Son günler biraz yoğun geçiyordu. Anneme sulu bir öpücük verip evden çıktım ve dışarıda bekleyen arabaya ilerledim. Alışverişe Sıla ile tek çıkmak istemiştim ama Abdullah’tan dolayı Derin’de bizimle geleceğini söylemişti ki bundan annemin haberi yoktu.
Yola çıktığımızda önce Sıla’yı almak için evine gittik. Arabaya oturduğunda gevezeliğe başlamıştı. ‘’Gerçekten evleneceğine inanamıyorum.’’ dedi.
‘’Sana da merhaba dostum.’’ dedim.
‘’Merhabayı boşver. Yarın akşama kimler gelecek?’’
‘’Sadece sen nedimem olarak bana yardım edeceksin.’’
‘’Ah, rüya gibi. Okul zamanlarımızda kurduğumuz hayalleri hatırladım.’’
‘’Hep böyle midir?’’ diyen Derin’e baktım.
‘’Alışırsın.’’ dedim. Sıla’nın her zamanki halleriydi işte.
Büyük bir alışveriş merkezine girdik ve otoparkta indik. ‘’İlk durağımız neresi?’’ diyen Sıla’ya Derin cevap verdi.
‘’Önce yüzükler.’’
Girdiğimiz kuyumcudaki yüzüklere baktım. ‘’Düz alyans istiyorum.’’ dedim. ‘’Deseni olmasın.’’
Satıcının çıkardığı yüzüklere baktım ve parmağıma uygun olanı aldım. Aynısından Derin’e de aldık ve ödemeyi yapıp dışarı çıktık.
Mağazaların olduğu kısma çıktığımızda ‘’Sen gelme.’’ dedim Derin’e. ‘’Elbiseyi görmeni istemiyorum.’’
Eli cebine gitti ve cüzdanını çıkarıp içinden aldığı kredi kartını uzattı. ‘’Bunu al.’’
‘’İstemiyorum.’’ dedim.
‘’Alev, işini babamın yüzünden bıraktın, ayrıca artık evleneceğimize göre bunu sorun etmemen gerek.’’
‘’Gerçekten olmaz. Kabul edemem.’’ dediğimde uzanıp elimi tuttu ve kendine çekip kredi kartını avucuma sıkıştırdı.
‘’İtiraz etme hakkın yok.’’ Uzanıp alnımdan öptü. ‘’Hemen kapı önünde bekleyeceğim. Habersiz bir yere gitmeye çalışmayın.’’
‘’Tamam.’’ dedim ve ileride bekleyen Sıla’nın yanına gittim.
Mağazaya girdiğimizde bir çok kıyafet denedik. Hepsinde beğenmediğim bir şey bulmuştum. Sıla askılıktan yeni bir elbise çıkardı. ‘’Bu nasıl?’’ Elindeki limon sarısı elbiseye baktım. Sadeydi ama şıktı. ‘’Deneyeyim.’’ dedim ve elinden alıp kabine girdim.
Üzerime geçirdiğimde dışarı çıktım ve duruşuna baktım. Etek kısmı dizlerimin üstünde bitiyordu ve arkasında yere inen yine elbisenin renginde oldukça ince bir kumaş vardı. Üstü askılıydı ve göğüs kısmı kalp kesimdi.
Beğenmiştim. Sarı renk böyle bir gün için uygun olur muydu bilmiyordum ama hoşuma gitmişti. ‘’Rengi fazla mı basit kaçar?’’ dedim.
‘’Sarı da bir renk Alev. Üzerinde güzel durdu. Beğendiysen düşünmeden al.’’
‘’Beğendim.’’
‘’Sonunda.’’ dedi bıkmış bir sesle. ‘’Mağazadaki bütün kıyafetleri denemiş durumdasın.’’
Gülerek yüzüne baktım. ‘’Nedimem olarak şikayet etme hakkın yok.’’
‘’Evleneceğim zaman sana iki katını çektireceğim.’’
‘’Seve seve.’’ dedim ve üzerimi değişmek için kabine girdim.
Elbiseyle, birlikte yanına uygun bir ayakkabı da alıp ödemeyi yaptık ve dışarı çıktık. Derin’in verdiği kredi kartının limiti olduğunu pek sanmıyordum ama yine de kullanırken rahatsız olmuştum.
Dışarı çıktığımızda söylediği yerde bizi bekliyordu. Beklemekten sıkıldığını tahmin edebiliyordum ama tepki göstermemişti. ‘’Bitti mi?’’ dediğinde başımla onayladım.
‘’Eve dönmeden son bir yere daha gidelim.’’
Yürürken elimi tutmuştu ve her dokunuşunda kalbime yaydığı o sıcaklık yine kendini belli ediyordu. Sıla yanımda yürüyor saçımı nasıl yapacağıyla ilgili bir şeyler anlatıyordu.
O kadar çok iş değiştirmişti ki hemen her alanda az çok tecrübe edinmişti ve bu tecrübelerin bir kısmı da kuaförün yanında çalışmasından kalan tecrübelerdi. Yarın saçlarımı ona emanet edecektim ve iyi bir iş çıkaracağından emindim.
Derin bizi ev eşyaları satan bir mağazaya yönlendirdi. ‘’Burada ne yapacağız?’’ dedim.
Kulağıma eğildi. ‘’Güzel vakit geçireceğimiz odamızı sen seç istiyorum.’’
Sözleriyle yanaklarım yine yanmaya başlamıştı. ‘’Bunun için biraz erken değil mi?’’
‘’Olsun. Şimdi ya da birkaç ay sonra fark eden bir şey olmayacak.’’
İçeriye girdiğimizde görevlinin getirdiği kataloglara baktık ve mağazada sergilediği ürünleri gezdik. En son katalogdaki beyaz renkte olan bir takımda karar kıldım. Zaten odasında giyinme odası ayrıydı. Sadece yatak ve makyaj masası seçmem yeterli olmuştu.
‘’Evde değiştirmek istediğin bir eşya var mı? Ya da duvar rengi falan. Beğenmediğin herhangi bir yer.’’
‘’Hayır,’’ derken ilgisi karşısında gülümsüyordum. ‘’Evin gayet güzel ve içinde yaşamak için sabırsızlanıyorum.’’
Bir kez daha kulağıma doğru fısıldadı. ‘’Ben de o evde seni dolaşırken görmek için sabırsızlanıyorum. Üzerinde benim tişörtlerimle.’’
Kolunu hafifçe çimdikledim. İnsanların ortasında utandırmaktan asla geri durmuyordu. ‘’Sussana biraz.’’
Kolunu omzuma sarıp kendine çekti ve saçlarımdan öptü. ‘’Bayılıyorum bu hallerine.’’
Sıla aramızda ne konuştuğumuzu duyamasa da hallerimize gülüp geçiyordu.
Dışarı çıktığımızda Sıla, ‘’Yemek yiyelim.’’ dedi. ‘’Çok acıktım.’’
Teklifini kabul edip yemek bölümüne geçtik ve karnımızı iştahla doyurduk. Yemek bittiğinde kalkacakken Derin’in telefonu çalmaya başladı. Cebinden telefonunu çıkardığında ‘’Babam arıyor.’’ dedi.
Telefonu açıp bir süre dinledi ve sonra bana baktı. ‘’Güzelim, sen kaç kilosun?’’ diye sordu.
‘’Ne alaka?’’ dedim.
‘’Söyle!’’ dediğinde telefonun ucundaki adamdan dolayı uzatmadan ‘’Elli beş.’’ dedim.
Babasıyla konuşmaya devam etti. ‘’Elli beş ama sen onu altmışa yuvarla.’’
Telefonu kapadığında anlamsızca yüzüne bakıyordum. ‘’Benim kilom babanı neden ilgilendiriyor? Ayrıca neden kilomu artırıyorsunuz?’’
‘’Çek o dikenlerini geri. Zamanı geldiğinde anlarsın.’’ Hiçbir şey anlamamıştım ama fazla ısrarcı olmadım.
‘’Nasıl? Beğendin mi?’’ Aynadan saçlarıma ve makyajıma baktım. Saçlarımı maşayla lüle lüle yapmıştı ve önden arkaya doğru hafifçe toplayıp hepsinin arkada sırtıma doğru salınmasını sağlamıştı. Makyajımda azdı ama güzel duruyordu.
‘’Çok beğendim.’’ dedim. ‘’Teşekkür ederim.’’
Annem odaya girdiğinde beni görünce gözleri dolmuştu. ‘’Anne!’’ dedim yanıma gelirken.
‘’Çok güzel olmuşsun.’’
‘’Böyle yapacaksan asla evlenmem.’’
‘’Saçmalama Alev. Anneyim ben bırak da rahatça hüzünlenip ağlayayım.’’
‘’Annen haklı Alev.’’ diyen Sıla eline aldığı makyaj malzemeleriyle annemin gözyaşlarının ıslattığı yerleri düzeltmeye başlamıştı. ‘’Ama makyaj bozmak yok. Beni peşinizden elimde makyaj malzemeleriyle koşturup durmayın.’’
Sözleriyle güldük. ‘’Denerim.’’ dediğimde kapının zili çaldı. ‘’Geldiler.’’ dedim heyecanla ayağa fırlarken. Annem bu defa kapıyı açmama engel olmadan arkamdan geldi.
Kapıyı sonuna kadar açtığımda Cemal Bey tüm heybetiyle yanında Efsun Hanım ile bekliyordu. ‘’Hoş geldiniz Efendim.’’ dediğimde içeriye girdiler. Arkadaki Derin’i gördüğümde daha doğrusu kucağındakinden dolayı göremediğimde şaşkınlıkla kaldım.
Elindeki gül buketi o kadar büyüktü ki kendisi bile taşımakta zorlanıyordu. Elindekini tek başıma alamayınca Sıla yardım etti ve zorda olsa kucaklayıp odama götürdü. Ada’nın elinde siyah bir çanta vardı. Alıp vestiyere koymak istesem de vermemişti.
Kısaca hoş beş ettikten sonra annem ‘’Kızım bir kahve yap içelim.’’ dediğinde mutfağa geçtim.
Sıla her zamanki gibi yanımda yardım ediyordu. ‘’Babası çok sert duruyor.’’ dediğinde yaşadıklarım hızlıca kendisini hatırlattı ama yüz ifademi sabit tuttum.
‘’Babasıyla evlenmiyorum.’’ diyebildim.
‘’Derin ile evlendiğin an ailesine de gireceksin yani önemsesen iyi edersen.’’
‘’Kahveleri yapmadan vazgeçeyim. Nasıl olur?’’ dediğimde güldü.
‘’Saçmalama. Derin gibi biri için babasına da katlan artık. Sana olan sevgisini anlamamak için aptal olmak gerek.’’
‘’Tutarsız tutarsız konuşma Sıla.’’ Kahveleri fincana boşalttım.
‘’Enişte beyin kahvesine tuz attın mı?’’ dedi.
‘’Hayır.’’ dediğimde gözlerini devirdi ve kenarda duran tuzluğu ve biberliği alıp ikisini de fincana boca etti.
‘’Abarttın.’’ dedim şaşkınlıkla bakarken.
‘’Kız almak kolay değil. Sürünsün biraz.’’
Yüzümdeki gülümsemeyi sildim ve elimdeki tepsiyle salona yürüdüm. Kahveleri annemin öğrettiği sırayla herkese dağıttım ve en son Derin’inkini verdim. Kenarda beklerken bakışlarım sevdiğim adamın üzerindeydi.
Kahvesinden bir yudum aldığında yüzünde tek bir mimik bile oynamadı. Bakışları bir anlığına bana döndü ve sonra fincandaki tüm kahveyi tek yudumda içti. ‘’Oha, kızım insan azıcık yüzünü buruşturur.’’ Sıla diğerleri duymasın diye öyle bir fısıldamıştı ki söylediklerini ben bile zor duymuştum. Misafirler anlamasın diye tepki vermemiştim ama yaptığından etkilenmedim dersem yalan olurdu.
Kahve bitip babası konuya girdiğinde heyecanımın daha da arttığını hissettim. Derin’i seviyordum, onunla bir ömür beraber olmak istiyordum ama bunu annemin onayıyla yapmak farklı duygular hissettiriyordu.
Annemin bakışları bana döndüğünde yine gözleri dolmuştu. Ağlamamak için kendisini zorladığını anlayabiliyordum. Onu öyle görmek beni de hüzünlendiriyordu. Gözlerim dolunca Sıla dürtmeye başladı. ‘’Yapma.’’ dedi. Yaşları akmadan geri ittim.
Annem ‘’Hayırlısı olsun.’’ dediğinde sesi kısık çıkmıştı. Efsun Hanım yüzükleri çıkardığında Derin ile yan yana geçtik. Ellerim titremeye başlamıştı. Yüzüklerde normalde olduğu gibi kurdele falan istememiştim.
İnsanlar bunu doğal karşılıyordu ama o kurdele kesildiğinde nedense hep çiftin arasındaki bağ kesilmiş gibi hissederdim bu yüzden sadece yüzükleri takmak istemiştim.
Derin elimi tuttuğunda titremem daha da arttı. Parmağıma yüzüğü geçirdiğinde elimin üzerine küçük bir öpücük bıraktı. Bu çok masum bir öpücüktü ama ailelerimizin önünde bunu yapınca hep hissettirdiği gibi utançtan yerin dibine girmek istedim. Elini tuttuğumda yüzüğü parmağına titreyen ellerimle bir şekilde takmayı başardım.
Babasının elini uzatmasını beklemeden bu defa ben o eli tutup öptüm. Uzanıp alnıma bir öpücük bıraktı. ‘’Ailemize hoş geldin.’’ dediğinde sözlerinin ağırlığıyla ezildiğimi hissettim ve sadece başımı eğip Efsun Hanım’a yöneldim. Elini öpmeme izin vermeyip hep yaptığı gibi sarıldı.
‘’Sizin adınıza çok mutluyum.’’ dediğinde bunu gerçekten hissettiğini biliyordum.
Anneme döndüğümde onun Derin ile sarıldığını görmek hissettiklerimi daha da artırdı. Bana bakınca engel olmasına fırsat vermeden elini öptüm. Sarıldığında kulağına fısıldadım. ‘’Sen dünyanın en güçlü, en mükemmel annesisin.’’
‘’Sen de dünyanın en güzel kızısın.’’
‘’Ada emaneti getir.’’ diyen Cemal Bey’in sesiyle annemle ayrıldık. Ada eve geldiğinde elinde olan siyah çantayı babasına uzattı. Garip bir çantaydı, ne olduğunu anlayamamıştım.
‘’Alev’i ailemize geleceği güne kadar büyüttüğünüz için küçük bir hediye.’’ diyerek çantayı annemin önüne bıraktı.
Annem karşısındaki adama bakıyordu. ‘’O benim kızım, size vermek için büyütmedim. Sadece oğlunuza emanet ediyorum. Üzerse de emanetimi geri alırım.’’
Efsun Hanım araya girdi. ‘’Elbette öyle. Alev bizim emanetimizdir. Sadece gelinin annesine hediye vermek adetlerimiz arasındadır. Kabul edip atalarımızdan kalan geleneği yerine getirmemize izin verirseniz seviniriz.’’
Efsun Hanım’ın sözleriyle annemin öfkesini geri çektiğini hissettim. ‘’Teşekkür ederim. Kabalık olmaması için kabul edeceğim fakat içindeki her neyse düğünde kızıma ve oğlunuza hediye olarak gidecek.’’
‘’Nasıl rahat edecekseniz öyle kullanın.’’ Muhtemelen Efsun Hanım olmasa gerginlik büyüyecekti ama iyi toparlamıştı.
Ortalık biraz yatışınca düğün için bir ay sonrasına anlaşılmıştı ve onlar için gitme vakti gelmişti.
Hepsini yolcu edip, uğurladıktan sonra annem kendini koltuğa bıraktı. ‘’Seni onlara verene kadar büyüttüğüm içinmiş.’’ derken sesi sinirle doluydu.
‘’Anne, sakin ol.’’ dedim.
Sıla çantaya bakıyordu. ‘’İçinde ne var acaba?’’ Yerden kaldırmaya çalıştı. ‘’Bu çok ağır.’’ Bakışları bize yöneldi. ‘’Gerçekten içindekini tek merak eden ben miyim?’’
‘’İçindeki her neyse düğünde size vereceğim.’’
‘’Anne bence gayet iyi anladılar. Biraz rahatla.’’ dedim ve çantanın olduğu yere ilerledim. İçini açtığımda Sıla ile birbirimize büyümüş gözlerle baktık. ‘’Anne!’’ dediğimde sesim zor çıkmıştı.
‘’Ne var?’’
‘’Buna bakmalısın.’’ dedim.
Oturduğu yerden kalkıp yanımıza geldiğinde o da aynı şaşkınlık içindeydi. ‘’Kilonu bu yüzden mi soruyordu?’’ dedi Sıla eline aldığı büyük külçe altına hayranlıkla bakarken. ‘’Altmışa yuvarla mı demişti? Şimdi burada altmış kilo altın mı var?’’
‘’Bunlar kafayı yemişler.’’ diyen annem yere yanıma oturdu. Sıla’nın elindeki altını alıp çantaya geri koydu ve kapağını kapadı.
‘’Bunu düğünde size vereceğim ve sen de Derin’e vereceksin Alev. Madem adet diye verdiler biz de gönül kırmadan geri iade etmiş oluruz.’’
‘’Tamam, anne.’’ dedim ama Derin’in onu geri almayacağını biliyordum.