Gitme vakti geldiğinde bahçeye kadar benimle birlikte yürüdü. Düne göre ya da bugün buraya ilk geldiğim ana göre şuan yüzünde bir gülümseme vardı ki bunun ona boyun eğmemden kaynaklandığını düşünüyordum.
Annesi de bizi bu şekilde görmekten gayet memnun duruyordu. Arabaya binmeden annesi içtenlikle sarılırken babasının yine eli uzanmıştı. Tepki göstermeden uzattığı eli öptüm. Tam arabaya binecekken bahçe kapısı açıldı ve içeriye son hızda gelen bir araba girdi. Frene sertçe bastığında sesi bahçede yankılandı. Derin arabadan inerken telaşlı görünüyordu. Koşar adım yanıma geldi. ‘’İyi misin?’’ dediğinde başımla onayladım.
Bakışları babasına yöneldi. ‘’Ona karışma demiştim. Burada ne işi var?’’
‘’Gelinimle kahve içmek için senden izin mi alacağım?’’ Öfkesi yine belli oluyordu. ‘’Evlenmek için kendinden daha akıllı birini bulmuşsun.’’ diyerek arkasını döndü ve eve gitti.
Derin’in bakışları bedenimdeki her noktada geziniyordu. ‘’İyisin değil mi? Bir şey yaptı mı? Benden habersiz neden buraya geldin?’’
‘’Derin sakin ol, ben iyiyim. Buraya da kendi isteğimle geldim. Baban zorlamadı.’’ Sözlerimle bakışları yüzümde sabitlendi. ‘’Yalan söylüyorsan?’’
‘’Annene sor.’’ dediğimde annesi yanımıza yaklaştı.
‘’Oğlum sorun yok. Alev, anlaşmazlıkları çözmek için gelmiş ve baban gayet keyifliydi. Canını da yakmadı.’’
Derin hala inanmayan gözlerle bana bakıyordu. ‘’Sorunu nasıl çözdüğünü sorabilir miyim?’’
‘’Eve dönünce konuşalım. Yorgunum ve uykusuzum.’’ dedim. Burada söylersem babasıyla yapacağı bir tartışmaya engel olamazdım. Kolundan tutup arabaya itekledim. ‘’Gerçekten Derin çok uykusuzum. Bütün gece başında bekledim, acı bana.’’
Zorla arabaya oturttum ve eve doğru yola çıktık. Yolda sorduğu hiçbir şeye cevap vermedim. Eve geldiğimizde ve odasında yalnız kaldığımızda ısrarla babasıyla nasıl anlaştığımı sorup duruyordu. En sonunda ‘’İstifa dilekçemi yazıp önüne bıraktım.’’ dedim.
‘’Ne yaptın?’’ diyerek yüzüme şaşkınlıkla baktı. ‘’Alev, ciddi olamazsın. İstemediğin halde bunu yapamazsın.’’
Yaklaşıp kollarımı beline doladım ve sıkıca sarıldım. ‘’Benim çalışmam senin acı çekmenden önemli değil.’’
‘’Bunu yapmamalıydın Alev. Ben babamın yaptıklarına alışkınım. Seni mutsuz olacağın bir hayata hapsedemem.’’
‘’Ben senin yanındayken mutluyum ve senin yanımda sağlıklı olmanı istiyorum acı çekmeni değil.’’ Kolları bedenime dolandığında sıkıca sarıldı.
‘’Sana ne söyleyeyim bilmiyorum. Güzelce söylesem anlamıyorsun, kızsam anlamıyorsun. O aklına eseni öylece yapıyorsun.’’
‘’Sen sadece beni sevdiğini söyle.’’
Saçlarımdan öptü. ‘’Seni seviyorum.’’
Sadece yan yana gelmiş iki kelimeydi ama ondan duymaktan asla bıkmayacaktım.
Gündüz vakti olmasına rağmen uykusuzluk ağır basmıştı ve Derin’in kollarında öylece uyuyakalmıştım. Telefonumun çalan sesi olmasaydı muhtemelen hala da uyuyor olurdum.
Gözlerimi ovuşturarak bedenime sarılı kolların arasında kıpırdandım. Derin sesi susturmak için hızla telefonumun olduğu yere gitti. Ekrana baktığında ‘’Annen arıyor.’’ deyince yataktan fırladım.
Yayladan inmeleri için henüz çok erkendi. Yaz bitmemişti. Korkuyla telefonu alıp açtım. ‘’Anne!’’ dediğimde içimde bir sıkıntı oluştu.
Karşıdan ağlama sesi geldi .’’Alev, babaannen.’’ dediğinde devamını getiremedi.
‘’Anne, ne oldu? Hastanede misiniz? Neredesiniz? Söyle geleyim.’’ Kalbimdeki korku fırtınasını görmezden geliyordum.
‘’Gelme.’’ dedi ağlarken. ‘’Ben cenazeyi alıp geleceğim.’’
Sözleriyle telefon elimden yere düştü. Kulaklarım uğuldamaya başlamıştı. Boğazımda sızlamaya başlayan bir nokta vardı. ‘’Alev!’’ Sevdiğim adamın sesi çok uzaktan geliyordu.
Ayaklarım beni taşıyamacak bir noktaya geldiğinde yere çökerken yanımdakinin kolları tutarak yavaşça oturmamı sağladı. ‘’Ne olmuş? Köye gidelim mi?’’ dediğinde ‘’Babaannem.’’ dedim ve gözyaşlarım serbest kalıp boşalmaya başladı.
Ağlarken sarılmış sessizce destek olmaya çalışıyordu. Hıçkırıklarım nefes almamı zorlaştırıyordu. O bana babamdan kalan tek şeydi ve şimdi o da gitmişti. Tonton yanaklarını bir daha sıkıp sevemeyecektim. Beni tanımasa bile sesini duyamayacaktım.
Hissettiğim acıyla kaç saat ağladım bilmiyordum. Ne Derin ne de Ada sakinleştirmeyi başaramamıştı. Ağlamalarımın arasında anladığım tek şey Derin’in birilerini arayıp anneme belli etmeden işlemler için yardımcı olmalarını söylemesiydi.
Ağlayarak uykuya daldığımda bile defalarca sıçrayarak uyandım ve sabah çok erkenden geri kalktım. Derin ise uyumadan bütün gece yanımda beklemiş korkudan her sıçradığımda saçlarımı okşayarak sakinleştirmeye çalışmıştı.
Derin’e baktığımda düne göre mantığım biraz olsun geri gelmişti. ‘’Bir konuda yardım eder misin?’’ dedim.
‘’Ne istersen!’’
‘’Babam ve büyükbabamın mezarları yan yana babaannem içinde onların yanında yer ayarlatabilir misin? Ama babamın yanı boş kalsın.’’
‘’Tamam.’’ dediğinde telefonunu çıkarıp yanımdan ayrıldı. Bunları düşünmek istemiyordum ama annem zamanı geldiğinde babamın yanında yatmak istediğini sürekli dile getirirdi.
Canım acısa da mantıklı davranmaya çalışıyordum. Valizi çıkarıp eşyalarımı toplamaya başladığımda Ada içeri girdi. ‘’Alev, iyi misin?’’
Başımı olumlu yönde salladım ama hissettiğim bu değildi. Elime aldığım her kıyafeti katlamaya çalışıyordum ama başaramayıp öylece valize atıyordum. Yeni bir kıyafete uzandığımda gelip elimden aldı ve yavaşça katlamaya başladı. ‘’Eşyalarını neden topladığını sormayacağım. Annen geldiği için eve gitmek zorundasın.’’
Yine başımla onayladım ve yatağın kenarına oturdum. Gözyaşlarım sürekli sızıntı halinde akıyordu ve engel olamıyordum. Ada sessizce eşyalarımı toplarken Derin geri geldi. ‘’Tamam, hallettim.’’ dediğinde kardeşinin yaptığını gördü ama sessiz kaldı.
Eşyalarımı toplamayı bitirdiğimde Derin aynı sessizlikte valizi arabaya götürdü. Yola çıkmadan adamlarıyla bir şeyler konuşmuştu ki yola çıktığımızda arkamızdan dört araba dolusu adam geliyordu. Gitmeme karşı çıkmadan gerekli önlemleri almaya çalışıyordu.
Eve geldiğimde Ada bu defa topladığı kıyafetleri çıkarıp dolabıma geri yerleştirdi. Derin’in ise mutfağı sebze ve meyveyle doldurduğunu gördüm. İkisi de sessizce sadece destek olmaya çalışıyordu. Ben ise hissettiğim acıyla uyuşmuş halde öylece oturuyordum.
Öğleden sonra annem geldiğinde birbirimize sarılı halde uzun süre ağlamıştık. Babaannemin bizden başka akrabası olmadığı içinde akşam namazından sonra ise cenazeyi defnetmiştik. Onu beyazlar içinde cansız görmek acımı daha da artırmıştı ama son kez veda etmek istemiştim. Derin sessiz bir kahraman gibiydi. Her şeyi hemen halletmişti. Muhtemelen o olmasaydı birçok şey bu kadar hızlı hallolmazdı.
Annem Derin’i fark etse de sessiz kalmıştı. Evde yalnız kaldığımızda yanımdaki kuran okurken pencereden dışarı baktım ve apartmanın etrafını çevreleyen adamları gördüm.
Annem duasını bitirdiğinde yanına gidip dizine yattım. Elleri yavaşça saçlarımı okşadı. ‘’Nasıl oldu?’’ dedim.
‘’Kuzusuyla oynarken bir anda fenalaştı. Komşulardan birinin arabasıyla hastaneye götürdük, müdahale ettiler ama olmadı. Ölmeden hemen önce beni tanıdı. Hasta olmadan önceki zamanlar gibi bakıyordu. Gözlerimin içine baktı; hakkını helal et, seni çok yordum. Dedi. Acı çekmedi. Huzurlu görünüyordu.’’
‘’Onu özleyeceğim.’’ dedim. ‘’Hiç görmediğim halde babamı özlediğim gibi.’’
‘’Biliyorum tatlım. Ben de özleyeceğim ve bu hissettiklerimiz çok normal.’’
Duygularıma merhem olması için annemin sıcaklığına sarılmıştım. Şuan tek ihtiyacım olan oydu. Onun sevgisiydi. Bu acı hafifleyecekti bunu biliyordum. Yerini hiç bitmeyecek bir özlem alacaktı. Sonra o özlemle hayatımıza devam edecektik. Ardında bıraktığı anılara sarılarak güzel yanlarını hatırlayacaktık.