Aylin mustafayi beklerken oturdugu sezlogda denize bakarak onu dusunmeye devam etti. acaba tum bu cinayet seruveni bittikten sonra aralarindaki iliski nasil seyredilcekti. bir kac saat once otelde konustuklari gibi her an sanki sevgili olabilirlermis gibi idi. fakat babasinin itiraf mektubunu ve semra teyzesinin bir manyak oldugunu hatirlayinca mustafanin kendisinden soguyabilecegini onu birakabilecegini ve de bunu yapar ise aylin ona ister istemez hak verecegini biliyor idi. bu yuzden suan bu konulara giris yapip hizli karar alarak sonrasinda hayal kirikligina ugram istemiyordu aylin. daha yeni bir iliskisi bitmisti ve ihanete uğramıştı. kendisini daha fazla uzecek ve yoracak bir sey yasamak istemiyordu aylin. mesela sonsuza dek bu sezlongda oturup denizi seyredebilirdi. Mustafayi düşünerek. Mustafa acaba gunes kremi alacak bir market bulamadi mi diye dusunurken aylinin gozleri denizin uzak bir ucundan salina salina gelen uzun bir cisme takildi. ilk basta onu bir odun parcasi sandi aylin ama bir gariplik oldugu kesin idi. cunku gozlerini oradan ayiramiyor idi ve o cisim artik her ne ise git gide duz bir cizgi seyrinde ayline dogru ilerliyordu. aylin tum vucudunu ele geciren gerginligi hissetti. cisim yaklasiyordu ve aylin onu artik ne olup ne olmadigini ayirt etmeye başlamıştı. bir bir insan cesediydi. aylin cok korkmustu ve ne yapacagini bilmeden oturdugu sezlongtan kalkip denizin kiyisina dogru cesedi daha iyi gorebilmek için yürüdü. ve cesed de ona yaklasti. aylin ayni gecen aksam yasadigi o felci tum vucudun da tekrardan hissetti. bu ceset semra teyzesine aitti ve cesed neredeyse 1 haftadir sudaymis gibi yipranmis ve şişmişti. aylin kabusta miyim acaba diye dusunurken birden gunes onlari terk edip karanliga bıraktı. ve etrafta bir az once var olan insanlar da sanki durumu onceden anlamis gibi coktan gitmisti. aylin caresizlikten aglamaya basladi ve gerisin geri cesede baktiginda az once gozleri kapali olan ceset simdi dogrudan ayline bakiyordu. bu gozler ona dun aksamki gozlerden asinaydi.
Aylin mustafanin ellerini ona arkadan sarilmis halde hissetti. ve onu kendine dogru geriye cekip kurtardi. Aylin, Mustafa'nın sıcaklığına sığınmış bir halde, hâlâ titreyen bedeniyle ona yaslandı. Mustafa'nın cesareti ve kararlılığı, Aylin'i yavaşça sakinleştirdi. Gözlerini açtığında, etrafındaki aydınlığı fark etti. Güneşin adeta yeniden doğuşu ile birlikte etraf aydinlanmisti birden ve hala insan kalabaligi oldugu yerde duruyordu, hâlâ denizin huzurlu sesi kulaklarında çınlıyordu.
Mustafa, sessizce Aylin'in yanına oturdu ve onu kucakladı. "İyi misin?" diye fısıldadı. Aylin, başını salladı, ancak hâlâ gözlerini karanlıktan ayıramıyordu. "Ceset... denizde bir ceset gördüm, Mustafa. Gerçekten gördüm." dedi titreyen bir sesle.
Mustafa, ciddi bir ifadeyle Aylin'in gözlerine baktı. "Tamam, sakin ol. Şimdi bana ne olduğunu anlat." dedi.
Aylin, dudaklarını ısırarak yaşadıklarını anlattı. Mustafa dikkatle dinledi ve sonra derin bir nefes aldı. "Bir dakika, Aylin. Seni dinledikten sonra, belki de bir şeyler hatırladım. Denizin açıklarında birkaç gün önce bir kayık battı. Belki o cesedin kayıkla ilgisi vardır. Ama merak etme, bu işi halledeceğiz. Şimdi odamıza dönelim ve polisi arayalım."
Mustafa aylin kendini kötü hissetmemesi icin elinden geldigince mantikli secenekler ona sunuyordu. fakat bu agzindan cikanlara kendisi de inanmıyordu. aylin sezlongta uyuya kalmis ve gene bir kabus görmüştü ama suan kendisine bu sekilde yaklasir ise ona yardimci olamiyacagini kendisi de biliyordu.
Aylin, hala korku dolu gözlerle Mustafa'ya baktı. Onun cesareti ve kararlılığı, Aylin'i biraz olsun sakinleştirdi. Birlikte sezlongdan kalkıp otele doğru yürüdüler. Yolda, Aylin hâlâ denizin karanlığında kaybolmuş cesedi düşünüyordu. Ne olmuştu? Kimdi o ceset?
Otele vardıklarında, odalarına doğru ilerlediler. Aylin, kapılarını açtığında içeriye girdiğinde bir rahatlama hissetti. Odanın sıcaklığı ve aydınlığı, ona huzur verdi. Mustafa, hemen telefona yönelip polisi aradı. Onlar gelene kadar, Aylin'in sakinleşmesi için yanında kalmaya kararlıydı.
Aylin, yavaşça duş alıp rahatlamaya çalıştı. Ancak zihnindeki karanlık bulutlar dağılmıyordu. Denizdeki gizemli ceset hâlâ kafasında dönüp duruyordu. Mustafa'nın yanında oturup sessizce denizi izledi ve içinden geçen karanlık düşüncelerle mücadele etti.
Polisler geldiğinde, Aylin ve Mustafa onlara yaşadıklarını anlattılar. Polisler, denizdeki cesedin kayıkla bağlantılı olabileceğini düşündüler ve derhal soruşturma başlattılar. Ancak Aylin'in de Mustafa'nın da zihnindeki sorular henüz cevapsızdı.
Gecenin ilerleyen saatlerinde, Aylin yorgunluktan gözlerini kapattığında, hala denizin sakin sesi kulaklarında çınlıyordu. Mustafa'nın yanında güvende hissettiği bir düşünceyle uykuya daldı. Ancak denizdeki gizemli ceset bulmacası hâlâ zihninde dönüp duruyordu. Bu olayın ardından her şeyin normale döneceğini umuyordu, ama karanlık sırların hâlâ ortaya çıkacağından emindi.
Mustafa, Aylin'e teklifini sunduğunda, Aylin bir an için şaşkınlıkla ona baktı. Sonra yüzünde hafif bir hayal kırıklığıyla konuşmaya başladı. "Mustafa, bu senin için ne kadar da kolay, değil mi? Sadece her şeyi geride bırakıp kaçmak istiyorsun. Ben burada kalmalıyım, bu cinayetin sırrını çözmek ve adaletin yerini bulmasını sağlamak istiyorum. ayrica cinayette adi gecen bas supheli benim babam. senin icin kolay. benim icin durma git. zaten basindan beri sacmaydi neden geldin ki benimle?"
Mustafa, Aylin'in sözlerini dinlerken hafif bir endişe duydu. "Aylin, senin güvenliğin benim için önemli. Bu cinayet soruşturması seni tehlikeye atabilir. Benimle gelirsen seni korurum. bu dosyayi oylece birakip gitmiycez. bizden daha profesyonel insanlar var bu isler icin biz hukucuyuz aylin polis değil. her seyi gectim aylin sen zarar goruyorsun gözümün önünde"
Ancak Aylin kararlıydı. "Mustafa, senin korumana ihtiyacım yok. Ben bu soruşturmayı üstleneceğim ve babamin masum olduğunu kanitliycam. bunu sen de goruceksin.sonuna kadar gitmek istiyorum. Seninle gelmek istemiyorum."
Mustafa, hayal kırıklığıyla Aylin'e baktı. "Aylin, senin güvenliğini düşünüyorum. Bana katılmazsan, ben de tek başıma gitmeyi düşünmem asla. ya beraber ya beraber baska türlüsü yok."
Aylin, Mustafa'nın sözleri karşısında sertleşti. "Öyleyse git. Ama ben burada kalacağım ve bu soruşturmayı sonuna kadar götüreceğim. Senin gitmeni ve benim pesimden suruklenmeni beklemiyorum."
Mustafa, Aylin'in kararlılığını gördükçe çaresizce başını salladı. "Tamam, Aylin. Seninle tartışmak istemiyorum. Seni seviyorum ve senin güvende olmanı istiyorum. Ama senin kararın kesinse, o zaman yaninda kalmama izin verve sen mumkun oldugunca bu konudan uzak dur. birak ben hallediyim."
Aylin sessizce başını iki yana salladı ve Mustafa'nın yanından ayrıldı. İkisi de kendi yollarına gitti, ama içlerinde hala belirsizlik ve endişe vardı. Aylin, tek başına kaldığında, Mustafa'nın teklifini reddetmenin doğru olduğunu hissetti, sonuçta uzaktan yakindan onu alakadar eden bi konu degil. tehlikenin icinde oldugunun farkinda ve mustafanin da burada kalmasini istemek ahmaklik olurdu. sanki ne sanmisti ki. onun icin boyle bi tehlikeyi kim goze alirdi sanki. ancak kalbinde hâlâ ona karşı bir boşluk hissediyordu. Mustafa ise ayrılıkla başa çıkmaya çalışırken, Aylin'in güvenliği konusundaki endişesiyle kendi iç hesaplaşmalarını sürdürüyordu.
Aylin'in sözleri Mustafa'nın içinde karmaşık duygular uyandırmıştı. Bir yandan Aylin'in kararlılığına hayranlık duyarken, diğer yandan onun kendisini reddetmesi acı vericiydi. Mustafa, bir süre sessizce düşündükten sonra, derin bir nefes alarak tekrar konuşmaya karar verdi. Mustafa daha fazla dayanamayarak aylinin odasinin kapisini tiklatti.
"Aylin, anlıyorum. Senin kararın kesin, ama lütfen beni yanlış anlama. Senin güvende olmanı istiyorum, bu yüzden seninle gitmek istedim. Ancak senin bu soruşturmaya odaklanma isteğini de anlıyorum. Seni seviyorum ve seninle tartışmak istemiyorum, ama fakat kendi odama gitmeden önce seninle bir şey paylaşmak istiyorum."
Aylin, Mustafa'nın sözlerini dinlerken dikkatle ona bakmaya başladı. Kalbi hala kararlıydı, ama Mustafa'nın sözlerine kulak vermek istiyordu.
Mustafa devam etti: "Bu sabah sen uyanmadan once laboratuvara gittim sonuclari almaya. Sana her zaman destek olacağım ve senin yanında olacağım, ne zaman ihtiyacın olursa bana guvenebilecegini biliyorsun. fakat cikan sonucta seni derinden sarsicak türden bir şey var. Seninle gurur duyuyorum ve senin güçlü bir kadın olduğunu biliyorum. Bu yüzden senin kararına saygı duyuyorum. ve ne olur ise olsun senin yanindayim"
Aylin, Mustafa'nın sözleri karşısında duygusal bir dalgalanma hissetti. Onun desteği ve anlayışı, kalbindeki kararlılığı pekiştirdi. Bir an için sessiz kaldıktan sonra, hafif bir tebessümle konuşmaya başladı.
"Mustafa, teşekkür ederim. Senin sözlerin benim için çok değerli. Bu soruşturmaya odaklanmak istiyorum, ama seninle iş birliği içinde olacağımızı bilmek güven veriyor. Seni seviyorum ve seninle her zaman yan yana olmak istiyorum, ne olursa olsun."
Mustafa, Aylin'in sözlerini duyduğunda içinde huzur buldu. Onunla olan bağlarının güçlü olduğunu ve ne olursa olsun birbirlerine destek olacaklarını bilmek onu mutlu etti.
sonunda da aylin her ne kadar korksa ve cikan laboratuvar sonucunu tahmin ediyor olsa bile mustafaya konusmaya devam etmesi icin iletişimi sürdürdü.
- evet laboratuvar sonucu ne çıktı?
- …
aylin bu sessizliğin ne anlama geldiğini çok iyi biliyor idi. daha fazla dermani kalmamıştı. su son haftada neler ile karsilasti neler ogrendi her sey icinde birer yara acti ve kapanacak turden degildi. aylin Mustafa'nın bu her seyi birakip gitme teklifini suan daha iyi anliyordu. birden cocuklar gibi aglamaya basladi aylin. yuzu ayni bir cocuk masumiyeti gibi gozleri sulu sulu mustafaya yalvaririm bana yardim et gibi bakiyordu. mustafa da sanki bir cocuga bakar gibi ici gitti aylini öyle görünce. birden kallarini acti ve aylini kollari arasina alip hickira hickira aglamasini dinledi. bir sure boyle kaldilar. tam bu esnada mustafa basi gogusunde olan aylinin kulaklarina egilerek fisildayarak bir soz verdi.
- Ne olur ise olsun ben burdayim. sana biraktim her seyi. ben halledicem. birlikte halledicez ve gecicek... gecicek...
Birlikte, yaşadıkları zorlu anları geride bırakarak geleceğe doğru adım attılar. Aylin, kendisini bekleyen zorlu soruşturmaya odaklanırken, Mustafa da onun yanında olacağını bilmenin verdiği huzurla kendi iç yolculuğuna devam ediyordu. İkisi de bilerek veya bilmeyerek, hayatlarının bu kritik anında birbirlerine daha da yakınlaşıyorlardı.
Aylin ve Mustafa, odalarının penceresinden dışarı baktıklarında, gökyüzü dolunayın aydınlattığı muhteşem bir manzarayla karşılarına çıktı. Yıldızlar, parlaklıklarıyla gökyüzünü süslüyor, geceye sihirli bir hava katıyordu. Deniz, dolunayın ışığıyla parıldıyordu, her dalga ışıltılı köpükler bırakarak kıyıya vuruyordu.
Aylin, pencereden dışarıya bakarken, dolunayın büyüsüne kapıldı. Ay ışığının denizin üzerindeki yansıması, suyun yüzeyini gümüş gibi parlatıyordu. Uzaklarda, denizin sonsuzluğu ve gökyüzündeki yıldızlar arasında birleşen sınırsızlık hissi, Aylin'e huzur veriyordu.
Mustafa da pencereden dışarıya bakarak sessizce Aylin'in yanına geldi. Birlikte, doğanın bu büyüleyici manzarasına hayranlıkla baktılar. Gökyüzünde beliren bulutlar, dolunayın etrafında dans ediyor, rüzgarın esintisiyle yavaşça kayboluyordu.
Gökyüzündeki dolunay, odalarının içine de gümüş bir ışık yayıyordu. Odanın içi, bu doğal aydınlıkla aydınlanmıştı, her şey yumuşak bir ışıkla bürünmüştü. Aylin ve Mustafa, bu anın güzelliğine hayranlıkla bakıyor, sessizce birbirlerine sarılarak bu anın tadını çıkarıyorlardı.
Denizden yükselen hafif bir esinti, odalarına doluyor ve oda içinde hafif bir rüzgar estiriyordu. Bu huzurlu atmosferde, Aylin ve Mustafa, birlikte geçirdikleri anların değerini daha da fazla hissediyorlardı. Gökyüzündeki dolunay, onlara birlikte yaşadıkları her anın ne kadar özel olduğunu hatırlatıyordu.
Bir süre sonra, Aylin ve Mustafa sessizce pencerenin önünden ayrıldılar, ama dolunayın büyüsü onların kalplerinde ve zihinlerinde hâlâ devam ediyordu. Gece boyunca, dolunayın gizemli ışığı onların düşüncelerini süsleyecek, birlikte yaşadıkları anların değerini daha da artıracaktı.
Aylin ve Mustafa, odalarının huzurlu atmosferinde bir süre daha sessizce oturduktan sonra, birbirlerine dönüp sıcak bir gülümsemeyle baktılar. Birlikte geçirdikleri bu anların değerini anlamak için sözcükler yetersizdi. Dolunayın aydınlattığı bu gece manzarası, onların arasındaki bağı daha da güçlendirmişti.
Yavaşça, odalarının içinde hafif bir meltem esmeye başladı. Perdeler, dolunayın ışığını yumuşak bir şekilde içeriye sızdırırken, odanın içi gümüş bir parıltıyla doldu. Aylin ve Mustafa, bu doğal güzellik karşısında bir kez daha büyülenmişlerdi.
Mustafa, Aylin'e dönüp nazikçe konuştu: "Bu gece, doğanın bize sunduğu bu güzellik karşısında şanslı hissediyorum. Dolunayın aydınlattığı bu manzara, bize anın değerini hatırlatıyor. Seninle burada olmak, benim için gerçekten çok özel."
Aylin, Mustafa'nın sözlerine içtenlikle gülümsedi. "Evet, gerçekten de çok özel bir gece. Bu manzara karşısında huzur bulmak müthiş. Seninle bu anı paylaşmak da benim için çok değerli, Mustafa."
İkisi de bir süre daha pencereden dışarıya bakarak sessizce birbirlerinin varlığının tadını çıkardılar. Denizin huzur veren sesi, odanın içine yayılan gümüş ışıkla birleşerek sakin bir atmosfer oluşturuyordu.
Sonunda, Aylin ve Mustafa sessizce yataklarına doğru ilerlediler ve bu özel geceyi hafızalarında saklamak üzere uyumaya hazırlandılar. Dolunayın ışığı, odalarının içine huzur ve dinginlik getirirken, ikisi de birlikte geçirdikleri bu anın değerini tam olarak kavramışlardı. Gece boyunca, dolunayın büyüsü onların düşüncelerini süsleyecek ve kalplerindeki sevgi ve bağlılık daha da güçlenecekti.
Gecenin ilerleyen saatlerinde, odalarına sızan dolunay ışığıyla birlikte Aylin ve Mustafa, derin bir huzur içinde uyudular. Odalarında, sessizlik hüküm sürerken, dışarıda ise denizin dalgalarının melodisiyle birlikte doğanın huzur veren sesleri yankılanıyordu.
Aylin, gözlerini yumduğunda, denizin melodisiyle birlikte rüyalarına sürüklendi. Rüyasında, dolunayın altında kumsalda yürüyordu, elinde Mustafa'nın eliyle. Denizin sessizliği ve dolunayın büyüsü, etraflarındaki her şeyi gizemli bir atmosferle sarıyordu.
Mustafa da aynı rüyayı paylaşıyordu. Aylin'le birlikte dolunayın altında yürürken, içindeki huzuru ve mutluluğu hissediyordu. Onunla birlikte olmak, ona gerçek bir hazine gibi geliyordu. Göukyüzünde parlayan yıldızlar, onların sevgisini ve bağlarını simgeliyordu.
Rüyalarında birbirlerine sarılarak dolunayın altında dans ettiler. Zaman ve mekanın anlamını kaybettikleri bu anlarda, yalnızca birbirlerine odaklanıyorlardı. Aylin ve Mustafa, bu özel anların tadını çıkarırken, kalplerindeki sevgi ve bağlılık daha da derinleşiyordu. ayni zaman da bu dolunayin baslarina henuz gelmemis olan kotu haberlerin habercisi olabilir miydi diye düşündü Aylin. daha ne kadar kötüsü olabilirdi ki sanki?