DA-24

1108 Words
Kucağından indiğimde pantolonuna uzanıp cebinden çıkardığı sigarayı dudaklarına götürdü. Çakmağı yakmadan bana baktı. "Yanında içmemden rahatsız olur musun?" "Hayır." Düşünceli olmasını mutlulukla karşıladım. Sigarasını yakarken, yerdeki tişörtünü uzanıp aldım ve başımdan geçirdim. Bol olmuştu ve boyu kalçalarımı örtmek için yetmişti. "Telefonumu istiyorum." dedim. "O gün köyden gelirken bindiğimiz arabada kalmıştı." "Telefonun bende." Yüzüne şaşkınlıkla baktım. "Ne zamandır sende?" "İlk günden beri. Aklında kaçma düşünceleri varken veremezdim. Polisi aramayacağının garantisi yoktu." "Pisliksin." Gülerken dudaklarından beyaz duman serbest kalıp dışarı süzüldü. "Her neyse. Evden ne zaman çıkabilirim?" "Kaçma düşüncen yoksa istediğin zaman tabi Abdullah işini çözene kadar yanında korumalarla çıkmak zorundasın ve asla onların yanından ayrılacağı yerlere giremezsin." "Bu Abdullah olayı ne? Zaten her türlü pis işin varken ondan neden uzak duruyorsun?" Tüm bunlara sebep olan işi merak ediyordum. "Onunla bir süre uyuşturucu işinde birlikteydik sonra yollarımız ayrıldı. Benim yaptığım işler onun yaptıkları yanında koca bir hiç kalır." "Senden tam olarak ne istiyor?" diye sordum ısrarla. "Yurtdışı bağlantılarımı kullanmak istiyor. Adam silah kaçakçısı ama bir süre önce polis bağlantılarının hepsini içeri tıktı. Abdullah bir şekilde paçayı sıyırdı şimdi işleri devam ettirmek için yeni bağlantılara ihtiyacı var bu konuda elimdeki gücün farkında." Hala tam anlayamamıştım. "Uyuşturucu, mücevherat, tarihi eser kaçakçılığı yaptığını sen söylemiştin, neden bu işten kaçıyorsun zaten sürekli bu tür işlerle uğraşıyorsun? Bu kadar tehlikeye değer mi?" Biten sigarasını ileride duran yarısı su dolu bardağın içine bıraktı. "Birçok şey yapabilirim Alev ama asla masum çocuklara, kadınlara ve yaşlılara sıkılacak kurşunları taşıyacak silahları ellerimle götürüp kötü ellere teslim etmem. O silahlar benim gibi insanlara satılmak için getirtilmiyor, birçok ülkede karışıklık çıkarıp masum insanlara zarar verecek kişilere verilmek için getirtiliyor. Abdullah fazla karanlık bir adam." "Sanki uyuşturucu aynı şeyi yapmıyor!" Öfkeyle yüzüme baktı. "Kimse kimseyi uyuşturucu kullanmak için zorlamıyor. Bu kendi seçimleri." "O zaman polise söyle." "İşler öyle yürümez. Bu alemden birini satarsan öldürülürsün. Abdullah'a istediğini vermeyeceğim. Kendine yeni bağlantılar kurabilseydi benimle uğraşmazdı ama belli ki bunu yapamadı. Polislerin baskınından sonra insanlar onunla çalışmak istemiyor." "Anlamaya çalışıyorum ama çok karışık." Yanağımı okşadı. "Şunu bil yeterli; Abdullah uzak durulması gereken biri bu yüzden tek başına evden çıkmayı düşünme." "Ya bunu başarırsa?" dedim korkuyla. "O zaman seni geri alana kadar güvende olman için istediğini yapmam gerekir." "Bunu yapma." Zorlukla yutkundum. "Silahlar söylediğin amaçlar için kullanılacaksa o insanların canı benden daha değersiz değil." Parmağı dudağımın üzerinde durdu. "Bir daha böyle sözler duymak istemiyorum. Sana zarar gelmesine izin vermem. Gerekirse kendimi öldürürüm ama asla sana acı çektirtmem." Kollarım boynuna dolandı ve sarılınca burnuma tanıdık orman kokusu geldi. "Böyle bir aşkı tattığım için çok şanslıyım ama senin gibi biriyle tanıştığım için dünyanın en şanssız insanıyım." "Sözlerine karşı çıkmak istiyorum ama yapmayacağım." Elleri popomun üzerindeydi. Hafifçe sıktı. "Bu şekilde affedeceğini bilseydim kurşunu daha önce yerdim." "Bunu bir daha yapma." dedim kulağına fısıldayarak. "Söz veremem." Sarılmayı bırakıp geri çekildim. "Banyoya gireceğim." "Birlikte girelim." dediğinde yanaklarım yine alev alev yanmaya başladı. "Asla olmaz." "Bana yardım et." Yüzüne acı çeken bir ifade yerleştirip bana baktı. "Sırtımdaki yara hareketlerimi kısıtlıyor ve banyo etmek için yardıma ihtiyacım var. Bunu kardeşimin yapmasını istemem." "Yalancı! Biraz önce hiç de hareketlerin kısıtlanmış gibi değildin." Yüzündeki ifadeyle bakmaya devam etti ve eli omzuna gitti. "Ah, çok acıdı. Galiba öleceğim." "Derin!" dedim öfkeyle. Eski haline döndü. "Banyo konusunda ciddiydim. Sırtımı yıkamama imkan yok kolumu geri uzatamam ve çatışmadan kalan izler olduğuna eminim. Ada'dan yardım isterim ki bu duruma alışkın ama senin yardımını tercih ederim." "Ciddi misin?" dedim yüzüne bakarak. Gerçekten yardım istiyordu. "Tamam." derken omuzlarım gevşedi. Yüzündeki gülümsemeyle yataktan kalkıp önümde durdu. "Tişörtüm sana daha çok yakıştı. Özellikle de altında başka bir kıyafet yokken." "Çeneni kapalı tutup banyoya doğru yürüsen nasıl olur?" Kolundan ittiğimde kahkahalarla yürüdü. Arkasından girip banyo suyunu açtım. Ben üzerimdeki tişörtle bile utanırken o çıplaklığına rağmen fazlasıyla rahattı. Kenarda duran lifi aldım ve güzelce köpürttüm. "Arkanı dön." dediğimde sırtını bana doğru döndü ve elinin birini desenli fayansla döşeli duvara dayadı. "Acırsa söyle!" "Senin dokunuşun canımı acıtmaz." "Yine de acırsa söyle." diye tekrar ettim. Yaranın üzeri sarılıydı ama etrafında tahmin ettiği gibi solmuş küçük kan lekeleri vardı. Muhtemelen silmişlerdi ama tam çıkmamıştı. Yaranın olduğu yere dikkat ederek kan lekelerinin olduğu yerleri köpüklü lifle yıkamaya başladım. "Ben küçük bir ameliyatla kaç gün yerimden kalkamadım ama sen vurulmana rağmen hiçbir şey olmamış gibi ayaktasın." "Alışkanlıklar." dedi. "Önceleri senin gibi bir hasta bakıcım olsaydı bu kadar güçlü olmayı öğrenemezdim." Sözleriyle dudaklarım kıvrıldı. Sırtını tamamen temizlediğimde "Dönebilirsin." dedim. Bana doğru döndüğünde yaptığım işi bırakmadan göğsüne uzandım ve yıkamaya devam ettim. Göğsündeki kasları aklımı almaya devam ediyordu. Dökülen su köpükleri alıp götürdüğünde uzanıp göğsünden öptüm. Öpüşümle tutup kendine çekti. Su başıma aşağı döküldüğünde tişört ıslanıp üzerime yapıştı. Burnumdan öptüğünde yüzüme yine şapşal gülümseme yerleşmişti. Başımı kaldırıp dudaklarına uzandım. Islak ama sıcak dudaklarını doyasıya içime çektim. "Seni seviyorum." dediğimde büyük bir istekle belimden tutup fayans duvara dayadı. Elinin biri saçlarımın arasına dalıp sıkıca kavramıştı. Diğer eli popomu sıkıyordu. Daha öncekilere göre oldukça sertti ama yine de canımı yakmıyordu. Dudaklarımı öperken sertçe ısırıyordu. Eliyle bacaklarımı açtırdı ve sonrasında içime girdi. Bacağımın biri beline doğru kıvrıldı. İçimde hızlıca gidip gelirken dudaklarımı bir an bile bırakmamıştı. Sanki bir saat önce sevişmemiştikte aradan asırlar geçmişti. Bedenim onun için her daim istekle doluydu. Hazzın doruk noktasına ulaştığımızda ve içimde sıcaklığını hissettiğimde "Ben de seni seviyorum." dedi. Banyodan çıktıktan bir saat sonra telefonum elimde odada tek başıma oturmuş mesaj atan arkadaşlarıma iyi olduğumu söyleyen cevaplar yazıyordum. Kapı tıklatılınca "Gelebilirsin." dedim ve Ada içeri girdi. Elimdeki telefonu görünce "Şu telefon bile nasıl bir lüks." dedi. Derin telefonunu hala vermiyordu. Gerçi Ada'nın da intikam isteğinden vazgeçeceği yoktu. "Beni dinlemeyeceği konulardan biri." dedim. "Biliyorum." Yanıma oturunca elindeki ilacı uzattı. "Bunu al." "Bu ne?" Sonra aklıma yaşadığım şok geldi. "Sakinleştiriciye ihtiyacım yok." "Ne sakinleştiricisi Alev. Gebelik önleyici. Odada saatlerce oturup pişti oynamıyorsunuz ya! Bu konularda fazla bilgisiz görünüyorsun ben de el atayım dedim." Sözleriyle donup kaldım. Yüzüm yine yanmaya başlamıştı ve bu aralar bunu sürekli yaşıyordum. "Bu kadar neden utanıyorsun anlamıyorum. Sevişirken korunmuyorsanız bu ilacı al." İlacı elinden alırken hala şaşkındım ki şuana kadar yaptıklarıma hiç bu açıdan bakmamıştım. Bu ilacı nereden temin ettiğini sormak bile istemedim. O kadar rahat biriydi ki muhtemelen bir erkekle olmak onun için içki içmek kadar doğaldı. "Nasıl kullanacağım?" diyerek zaten olan şeyi kabul etmiş oldum. "Her seks sonrası bir tane ama aynı gün içinde bir kereden fazla alma. Bir tanesi tüm gün için yeterli olur. Tek defayla yetiniyormuş gibi durmuyorsunuz da." "Bu kadar açık konuşmak zorunda mısın?" dedim. "Alev, yurtdışında yaşarken bir günüme şahitlik etmiş olsaydın yanında utanacağın son kişi bile olmadığımı anlardın. Böyle bir ailede büyümenin getirisi olarak düşünebilirsin." Eliyle kış kışlar gibi yaptı. "Hadi git ilacı iç, bu yaşta hala olamam." Birşey söylemeden kenarda duran bardağa gittim ama içindeki sigarayı görünce sürahiden ağzıma bir yudum alıp ilacı içtim. "Teşekkür ederim." dediğimde hafifçe tebessüm etti.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD