“Aynı evde yaşamak zorunda olduğumuz için beni tanıman iyi olur. Ben çok konuşmayı sevmem. O konuda şanssızsın. Evde yaşına yakın biri de yok.” dediğinde sesi ağır ve mesafeli geliyordu. Gözlerini benden kaçırıyor gibiydi. Belki de benim ruhumda bir boşluk olduğunu, bu söylediklerinin bana hiçbir şey ifade etmediğini bilmiyordu. Oysa söyledikleri benim için sadece arka planda yankılanan boş bir gürültü gibiydi. Konuşmaya ne niyetim vardı ne de hevesim. Onun söylediklerine karşı bir şey hissetmiyordum. Aslında, susmasını diledim. "Keşke kısa kesse." diye geçirdim içimden. Madem konuşmayı sevmiyordu, o zaman neden lafı uzatıyordu? Ama belli ki söylenecek daha çok şey vardı onun kafasında. Susmadı. “Ayrıca sanırım en önemlisi, ben iyi biri sayılmam. Sinirli bir adamım. Baktın ben sinirliyim