En az elli kişilik kocaman bir masada dokuz kişi sırayla dizilmiş baş ucumuzda Orman Baş Koruyucusu varken önümüzdeki bir tek kuş sütü eksik sofrada yemek yiyorduk ve bu durum anlatamadığım kadar karışık bir durumdu.
Ezekiel, Alvaro ve benim dışımda herkes yemeklerine gömülmüşken kendimi bilmediğim bir sebepten diken üstünde hissetmeye başlamıştım. Ezekiel ile Alvaro'nun yemek yememe sebebi ise benim aksime diken üstünde olmaları değil Baş Koruyucu ile konuşuyor olmalarıydı.
"İsyan nasıl çıktı?"
Ezekiel'in isyanın sebebini birde Baş Koruyucunun kendisinden dinlemek için sorduğu soruya Baş Koruyucu derin bir nefes alarak cevap verdi.
"Tam olarak bilmiyorum her şey birden gelişti, ne olduğunu ben bile anlamadım. Yeryüzünde gerçekleşen kontrolsüz depremlerden dolayı Fiume bölgesinin dış kanadı neredeyse yıkılıyordu. Depremin benim yüzünden çıktığını düşünen koruyucularda beni suçladılar ve kendi bölgelerinde ayaklanmaya neden oldular. Ayaklanmayı bastırmaya çalıştım ama kesin bir çözüm olmayacağından sizin Baş Koruyucunuzdan yardım istedim. Artık burada olduğunuza göre ne yapmayı planlıyorsunuz?"
Ezekiel derin bir sükunet içinde daha 5 dakika önce adının Respiro olduğunu öğrendiğim adamı dinlerken Alvaro ile birlikte düşüncelere daldı. İkisinden biri bir çözüm önermeden önce aklıma takılan bir soruyu dile getirdim.
"İyi de bu depremlerin sorumlusunun niye siz olduğunuzu düşündüler?"
Masadaki bütün gözler bana dönerken ortamda ölüm sessizliği hakimdi. Kimse bunu beklemiyor olmalıydı ki ağızlarını açıp tek kelime edemediler. Şaşkınlıkları bir kaç dakika içinde geçerken gözler bu sefer soruyu hâlâ cevaplamayan Respiro'ya döndü. Respiro gözlerini hepimizin üzerinde teker teker gezdirirken derin bir nefes alıp anlatmaya başladı.
"Bir kaç gün önce yaşanan bir olaydan dolayı..." Ezekiel Respiro'nun devam etmesine izin vermeden
"Hangi gün?" diye atlayarak detayları öğrenmek için diretti. Respiro gözlerini Ezekiel'e diksede Ezekiel geri adım atmayınca sorusuna cevap vererek anlatmaya başladı.
"Depremlerin olduğu gün yaşanan bir olaydan dolayı. O gün oğlumla çok şiddetli bir tartışmaya girdik. Öyle ki çevremizdeki çoğu koruyucunun bizi duyduğu söylenebilir. Bilirsin dedikodu ile bir kaç saat içinde bu bütün ormana yayılabilir ki öyle de oldu. Saatler içinde neredeyse bütün koruyucular baba-oğul arasındaki bu kavgayı duydu. Kavgadan saatler sonra olan depremin sebebini ise benim sinirimle bağdaştırdılar. Daha duygularımı kontrol edemediğimi ve bu halde nasıl onları yöneteceğim hakkında kaygılar yaşandı ve bir ayaklanma yaşandı. Ama depremin benimle hiç bir alakası olmadığına eminim ve bunu onlara nasıl kanıtlayacağımı bilmiyorum."
Respiro'nun uzun soluklu konuşmasından sonra bu sefer Alvaro bir soru yöneltti.
"Diğer bölgelerde olan kontrol dışı durumlardan haberdar değil misiniz?"
Baş köşemizde oturan bu koruyucunun hiç bir şeyden haberi olmadığı şaşkınlıkla açılan gözlerinden belliydi.
"Hangi kontrol dışı durumlardan bahsediyoruz?"
Respiro'nun sorusuyla Alvaro Leroy'a dönerken sözün ona geçtiğine dair bir işaret verdi. Sanırım bu onun ilgi alanına giriyordu. Leroy da çok geçmeden konuşmaya başladı.
"Depremlerin dışında sebebini bilmediğimiz seller, volkan patlamaları, tsunamiler de gerçekleşti. Bütün Baş Koruyucular ile iletişime geçtik ama hiçbiri bunların sebeplerini açıklayamadı. Bizde bunu araştırıyoruz."
Respiro sessizce Leroy'u dinlerken Ezekiel kaşları çatık bir şekilde bir soru daha sordu.
"Alıcılarınız çalışmıyor mu? Bu afetler olduğunda hemen haberinizin olması gerekti."
"Alıcılarımız son zamanlarda biraz sıkıntılıydı. Gökyüzü bizimle iletişime geçtiğinde ise sadece depremler hakkında soru sordular. Diğer bölgelerde de sıkıntı çıktığını şimdi öğrendim."
Respiro'nun cevabı ile Ezekiel başını hızla anladım dercesine sallarken
"İşimiz zor değil o zaman. Diğer birimlerde de sıkıntı çıktığı bilgisi koruyuculara iletilirse sizin bir şey yapmadığınız kanıtlanır. Adamlarınızla meydanda bir duyuru yapacağınız haberini salın, gereken açıklamayı siz durumu koruyuculara anlattıktan sonra biz yaparız." dedi ve olayı kısa sürede kökten bir şekilde çözmüş oldu.
Respiro Ezekiel'in dediklerini başıyla onaylayıp adamlarından birini hemen yanına çağırdı ve yarım saat sonra bir duyuru olacağı hakkında herkesi bilgilendirmesini söyledi. Adamı onu başıyla onaylayıp selam verdikten sonra yanımızdan ayrıldı. Böylece bizde tamamen yemeğe döndük.
Verilen karardan sonra herkes yemeğini yemeye odaklanırken bende sağımda duran çatalı alıp önümdeki yemeklerden azar azar yemeye başladım. Masada bildiğim şeyler de vardı bilmediğim de. Bende bilmediklerime güvenemediğimden onlardan yemedim.
Yarım saatin sonunda bir haberci herkesin dışarıda yapılacak duyuru için toplandığını söyleyince hepimiz ayaklandık. Önde Respiro onun arkasında biz büyük kapıdan dışarı çıkarken sesler git gide artmaya hatta bir noktadan sonra katlanılamayacak hale gelmeye başladı. Hepimiz dışarıda binlerce koruyucunun biraz yukarısında ama tam karşısında sırayla dizilirken Repiro bir adım öne çıkarak elini havaya kaldırdı ve herkesin susmasını sağladı. Sağır edici ses yerini rahatsız edici bir şekilde sessizliğin uğultusuna bırakırken Respiro konuşmaya başladı ve sesi herkese ulaşacak bir şiddette yankılandı.
"Değerli Koruyucu halkı, biliyorsunuz ki bir kaç gün önce talihsiz bir olay yaşandı ve Fiume bölgesinin bir kısmı yıkılma tehlikesine girdi. Bir çoğunuzsa bu olaydan beri sorumlu tuttu ama şimdi size bildirmek isterim ki yeryüzünde yaşanan ve sebebini bilmediğimiz bu olay sadece bizim bölgemizde gerçekleşmedi."
Respiro'nun saniyelik duraksaması halk arasında fısıldaşmalara neden olurken neredeyse her biri bu açıklama hakkında bir çok teori üretiyordu. Bu teoriler git gide sesin yükselmesine sebep olurken Respiro elini tekrar havalandırdı ve herkesin susmasını sağlayarak konuşmak için ağzını araladı. Şimdi anlıyordum da Respiro çokta istemeden susmamıştı. Halkını meraklandırmak istiyordu ve bu ilginç teoriler için onlara bir kaç saniye vermişti. Şuan ise bütün koruyucular biraz öncekine göre on kat daha dikkatli bir şekilde kendisini dinliyordu. Ne gösterişti ama! Halkı bu açıklamanın devamını öğrenmek istiyordu ve bu cevabı onlara açıklayabilecek olan kişi tam da karşılarında duran yöneticileriydi. Ve halk daha bir kaç gün öncesine kadar isyan ettikleri bu adama şimdi sırf bu hikayenin devamını öğrenmek için hürmet edeceklerdi. Bu adamı tanımıyordum ama işinin ehli olduğu kesindi.
"Bizim dışımızdaki bir çok koruyucu bölgesinde gerçekleşen bu kontrolsüz afetler hakkında ne yazık ki bende bilgi sahibi değilim. Bu yüzden açıklamayı bu işle ilgilenen arkadaşlara bırakıyorum."
Respiro bizden tarafa dönüp sözü Ezekiel'e bıraktığında Ezekiel öne çıkıp bir komutan edasıyla karşısındaki insanları selamladı. Ezekiel Respiro'nun aksine bir yönetici gibi değil de bir lider gibi onlarla iletişime geçtiğinde karşısındaki insanlarda ona saygı gösterdi. Ve ben o zaman anladım. Bu insanlara Respiro gibi gösterişli bir yöneticiden çok Ezekiel gibi bir lider gerekti.
Ezekiel bir kaç saniye boyunca karşısındaki insanları incelerken konuşmaya başladı.
"Öncelikle bildirmek isterim ki Baş Koruyucunuz Respiro'nun dedikleri doğrudur. Sadece orman koruyucuları değil bir çok bölgede bu tür sıkıntılar yaşandı ama hiçbirinizin endişelenmesini istemiyorum. Biz her ayrıntısına kadar bu olay ile ilgileneceğiz ve her gelişmeden haberinizin olacağının teminatını size veriyorum. Şimdilik yapmanızı istediğim tek şey beklemek. Eğer kötü bir şeyler olsaydı şuan çok daha içinden çıkılmaz bir halde olurduk ve burada size bu açıklamayı da yapabiliyor olmazdık. O yüzden sadece biraz sabredin ve her şeyin normale dönmesini bekleyin yeter."
Konuşma boyunca gözlerimi Ezekeil'den alamazken her hareketinde bir gerçeklik,samimiyet ve içtenlik vardı. Soğuk kanlılığı ile karşısındaki herkesi bir sorun olmadığına dair inandırdığına emindim. Her mimiği, her hareketi ile önündeki yüzlerce hatta binlerce insana örnek olduğunun farkında mıydı acaba?
Konuşması bitince karşısındaki insanları selamlayıp arkasını döndüğünde göz göze geldik. Gülümsediğinde gözlerine bakmakla yetindim. Şuan konuşmaya gerek olduğunu hiç sanmıyordum. O beni anlamıştı, ben onu. Kelimelerse kendi köşesine çekilip başka bir zaman için hazırda bekleyebilirdi.
Karşımızdaki koruyucuların bağırışları ve soruları arasında hepimiz tekrar içeriye girerken Respiro hepimize dönüp
"Yardımınız için hepinize teşekkür ederim. Ben size hemen birer oda hazırlatayım, dinlenin. Uzun yoldan geldiniz zaten."
"Gerek yok biz dönelim."
Ezekiel'in itirazına rağmen Respiro onu dinlemedi ve uzun yoldan geldiğimizi ertesi gün dinlenip öyle gidebileceğimizi söyleyip oda hazırlamaları için adamlarından birine emir verdi.
Bir kaç dakika sonra bir kadın odalarımızı göstermek için yanımıza geldi ve hepimiz onun arkasından ilerlemeye başladık. Bulunduğumuz yerden bir üst kata çıkarken karşımıza çıkan geniş ama uzun koridorda ilerlemeye başladık. Koridorun sonuna doğru geldiğimizde kadın karşılıklı iki kapıyı göstererek bize döndü ve
"Bu odalardan itibaren istediğinize yerleşebilirsiniz." deyip yanımızdan ayrıldı.
Hepimizin gözleri karşımızda duran 9 kapıya döndüğünde kimsenin nereye gittiğini umursamadan koridorun sonundaki odalardan rastgele birini seçip girdim. Karşıma geniş ve ferah bir oda çıkarken kapıyı kapatıp odayı incelemeye başladım.
Odanın tam ortasında geniş bir yatak, tam iki yanında küçük çekmeceler ve yatağın sol tarafında bir kapı, karşısında ise bir gardırop vardı. O kadar yoldan sonra yorgun olduğum için duş alıp uyumayı düşünürken yatağın karşısındaki dolaptan siyah bir eşofman ve koyu mavi renkte dar bir tişört aldım.
Odaya birin girmesi ihtimaline karşılık kıyafetleri de yanıma alıp banyoya girdim. Uzun yolun ardından sıcacık bir duş rahatlamamı ve kafamı boşaltmamı sağlamıştı.
Kıyafetlerimi giyip banyodan çıktığımda ister istemez Ezekiel'in gelip gelmeyeceğini merak ederken onu umursamamaya çalışıp yatağın içine girdim. Gözlerim kısa bir sürede yorgunlukla kapandığında onlara karşı koymadım ve kendimi derin bir uykunun kollarına bıraktım.
---------------
Günün ortasındaki bu tatlı uykum akşama kadar sürmüştü. Gözlerimi açtığımda ise güneşten eser yoktu ve odanın içi kapkaranlıktı.
Gözlerimi kırpıştırıp gerinirken karşımdaki tekli koltukta oturup uyuya kalmış Ezekiel'i gördüm. Demek ben uyurken bana bakmaya gelmiş ve uyuya kalmıştı. Gözlerimi devirip yataktan kalktığımda olduğu yerde biraz kıpırdandı ama uyanmadı. Onu uyandırmamak için sessizce hareket ederken dolaptan siyah dar bir pantolon aldım ve banyoda eşofmanımı değiştirdim.
Geri odaya döndüğümde Ezekiel hâlâ uyanmamıştı, bende bunu fırsat bilerek odadan çıktım. Eğer uyanık olsaydı kesinlikle peşimden gelirdi.
Koridora bakındığımda kimseyi göremedim. Sanırım hepsi hala dinleniyordu. Buraya geldiğimiz yoldan geri giderek bu saraydan -küçükte olsa bir saraydı- çıktım.
Dışarıya çıktığımda ilk gördüğüm şey evlerin birbirleri ile uyum içinde yanan ışıkları oldu. Buradaki herkes o kadar uyum içindeydi ki her bir evden çıkan ışık huzmeleri sabahkine göre çok daha güzel bir manzara sunuyordu. Bu yeri tanımlayabileceğim ilk kelime huzurdu. Buranın herkese huzur verebileceğinden emindim.
Saatler önce burası binlerce Koruyucu ile doluyken şimdi karşımda sadece güzel bir manzara vardı. Biraz daha orada durup bu manzarayı izledikten sonra daha yüksek bir yere çıkmak istedim. Arkamı dönüp etrafa baktığımda buradan daha da yükseğe çıkan merdivenler görmem beni sevindirdi.
Hiç düşünmeden gördüğüm yolda ilerlemeye başladım. Gitgide yükseklere çıkarken artık çıkacak merdiven kalmadığında iri gövdeli ağacın dalına geçip oturdum. Dengemi sağladığımda ise ayaklarımı aşağı uzattım. Şimdi her şey gözüme çok daha küçük geliyordu ve açıkçası bu görüntü biraz komiğime gitmişti.
Bir kaç saniye öncesine nazaran buradaki herkes şimdi gözüme bir karınca gibi geliyordu ve açıkçası bu gördüğümüz şeylerin ne kadar aldatıcı olduğunun belirtisi gibiydi. Sessizlik içinde herkesin birbiri ile olan uyumunu izlemeye koyulurken kendimi hiç olmadığım kadar rahat hissediyordum.
Bazıları evlerine giriyor, bazıları akşamın bu vaktinde güzel havayı bulmuş olmalı ki yürüyüş yapıyordu. Çocuklar ise ailelerinden bağımsız eğlenceli oyunlar oynuyor ve kimseyi umursamadan bağırışıp çağrışıyorlardı.
Bir süre daha herkesin telaşını, mutluluğunu, endişesini ve çok daha fazlasını öylece oturup izledim. Kendimi bu görüntüyü kaptırmış giderken arkamda hissettiğim hareketlilikle hızlıca geldiğim yola döndüm. Ezekiel biraz sinirli bir şekilde bana doğru gelirken
"Ne oldu?" dedim şaşkınlıkla. Yanıma gelip benim gibi ağacın iri dalına oturduğunda burnundan soluyordu.
"Ne mi oldu? Yarım saattir seni arıyorum! Aklım çıktı senin haberin var mı?"
"Aramasaydın, ben mi dedim sana beni ara diye."
"Bir daha sakın bana haber vermeden bir yere gitme."
Sözleri benimde çileden çıkmamı sağlarken
"Oldu canım, başka bir emrin?" diye karşı çıktım.
Derin bir nefes alırken sakinleşmeye çalıştığı her halinden belliydi.
"Hem sen beni nasıl buldun?"
"Konu sen olunca pekte zor olmuyor. Nerde tenha bir yer var sen oradasın."
Gerçekten korktuğunu anlayınca olayı daha da kızıştırmak istemediğimden
"Sadece daha yüksek bir yere çıkmak istemiştim" diye açıklama yaptım. O da kendine gelirken sakin bir şekilde konuşmaya başladı.
"Bak, sana bir yerde kapalı kal demiyorum ama gözümün önünde ayrılma ya da bir yere gidiyorsan yanına bizden birini al. En azından ölmekten vazgeçene kadar."
"Şuan sana sakin davranıyor olabilirim Ezekiel ama bu dediklerini yapacağım anlamına gelmiyor. Kısıtlanmayı sevmem ve eğer biraz daha beni zorlarsan bugün ki endişen gelecektekilerin yanında sıfır kalır."
Yeniden kavga çıkacağını anlayan Ezekiel hiçbir şey demedi. Bence de dememeliydi. Çünkü beni istediği gibi yönlendiremeyeceğini o da biliyordu. İkimizde bir süre konuşmadık ve birbirimizi kendi halimize bıraktık. Ben sustum, o da sustu. Bu bir müddet böyle devam etti. Sonra bu kadar sessizlik bize yakışmıyormuş gibi Ezekiel az önceki konuşmamızdan alakasız bir tavırla
"E, anlat bakalım. " dedi. Böyle bir cümleyi ondan beklemediğim için biraz şaşkınlık içinde
"Neyi anlatayım?" diye sordum. Omuz silkip
"Bilmem." dedi. "Yeryüzünden bahset mesela. Ya da ne biliyim anılarından, hayatından... anlat bir şeyler işte."
"Öyle pek anlatılacak bir şey yok aslında."
"Hadi ama illa ki anlatacak güzel bir anın vardır. Çocukluğun mesela, çocukluğundan bahset."
"Benim çocukluğum yetimhanede geçti Ezekiel. Yani en azından büyük bir kısmı. O yüzden öyle anlatacak güzel ya da komik anılarım yok."
Gözleri gözlerimi bulurken bir şey demedi ama bir çok şey söylemek istediği her halinden belliydi.
"Ama sen anlat." diye devam ettim sözlerime. "Mesela arkadaşlarınla nasıl tanıştığından bahset ya da en çok hangi oyunları oynadığınızdan."
Sorum ile yüzünde küçük bir gülümseme oluştu. Bu gülümsemenin sebebini merak ederken beni bu merak içinde bırakmadı ve konuşmaya başladı.
"Alvaro ve Nancy ile çocukluktan arkadaşız. Kendimizi bildik bileli hep bir aradaydık. Lenora,Leroy ve Darwin ile daha sonra geleneksel bir festivalde tanışmıştık. Karen ve Keith ile ise çok daha sonra tanıştık ama onlarında şuan öbürlerinden pek bir farkı yok. Sonu kahkahalarla biten bir sürü anımızı hatırlıyorum. "
Nasıl tanıştıkalarını anlatmasını büyük bir dikkatle dinlerken sözünü kesmeden edemedim.
"Ama Alvaro'nun bir farkı var gibi."
Sözlerim ile yüzünde ilginç bir gülümseme oluşurken
"Nasıl yani?" dedi.
"Onunla daha yakın gibisin. Mesela Baş Koruyucu bizi buraya göndermeye karar verdikten sonra ilk ona haber verdin, bir başkasına değil. Sonra diğerlerine kıyasla ona daha çok sorumluluk veriyorsun mesela. Ayrıca onun yanındayken daha rahatsın. Bu ona daha çok güvendiğin anlamına gelir."
Benim ayrıntılı açıklamam yüzündeki ilginç ifadenin yerini bilmiş bir gülümsemeye bırakırken
"Kişileri iyi analiz ediyorsun, Cia." dedi.
"Peki,neden?" diye sordum. "Diğerleri senin için eşit değere sahipse neden Alvaroyla daha yakınsın?"
Sorum iç çekmesine neden olurken beni
"Boşver, uzun hikaye." diye geçiştirdi. Bende omuz silkip diretmedim. Özel bir hikayesi varsa bu hikaye kendine kalsa daha iyi olurdu.
İkimizde yeniden sessizliğe gömüldüğümüzde Ezekiel elindeki bileklikten bir şeyler yapmaya başladı. Ne yaptığını merak ederken işi bitince bana döndü ve
"Hadi aşağı inelim artık. Yarın tekrar yola çıkacağız, bu yüzden biraz daha dinlensek iyi olur." dedi. Onunla
"Ben gayet iyi dinlendim ama sen o koltukta ne kadar rahat dinledin onu bilemiyorum." diye dalga geçerken oturduğumuz daldan geldiğimiz yola atlayıp bana döndü ve kötü kötü bakmaya başladı. Kıkırdamama engel olmazken benim güldüğümü görünce oda güldü.
"Bakıyorum da çok eğleniyorsun. "
Omuz silkerken bende daldan kalkıp geldiğimiz yola atladım. Beraber aşağı inmeye başladığımızda ikimizden de çıt çıkmıyordu. Diğerlerinin yanına gidene kadar da bu böyle sürdü. Artık aramızda oluşan bu zamansız sessizliklere alışmıştım ve garipsemiyordum. Bu aramızda gerginlik oluşturmaktan çok bir gereklilik haline gelmiş gibiydi. Bakalım günler ilerledikçe daha nelere alışacaktım. Ezekiel'in bunu bilmesine gerek yoktu ama beni ölümden soğutmaya çalışması şimdiden işe yarıyor gibiydi. Benim asıl merak ettiğim bu karmaşaların hepsi bittikten sonra beni nasıl hayatta tutacağıydı. Sanırım bunu bilmenin tek yolu yaşayıp görmekti.
Bölüm Sonu