Buse dikiş atmaya devam ederken telsizden bebeğin ağlaması duyuldu. Rıdvan hızla kalkıp odaya yöneldi. Bir süre sonra telsizden ninni söyleyen sesi geldi. Ağlama sesi durduğunda Derin ‘’Bunu her zaman yapıyor mu?’’ dedi.
Buse ‘’Evet.’’ dedi gülerek.
‘’Rıdvan’ı ninni söylerken duyacağım hayatta aklıma gelmezdi.’’
‘’Ben de, senin bir kadın için kendini kurşunların önüne atacağını tahmin etmezdim ama hayat işte.’’ diyen Rıdvan yanımıza geldi. ‘’Babanla bu konuda konuştun mu? Ne diyor?’’
‘’Ne diyebilir ki! Ağzından o adamdan uzak durdan başka bir şey çıkmıyor. Müdahale etmesini istesem eder ama onun müdahale etme şeklini az çok bilirsin.’’
Rıdvan’ın elleri kısa saçlarına uzandı. ‘’Ortalığı kan gölüne çevirmeye gerek yok.’’
‘’Ben de öyle düşünüyorum ama gerek duyarsam yardımını istemekten kaçınmam.’’
‘’O gereği duymazsın umarım.’’ derken bakışlar üzerimdeydi. Tüm bunlara sebep olmanın verdiği ağırlığı fazlasıyla hissediyordum ve bu ağırlık altında eziliyordum.
‘’Tamamdır.’’ diyen Buse elindeki malzemeleri kenara bıraktı. ‘’Biraz daha dikkatli ol. Sevdiklerini korumak istiyorsan iyi olman gerek.’’
Derin tişörtünü geri giydi. ‘’Bu akşam için ikinizden de özür dilerim. Sizin de huzurunuzu kaçırmak istemezdim.’’
Rıdvan hemen karşılık verdi. ‘’Saçmalama oğlum, dost değil miyiz? Başka nereye gidecektin? Keşke sonuç iyi olsaydı ama Abdullah işte nasıl biri olduğunu benden iyi bilirsin.’’
‘’Ne yazık ki biliyorum.’’ Oturduğu yerden kalkınca ben de kalktım. ‘’Biz artık gidelim.’’
Arabaya binmeden önce Buse gelip sıkıca sarıldı. ‘’Senin için bu yaşananların zor olduğunu biliyorum ama Derin’e güven. Seni korumak için her şeyi yapacaktır.’’
‘’Benimle birlikte o da acı çekiyor.’’ dedim.
‘’O kadarına da katlansın artık.’’ deyince gülümsedim. ‘’Yine gel. Uzun uzun oturup sohbet eder biraz erkekleri çekiştiririz.’’
‘’Çok isterim.’’ dedim ve Derin’in kapıyı açarak beklediği yere gittim. Arabaya binince o da arkadaşıyla vedalaşıp yanıma oturdu ve eve dönüş yoluna geçtik.
‘’Alev, tüm bu yaşananların seni nasıl etkilediğini anlamaya çalışıyorum ama her ne düşünüyorsan benimle açıkça paylaş.’’
Başımı omzuna dayadım. ‘’Korkuyorum Derin. Deli gibi korkuyorum ama bu korkum o adamın eline düşüp acı çekmekten kaynaklı değil. Onun eline düşersem senin yaşayacakların için.’’
‘’Düşünmen gereken ben değilim.’’ dediğinde itiraz ettim.
‘’Nasıl bir karaktere sahip olduğunu görüyorum. İstemediğin bir işi zorla yaptırılacak bir ruha sahip değilsin. Özgürsün, gücün elinde olmasını seviyorsun ve eğer bu olursa kendinden tamamen feragat etmen gerecek ve bu seni yavaşça tüketecek.’’
‘’Beni tüketecek tek şey senin acı çekmen olur.’’
Kolu omzuma sarıldığında başımı tamamen göğsüne gömdüm ve kokusunu içime çektim. Annemin tüm bu zamanda benden ayrı oluşundan memnundum. O yaylada benim mutlu olduğumu bilerek yaşıyordu ve bunun bozulmasını istemezdim.
Eve geldiğimizde odaya çıkacakken engel oldu. ‘’Benimle kal.’’
İtiraz etmeden elimden tutup yönlendirmesine izin verdim ve odasına girdim. Daha öncede girmiştim ama o zaman dikkatim sadece Derin’deydi ve odayı inceleme ihtiyacı duymamıştım. Sade ama güzeldi.
Yatak odanın ortasındaydı ve giyinme odasına açılan ayrı bir kapı vardı. Banyo kapısının yanındaki duvarda asılı bir raf duruyordu ve üzeri fotoğraf çerçeveleriyle doluydu.
Derin giyinme odasına geçerken rafa doğru yürüdüm ve çerçevelerdeki fotoğraflara bakmaya başladım. Hepsi ailesiyle çekilmiş fotoğraflardı ve bazılarında henüz çocuktu. Çocuk haline dikkatle bakarken arkamdan kolları belime sarıldı ve başını başımın yanına koydu. ‘’Burada en önemli fotoğraf eksik.’’ dediğinde yanağına yanağımı dayadım. Sakalları hafifçe battı.
‘’Hangi fotoğraf?’’
‘’İkimizin olduğu bir fotoğraf. Bunu bir ara halletmeliyiz.’’
‘’Bir ara hallederiz.’’ dedim gülümserken. Bakışlarım daha yakın zamanda çekilmiş bir fotoğrafa kaydı. Babası ve annesi yan yana oturmuştu. Ada ve Derin arkalarında duruyordu ve resim çekilirken Ada ağabeyine dil uzatmıştı. ‘’Seni hiç bu akşamki gibi görmemiştim. O gece de korkutucuydun ama bu gece çok farklıydı.’’
‘’Söz konusu sensen sınırım olmaz.’’
‘’Bu sevgiyle mutlu mu olmalıyım yoksa korkarak kaçmalı mıyım, emin olamıyorum.’’
‘’Sadece yanımda kal.’’ Yanağımdan öptü. ‘’Beni senden mahrum etme.’’
‘’Senden kovsan da gidemeyeceğime göre bu isteğin oldu bil.’’
Belimdeki elleri gömleğimin düğmelerini tek tek açtı ve üzerimden çıkardı. Bunu yaparken omuzlarıma sayısız öpücük bırakmıştı. Aynı şeyi üzerimdeki kapri pantolon için de yaptı ve bacaklarımda dudaklarından payına düşeni aldı. Kendi tişörtlerinden birini başımdan geçirip giydirdi. Kollarını dizlerimin altında geçirip kucağına aldı ve yatağa doğru yürüdü. ‘’Seni asla kovmam aksine her saniye bana daha çok yakın durmanı isterim.’’
Yatağa yatırdığında yanıma yattı. Elimi yanağına koyup hafifçe okşadım. ‘’Sana yakın durmak hoşuma gitse de bu gece sadece uyuyacağız.’’ dedim. ‘’Gerçekten dinlenmen gerekiyor. Karşımda yaralı bir adam görmek istemiyorum.’’ Bakışları hayal kırıklığıyla bakıyordu. ‘’Bakma öyle. Ciddiyim.’’
Kolunu uzattığında başımı üzerine koydum ve sarılarak kendine doğru çekti. ‘’O zaman sadece uyuyalım.’’
Göğsüne iyice sokuldum ve bedenimi tamamen sarmasını huzurla kabullendim. Tanıdık orman kokusu burnuma dolarken yüzümde hafif bir tebessümle uykuya teslim oldum.
Sabah uyandığımda sevdiğim adamın kolları hala bedenime sarılı haldeydi ama dün sırtım ona dönük yatmışken şimdi yüzüm dönüktü ve bacağımın biri üzerindeydi. Onun bacağı da bulduğu bu açıklıktan içeri uzanmıştı ve dizinin baskısını mahrem yerimde hissediyordum.
Geri çekilecekken engel oldu. ‘’Kıpırdama!’’ dedi.
‘’Sen uyanık mıydın?’’
‘’Yaklaşık beş saattir uyanığım.’’
‘’Ne?’’ şaşkınlığım sesime yansımıştı. ‘’Beş saattir uyanıksın ve bu şekilde yatmaya devam mı ediyorsun? Yatmaya devam edeceksen bile normal bir pozisyona geçmek aklına gelmedi mi?’’
‘’Bu pozisyonun neyi varmış? Bence gayet normal ve güzel.’’
‘’Uyuz.’’ Bacağımı üzerinden çekerken tutup engel oldu.
‘’Biraz olsun kıpırdamadan duramaz mısın? Uyurken ne güzel uslu uslu yatıyordun.’’
‘’O zaman bacağını biraz geri çek.’’ dedim ve karşılığında daha çok ileri itti. ‘’Derin!’’ derken kahkaha atıyordu.
‘’Bayılıyorum bu utangaç hallerine.’’ Eli açıkta kalan popomun üzerine ulaştı.
‘’Dün gece söylediklerimde ciddiydim. Önce iyileşeceksin.’’ Bu defa engel olmasına fırsat vermeden bacağımı hızla geri çektim ve onu da üzerimden ittim.
‘’İyileşmemi istiyorsan benden kaçma. İlacım sensin.’’
‘’İlacın dinlenmek.’’ Yataktan kalkıp tişörtünü üzerimden çıkardım ve dün geceki kıyafetlerimi geri giydim. ‘’Beni istiyorsan tamamen iyileşeceksin.’’ Bunu yapmazsam kendine asla dikkat etmeyecekti.
‘’Ciddi olamazsın.’’ Kolunun üzerine yattığı yerden doğruldu.
‘’Oldukça ciddiyim.’’ Arkama bakmadan odadan çıktım. Salona indiğimde Ada koltuğa uzanmış televizyon seyrediyordu.
‘’Günaydın.’’ dediğimde ayak ucunda boş kalan yere oturdum. ‘’Erkencisin.’’
Televizyondan ayırdığı bakışları bana döndü. ‘’Erken mi? Alev saat öğlen on iki.’’
Derin’in birkaç dakika önce bana söylediği cümleleri tekrar ederek ‘’Ciddi olamazsın.’’ dedim. Sonra aklıma uyanma konusunda söyledikleri geldi. Sabah erkenden uyanmış ve öylece yanımda yatıp beni mi izlemişti? Ah, bu çok utanç vericiydi.
‘’Böyle bir konuda yalan söylemek bana bir şey kazandırmaz.’’
Televizyon kanalını değişti. ‘’Telefonsuz hayat çok sıkıcı. Kadınlar bu programların neyini seviyor anlamış değilim. Biri yemek yapıyor diğerleri eleştirip duruyor. Güzelse ye değilse yeme bırak. İçindeki soğana kadar eleştirmeye ne gerek var.’’
Sözlerine gülerken Emel telaşla içeri girdi. ‘’Ada Hanım, o geldi.’’
‘’Kim geldi?’’ Ada karşısındakinin telaşına rağmen oldukça rahattı.
‘’Emre Bey geldi.’’
‘’Ne? Siktir!’’ diyen Ada yattığı yerden fırlayıp bahçeye koştu.
‘’Emre kim?’’ diye sordum Emel’e.
‘’Derin Bey’in görürse çok kızacağı biri.’’
Neden bu evdeki bir gün bile olaysız geçmiyordu ki!