Evin bahçesine son sürat girdik ve sert bir frenle durduk. Ada, yanında bir adamla bahçede bekliyordu.
İki adam hemen gelip arka kapıyı açtı ve kucağımda baygın yatan Derin'i çekip aldı. Arkalarından indiğimde ellerim, kıyafetlerim tamamen kan içindeydi. Tepki veremiyordum yine donup kalmıştım. Yaptığım tek şey arkalarından gitmek oldu.
Derin’i yatağa yatırdıklarında doktor tişörtünü kesip sırtını açığa çıkardı. Ne olduğunu anlamadığım bir sürü malzemeyi yatağın üzerine yerleştirdi. Ada doktora yardım ediyordu ve yaptığı işi bilerek yapıyordu.
Olanları film izler gibi izliyordum. Ne düşünebiliyordum ne de bir şey hissediyordum. Bu akşam gözümün önünde altı kişiyi öldürmüştü ve şimdi de kendisi ölümle yaşam arasında gidip geliyordu. Tüm çıplaklığımla önündeyim demişti ve bunu gerçekten yapmıştı.
Onu tanıyabileceğim her yönüyle tanımıştım. Peki, şimdi ne olacaktı? Ölecek miydi? Yaşayacak mıydı? Ne yapacağımı bilmiyordum. Ne hissedeceğimi bilmiyordum. Ne kadar zaman geçti, tüm bu zaman içinde ne oldu hiçbir şey anlamadım.
‘’Benim yapacaklarım bu kadar. Gerisi onda.’’ Doktor geri çekildiğinde Ada ağabeyinin üzerini özenle örttü. İşi bitince bakışları bana döndü.
‘’Alev!’’ Yanıma geldi. ‘’Kollarının haline bak.’’ Parmakları kolumda geziniyordu ama hissetmiyordum.
‘’Hasan Amca, Alev’e de bak.’’
Doktor yanıma geldiğinde kollarıma bakmaya başladı. ‘’Kesikler derin değil ama pansuman yapalım.’’ Bakışları yüzüme döndü.
‘’Ağrı hissediyor musun?’’ dediğinde cevap vermedim. Bir süre bakışları yüzümde kaldı sonra malzemelerini karıştırmaya başladı. Çıkardığı ilaç şişesinden enjektöre ilaç çekmeye başladı.
‘’O ne?’’ Soruyu Ada sormuştu.
‘’Sakinleştirici.’’
‘’Ne alaka? Alev gayet sakin.’’
Doktor Ada’ya ters bir bakış attı. ‘’Suskunluğu sakinlikten değil. Şoka girmiş. Bu yüzden bu kadar tepkisiz. İlacı hazırlarken bir yere oturtsan iyi olur.’’
‘’Bir bu eksikti.’’ diyen Ada yatağın kenarına oturttu.
Yaptıklarına tepki veremiyordum. Gözümün önünde sürekli ölen adamların görüntüsü dönüp duruyordu ve sonra kollarımda bayılıp kalan Derin ile son buluyordu.
Bir el kolumu tuttuğunda devamını ince bir sızı takip etti. Bedenimin gevşediğini hissettim. Durgun suyun üzerinde kalmış gibiydi ve gözlerim yavaşça kapanıyordu.
Gözlerimi açtığımda nerede olduğumu anlamaya çalışıyordum. Yattığım yerden doğrulduğumda bu evdeki kendi odamda olduğumu fark ettim. Bakışlarım üzerime çevrildi. Kanları hatırlıyordum. Kıyafetlerim değişmişti. Ellerim temizdi ama kollarımdaki küçük kesikler hala yerindeydi. Sağ kolumun üst tarafında morarmış parmak izleri vardı.
Derin’in baygın haldeki görüntüsü zihnime dolarken yataktan fırladım. Odadan çıktığımda gittiğim yer onun odasıydı. İçeri girdiğimde yatağında yüzüstü yatmış uyuyordu. Sırtı sarılıydı ve beyaz sargının üzerinde kırmızılık vardı. Ellerimi istemsizce temizlemek için birbirine sürttüm. O kan hala ellerimde gibiydi.
Ada ağabeyinin yanında oturduğu sandalyede uyuyordu ve benim odaya girmemle uyanmıştı. ‘’Alev!’’ dedi. ‘’Uyanmışsın.’’
‘’Ben iyiyim.’’ dedim.
‘’Bok iyisin. İki kez sakinleştirici yapılan ben değilim.’’ Sözleriyle yüzüne baktım. ‘’Gece nasıl kriz geçirdiğini hatırlamıyor musun? İlk sakinleştirici yapıldıktan birkaç saat sonra delirmiş bir halde çığlık atmaya başladın. Seni zapt etmek için iki adamın tutması gerekti.’’
Hiçbirini hatırlamıyordum. ‘’Hayır!’’ dediğimde şaşkınlığım sesimdeydi.
‘’Hasan amca ilacın ağır olduğunu söylemişti. Onun etkisinden olabilir. Her neyse şu an nasılsın? Kendinde misin? Mantıklı düşünebiliyor musun?’’
Ellerimi yine birbirine sürttüm. O kanlar hala elimdeymiş gibi hissediyordum. ‘’Ben iyiyim. Derin nasıl? O öylece bayılıp kaldı.’’ Yaşlar gözlerime hücum ediyordu.
‘’İlk defa vurulmuyor. Daha kötüleride oldu. Atlatacaktır. Sadece hemen uyanmasın diye ilaç yapıldı aksi halde yarasına bakmadan intikam için evden çıkıp giderdi.’’
‘’Yanında bekleyebilir miyim?’’ derken ellerimi yine birbirine sürtüyordum.
Ada karşıma geçip ellerimi tuttu. ‘’Bunu yapmayı bırak. Senin ellerin tertemiz.’’ Fark etmişti. Gerçi Derin çocuksu hallerine kanıp zekasını küçümseme demişti. Haklıydı da.
‘’Ben…’’ dediğimde ellerimi yine birbirine sürtüp temizlemeye çalışacaktım ama diğerinin elleri engel oldu.
‘’Alev, ağabeyimin hayatı bu. Eğer, yanında kalmaya karar verirsen buna alışman gerekecek.’’
‘’Bilmiyorum.’’ diyebildim. ‘’Sadece şu an yanında olmak istiyorum ama sonrasını bilmiyorum.’’
‘’O zaman şu an istediğin şeyi yap sonrasını zamanı geldiğinde düşünürsün.’’ Ellerimi güç vermek için hafifçe sıkıp bıraktı ve odadan gitti. İçeride tek kaldığımda yatağında uyuyan adamın yanına giderek oturdum.
Elim saçlarına uzandı. Parmak uçlarımda hissettiğim o tanıdık hisle doldum. Seviyordum hem de çok seviyordum. Ne kadar kızarsam kızayım, öfkelenirsem öfkeleneyim yine de ondan gidemeyecektim.
Dudaklarımdan çıkanlarla, kalbimden geçenler çok farklıydı. Ondan uzağa gidebileceğim yolu açsa da gidebilecek durumda değildim. Beni kendisine aşık etmeyi başarmıştı. Gördüklerime rağmen hissettiklerimde değişiklik olmamıştı.
Soğukkanlılıkla birilerini öldürmüştü, ondan kaçabildiğim kadar uzağa kaçmam gerekirdi ama yapamıyordum. Görünmez bir bağla ona bağlanmış gibiydim.
Daha önce defalarca ya benimsin ya da benimsin demişti. Her defasında gülüp geçmiştim ama artık bunun doğru olduğunu biliyordum. Ondan başkasının asla olamazdım. O hayatımda olsa da olmasa da ben hep onda kalacaktım.
Elimi saçlarından çektiğimde daha önce omzunda dokunduğum yara izine kaydı. Bu da mı kurşun iziydi? Şekilsizdi ama yuvarlaktı. Sırtının açıkta kalan kısmında görünen başka yara izleri de vardı. Daha önce hiç dikkat etmemiştim.
Başının yanında duran eline uzandım. Parmakları eski sıcaklığında değildi. Isıtabilirmişim gibi elini elimde tuttum.
Yanında oturmaya devam ettim. Hem uyansın istiyordum hem de uyanıp beni yanında görmesini istemiyordum. Düşüncelerim o kadar dağınıktı ki toparlayamıyordum. Ada’nın içkilerine ihtiyacım vardı ama Derin’e bunu yapmayacağımı söylemiştim ve sözümü tutacaktım.
Elimin içindeki parmaklar hareket ettiğinde kalbim deli gibi hızlanmıştı. Kaçıp gitmek istiyordum ama o parmaklar elimi sıkıca sardı ve bırakmadı. Çok geçmeden kalbimi delip geçen gözleri açıldı. Bitkin bakıyorlardı ama hala aşık olduğum adama aitti.
İstemsizce boştaki elim uzanıp alnına dökülen bir tutam saçı geri itti. ‘’Nasıl hissediyorsun? Ağrın var mı? Doktoru çağırayım.’’ Gidecekken tuttuğu elimi geri çekti.
‘’Yanımda kal.’’
Konuşamadan geri oturdum. Bir süre daha olduğu yerde yattı sonra yavaşça kalktı. ‘’Yatmalısın.’’ dedim. Yatakta oturur pozisyona gelmişti.
‘’Ben iyiyim.’’ Elleri kollarıma uzandı. ‘’Onları diriltip bir kez daha öldürmek istiyorum. Canın yanıyor mu?’’
‘’Vurulan ben değilim sensin!’’ diye sitem ettim. ‘’Kendini düşün beni değil.’’
‘’Sen yanımdasın, ben ölmedim. Sorun yok.’’
‘’Nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun?’’
Yatağın üzerinde kayarak tam karşıma geldi. Yüzü yüzüme yakındı. ‘’Aklından geçenleri söyle.’’ dedi. ‘’Tüm bu yaşananlardan sonra benimle ilgili ne düşünüyorsun?’’
‘’Uslanmayacak bir bela olduğunu.’’ Düşündüğüm tam olarak buydu. Fazlasıyla belalıydı ve asla uslu biri değildi.
Dudakları kıvrıldı ve biraz daha yaklaştı. ‘’Başka?’’
‘’Sadece bu kadar.’’ Geri çekilecekken engel oldu.
‘’Benden kaçıp gitmek isteyen birine göre fazla endişelisin. Kaybetmekten mi korktun?’’
‘’Hayır, giderken gözlerinin içine bakıp veda edemem diye korktum.’’ Dikenlerim yine çıkmıştı.
‘’Öyle mi?’’ Biraz daha yaklaştı. Aramızda bir saç teli inceliğinde mesafe kalmıştı. Geri çekilmek istedim ama yapamadım. Burnuma dolan kokusu yine mantığımı bastırmaya başlamıştı.
Beklemediğim bir anda kendine çekip dudaklarıma kapandı. Bu yaptığıyla göğsünden ittim ama bırakmadı. Bir süre engel olmak için dirensem de yavaşça kalbimin hareketlerimi kontrol etmeye başladığını hissettim ve kendimi tamamen bıraktım.
Özlemiştim, bu özlem tahminimden daha büyüktü. Ona bu kadar ihtiyaç duyduğumu farketmemiştim.
Ben bu adamdan beni öldürse de gidemeyecektim!