DA-21

1140 Words
Şehirden oldukça uzak bir noktadaydık. Etrafın karanlığını aydınlatan tek şey arabaların farlarıydı. Yolda gelirken üç araba daha bize katılmıştı. Araba durduğunda bana baktı. ‘’Arabadan sakın çıkma.’’ Cevap vermedim. Kaçmak istesem de olduğumuz yer çok ıssızdı ve şehirden çok uzaktaydık. Bu karanlıkta yolumu bulmam pek mümkün değildi. Derin arabadan inmeden belinden silahını çıkardı ve kurşunları kontrol etti. Bu ana kadar belinde silah olduğunu fark etmemiştim. Korku dolu bakışlarımı gördüğünde ‘’Gerçek beni tanımak istemiştin. Tüm çıplaklığımla önündeyim.’’ dedi ve arabadan indi. Adamlar etrafta belli aralıklarla nöbet tutuyordu ve Derin hepsine durmadan emirler yağdırıyordu. Tanıdığım adamdı ama aynı zamanda çok farklıydı. Ciddiydi, otoriterdi ve kendinden emindi. İleriden gelen birkaç arabanın farları olduğum yeri aydınlattı. Arabalar durduğunda içlerinden inen adamlara baktım. Birinin elinde siyah bir çanta vardı. Çantayı arabanın üzerine bıraktığında kapağını açıp içindekileri gösterdi. Olduğum yerden ne olduğunu anlayamadım. Derin yanındaki adamlardan birine baş işareti yaptığında adam olduğum arabanın bağajını açtı ve başka bir çantayı Derin’e götürdü. Çantayı alıp karşısındakine uzattı. Çantanın içini kontrol ettikten sonra kendi elindeki çantayı Derin’e verdi. Karşılığında birkaç şey konuştular. Sesleri fısıltı halindeydi konuştuklarını tam duyamıyordum. Her ne konuştularsa Derin öfkeyle bağırdı. ‘’Nerede? O haini istiyorum.’’ Konuştuğu adam diğer adama bir işaret yaptı ve arabadan elleri ve ağzı bağlı birini çıkarıp getirdiler. Derin’in ayaklarının dibine bıraktıklarında bağırarak söylediklerini arabanın içinden net bir şekilde duyuyordum. ‘’Benim malıma el uzatamayacağını sana kimse öğretmedi mi?’’ Belindeki silahını çekip adamın başına dayadı. ‘’Benim olana kimse dokunamaz.’’ Silahı ateşlediğinde adamın cansız bedeni yere yığıldı. ‘’Leşini bir yere gömün. Çıkmasın ortaya.’’ Çantayı alıp adamlarından birine verdi. ‘’Ne yapacağını biliyorsun.’’ deyince adam başıyla onayladı. Olanları korkuyla izlemiştim. Arabaya bindiğinde tepki veremiyordum. Az önce gözünü kırpmadan birini öldürmüştü. Derin arabayı çalıştırıp uzaklaştığında hala hareketsizdim. Şoka girmiştim ve kendime gelemiyordum. Belli bir mesafede uzaklaştığımızda arabayı durdurdu. ‘’İyi misin?’’ Kapıyı açıp kendimi dışarı attım ve kusmaya başladım. Birini öldürüp nasıl böyle rahat olabiliyordu. Elleri yüzüme dökülen saçlarıma uzandığında ‘’Benden uzak dur!’’ diye bağırdım. ‘’Sen nasıl bir canavarsın? Birinin yaşama hakkını nasıl elinden alırsın?’’ ‘’Gerçek beni tanımak istemiştin. Ben buyum! Yalan yok, aldatmaca yok.’’ ‘’Derin lütfen beni bırak. Kalbinden sil, hayatından sil. Varlığımı unut. Ben böyle bir hayatın içinde olamam.’’ Yolun kenarında yere oturmuş ağlamaya başlamıştım. ‘’Bunu benden isteme. Seni ne kalbimden silebilirim ne de aklımdan. Seni seviyorum Alev ve bu sevgim gerçek.’’ Uzun bir süre ağladım. Engel olmadı. Sessizce bekledi. Ağlamam durulduğunda oturduğum yerden kalktım. ‘’Seninle gelmeyeceğim.’’ dedim ve karanlık yolda yürümeye başladım. ‘’Bunu aklından bile geçirme.’’ Arkamdan gelince koşmaya başladım. Peşimden koşarken karşıdan gelen arabanın ışıklarıyla gözümü kapadım. Doğruca üzerime geliyordu. Belimden tutan kol kenara çektiğinde yol kenarına yuvarlandık. Arabanın fren sesini duydum. Derin hızla ayağa kalkıp elimi tuttu. ‘’Alev, koş!’’ dedi ve elimden çekip peşinden sürükledi. Arabanın olduğu yere doğru giderken diğer arabadan inenler bize doğru geliyorlardı. Telefonunu elime tutuşturdu. ‘’Arabaya gir ve kapıları kilitle. Rehberden Ali ismini bulup ara ve üçüncü yola gelmesini söyle. Sakın dışarı çıkma.’’ Elimi bırakıp belindeki silahı çıkardı ve gelenlerin üzerine doğru yürümeye başladı. ‘’Derin!’’ diye bağırdım. ‘’Arabaya git.’’ Sesi emir doluydu ve söylediğini yapıp arabaya doğru ilerledim. Arabaya girdiğimde titreyen ellerimle kapıyı kilitledim. Farların aydınlattığı yola baktım. Derin’e karşı gelen beş kişi vardı. Telefonundan söylediği gibi Ali ismini bulup aradım. Telefonu açan kişi ‘’Buyur Patron!’’ diye cevapladı. ‘’Derin sizi arayıp üçüncü yola gelmenizi söylememi istedi.’’ Sesim oldukça titriyordu. ‘’Geliyoruz.’’ deyip kapadı. Kim olduğumu sormamıştı, neden çağırdığını da sormamıştı. Sadece tamam demişti. Bir patlama sesi geldiğinde korkuyla yola baktım. Derin birini vurmuştu. Diğer taraftan gelen adama tekme attığında arkasından gelen boğazına sarıldı. Ellerimle ağzımı kapatıp atacağım çığlığa engel oldum. Boğazına sarılı kolları tutup çekerek adamı yere fırlattı ve tek el ateş etti. Karşısından gelene dönüp yine tetiğe bastı ama kurşunu bitmişti. Silahı yere atıp gelenlerin üzerine yürüdü. İkisi Derin’e doğru giderken biri olduğum arabaya doğru gelmeye başladı. Arabadan fırlayıp kaçmamak için kendimi zor tutuyordum ama Derin’i dinleyip kapılar kilitli olduğum yerde korkuyla titreyerek oturmaya devam ettim. Derin adamlarla dövüşmeye devam ederken diğeri olduğum yere ulaşmıştı. Kapının kilitli olduğunu görünce silahıyla cama vurmaya başladı. Birkaç darbe sonrası cam kırılıp üzerime yağdığında bu defa ellerim çığlığıma engel olamamıştı. Kapıyı açıp kolumdan tuttu ve çekerek arabadan çıkardı. Gitmemek için direndim. Tekmelerim, yumruklarım adama iniyordu ama etkilenmiyordu. Peşinden sürükleyerek götürürken ‘’Bırak beni!’’ diye tüm gücümle bağırdım. Geldikleri arabaya bindirmeye çalışırken bir anlığına Derin’i gördüm. Adamlardan birini yumruklamakla meşguldü. Bakışları bana döndüğünde adamı bırakıp olduğum yere koşmaya başladı. Patlayan silahın sesini duydum ama kimden çıkıp kime gittiğini anlayamadım. Derin beni tutan adama yumruğunu indirdiğinde adamın elleri gevşedi. Yere düştüğümde adamın boynunu kollarıyla sarmıştı. Geceyi çıkan çıt sesi doldurdu ve adam olduğu yere yığıldı. Arkadan geleni gördüğümde ‘’Derin!’’’ diye bağırdım. Bağırmamla arkasını döndü ve gelene tekmeyi savurdu. Adam tekrar harekete geçtiğinde duraksamadan yumruğunu ard arda indirdi ve adamı yere fırlatıp bıraktı. Düştüğü yerden tekrar kalkamadı. ‘’İyi misin?’’ diyerek geldi ve sarıldı. Hala korkudan titriyordum. Başımı sallayarak sorusunu cevaplamaya çalıştım. İstemsizce sarılmasına karşılık vermiştim. Parmaklarımdaki ıslaklıkla geri çekildim ve elime baktım. Ay ışığı altında kırmızılıklar parlıyordu. ‘’Derin!’’ derken bu defaki korkum yön değiştirmişti. ‘’Sorun yok. Hadi gel.’’ Uzanıp sırtına baktım. Tişörtü kan içindeydi. ‘’Vurulmuşsun.’’ ‘’Önemli değil. Sen iyisin. Sorun yok.’’ Gelen arabanın sesini duyunca korkuyla yüzüne baktım. Başını çevirip gelenlere baktı. ‘’Ali geldi. Korkma artık.’’ Ayağa kalktığında birkaç adım atınca sendeledi. Düşmemesi için tutmaya çalıştım ama ellerimi geri itti. Yanına gelene döndü. "Adamların hepsini paket yapın Abdullah'a hediye edin. Hasan'ı da arayın eve gelsin. Birisi de arabayı sürsün." "Hallederiz patron." Arabaya doğru ilerlediğinde yürümekte zorlandığının farkındaydım ama yardımımı kabul etmiyordu. Ben gidip arabaya oturana kadar bekledi. Arka koltuğa oturduğumda yanıma oturdu. Ali'nin yanında getirdiği adamlardan biri şoför koltuğuna geçince yola çıktık. Gözleri kapalı kapıya dayanmış halde oturuyordu. Sırtını arkaya yaslamadığını fark ettim. Uzanıp elini tuttum. "Derin, iyi misin?" Korkum artık onun içindi. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Gözlerini açıp bana baktı. "Sen iyisen ben de iyiyim." "Lanet olsun, beni düşünmeyi bırak. Vurulan sensin ben değilim." Bu defa gözyaşlarım akmaya başlamıştı. Ne kızgınlığım kalmıştı, ne de öfkem. Sadece korkuyordum. Ona bir şey olacak diye ödüm kopuyordu. "Omzuma yatmak ister misin?" dediğimde bakışları şaşkınlık doluydu. Gücünün tamamen tükenmeye başladığını yüzünden anlayabiliyordum. Başını yavaşça omzuma yaslamaya çalıştı ama kucağıma doğru düştü. Korkuyla "Derin!" dediğimde cevap vermedi. Yüzünü elimle tutup kendime çevirdim. Gözleri kapalıydı, kendinde değildi. "Hastahaneye gidelim. Lütfen en yakın hastahaneye sür." Gözyaşlarıma engel olamıyordum. "Hastahane olmaz. Doktora haber verildi eve gelecek." "Kafayı mı yediniz? Kendinde değil!" diyerek bağırdım. "Ne yapılması gerekiyor onu yapıyorum." Gaza bastığında kucağımda baygın yatan adamı düşmemesi için sıkıca sardım. "Lütfen, beni bırakıp gidemezsin." Gözyaşlarım yüzüne akıyordu. Bir saat öncesine kadar kaçıp gitmek istiyordum. Yüzünü bile görmek istemiyordum ama şimdi beni bırakıp gidecek diye korkuyordum. "Daha hızlı git, lütfen!" Elimden hiçbir şey gelmiyordu ve bu beni deli ediyordu. Nasıl bir sevdanın içine düşmüştüm? Ne gidebiliyordum ne de kalabiliyordum. Kalbim onun için çarparken bedenim kaçmak için yanıp tutuşuyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD