığımda o telefonun açılacak.’’ ‘’Tamam.’’ dedim bıkkınlıkla bunu kaçıncı söyleyişiydi. Rujumu da sürdüğümde evden çıkmak için hazırdım. Arkamı döndüğümde Derin gelip sıkıca sarıldı. ‘’Yanında ben yokken dışarı çıkmandan hiç memnun değilim.’’ ‘’Aylar oldu Derin. Abdullah bir şey yapacak olsaydı yapardı. Bu kadar beklemezdi.’’ ‘’Keşke söylediğin doğru olsa.’’ Dudaklarına kısa bir öpücük bıraktım. ‘’Ben dönene kadar ağabey kardeş fazla kavga etmeyin.’’ ‘’İmkansızı isteme.’’ Gülümsemesini gözlerimle içime çektim ve birlikte odadan çıktık. Bahçede beni bekleyen dört adam vardı. ‘’Ali yok mu?’’ dedim yanımdakine. Genelde kendinden sonra ona emanet ediyordu. ‘’Acil bir işi halletmesi gerekiyor.’’ Adamlar arabaya yerleştiğinde son kez Derin’i öptüm ve kulağına fısıldadım. ‘’Dönüşümü bekle.’’ Belimden tutup kendisine çekti. ‘’Giderayak böyle konuşursan gitmene nasıl izin verebilirim?’’ Yüzüne gülerek baktım. ‘’Gelene kadar sabretmek zorundasın.’’ Kollarından geri çekildim ve arabaya bindim. Kapıyı kapamadan geldi ve uzanıp saçlarımdan öptü. ‘’Adamlarımdan habersiz bir şey yapma.’’ ‘’Aklımdan bile geçmez.’’ Kapıyı kapadığında hareket edince el salladım ve yola döndüm. Sıla’nın evinin önünde durduğumuzda yanımdaki bana baktı. ‘’Alev Hanım burada bekleyeceğiz. Lütfen bizden habersiz evden çıkmaya çalışmayın.’’ ‘’Tamam.’’ dedim ve arabadan indim. İkinci kata çıkıp zile bastım ve kapı açıldığında karşımdakiyle aynı anda çığlık atıp birbirimize sarıldık. ‘’Yüzünü gören cennetlik be kızım. Enişteye bozuluyorum artık.’’ ‘’Darılma.’’ dedim. ‘’Hadi gel içeri.’’ Eve girdiğimde içeride altı yedi kişi daha vardı. Bazılarını tanıyordum bazıları yabancıydı. Tanımadıklarımla da hemen tanıştırdı. Sıla’nın eğlence anlayışını gerçekten unutmuştum. İçkiler elden ele dolaşıyordu, arkadan son ses müzik çalıyordu. Israr etse de içkiden almamıştım. Derin aradığında sarhoş bir sesle konuşursam canıma okurdu. Gülüp eğlenirken isminin Naz olduğunu öğrendiğim kişi ‘’Evde sıkılmadınız mı?’’ dedi. ‘’Çıkıp bir bara gitsek ya.’’ Kızların hepsi bu fikri beğenmişti ama ben olmaz demiştim. ‘’Oyun bozanlık yapma.’’ dedi Zeynep. ‘’Kocam bara gittiğimi duyarsa kötü olur.’’ dedim. Başımda bir bela var diyemeyeceğim için öne Derin’i sürmüştüm. Sıla araya girdi. ‘’Söylemezsen nereden bilecek? Sosyal medyada da paylaşım yapmayız.’’ ‘’Evin önünde şoför bekliyor. Çıktığımı görür.’’ ‘’Yangın merdivenlerini kullanıp arkadan çıkarız.’’ Bunu söyleyen Naz’dı. Sıla onunla gittiği pilates kursunda tanıştığını söylemişti ama kızda sevemediğim garip bir enerji vardı ve bunun kesinlikle üzerindeki siyah deri kıyafetleriyle ya da yüzüne yaptığı siyah makyajıyla ilgisi yoktu. ‘’Olmaz.’’ dedim tekrar. ‘’Ama siz gidin ben eğlencenizi bölmek istemem.’’ Sıla elimi tutup yüzüme yalvarırcasına baktı. ‘’Lütfen, Alev. Tamam buradaki herkes arkadaşım ama seninle olan dostluğumuz daha derin ve doğum günümde yanımda olmanı istiyorum.’’ Herkes birden ısrar etmeye başlayınca sıkışıp kalmıştım. Adamlara söylesem Derin’in de haberi olurdu ve öyle bir kalabalığa girmeme asla izin vermezdi. Ama söyledikleri gibi gizlice çıkarsam ve Abdullah’ın ardıma taktığı biri olsa bile o zaman o da fark etmezdi. Yani öyle umuyordum. ‘’Hadi Alev kırma beni.’’ Sıla o kadar çok ısrar ediyordu ki en sonunda ‘’Tamam.’’ dedim. ‘’Ama fazla kalmam.’’ ‘’Tamam, sana söz saat gece on ikiyi vurmadan seni eve göndermiş olurum.’’ Sıla uzanıp yanaklarımı sıkınca gülerek ellerine vurdum. Evden çıktığımızda yangın merdivenlerine yöneldik. Kendimi okuldan kaçmaya çalışan öğrenciler gibi hissediyordum ki zamanında Sıla ile bunu bolca yapmıştık. ‘’Aynı okuldaki gibi.’’ dediğinde onunda benim gibi hissettiğini fark ettim. Yangın merdivenlerinden apartmanın arkasına çıktık ve oradaki bahçeden arka yola geçtik. Yoldan geçen taksiyi durdurup üç kişi bindik. Diğerleri Naz’ın arabasıyla gelecekti. Neyseki yol adamların olduğu tarafa değilde diğer tarafa gidiyordu. Telefonum çalmaya başladığında Derin’in adını gördüm. ‘’Sesinizi çıkarmayın.’’ dedim ve telefonu açtım. ‘’Birtanem.’’ dedim doğrudan. ‘’Güzelim. Ne yapıyorsun? Ters bir durum var mı?’’ Yalan söylemekten nefret etsem de söyledim. ‘’Boş muhabbet edip, Sıla’nın gevezeliklerini dinliyorum.’’ dediğimde yanımdaki koluma çimdik attı. ‘’Tamam. İçkiden uzak dur.’’ ‘’Elimi bile sürmedim. Eve gelince birlikte içeriz.’’ dedim. ‘’Bekliyor olacağım.’’ Telefonu kapatınca tuttuğum nefesi saldım. ‘’Bana kalp krizi geçirteceksin.’’ Sözlerim Sıla’yaydı. ‘’Senin yüzünden yalan söyledim.’’ ‘’Bir şey olmaz. Alt tarafı bir iki saat eğleneceğiz.’’ Taksiden indiğimizde gürültülü müziğin geldiği mekanlardan birine girdik. Yalan söyleyemezdim bu özgürlüğü özlemiştim. Aylardır korumaların altında hapsolmuş bir haldeydim. Evden dışarı yanımda Derin yokken adım atamamıştım. Kısa bir kaçamak biraz olsun ruh halime iyi gelecekti. Çalan müzikle oynamaya başladığımızda tehlikelerin varlığı zihnimin bir köşesine saklandı ve bana mutlu olabileceğim bir alan tanıdı. Kızlar içkiye gömülmüş durumda olsa da ben uzak duruyordum. Naz elindeki içeceklerle yanımıza geldi. "Herkese benden birer içki daha.’’ dedi ve tepsideki diğerlerinden farklı içeceği bana uzattı. ‘’Sana meyve suyu getirdim ama fikrin değiştiyse içki alayım.’’ ‘’Hayır,’’ dedim. ‘’Meyve suyu yeterli.’’ Bardağı alıp bir yudum içtim. Vişne suyuydu. Müzikle oynamaya devam ederken içeceklerimiz de yavaşça tükendi. O kadar oynamıştık ki başım dönmeye başlamıştı. ‘’Tuvalete gitmem gerek.’’ dedim Sıla’ya ve yanından ayrılıp tabelayı takip ederek tuvaletlerin olduğu yere girdim. Musluklardan birini açıp yüzümü yıkadım. Aynaya baktığımda kendi görüntümü garip bir şekilde algılamıştım. Biraz da midem bulanıyordu. Uzun zamandır evdeydim ve şimdi böyle gürültülü ortama girdiğim için mi olmuştu? İçki de içmemiştim! İçerisinin gürültüsünden uzaklaşınca zihnimde saklanan korkular tekrar gelmeye başlamıştı. Tuvaletten çıkarken ayaklarım birbirine dolanınca duvara tutunup dengemi sağladım. Diğerlerinin yanına dönmeyi başardığımda ‘’Eve gideceğim.’’ dedim. Sıla, ‘’Neden?’’ dedi. ‘’Bu kadar eğlence benim için yeterli. Sonra yine görüşürüz.’’ Naz, ‘’Doğrudan eve mi gideceksin yoksa Sıla’nın evine dönüp orada bekleyen şoförle mi gideceksin?’’ diye sordu. ‘’Sıla’nın evinin oradan gideceğim.’’ diyerek sorusuna cevap verdim. Burada olduğumu bilmelerine gerek yoktu. Sonrasında gelecek azarı istemiyordum. ‘’Ben de eve döneceğim. Yarın erken kalkmam gerek. Sıla’nın evi yolumun üzeri birlikte gidelim.’’ ‘’Olur.’’ dedim. Taksi bulmakla uğraşacak durumda değildim. Kızlarla vedalaşıp mekandan çıktık ve arabanın olduğu yere ilerledik. Başım hala dönüyordu ve ayaklarım arada birbirine dolanıyordu. Ne olduğunu anlayamıyordum. Arabaya oturduğumda baş dönmem durmuş yerini daha garip bir his almıştı. Bedenim gittikçe uyuşuyor gibiydi ve hareket etmek zor geliyordu. Duyularımın algıladıkları tuhaftı. Kırmızı ışıkta durduğumuzda yanımdaki bana baktı. ‘’Neden bu kadar direniyorsun? Gözlerini kapat ve uykuyu kabul et.’’ ‘’Ne?’’ dedim. Neden bahsediyordu? Telefonu çalınca bana cevap vermek yerine çağrıyı cevapladı. ‘’Evet, kız elimde. Geleceğin yeri haber vereceğim.’’ Benden mi bahsediyordu? Sözleri anlamlandırmam uzun sürmüştü. Beynim tamamen donmuş gibiydi. ‘’Arabayı durdur. İneceğim.’’ dedim. Bedenimde panik zilleri çalıyordu ve adrenalin salgılamaya başlamıştım ama yine de hareket edemiyordum. Kapı koluna uzanmaya çalıştığımda kolumu tutup geri çekti. ‘’İşimi zorlaştırma. Şimdiye uyumuş olman gerekiyordu gerçekten çok direniyorsun. Kapat şu lanet olasıca gözlerini de beni uğraştırma.’’ ‘’İneceğim.’’ dedim tekrar ve kapı koluna uzandım. Güçsüz bedenimle bir şekilde kapı kolunu tutup kilidi çektim. Kapı açıldığı anda uzanıp geri çekti ve bu yaptığıyla yolda birkaç zikzak çizdi. ‘’O yüzünü yumruklamadan sessizce otur ve ilacın etkisine uyum sağla yoksa bayılman için acı çektireceğim.’’ Gözlerimi kapadım ama uykuya direndim. Fazla dayanamayacağımı biliyordum. Bahsettiği her neyse ve vücuduma nasıl girdiyse etkisini hissediyordum. Fark etmemesini umarak yavaşça telefonumu çıkardım ki zaten istediğim hızda hareket edemiyordum. Bedenimin üzerindeki kontrolüm giderek zayıflıyordu. Son arama kayıtlarına girip Derin ismine tıkladım. Verdiği ilaca güvenip hareketlerime pek dikkat ediyor gibi değildi. Telefon açıldığında yapabildiğim en hızlı şekilde kulağıma götürüp ‘’Yardım et.’’ dedim ve o anda telefon elimden çekilip pencereden dışarı atıldı. ‘’Gerçekten mi?’’ yanımdaki öfkeli görünüyordu. Torpidoya uzanıp bir enjektör çıkardı. ‘’İçeceğine karıştırdığım ilaca bu kadar direnen birini görmemiştim.’’ dediğinde boynumda bir sızı oluştu. Lanet bedenim o kadar uyumuş haldeydi ki iğneyi boynuma yaklaştırdığını bile fark etmemiştim. İğnenin girdiği yerde bir yanma oluştu ve yavaşça bedenime yayıldı. Bu yakıcı sıcaklık acı veriyordu. ‘’Sana ilaca teslim ol yoksa acı çekersin demiştim. Neden söz dinlemiyorsun ki?’’ Yakıcı acı bedenimin her noktasında yayıldı ve dudağımdan zayıf bir çığlık çıktı. Bu çığlığı yanımdakinden başkasının duymadığına emindim. Acıyla kıvranırken gözlerim kapanmaya başladı ve gelen karanlığı hissettim. O karanlığa teslim olduğum an çektiğim acı bitecekti ama bilincimi tamamen kaybedecektim. Acıya rağmen direnmeye çalıştım. Alnımdan, sırtımdan akan terleri hissediyordum. Ne kadar direnirsem direneyim o karanlık beni içine çekiyordu ve daha fazla dayanamacağımı biliyordum. Karanlığa karışırken acıyla birlikte tüm hücrelerim korkuyla doldu. Sonrası tamamen karanlık.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD