Öylece durdu her şey. Zaman durdu sanki. Meğer ben bana yardım edin diye çığlıklar atıyormuşum ama kimse duymuyormuş. Her kahkaham aslında bir çığlıkmış. Bir tek o duydu. Ben daha küçükmüşüm. Bir tek o gördü. Hiçbir şey olmadı bir kaç gün. Hale' nin bana gaz vermeleri dışında hiçbir şey. Hale ikimize de yazık olduğunu söylüyordu. Ben korkuyordum. Öyle çok korkuyordum ki tarifi yoktu. Severek evlenmiş annem ve babam ayrılık kararını alıncaya kadar evdeki gürültünün haddi hesabı olmadı. Aslında sevdiysen, güvendiysen yaşadığın hayal kırıklığıda o kadar büyük oluyordu. Bunlara yakından şahit olmuştum.
Cuma günleri izin günüydü. Cuma gecesi sabaha kadar konuştuk telefonda. Babam sarhoş halde bağırıp çağırırken bir kısmını duydu. İçmem sorun değildi, gezmem sorun değildi ama telefonda konuşmam sorundu. Sızması uzun sürmedi. Bizde konuşmaya devam ettik. Sabaha kadar her şeyden konuştuk. Gün nasıl doğmuş fark bile etmedik. Her şeyden konuşuyorduk. Filmler, kitaplar, okul, dersler, hayat, içkiler her şey. Bir tek sevgiden konuşmuyorduk. Bir yandan da içtim. Sıfır uykuyla Hale' yle buluştuk ve Uraz' a gittik. Annesi artık alışmıştı bize.
" Seninki uyuyormuş. Sende uykusuzsun. Gidip yanında uyusana. "
" Hale!"
" Ne var Yasemin? Kötü bir şey diyorum sanki. Sen çocuğun üzerine çıksan olmaz der o sana. Bir daha böyle fırsatı zor bulursun kızım. Annesi burada, kardeşi burada, ben buradayım " A!' desen gelirim. Hatta tamam bende odaya geleyim. Sen uyuyunca müzik dinlerim. "
Onun için böyle şeyler basitti ama benim için değildi. Yatağın en ucuna uzandım. Ona değmiyordum bile. Ona doğru döndüm. İzledim. Yüzüne düşen saçını çekmeyi düşündüm ama yapamadım. Zaten yorgun ve uykusuz bedenim alkolünde etkisiyle uykuya daldı. Uyandığımda Uraz yatakta yoktu. Elimi yüzümü yıkadım. Üzerimi düzelttim ve odaya geçtim. Eve giderken Hale puslu gözlerle baktı.
" Yasemin o kadar güzeldiniz ki. Biliyor musun elini tuttu ve bunun farkında bile değildi. "
" Kaç kızla yatıyor kimbilir onlardan biri sanmıştır. "
" Kızım deli misin sen? Yattığı kızların elini mi tutar? Başka yerlerini tutar. "
" Hiçbir kızla yatmadım bilmiyorum Hale. '
" Ay sanki erkekle yattın. Öyle bir şey değildi ya. Döndü. Ama sana değmiyordu. Sanki seni hissetti ve uzanıp elini tuttu. Size bakıyordum. Gözünü açmadı bile. Sizde bir şey var Yasemin. İnan ki tarif edemiyorum. Sende onun elini tuttun ve üç saat öylece el ele uyudunuz. İnsan döner, kıpırdar bir şey olur. Saatlerce kalamaz öyle. Ama sanki onun eli sana aitti, senin elin ona. "
" Hale gaza getiriyorsun. "
" Hayır. Gerçekten böyle düşünüyorum. Bir enerji yükseliyor sizden. "
...
Tam bir ay böyle geçti. Hale' ye göre hep vardı bu enerji. Sarılınca ayrılamıyorduk mesela. Yemek yerken bile illa birbirimize temas ediyorduk. O enerjiyi hissediyordum. Uraz' da hissediyordu ama sevgili olmuyorduk. Ya da belki adını koymuyorduk. Her hafta sonu birlikte uyuyorduk. Artık uyurken sarılmaya başladık. Bunu da bilerek yapmamıştık. Sarmaş dolaş uyandığımızda şok olmuştum. Sonra bir gece çok içtim. Babamla çok kötü tartışma yaşamıştık. Eve bir arkadaşı ve onun pavyondan getirdiği bir kadın ile gelmişti. Sarhoştu ve evde bir genç kız olduğunun farkında bile değildi. Taksiye atladığım gibi Uraz' ın çalıştığı yere gittim. Herkes çıkarıldı zamanı geldiğinde ama ben hala içmeye devam ediyordum. Uraz ortalığı toplayıp ertesi gün için hazırlık yaparken bir yandan bana içki vermeye devam ediyordu. Oradan gidersem başka bir yerde içmeye devam edeceğimi biliyor gibiydi. O gece eve gidemezdim. Sanki o da bunu biliyor gibiydi. Servis bizi Uraz' ın evine bıraktı. Bir süre daha içtim.
" Yasemin. Çok fazla içtin. Yapma güzelim. Hadi uyuyalım artık. " dedi. Bir kaç kez söyleyince kabul ettim. Sarıldık. Gözlerinin içine baktım. Gözümden bir damla yaş süzüldü.
" Seni seviyorum. " diye fısıldadım.
" Benimle ziyan olmayacak kadar güzelsin ve özelsin Yasemin. "
" Yalan söylüyorsun. Ben senin derdini biliyorum. "
" Öyle mi? Neymiş benim derdim?"
Gözümden yaşlar süzülürken dudaklarına öpücükler kondurdum. Dudaklarımı hakimiyeti altıma aldı ama bu kısa sürdü. Kendini geri çekti.
" Yapma. " diye mırıldandı.
" Beni istemiyorsun çünkü ben o yattığın kızlar gibi değilim. Senin işine yaramam. Öyle görüyorsun beni. "
" Onlar gibi olmanı istediğimi nereden çıkardın?"
" Çünkü onlarlasın. "
" Çünkü benim dengim onlar. Sen değilsin. Sen bana fazlasın güzelim. "
O an bu söylediğim şeylerin saçma olduğunu bilmiyordum. Hayatta bazen neyin eğri olduğunu anlamak için doğruyu görmek gerekir. Benim hayatımda doğru yoktu. Benim çevremdeki insanlar gül gibi, edepli, saygılı, akıllı eşlerine kötü davranır ama pavyondaki kadınların neredeyse ayaklarına kapanırlardı. Aslında gerçekten düşününce hayatta doğru olanın ödüllendirilmediğini o yaşta öğrendiğimi anlıyorum ama bunu böyle kabul etmek saçmaydı.
Ben çok sevmiyorum dramı ama 16 yaşında benim umutlarım olmalıydı. Temiz ve büyük aşka tüm kalbimle inanıyor olmalıydım. Aşk her şeye yeter falan sanmalıydım. Hiçbiri yoktu bende.
Normalde insanların abileri falan olur ama ben tek çocuktum. Kuzenleri olur abilik yapan ama benimkiler benden para koparma peşindeydi. Onları mekanlara götürüp içki ikram etmem işlerine geliyordu. Yani bende akraba da yoktu. Daha çok akbaba vardı.
" Benim bu masallara karnım tok. " dedim gözümden yaşlar süzülerek. Dudağını dudağıma değdirdi. Diliyle alt dudağımın üzerinde hafifçe gezindi. Sonunda dudaklarımızı birleştirdi. Dudaklarımı sırasıyla emerken bütün ağırlığımı kaybettiğimi hissettim. Ona acemice karşılık veriyordum. Dili dilimi bulduğunda artık kesinlikle bulutların üzerindeydim. Beni iyice kendine çekti. Dudakları boynumu buldu.
" Nefes almak gibisin Yasemin. Bir çiçek bahçesinde dünyanın en temiz nefesini almak gibi. "
Boynuma bir öpücük kondurdu. Bir tane daha.
" Seni seviyorum... Seni seviyorum..." diye mırıldanıyordum. Boynumu öpüyor emiyordu. Sonra birden kendini geri çekti.
" Lanet olsun!" dedi. Elimi koluna koydum.
" Ne oldu?" diye sordum.
Kalkıp ışığı açtı. Yaklaştı. Boynuma baktı.
" Boynunu mahvettim. "
" Ne oldu ki?"
" Moraracak. Normalde asla böyle bir şey yapmam. Acemi erkeklere çevirdin beni. Kontrol diye bir şey bırakmadın. Kapatıcı var mı yanında?"
" Sakin ol. Bir şey olmaz. " dedim. Olmadı da. Babam görmedi. Ne o zaman ne de ondan sonra. Uraz' ın boynumla bir alıp veremediği vardı. Beyaz tenli olduğum için çabuk iz kaldığını kabul ediyorum ama onun boynuma olan sevdasını da inkar edemeyiz. Belki de kokuma. Ona göre gerçekten yasemin kokuyordum. Bana göre o dünyanın en güzel kokusuna sahipti. Boynumdaki izleri öğretmenlerim gördü. Nasihat etti. Babamı çağırdılar ama babam zaman bulup okula gelmedi. Başarılı bir öğrenci olduğum içinde konu kapatıldı. Normalde ahlaka uygun hareket etmiyorum diye ceza alırdım ama iyi bir müdür yardımcımız vardı. Daha önce içkili bile gittiğimi fark etmişti ama bir şey demedi. Bu normalde kötü bir şey gibi görünebilir ama o farkındaydı. Bana cezalar verecek okuldan uzaklaştırırsa aslında batağa sürükleyeceğinin farkındaydı. Zaten okullar kapanmak üzereydi.
Önce liseden mezun oldum. Sonra 17 yaşına girdim. Uraz yazın daha iyi kazanmak için Çeşme' de bir mekanda işe girdi. Üniversite sınavına gireceğim gece babam eve çok sarhoş geldi. Sabaha kadar onu bırakıp gideceğimi sayıkladı durdu. Annem gibi onu terk edeceğimi... Beni sabaha kadar ağlatmayı başardı. Arabayla götürürken yolu kaybetti. Ucu ucuna kızarmış gözlerle, uykusuz girdim sınava. İki dakika geç gitseydim içeri alınmayacaktım. Gerçi değişen bir şey olmadı. Bir yıl kaybetmiş oldum. Soruları bile bulanık görüyordum. Uraz' la sadece telefonda konuşuyorduk. Hale ile sık sık buluşuyorduk. Hale Kıbrıs' a özel bir üniversiteye gitmeyi tercih etti. Puanı iyiydi ama daha rahat bir hayat istiyordu. Uraz ile yaşadıklarımıza rağmen ilişkimizin bir adı yoktu.
Yaz sonuna doğru bir telefon geldi. Bilmediğim bir numara arıyordu.
" Yasemin sen misin? "
" Evet. Siz kimsiniz?"
" Ben Bilal. Uraz' ın arkadaşıyım. Acil Çeşme' ye gelmen lazım. "
" Ne oldu?"
" Acil gel Yasemin. Çok acil. Uraz' ın çalıştığı mekanda barmenim bende. Beni orada bulabilirsin. " dedi ve telefonu kapattı. Aklımda bir sürü soru vardı. Numaramı nereden bulmuştu? Beni nereden tanıyordu? Neden beni çağırıyordu? En önemlisi; Uraz iyi miydi?