Hemen bir arkadaşımı arayıp beni Çeşme' ye götürmesini istedim. Normalde Uraz' ı aramam gerekirdi biliyordum ama aramadım. Kötü bir şey duymaktan korktum. Uçarak gidemezdim. Öyle bir yeteneğe sahip değildim. O yüzden gidebileceğim en hızlı şekilde gidip orada öğrenmeyi tercih ettim. Yolda kendimi yemeye gerek yoktu. Elbette beni arayan kişiye güvenmedim. Yani insanlara öylece güvenebilen biri değildim ama sonuçta mekana gidecektim. Uraz' ı görmeye ya da gezmeye gitsem de aynı mekana girecektim zaten. Mekana girdiğimde daha hazırlık yapılıyordu. Biri yanıma geldi.
" Hoş geldin Yasemin. " dedi. Öylece baktım yüzüne.
" Ben Bilal. Seni ben aradım. Seninle konuşmam gerekiyordu. "
" Uraz iyi mi?"
" İyi. Yani en azından iyi sayılır. Aslında iyi değil. Kaza bela bir şey yok başında. Ben seni aramaktan başka bir yol bulamadım. "
" Beni nereden tanıyorsun?"
" Seni herkes tanıyor burada Yasemin. Yani ismen. Ben Uraz ile aynı odada kaldığım için daha iyi tanıyorum. "
Gömleğinin cebinden bir fotoğraf çıkarıp bana uzattı. Benim fotoğrafımdı. Fotoğraf çektirmeyi sevmediğim için fazla fotoğrafım olmazdı telefonumda bile. Hiç tanımadığım birinde olması ilginçti.
" Bu odada duruyor. Oradan biliyordum yüzünü. Uraz gelir gelmez bastırdı bu fotoğrafı. Uraz işten kovulmak üzere. Tamam sezonun bitmesine az kaldı ama yine de böyle kovulursa alacağını alamaz. Uraz çok içiyor Yasemin. "
" Yasak mı burada barmenlere içmek?"
" Değil. Ama Uraz gerçekten çok fazla içiyor. Kendini kaybedecek kadar. Bunun sebebi sensin. "
" Ben miyim?"
" Evet sensin. Bak arkada bir yerde konuşalım mı? Uraz gelirse bana çok kızar. Benim seni aramamam gerekiyordu. "
" Hızla anlatırsan daha iyi olur. " dedim. Onunla arkaya gitmeye niyetim yoktu.
" Uraz seni görsün diye çağırdım en çok. Kendini toplar diye. Uraz gerçekten iyi değil Yasemin. Düzensiz çalışıyor. Hep sarhoş. Sinirli. İlk geldiği zamanlarda böyle değildi. Sonra kötüye gitmeye başladı. Uraz seni çok seviyor Yasemin. Senin için ; ' Kanatları güçlenmesi gereken bir minik kanarya o, günü gelince uçup gidecek. Ona kafes olamam. ' diyor. Bu cümleyi herkes ezberledi burada. "
İşte tam o anda Bilal' in yakasına yapışan bir el ve Uraz' ı gördüm. Yakasından tuttuğu gibi bar tezgahına yapıştırdı.
" Yasemin lan o! Uzak dur ondan!" diye bağırdı. Uraz' ın koluna dokundum ama öncesinde fotoğrafı çantama attım. Görmese iyi olurdu. Arkadaşına ne derdi bilmiyordum şu haliyle. Kızarmış gözleriyle bana baktı.
" Hoş geldin demek yok mu? Bırak çocuğu. " dedim.
" Çocuk değil o. "
" Bilal' i bırak o zaman. "
" Adını da öğrenmişsin hemen. "
" Seni sordum. Oda arkadaşınmış. "
" Yalan söylüyorsun. "
" Onu bırak Uraz. Lütfen bırak. "
Bıraktı. Bilal anlatmaya çalıştı ama onu dinlemiyor bana bakıyordu.
" Bu halin ne? Bana çok içme diyorsun bir de. Sen böyle yaparsan ben seni dinler miyim?" dedim.
" Sen çok içme. "
" O zaman sende çok içme. "
" Tamam. "
Bilal dayanamadı.
" Bu kadar mıydı lan? Biz kırk kez dedik kızın demesi mi gerekiyordu? "
" Sen karışma. Ayrıca kız değil. Yasemin. Ya da sen deme Yasemin. "
" Yenge diyeyim mi?"
" Yenge değil ki. "
Bilal' e gitmesini işaret ettim.
" Sen niye kendini bu hale getirdin?"
" Ne Hale' si be! Banane Hale' den. "
" Tam uçtun anlaşılan. Kendini diyorum. Kendini neden bu hale getirdin? Kısacası neden bu kadar içtin? Daha akşam bile olmadı. "
" Kokuna alışmışım. Buralarda kokun yoktu. "
" Burada bekle. "
Dışarı çıkıp arkadaşıma teşekkür ettim ve gönderdim. Babama da bu akşam arkadaşımda kalacağımı yazdım ama büyük ihtimalle görmezdi bile. Yazmak benim tercihimdi. Yokluğumu anlamasını bile beklemiyordum. Gece gündüz kavramı çoğu zaman karışıyordu onda. İçeri geri döndüm. Uraz' ı lavaboya götürdüm. Elini yüzünü yıkadım. Erkekler tuvaletine girmek sıkıntılı olduğu için onu kızlar tuvaletine soktum. Şu an anlamazdı zaten.
" Seninle sonra konuşmaya devam edeceğiz. Şimdi söyle bakalım hangi barda çalışıyorsun sen?"
Parmağıyla işaret etti. Oraya doğru yürüdük. Tezgahın arkasına geçtik. Evet bardaklar falan temizdi ama bar dağınıktı. Bardakları yıkamak onun işi değildi. Belli ki kendi işini düzgün yapmıyordu. İçkileri indirmeye başladım. Bilal yanımıza geldi.
" Düzenleme yapmak mı istiyorsun? Ben yardımcı olayım. " dedi. Uraz gülümsedi.
" O Yasemin. Sıradan biri değil. Halleder. "
" Sen yardım et o zaman. Bir ton içki var. Ne neyin yanına konacak nereden bilecek?"
Uraz gülümsedi.
" İzle. " dedi. Bütün şişeleri indirdim. Uraz siliyordu ben yerleştiriyordum. Yerleştirme bitti.
" Domates sosu az. Kokteyl karıştırıcılar. Bir de Bacardi sadece bir şişe var. "
" Burada bir şişe bitmez. "
Uraz yine güldü.
" Onu kendi için istiyor. "
" Sende Yasemin gelince gülmeyi öğrendin. Maşallah ne diyelim. " dedi ve dediğim eksikleri getirmeye gitti. Açılış zamanı geliyordu. Şef garson yanımıza geldi. Yaşı büyüktü. Uzun zamandır bu işte olduğu belliydi.
" Yardıma mı geldin ?"
" Evet. "
" Yaşın küçük. "
" Çıkacağım zaten şimdi. "
" Hafta içi baskın olmaz genelde. Uraz sana bir tişört versin. Bir de makyaj yap. Biraz büyük göster. " dedikten sonra Uraz' a döndü. " Sadece bugünlük Uraz. " dedi. Uraz kafasını salladı. Uraz' la arkaya gittik. Üzerinde J&B amblemi olan sarı bir tişört verdi. Aynısından kendi de giydi. Bara geri döndüğümüzde Bilal dediklerimi getirmişti.
" Yakışmış. " dedi. Uraz ters ters baktı.
" Yemedik kızı. Şef gördü çalışmasını kızın. Hemen atladı değil mi? Sen mi öğrettin bunları?"
Uraz yine gülümsedi.
" Daha benim öğrettiklerimi görmedin. " dedi. Doğru söylüyordu. Uraz beni oyalamak için mesleğine dair bir sürü şey öğretmişti. İnsanlar gelmeye başladı.
Mekan hızla dolmaya başlamıştı. Kalabalığın enerjisi yükselirken, Uraz 'la göz göze geldik. İkimiz de aynı şeyi düşündüğümüzü hissediyordum. Uraz, her zamanki gibi soğukkanlı bir tavırla bardağın birini eline aldı ve bana döndü. Artık ayılmıştı. İçmeye devam etmiyorsa sarhoşluğu hızlı geçiyordu onun.
“Ne diyorsun, Yasemin? Küçük bir şov yapalım mı?” dedi, gözlerinde parlayan o özgüvenle.
Sadece gülümsedim ve başımı salladım. Uraz, hızla bir şişeyi eline alıp havaya attı. Şişe döne döne yere düşmeden yakalandı ve hemen ardından bir başka şişeyi bana doğru fırlattı. Refleksle tuttum. Daha önce bana öğrettiği birkaç hareketi hatırlayarak aynı anda iki şişeyi çevirip havaya fırlattım. Kalabalık anında dikkatini bize çevirdi.
Uraz, “Tamamdır, Yasemin. Şimdi gösteri zamanı.” dedi ve müziğin ritmine ayak uydurarak şişeleri daha karmaşık hareketlerle çevirip bardağa dökmeye başladı. Ben de aynı şekilde ona eşlik ettim. Bir an bile uyumsuzluk yaşamadık. Sanki uzun zamandır birlikte çalışıyormuşuz gibi hissettiren bir harmoni vardı aramızda.
O sırada bir müşteri seslendi. “Sizin özel kokteylleriniz var mı?”
Uraz hemen göz kırptı ve bana döndü. “Ne dersin, Yasemin? ‘Gece Fırtınası ’nı yapalım mı?”
Gece Fırtınası, Uraz’ ın bana öğrettiği en özel kokteyllerden biriydi. İçinde hem tatlı hem acı aromaların mükemmel bir dengesi vardı ve hazırlanışı tam bir görsel şovdu. Başladık. Uraz, şişeleri havada çevirerek içkileri karıştırırken, ben buzları özel bir teknikle kırıp bardağa ekliyordum. Ardından farklı renklerdeki likörleri dikkatlice katmanlar halinde döktüm. En son, üstüne portakal kabuğu ateşiyle bir dokunuş yaptım. Alevlerin parlamasıyla birlikte tüm barı bir alkış dalgası sardı.
Kalabalık artık tamamen bizim barımıza odaklanmıştı. Diğer barda müşteri kalmamış gibiydi. Şef garson bir köşeden bize bakıyor, yüzünde memnun bir ifade vardı.
Uraz, hafifçe eğilerek müşterilere içkileri uzattı. “Bir kez denemeniz yeterli. Daha önce böyle bir tat almadığınıza eminim.” dedi, o her zamanki sakin ve kendinden emin sesiyle.
Yanımda durup bana döndü. “Harika iş çıkardık, Yasemin.” dedi fısıldayarak. Elimizdeki bardakları tezgaha koyarken, hafifçe omzuma dokundu. Yüzümde istemsiz bir gülümseme belirdi. Bu an, onunla olan uyumumuzu bir kez hissettirdi.
Mekan hareketlenmeye devam etti ama artık kimsenin aklında başka bir bar yoktu. Herkes burada, bizim yaptıklarımızı izlemek ve tattıklarımızı deneyimlemek istiyordu. Ve Uraz ’la birlikte, bu anı yaşamak benim için hayatımın en güzel deneyimlerinden biriydi.