DA-28

1246 Words
Merakıma yenik düşüp bahçeye çıkıp dış kapıya yürüdüm. Ada biriyle tartışma içerisindeydi. ‘’Defolup gitsene. Ayrıca burada olduğumu nereden öğrendin?’’ Kapının önünde duran adama baktım. Bizden birkaç yaş küçüktü. Yüzü çok çocuksuydu. Elinde koca bir buket çiçek vardı. ‘’Öğrendim işte. Sana vazgeçmem demiştim.’’ ‘’Emre, şimdi ağabeyim çıkacak göreceksin vazgeçmemi! Git buradan.’’ ‘’Çağır gelsin. Onunla da konuşacağım. Gitmiyorum.’’ Ada elini alnına vurup bana döndü. ‘’Alev, ne olur ağabeyimi yukarıda tut. Ben bu sülüğü göndermeden aşağı inmesin.’’ ‘’Kalbimi kırıyorsun ama,’’ diyen Emre’ye ‘’Geber!’’ diye bağırdı. ‘’Ada bu kim? Suçuna ortak olup bir kez daha azar işitmek istemiyorum.’’ Yalvaran gözlerle baktı. ‘’Yemin ederim benim bir suçum yok. Sonra anlatırım. Lütfen, ağabeyim aşağı inmesin yoksa olay çıkarır.’’ İç çekerek arkamı döndüm ve merdivenlerden inen adamı görünce hızlı adımlarla merdivenlere yönelip önünde durdum. Beni gördüğünde yüzünde bir gülümseme oluştu. ‘’Önümde dikilip duracak mısın?’’ dedi. ‘’Hayır, belki odaya çıkarız diye düşündüm.’’ Parmak uçlarımda uzanıp dudağına küçük bir öpücük bıraktım. Kaşları havalandı. ‘’Sabah oldukça ciddiyken şimdi düşünceni değiştiren ne?’’ ‘’Seni özledim.’’ dediğimde dışarıdan sesler geldi. ‘’Neler oluyor?’’ dediğinde adım atacakken önünü kapadım. ‘’Boş ver. Şuan benimle ilgilensen nasıl olur?’’ Dışarıdan birkaç bağırış sesi daha geldi. Karşımdakinin elleri belime uzandı ve duvara dayayıp yüzüme yaklaştı. ‘’Neden beni oyalamaya çalışıyormuşsun gibi hissediyorum.’’ Merdivenleri hızlıca indi. Arkasından koşup engel olmaya çalıştım ama çoktan bahçeye adım atmıştı. Emre bahçe kapısından içeri girmişti Ada ise ona gitmesi için bağırıp duruyordu. Derin olanları gördüğünde kaşında bir kas seğirmeye başladı. ‘’Emre!’’ diye bağırarak yürüdüğünde Ada ağabeyine korku dolu gözlerle baktı. Derin Emre’nin karşısında durduğunda yakasına yapıştı. ‘’Sana Ada’dan uzak duracaksın, olduğu yerin yakınına bile yaklaşmayacaksın demedim mi?’’ ‘’Ağabey lütfen.’’ diyen Ada engel olmaya çalıştı ama bu defa öfke okları ona yönlendi. ‘’Karışma, gir içeri.’’ ‘’Ağabey!’’ ‘’Ada, içeri gir!’’ Her şeye diklenen Ada tek kelime etmeden eve doğru yürümeye başladı. Emre’nin yakasına öyle bir yapışmıştı ki ayakları yerden kesilmişti. ‘’Öldüreyim mi lan seni? Canına mı susadın gelip kapıma dayanıyorsun?’’ Kolunu tutup engel olmaya çalıştım. ‘’Yapma!’’ dediğimde o öfkeli bakışlar bu defa bana döndü. ‘’Alev, uzak dur. Hatta içeri Ada’nın yanına git.’’ ‘’Lütfen, bırak gitsin.’’ ‘’Karışma!’’ O kadar güçlü bağırmıştı ki istemsizce birkaç adım geriledim. Karşısındakinin tuttuğu yakasından bıraktığında yüzüne yumruk attı ve Emre yere savruldu. ‘’Ulan şerefsiz seni babanın hatırına sağ bıraktım hala ne cesaretle kapıma geliyorsun?’’ Emre burnunu tutarak düştüğü yerden kalktı. ‘’Ağabey gitmem. Öldürsen de gitmem. Ada’yı seviyorum. Ondan vazgeçmem.’’ ‘’Ali burada mı?’’ Derin’in bağırmasıyla Ali’nin geldiğini gördüm. ‘’Buyur patron!’’ ‘’Şunu alın evine götürüp babasına teslim edin. Söyleyin bir kez daha kapımda görürsem geri ölüsünü gönderirim.’’ Emre’ye yaklaşıp tekrar yakasına yapıştı. ‘’Bir kez daha kardeşime yaklaşırsan seni gerçekten öldürürüm. Anladın mı?’’ Geri itip bıraktı. ‘’Götürün şunu gözüm görmesin.’’ Ali, Emre’yi tutup götürmeye çalışırken o hala ‘’Ada!’’ diye bağırıyordu. ‘’Lan susturun şunu elimden bir kaza çıkacak.’’ Derin’in önüne geçtim. ‘’Sakin ol. Götürüyorlar işte.’’ ‘’Ağabey vazgeçmem.’’ diye bağıran adamın üzerine gidecekken göğsünden geri itmeye çalıştım. ‘’Derin yeter, lütfen.’’ Ali eliyle Emre’nin ağzını kapadı. ‘’Bir sus oğlum azrailini mi çağırıyorsun?’’ Bahçenin dışında duran arabasına zorla bindirdiler ve arabayı alıp gittiler. Derin aldığı öfkeli nefeslerle birlikte eve ilerlediğinde Ada’ya kızacağı düşüncesiyle arkasından gittim. Ada salondan olan biteni izliyordu. ‘’Ağabey yurtdışından geldiğimi nerden biliyor, bilmiyorum.’’ ‘’Ada, o çocuk buraya geliyor ve sen Alev’i beni oyalasın diye gönderiyorsun?’’ Bakışları bana döndü. ‘’Sana da aferin Alev. O kadar şeyden sonra nasıl hala Ada’ya uyuyorsun?’’ ‘’Olay çıkmasın diye.’’ dedim ama sesim zayıf çıkmıştı. O kadar öfkeliydi ki gözü kararmış durumdaydı. ‘’İkinizin de kalbini kırmak istemiyorum.’’ diyerek hızlı adımlarla yanımızdan uzaklaştı. ‘’Sana söylemiştim.’’ dedim Ada’ya. ‘’Alev, ağabeyimin kızdığı tek konu ondan saklamaya çalışmamız ama sen de öfkesini gördün. Açıkça nasıl Emre geldi diyebilirdim?’’ Kendini koltuğa bıraktığında karşısına oturdum. ‘’Kim bu Emre?’’ ‘’Babamın bir arkadaşının oğlu. Birkaç yıl önce babasını babama görücü olarak göndermişti. Ben istemediğim için babam olmaz dedi. Sonra bu geri zekalı evlenmek için beni kaçırmaya çalıştı.’’ ‘’Ciddi olamazsın.’’ dedim. Gülerek bana baktı. ‘’Alev bu çocukta adam kaçıracak göt nerede, teşebbüs ettiği anda hastanelik ettim. Sonra ağabeyim öğrenince kıyameti kopardı. Ağabeyimin öfkesini yatıştırmak için araya babalarımız girdi ve babası oğlunun yaptıkları için özür diledi. Yurtdışından geldiğimi nereden öğrenmiş bilmiyorum ama kapıya dayanması cesaretten değil salaklıktan. Babası bile işlerine yaklaştırmaz öyle de beceriksizin teki. Ağabeyleri arada idare ediyor işte.’’ ‘’Güleyim mi ciddiye mi alayım, bilemedim.’’ dedim. ‘’Gülebilirsin. Pek ciddiye alınacak biri değil ama ağabeyim işte fazla öfkeli.’’ Kendisi de gülüyordu. ‘’Şu evde sessizce oturacağımız bir gün olur mu?’’ diye sordum. ‘’Ağabeyimin hayatı malum ama yalan yok benim de belalarım çoktur ve sonuç olarak hepsiyle de yine ağabeyim uğraşmak zorunda kalıyor.’’ Yüzüme yine gülerek baktı. ‘’Annem söylediklerinde haklıydı. Ağabeyimle olacaksan beni de kabullenmen gerekecek.’’ ‘’Eh, ne yapalım? Gülü sevdik dikenine katlanacağız.’’ dedim gülerek. ‘’Ağabeyim biraz sakinleşsin iş diye gider evden sonra seninle kız kıza takılalım.’’ ‘’Derin evden çıkamaz. Dinlenip iyileşecek ve bizimde çıkmamıza izin vereceğini sanmıyorum.’’ ‘’Onu gerçekten evde tutabilirsen önünde saygılıyla eğilirim ve izin konusunu bana bırak.’’ ‘’Şuan tek istediğim karnımı doyurmak.’’ dedim ve oturduğum yerden kalktım. Mutfağa girdiğimde çalışanlardan biri içerideydi. ‘’Atıştırmalık bir şeyler var mı?’’ diye sordum. ‘’Yemek masasını hazırlıyorduk efendim.’’ ‘’Tamam, teşekkür ederim.’’ dedim ve mutfaktan çıktım. Yemek odasına doğru ilerlediğimde masanın üzerinde tabak, çatal, kaşık falan yerleştirilmişti ve Emel de tepsinin içindeki yiyecekleri masaya yerleştiriyordu. ‘’Çok açım.’’ diyerek sandalyeyi çekip oturdum ve masaya konan yiyeceklerden tabağıma alıp yemeye başladım. Şuan kimin, nerede, hangi konuya sinirlendiği pek umurumda değildi. Zaten ağabey kardeş sürekli bir şeylerden kavga ediyorlardı ve arada olan bana oluyordu. Yemek yemeye devam ederken Derin içeri girdi ve sessizce yerine oturdu. Onun ardından Ada’da gelip bize katıldı. Tek kelime etmeden önümdekileri yemeye devam ettim. Ada’nın olaylarının azarını ben işitmeyecektim. ‘’Ağabeyciğim, işe gidecek misin?’’ ‘’Toplantım var onun için gidip geleceğim.’’ ‘’Evde kalacaktın.’’ dedim. Bakışları bana döndü. ‘’Otellerin işleyişiyle ilgili bir toplantı. Yani normal işlerimle alakalı. Koşma, kaçma, yumruklama, silahlar yok.’’ ‘’Konuştuğumuz şeye bak!’’ dedim gözlerimi devirerek. ‘’Ali ağabeyi bizimle bırak. Alev ile dışarı çıkacağız.’’ Derin’in vereceği tepkiye odaklandım. Bakışları ikimizin arasında gidip geliyordu. Elindeki çatalı masaya bıraktı ve arkasına yaslandı. ‘’Sizin gelin, görümce olarak kavga edip birbirinizin arkasından dedikodu yapmanız gerekmiyor mu? Neden bir araya gelip sürekli beni kızdıracak işler yapıyorsunuz? Daha sabah olanları unutmadım.’’ Bakışları bana odaklandı. ‘’Beni özlemiştin, odaya çıkmak istiyordun değil mi?’’ Çatalımı yüzüne doğru salladım. ‘’Hayır özlemedim. Sabah söylediğim her şeyin arkasındayım. Önce iyileşeceksin.’’ Cevap verecekken Ada araya girdi. ‘’Sabah olanlar benim suçum değildi. Birçok belamı temizlemiş olabilirsin ama Emre benim sebep olmadığım tek şey.’’ ‘’Bunun için rahatlamalı mıyım?’’ ‘’Aman ağabey, alt tarafı kız kıza dışarı çıkacağız dedim. Babamı da geçtin. Ali ağabey zaten yanımızda olacak raporunu ondan alırsın.’’ Derin kardeşine öfkeli bir bakış atıp bana döndü. ‘’Ada’nın evden çıkıp gideceği yer; ya bardır ya da kumarhane.’’ ‘’Abartma.’’ dedim. ‘’O tarz bir yere gitmek istese de ben gitmem.’’ ‘’Emin misin? Ona uyum sağlama konusunda fazla iyisin.’’ ‘’İnsanı deli edersin Derin. Bu evde tutsak mıyım, koruma altında mıyım, belli değil.’’ ‘’O telefonun her aradığımda açılacak ve ikinizde Ali’nin sözünden çıkmayacaksınız.’’ Bir kardeşine bir bana baktı. İkimizde tamam dediğimizde bakışları hala üzerimdeydi. ‘’Alev, Ada’nın uçuk isteklerinin önüne geç yoksa sonrası kötü olur.’’ ‘’Derin gerçekten yeter. Şimdi çığlık atacağım.’’ dediğimde elimdeki çatalı tabaktaki salatalığa sertçe sapladım ve ağzıma attım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD