Derin’in söylediklerinden kaynaklı mıydı bilmiyordum ama o ipler bileklerime tekrar bağlanmamıştı. Odanın içinde de olsa özgür kalmama izin vermişlerdi. Kafamı dağıtabilmek için pencereye gidip açtım. Ev tek katlı olduğu için pencere önü demirliydi. Duvara sabitlenmiş vidaların olduğu yere baktım. Onları açabilecek bir şeye sahip olmak isterdim. O zaman kaçmak için bir şansım olurdu. Havalar soğumaya başlamıştı ve o soğuğu fazlasıyla duyumsuyordum. Üşüyordum ama yine de sırtımdaki ter damlalarının farkındaydım. Kendimi bugün pek iyi hissetmiyordum. Pencereyi kapatırken uyguladığım güçle bileğimde bir ağrı oluştu. İplerden kalan yaralar derindi ve hala canımı yakıyordu. O iplerden kurtulmak için o kadar uğraşmıştım ki yara üstüne yara açılmıştı ve görünüşü gittikçe tuhaf bir hal alıyordu.
Kapı kilidinin sesi duyuldu ve Bıçkı elinde yemek tepsisiyle içeri girdi. ‘’Yemek vakti.’’
İştahım yoktu, midem bulanıyordu ve yemek istemiyordum. ‘’Aç değilim.’’ dedim.
‘’Kendi isteğinle yiyecek misin yoksa zorla yedirelim mi?’’
Asla boş tehdit savurmuyorlardı. Söylediklerini yapıyorlardı. Sessizce yatağa doğru ilerledim ve kenarına oturup önüme konan yemeklere baktım. Kendimi yemek için zorladım. Bir lokmayı zorla yuttum ama ikinci lokmayı ağzıma aldığım an kusma isteğiyle doldum ve banyoya doğru koştum. Koşmamla diğeri de aynı hızla arkamdan geldi.
Kusmaya başladığımda bir adım geride kaldı. Gerçekten odanın içinde koşup nereye kaçabilirdim ki? Kusmam son bulduğunda zor gelse de yürüyüp odaya döndüm. ‘’Yiyemeyeceğim. Lütfen.’’ dedim tabaktaki yemeklere bakarak. ‘’Zorlarsam tekrar kusarım. Bir öğün atladığım için açlıktan ölmem.’’
Üzerimdeki bakışlarını hissediyordum. Yanımdan geçip yemek dolu tepsiyi aldı. ‘’Zamanı geldiğinde akşam yemeğini yiyeceksin. Aksi halde karnını bir kez daha yarar midene ellerimle doldururum.’’
İğrenç ve korkutucu tehdidine karşılık vermedim. Odadan çıkıp gittiğinde yatağa uzandım. Çok yorgundum ve üşüyordum. Örtüyü üzerime çektiğimde gözlerimi kapadım.
Bedenim titremeye başlamıştı. Üşüyordum ama aynı zamanda içten içe yandığımı hissediyordum. Gözlerimi kapatıp uyumak istedim. Belki biraz olsun kendimi iyi hissederdim ama onu da yapamamıştım.
Hareket etmeden yattım. Gözlerim kapalı Derin ile geçirdiğim anları düşünmeye çalıştım. Bana dokunduğunda hissettirdikleri, mutlu edişi, güldürüşü hepsini hatırlamaya çalıştım ama zihnime yayılan bir sis vardı ve anıları yavaş yavaş örtüyordu.
Çok uzun bir süre uyku uyanıklık arasında gidip geldim. Güneş geri çekilirken odanın içi yavaşça karanlığa gömülüyordu. Hem çok üşüyordum hem de yanıyordum. Üzerimdeki kıyafetlerin ıslandığını hissediyordum ve o ıslaklıkla daha çok üşüyordum. Neden bu şekilde hissettiğimi bile bilmiyordum.
Ellerimle yataktan destek alıp yattığım yerden kalktım. Hareket etmek zor gelmişti. Banyoya gidip elimi yüzümü yıkamak istiyordum ve yine midem bulanıyordu. Güç bela yataktan doğruldum ve içeriye sızan ay ışığında etrafımı görmeye çalıştım. Bir adım attığımda gözlerim karardı ve ayaklarımdaki tüm güç geri çekildi. Bedenim yere düştüğünde zihnime yayılan sis her yanı sarmıştı.
Düştüğüm yerden kalkmak istesem de hareket edemiyordum. Bedenim hissettiği soğuk ile titriyordu ve durmadan terliyordum. Olduğum yerde acı içinde kıvranırken kapının sesini belli belirsiz duydum. ‘’Yemek vakti.’’ diyen sesin ardından tekrar ses yükseldi. ‘’Siktir!’’ Kollarımdan tutan elleri hissettim. ‘’Doktor!’’ diye bağıran sesi kulaklarımı doldurdu. ‘’Doktor!’’ daha yüksek sesle bağırdı.
‘’Ne bağırıp duruyorsun?’’ diye ikinci bir ses duyuldu. ‘’Ne yaptın lan kıza?’’ Bedenime yabancı bir el daha uzandı.
‘’İçeri girdiğimde yerdeydi. Kendinde değil gibi.’’
Kendimdeydim yani öyle sayılırdı. Konuştuklarını anlasam da ne gözlerimi açabiliyordum ne de bedensel bir tepki verebiliyordum. Yaptığım tek şey hem üşüyüp titremek hem de aynı anda terlemekti. ‘’Yatağa yatır. Bir bakalım.’’
Sözlerinden sonra bedenimin havalandığını hissettim ve ardından yatakla buluştum. ‘’Öğlen yemeğini de yemedi. Tek lokma alıp kusmuştu.’’
‘’Bakalım ne olduğunu anlayabilecek miyim?’’
Elleri bedenimde dolaşmaya başladığında en son ellerimi tuttu ve bileklerimdeki kesiklerde parmakları gezindi.
‘’Soğuk algınlığı falan mı?’’ Bu Bıçkı’nın sesiydi devamında Doktor’un sesi yükseldi.
‘’Keşke soğuk algınlığı olsaydı. İşimiz daha kolay olurdu.’’
‘’Uzatma da söyle işte? Kıza bir şey olursa valla patron yaşatmaz bizi.’’
‘’Bileklerindeki yaralara baksana. İltihaplanmış. Muhtemelen iltihap kana karışıp onu zehirliyor. Bu yaralarla ilk gün ilgilenmeliydik.’’
‘’Ne yapacağız?’’
‘’Bir iki kremle olacak iş değil. Antibiyotik gerek. İlerlemesini durduramazsak sonu ölüm olur. Çocuklardan birini gönderelim gereken malzemeleri alsın gelsin.’’
‘’İyi sen ne gerekiyorsa söyle. Ben yanında kalırım.’’
Konuşmalar susmuştu. Bir süre sonra alnımda hissettiğim keskin soğukla çırpınmaya başladım. Bir el ellerimi tutup engel oldu. ‘’Beni duyuyorsan, sakin ol. Sana zarar vermiyorum. Ateşini düşürmem gerek.’’ Bu Bıçkı’nın sesiydi. Aldığı emirleri iyi uyguluyordu. Patronunun bir emriyle hem acı veriyor hem de koruyordu.
Alnımdaki soğukluk yerini tekrar sıcağa bıraktığında çok geçmeden tekrar soğuk bezi alnıma bastırdı. Bir kez daha çırpınmak istedim ama engel olmaya devam etti. Soğuk bıçak gibi kesiyordu.
‘’Sadece alnıyla olmaz.’’ diyen Doktor’un ayak seslerini duydum. ‘’Ensesine, koluna, ayak bileklerine, dizine kısaca nabız olan yerlerin hepsine yap.’’
‘’Alem adamsın ha Doktor. Mesleğini seviyordun ne diye okulu bırakıp bu işlere bulaştın.’’
‘’Kes zırvalamayı da dediğimi yap.’’
Konuşmalarının ardından bedenimin birçok yerinde alnımdakiyle aynı soğukluğu hissettim. Soğuk o kadar can yakıcıydı ki kurtulmaya çalışıyordum ama çok sıkı tutuyorlardı.
Soğuk geri çekilmeye başladığı an yerine yenisi geliyordu. Hepsinin arasında mide bulantım bir kez daha arttı ve öğürme isteğiyle doldum. Sesim çıktı mı, nasıl anladılar bilmiyorum ama birinin eli sırtıma kaydı ve hemen yattığım yerden kaldırıp yere doğru yan çevirdi.
Kusmam bitene kadar destek oldu. ‘’Bu iyi değil, değil mi?’’
Bıçkı’nın sorusuna diğeri karşılık verdi. ‘’Değil. O ilaçları bir an önce alması gerek.’’
Hangisi olduğunu anlamadım ama birinin eli üzerimdeki bluza uzandı ve karşı bile koyamadan üzerimden çıkardı. ‘’Ateşi o ilaçlar olmadan düşmeyecek ama biraz daha artarsa daha da kötü olacak.’’
Eli pantolonuma uzandı ve onu da çekip çıkardı. Şuan iç çamaşırlarımla kaldığım için utanmam gerekirdi ama acıdan başka bir şey hissetmiyordum. Kucaklayıp yürümeye başladı. Sonrasında yavaşça yere bıraktı ve başımdan aşağı dökülen suyla nefesim kesildi. Sürekli ellerinden kurtulmaya çalışıyordum ama hareketlerim çok zayıf ve yavaştı. Zapt etmeleri kolay oluyordu.
Sanırım su biraz olsun işe yaramıştı çünkü gözlerimi zorda olsa açmayı başarmıştım ama tekrar kapanmıştı. Doktor, ‘’Söylediklerimi anlayabiliyor musun?’’ dediğinde zorda olsa başımı sallayarak onayladım.
"Sana yapacaklarımız canını yakabilir ama bu defa acı vermek için değil seni iyileştirmek için uğraşıyoruz. O yüzden karşı koymamaya çalış." Yine başımla onayladım. Kendimden geçmiş, baygın bir halde duruyor olsam da ne yaptıklarının farkındaydım.
Su geri çekildiğinde bedenime bir havlu sardılar ve tekrar odaya götürdüler. Yatağa yatırdıklarında titrmelerim azalmıştı ama hala çok kötü hissediyordum.
"Yalnız Derin ağzının tadını biliyormuş." Bıçkı'nın sözleriyle üzerimde sadece iç çamaşırı ve onu zoraki örten bir havlu olduğunu bir kez daha hatırladım. Üzerimi örtecek bir örtü istiyordum ama hareket edecek gücüm yoktu.
"O işe yaramaz sikin yerine beyninle düşün." Bunu söyleyen Doktor'du. "Bu kıza bir şey olursa patron önce ikimizi sonra da bu evi koruyan diğer adamları bir güzel sikecek, biliyorsun değil mi?"
"Dört yıl tıp okumadın mı? Sen işini yapıp iyileştir ben de biraz göz banyosu yapayım." Sözleriyle içinde olduğum durumu bile unuttum. Üzerimi örtmek için hareket etmeye çalıştım ama yapamadım.
"Bıçkı çekilmez bir adamsın." Doktor'un sözlerinden sonra üzerime ince bir örtü örtüldü. Konuşabilseydim bunun için ona teşekkür ederdim. "Aklın başka yerlere kayıyorsa git kendine bir fahişe bul, rahatla öyle gel. Sonra elinden bir kaza çıkacak patrona bırakmadan cezanı Derin kesecek."
"Aman be Doktor, çok sıkıcısın. Nereden bilecekler? Derin, karısı için işleri yürütmekle meşgul, o işlerde devam ettikçe patron buraya uğramaz bile."
"Çık dışarı yoksa benim elimden bir kaza çıkacak."
"Ne halin varsa gör." Giden ayak seslerini duydum.
"İstediklerin geldi Doktor." Yabancı bir ses odaya doldu.
"Ver." Hışırtı seslerinden sonra eli koluma uzandı. Ardından bir sızı hissettim. Kolumda bir şeyle uğraşmaya devam etti. Ne olduğunu anlayamamıştım.
Kolumda bir serinlik yayıldı. "Serum taktım. İçine koyduğum ilaçlar iyi gelecektir."
Bu defa bileklerime uzandı. "Şunlara da pansuman yapalım." Sürdüğü kremlerin ardından iki bileğimi de sardı. "Biraz uyumaya çalış."
Uzun bir süre daha öylece yattım zaman ilerledikçe verdiği ilaçlardan olmalı rahatladığımı hissettim ve söylediği gibi uykuya doğru ilerledim.