Bahçede güneşin tadını çıkarırken Ada’da karşımda oturmuş oje sürüyordu. ‘’Bütün tırnaklarımı farklı renkte mi yapsaydım?’’ dedi.
‘’Nasıl istiyorsan öyle yap.’’
‘’Hiç yardımcı olmuyorsun.’’ diyerek dudak büktü ve ojesini sürmeye devam etti.
Evden çıkıp geleni gördüğümde yüzümde istemsiz bir gülümseme belirdi. Yanıma oturduğunda yanağıma bir öpücük bıraktı. ‘’Hadi, dışarı çıkacağız.’’
‘’Nereye gideceğiz?’’ diye Ada benden önce konuştu.
‘’Sen evde oturacaksın ben sevgilimle gideceğim.’’
‘’İyi be!’’ diyen kardeşi ojesine geri döndü. ‘’Zaten üstüme alınmamıştım.’’
‘’Nereye?’’ diye bu defa ben sordum.
‘’Evde sıkılmadın mı? Biraz dışarıda baş başa vakit geçirelim.’’
‘’İyi olur.’’ dedim ve üzerimdeki kıyafetlere baktım. ‘’Böyle gidebiliriz. Üzerimi değişmeyeceğim.’’
‘’O zaman gidelim. Arabayı getirin!’’ diye bahçeye doğru bağırdı.
Adamlardan biri arabayı getirdiğinde her zaman yaptığı gibi oturana kadar kapının yanında bekledi. Yanıma oturduğunda arabayı çalıştırdı ve yola çıktık.
‘’Seninle bir ara ehliyet işini halledelim.’’ dedi.
‘’Anlayamadım?’’
‘’Araba sürmeyi öğren ve ehliyetini al. Her yaralandığımda arabayı sürmesi için birinin gelmesini bekleyemem.’’
Gözlerimi devirdim. ‘’Gerçekten mi? Sen yaralandığında seni hastaneye yetiştireyim diye araba sürmeyi öğrenmeyeceğim.’’
Uzanıp elimi tuttu ve arabayı tek elle sürmeye devam etti. ‘’Sen öğren de istersen yine sürmezsin.’’
‘’Bu konuyu kapatabilir miyiz?’’
‘’Şimdilik evet ama daha sonra tekrar açacağız. Ciddiyim Alev, öğrenmen gerek. En azından ihtiyaç duyduğunda birilerinden yardım istemek zorunda kalmazsın.’’
Daha fazla konuşmadım. Ada’yı çocukluğundan beri kendini koruyabileceği şekilde yetiştirmişti ve aynısını bende de yapmak istiyordu ki içinde olduğu hayat düşünülürse haklıydı ama araba sürmek cesaret edebileceğim bir şey değildi. Ortamın havası değişsin diye arabanın radyosunu açtım ve çalan müzik içeriyi doldurdu.
Şehrin kalabalığına karıştıktan bir süre sonra anayoldan çıkıp ara bir yolda ilerledik. Küçük bir yokuş çıkıp geniş bir alanda park edip durduk. ‘’Geldik.’’ dediğinde park alanının ait olduğu binaya baktım ama ne olduğunu anlayamadım.
Arabadan indiğimde hala binaya bakıyordum. ‘’Burası neresi?’’
Yanıma geldiğinde elimden tuttu ve parmaklarımı parmaklarına kenetledi. ‘’Girince görürsün.’’
Koluna dayanıp yanında yürüdüm. İçeri girdiğimizde bir adam bizi karşıladı. ‘’Hoş geldiniz Derin Bey.’’
‘’Hoş bulduk.’’ Derin adamla kısaca tokalaştı.
‘’Pumuk’u görmeden önce üzerinizi değiştirmek için sizi giyinme bölümüne götüreyim.’’
Nerede olduğumuzu hala anlamamıştım ama sessizce uyum sağladım. Adam giyinme bölümünde bizi bırakıp gitti. Kenarda asılı kıyafetlere baktım. ‘’Bir açıklama yapsan iyi olacak.’’ dedim.
‘’Burada bakımını üstlendiğim minik bir dostum var. Arada yanına vakit geçirmek için gelirdim. Seni de getirmek istedim.’’
‘’Minik dostunu merak ettim.’’ derken hala karşımda asılı yüzücü kıyafetine bakıyordum.
Kıyafeti alıp uzattı. ‘’Üzerini değiş sonra tanıştırayım.’’
Uzattığı kıyafeti alıp perdeyle ayrılan bölüme girdim. Kıyafetin içinde kendimi garip hissediyordum ama en azından üzerime olmuştu. Dışarı çıktığımda Derin’de benim gibi giyinmişti.
Birlikte giyinme bölümünden ayrıldık. Geldiğimizde karşılayan adam ve yanında bizim gibi giyinmiş genç bir kız daha vardı. ‘’Meryem size eşlik edecek.’’ dediğinde genç kız gülümsedi.
‘’Buyurun. Gidelim.’’
Gösterdiği yolda yürüdük ve sonrasında açık alandaki büyük bir havuza çıktık. Havuz normal boyutlardan çok daha büyük ve derindi. Meryem kesik bir ıslık sesi çıkardığında havuzdaki su dalgalandı ve dışarıya fırlayıp tekrar suya dalan bedene baktım.
‘’Bu?’’ dediğimde Derin’in kolu belime sarılmıştı.
‘’Evet, benim küçük dostum Pamuk. Kendisi yunus olsa da çok sıcakkanlıdır.’’
‘’Derin Bey’e alışkın, size de alışmasını sağlayalım. Yanıma gelin.’’
Meryem’in yanına geçtiğimde beraber havuzun kenarına oturduk ve ayaklarımızı suya sarkıttık. Kenardan balık dolu bir kovayı çekti. Tekrar ıslık çaldığında yunus gelip başını dizlerine koydu. ‘’Çok tatlı.’’ dedim. Sözlerimi anlamış gibi sesler çıkarmaya başladı.
‘’Hadi ona biraz yiyecek verin.’’
Kovayı bana yaklaştırdığında içinden bir balık aldım ve yavaşça uzattım. O da benim gibi tereddüt ediyordu. Yavaşça uzanıp elimdeki balığı aldı. ‘’Bir tane daha verin.’’
Bir balık daha alıp uzattığımda bu defa bir öncekinden daha hızlı elimden çekip aldı ve neşeli sesler çıkararak ayaklarıma doğru yaklaşıp bu defa başını benim dizime dayadı. Elimi yavaşça uzatıp başına dokundum. Geri çekilmeyince hafifçe okşadım.
Birkaç okşayış sonucunda suya daldı ve tekrar yüzeye sıçrayıp üzerime su serpti. Yaptığıyla gülmeye başladım. Derin yanıma gelip suya girdi ve Pamuk’a yaklaştı. ‘’Merhaba, küçük dostum.’’ dediğinde yunus hemen yaklaşıp başını uzatmıştı.
‘’Bu kıza iyi davran tamam mı?’’ diyerek beni gösterdi. Sözlerle üzerime biraz daha su sıçrattı.
‘’Sizi sevdi.’’ diyen Meryem suya girdi. ‘’Hadi gelin.’’ davetine uyup suya girdim. Ellerimi tutup Pamuk’un boyun kısmını yavaşça sardırdı. ‘’Sıkı tutunun ve sizi yönlendirmesine izin verin.’’
Meryem ellerimi bırakıp geri çekildiğinde dudaklarından küçük bir ıslık sesi daha çıktı ve Pamuk bu devasa havuzda yüzmeye başladı. Arada suya dalıp sonra geri çıkıyordu. Meryem’in dediği gibi yönlendirmesine izin verdim. Çok eğlenceliydi. Suya daldığında neyse ki uzun durmuyordu. Havuzda üç tur attığımızda diğerlerinin yanında durdu ve Derin’in uzattığı balığı iştahla yedi.
‘’Bu çok güzeldi.’’ dedim mutlulukla.
‘’Sizi biraz yalnız bırakacağım. İçerideki yaramazları da beslemem gerekiyor.’’ Meryem uzanıp Pamuk’un burnunun üzerine bir öpücük bıraktı ve havuzdan çıktı.
‘’Burada kaç tane yunus var?’’ dedim Derin’e.
‘’Üç tane. Pamuk burada doğdu. Doğduğunda bakımı için bütçeleri yetersizdi ve yardım edecek bir yatırımcı arıyorlardı. Bulamasalardı annesinden ayırıp denize bırakacaklardı. Girişte bizi karşılayan Yüksel Bey otele gelip bir teklif sundu. Pamuk’un bakımını karşılamam karşılığında oteldeki turistler için yunuslarla yüzme aktiviteleri ayarlayacağını söylemişti. Teklifini kabul ettim ama sadece bakımını karşılıyorum. Pamuk’u müşterilerimi eğlendirmesi için kullanmak istemedim. Canım sıkıldıkça da gelip onunla vakit geçiriyorum.’’
Bunları anlatırken eli sürekli Pamuk’u okşuyordu ki o da Derin’e fazla yakındı. Sanırım doğduğundan beri gördüğü için bir sevgi bağı oluşmuştu. ‘’Çok sevimli.’’ dedim bende başını okşayarak. Sözlerimle üzerime tekrar su sıçrattı. ‘’Bunu yapmayı bırakmalısın.’’ dediğimde kesik kesik sesler çıkardı ki bu sesler daha çok gülmeye benziyordu.
‘’Biraz daha yüzmek ister misin?’’ dediğinde başımla onayladım.
‘’Hadi bakalım güzel dostum. Sevdiğim kadına iyi davran.’’ dediğinde yine o kesik sesleri çıkardı ve başını bana uzattı.
Bir önceki gibi kollarımı boynuna sarınca yüzmeye başladı. Bu defa hareketleri daha değişikti. Zikzaklar çiziyor suya dalıyor sonra hızla geri çıkıyor ve biraz havalanıp tekrar suya dalıyordu. Bilinçli mi yapıyordu bilmiyordum ama suyun üzerine sıçradığında da suya daldığında da mesafeyi ve süreyi o kadar iyi ayarlıyordu ki ne tuttuğum nefes yetersiz gelip ciğerlerimi zorluyor ne de havalanıp suya dalarken dengemi kaybedip düşme tehlikesi yaşıyordum.
Uzun bir yüzmenin ardında Derin’in yanında durunca çok sevdiği balıklardan iki tane daha verdik. ‘’Çok yorucuydu ama çok güzeldi.’’ dedim.
‘’Sen dinlenirken ben de minik dostumla bir tur atayım.’’ deyince başımı sallayarak onayladım.
Birlikte yüzmeye başladıklarında havuzun kenarına çıkıp oturdum ve ayaklarımı suyun içinde bıraktım. Derin’e bakarken havuzun ilerisinde durduğunu gördüm. Pamuk’a sessizce bir şeyler fısıldayınca Pamuk tek başına bana doğru yüzmeye başladı. Yanıma geldiğinde başını elime doğru uzatınca uzanıp okşadım. O esnada avucuma bir şey bıraktı ve yine o kesik sesleri çıkararak havaya sıçrayıp suya daldı ve uzaklaştı.
Avucumdaki küçük siyah kutuya öylece bakıp kaldım. Bu ne demekti şimdi? Derin’e baktığımda yüzerek bana doğru geliyordu. Ayaklarımın olduğu yerde durdu ve ellerime uzandı. Omuzları suyun dışındaydı ama bedeni hala sudaydı.
Kutuyu açtığında içindeki yüzük parıldadı. ‘’Derin!’’ dediğimde şaşkınlık her yanımı sarmıştı.
‘’Alev, beklediğin o romantik sözleri sana verebilecek bir adam değilim ama seni çok seviyorum. Bugüne kadar hep; ya benimsin ya benimsin diyerek sana seçim şansı sunmadım ama şimdi hayatımızın geri kalanı için seçimi sana bırakıyorum. Benimle evlenir misin? Bir ömür hep ben de kalır mısın?’’
Sözleri söylediği anda hemen arkasında Pamuk oldukça yükseğe zıplayıp tekrar suya daldı. Şaşkınlığım o kadar çoktu ki cevap veremiyordum. Yine donup kalmıştım. ‘’Düşünmek istersen, sana istediğin kadar zaman tanırım.’’
Gözümden bir damla yaş aktı. Ne kadar düşünürsem düşüneyim vereceğim cevap değişmeyecekti. Ona aşıktım, onu seviyordum ve bu hep böyle de kalacaktı. ‘’Hayır, yani evet seninle evlenirim.’’
Yüzüğü kutudan çıkarıp heyecandan titreyen parmağıma taktı ve uzanıp elimi öptü. Belimden tutup suya çektiğinde karşı koymadım. Dudaklarıma uzandığında mutlulukla kabul ettim. Alnı alnıma dayandığında elleri belime nazikçe sarılmıştı. ‘’Şuan tüm evrende benden daha mutlusu olmadığına eminim.’’
‘’Derin, seni çok seviyorum.’’ dediğimde bir kez daha öptü.
‘’Seni çok seviyorum.’’ Sözlerinin üzerine Pamuk aramıza girdiğinde ayrılmak zorunda kaldık. Başını sudan çıkarmış etrafında sesler çıkararak dönüyordu. ‘’Sanırım kıskandı.’’ diyen Derin ile güldüm.
‘’Seni de çok seviyoruz.’’ diyerek küçük dostumuza uzandım ve ıslak bir öpücük bıraktım.