Kapının zili çalmıştı. kapının zilinin çalması ile birlikte lebedev' in gelmesi ile heyecana kapılıp ağlamaya başlayan hizmetçi kıza gülen kalabalık birden susmayı tercih etti. anna dadı acele acele tatlı bir heyecan ile kapıya doğru koştu ve derin bir nefes verip kapıyı açtı. işte o an tüm ev halkı nefesini tutmuştu. kapı aralanmıştı ki küçük miln dadısı anna hanımın hemen arkasında ve aralanan kapının 1 metre ötesindeydi. ve şimdi karşısında koyu kızıl saçları ile uzun boyu ve yakışıklı suratı ile lebedev amcası duruyordu. yüzünde kurnaz ve eğlenceli bir tebessüm vardı. ilk gördüğü kişi dadısı ve bunca zaman anne olarak bildiği anna hanım vardı ve doğal olarak ilk onu gördü.
- lebedev! diye kendini onun kollarına attı milan' ın dadısı anna hanım. lebedev ona sımsıkı ve uzunca sarıldı. ona sarılırken yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu ve ardından gülümseme yerini anlamaya çalışan bir surata bıraktı. çünkü dadı annaya sarılırken en son görmesinin üstünden 4 yıl geçmiş küçük milan' ı görmüştü kahve gözleriyle. dadısına sarılan kolları yavaş yavaş gevşedi ve dadı anna kenara çekilip yaşlı gözlerini kurularken lebedev çömelip milan' ın boyuna geldi ve şaşkın bir ses tonuyla:
- milan?
milan ise amcası lebedev' i doğrulamak için başını salladı. o esnada konuşmak istemedi yalnızca el kol ve kafa hareketi ile anlatmaya çalıştı kendisinin doğru tahmin ettiğini. yalnızca bu da değil idi mila' ın konuşmamasının sebebi. milan' ın konuşmamasının asıl nedeni aslında amcası Lebedev' in suratında hala varlığını koruyan şaşkınlık ve anlaşılamamazlık belirtisi onu insanların yaşadığı bilinmemezlikten duyulan korkuya sürüklemişti. ya onu sevmez ise? ya onu daha farklı hayal etmiş ve de şimdi umduğunu bulamamış ise?. . . gibi türlü türlü bilinmezlik ve cevabı olmayan şeyler kafasından geçmişti. lakin tüm bu saçmalıklar amcası lebedev' in yakışıklı ve aslında hala muzip suratında oluşan gülümsemenin ardından yerini mutluluk ve de heyecana bıraktı. Milan nasıl olduğunu anlamadan kendini amcası levedev' in kolları tarafından havaya atılıp tutulurken buldu.
- büyümüş koca adam olmuşsun milan. ardından yeğeni Milan' i kucağında tuttu ve konuşmasına devam etti
- amma da ağırmışsın be! ardından suratına gururlu bir gülümseme ile baktı. milan ise utanmış ve çekingen bir gülümseme ile kafasını yana yatırdı.
- tabi sen beni hatırlamazsın ama ben seni hatırlıyorum. senin ile az bu evin duvarlarına tırmanmıyorduk.
onları arkalarından yüzünde hafif ve ince ve halinden gördüğü manzaradan memnun bir gülümseme ile izleyen ve halen daha evin içine girmemiş kapının eşiğinden onları izleyen prens ivan lafa karıştı:
- bu gelişinde buna müsemmama gösterilmeyeceğini bil isterim lebedev petroviç. bunu derken bir yandan da içeriye girmişti prens ivan kardeşine kaşlarından birini kaldırıp ona hitap ederek.
- nedenmiş o? diye sordu arkasını dönüp henüz içeriye girmiş ve evin kapısını kapatmakta olan abisi prens ivan' a bakıp lebedev.
- çünkü o zaman ev de ben olmuyordum da ondan. dedi prens ivan ardından ikisi de gülmeye başladı ve onlar ile beraber ev halkı da gülmeye başladı. lebedev milan' ı nazikçe yere indirip kardeşi prens ivan' a sarıldı ve birbirlerinin sırtına vurdular. Milan babasını adeta hayatında ilk defa bu şekil de mutlu, huzurlu ve de gamsız endişesiz görüyordu. lakin haklıydı da babası sonuçta karşısında ki kişi en sert insanı bile yumuşatabilecek bir tip ve de karaktere sahipti. kendisini görüp te hayran kalmamak imkansızdı. milan şimdi o amcası lebedev' in geleceği için çok heyecanlanıp sonun da da ağlamaya başlayan hizmetçi kızı çok iyi alıyor ve hak veriyordu da. şimdi onu bu kadar sevmişken nasıl ayrılacaktı. kaç gün kalacaktı amcası lebedev acaba? onu çok sevmişti o da kendisini öyle. baksana hatta amcası lebedev o bebekken bile onun ile birlikte çocuk olup yaramazlıklar yaparmış. kendsinde şeytan tüğü olduğu belli. hatta bunu kendisi de pek tabi biliyordu ki suratında kendisinin insanlar üzerinde ki etkisini gösterdiğinde suratında oluşan o şeytani gülümsemesi bunu açıklıyordu. ona baktığında insan inanılmaz bir enerji ile dolup taşıyordu. kızıl saçları alev alev yanıyordu sanki o insana bakıp gözleri gözlerine değdiğinde. ve bir de pek tabi o kendisine has olan ve son derece rahat ama saygılı hal ve hareketleri. ap ayrı bir havası vardı lebedev' in. Milan daha önce onun gibi bir insan görmemişti hiç. ondan ayrılmak istemiyor o nereye gidiyor ise orada olmak nereye bakıyor ise oraya bamak istiyordu. yaptığı her şeyi taklit etmek istiyordu. o olmak istiyordu milan. bu neden ile içeriye doğru gitmişti. çünkü amcası lebedev de tüm ev halkı ile samimi bir şekilde sarılıp kucaklaştıktan sonra abisi prens ivan ile birlikte içeriye yönelmişlerdi. artlarından az kalsın hizmetçi kız kalabalığı da geliyordu ki anna dadı o adeta hipnotize olmuş kalabalığın önüne geçip eli ile onları uyandıracak bir hareket yaptı ki herkes ayıldı ve mutfağa doru yapılcak işlerin olduğu yerlere dağıldılar canları sıkıla sıkıla. lebedev abisi prens ivan ile yan yaa bir koltukta oturmuş sohpet ediyorlardı bir konu hakkında ki lebedev bir yandan abisi prens ivan' ı dinlerken bir yandan da salonun kapısında onu meraklı gözler ile izleyen milan' a bakıp kucağına oturması için elleri ile kucağına vurmuştu. milan' ın içi birden mutluluk ile dolup taşmıştı. onu fark etmişti ve hatta yanına çağırmıştı. sevinç ile amcası lebedev' e doğru koştu ve onun kucağına onun yadımı ile oturdu. 2 yetişkin abi kardeş hala konuştukları konu hakkında konuşuyorlardı ve milanda başını amcası lebedev'in göğsüne koymuş yukarıya bakarak onun suratına bakıyordu ve konuşmasını dinliyordu lakin lebedev sustuktan sonra ara sıra ona aşşağıdan izleyen küçük yeğeni Milan' a bakıp suratını komik şekillere sokuyordu bazen de göz kırpıyordu. kimi zamanda babasının ne kadar saçma konuştuğunu söyler gibi yüzünü absürt bir şekle sokuyordu. Milan meşgulken bile benim ile ilgileniyor dedi kendi kendine. bu onun için çok kıymetliydi. çünkü normal günlük hayatında kimse onun ile müsaitken bile uğraşma istemez. yorgunum, bugün yapmayalım cümlesine beenzer türlü türlü cümleler kullanılırdı onun oyun oynama isteği üzerine. zaten dışarı çıkma izni de yoktu okul dışında. hatta az kalsın kendisi okula bile gidemiyecekti. babası prens ivan onun evden eğitim görmesini istiyordu. lakin eve getirilecek öğretmeni seçemiyordu bir türlü. sonun dad anna dadının fikrine uyup kendisini okula yazdırmak durumunda kalmıştı. eve gelip milan' a ders verecek çok öğretmen vardı lakin prens ivan hiç birinin tipine veya sözde karakterine güvenememişti. sanki bura da ders verdikten sonra dışarıdaki herkese o canavarın evine gittiğine dair türlü türlü hikaueler anlatacağını düşünüyordu. bu neden ile eve gelebilecek öğretmen bulamamıştı. sonunda da milan okula dadısı anna sayesinde ve bu saçma sebep neden ile başlamıştı. lakin kimi zamlar acba babası haklı mıydı? acaba okula hiç başlamasa mıydı diye düşündüğü de oluyordu? lakin hayor diyordu sonunda hep milan. çünkü babası haklı olaazdı. onu haksız çıkarmak için okulda uğradığı zorbalıklara göz yumabilirdi. sorun yoktu.
milan artık amcası lebedev ile konuşmak istiyordu. onunla oyun oynama da istiyordu lakin daha çok konuşmak istiyordu. onu tanımak bilmek istiyordu. onun ile kim aynı oda da 5 dakika kalsa aynı şeyi isterdi her halde. o konuşsun be onu dinliyim onu öğreniyim. sonunda konuşmaları milan' ın amcası lebedev' in, babası prens ivan' a karşı sitemi ile bitti:
- oh yeter daha gelir gelmez bu kadar siyaset konuştuğumuz. ben artık yeğenimle vakit geçirmek istiyorum dedi ve ardından ekledi :
- ne o? buraa ypksa yeğenimi özlediğimden geldiğimi herkesten saklıyor muydun dedi ve milan' a dönüp göz kırptı ve gözleriyle kapıyı işaret etti. ardından milan hemen amcası lebedev' in kucağından inip beraber bahçeye çıktılar. amcası lebdev arabası olmayan arabacıya seslendi:
- arabacı! arabayı hazırlayıver. yeğenimle dışarı çıkıcaz..
bunu duyan milan hemen endişeli bir şekilde konuştu amcası lebedev' e karşı:
- olmaz ama amca babam seni almaya giderken yolda araba devrilmiş, dedi acelece. sesi sona doğru duyduğu heyecandan dolayı incelmişti. amcası lebedev ona dönüp şaşkın şaşkın:
- araba mı devrilmiş? sen nereden biliyorsun peki bakayım?
- babam siz anna dadı ile sarılırken arabacıyı sormuştu bahçıvan alex' e kaza yaptıklarını ve şuan onun durumu nasıl diye sorduğunu duydum.
- yaşına göre çok zekisin. şaştım valla. babana çekmediğin kesin. dedi ve gülmeye başladı. onun ardından milan da güldü. sonra amcası lebedev' in suratında ki gülümseme yavaş yavaş silindi ve yerini hülyalı bakışlar aldı:
- annene çok benziyordun biliyor muydun?
milan kafasını hayır anlamın da bir sağa bir sola salladı. lebedev de dudaklarını birleştirip kafasına sallayarak tahmin etmeliyim der gibi.
- tabi bunu ilk benden duyuyorsundur muhtemelen.
ardından kısa bir süre sessizlik oldu. amcası ona bir şey anlatmak istiyordu lakin milan anlayamamıştı ne anlatmaya çalıştığını. biraz utanmıştı bu durumdan milan. kafası karışmış bi şekilde amcasına bakıyordu. el ele tutuşmuş yeni bir araba gelmesini bekliyorlardı ardından lebedev yğeni milan' ın kafaası karışmış ve onu anlamaya çalışır şekilde görünce neşeli bir ses ile onun boyuna gelmek için çömelip:
- sorun yok milan. ben geldim ve şunu anlamış olduğunu umuyorum ki ben bu evde ki kimseye benzemem. sana çok şey öğreticem kendin hakkında. senin ile çok eğlenceli zamanlarımız olucak ve o zamanlardan biri de şuan hemen şu gelen arabaya binmemiz ile başlayacak. HAZIR MISSIN?! diye yüksek sesli bir şekilde bağırdı. ardından milan da evinç çığlığı attı. milan arabaya bindikten sonra düşündü. dadısı anna' nın onu babasından gizli gizli pazara markete götürmesi ve en son o evden kaçma girişimi hariç hayatında ilk defa dışarıya çıkıyordu okula gitmek amacı haricinde. acaba amcası lebedev ile beraber ne yapacaklardı? nereye götürüyordu onu? ve ne kadaar süre dışarıda kalacaklardı? milan mutluluktan ölecekti sanki. içi içine sığmıyorsu. yol boyunca ammcası lebdev onun ile birlikte sohpet etti. geçtikleri güzergahta var olan yerleri ona anlattı. veya yoldan geçen ve milan' ın daha önce hiç görmediği insanlar hakkında kimsenin bilmediği şeyler anlattı:
- gençliğimde sevgililerim ile genelde şu ağacın gölgesinde öpüşürdüm. . . ahh şu ihtiyar kaçığı görüyo musun milan. işte o adam şehrin dolandırcısı. şu ana dek hekesi dolandırmıştır. tabi ben hariç. ben onu yaklatıp içeri tıktım o yüzden benden nefret eder. . . benim lisem şurada gördüğün o külüstür binaydı. evet milancım 4 yıl orada mahkum kaldım muhtemelen sen de kalacaksın lakin sonra benim gibi özgür olabileceksin 4 yılın sonunda. . . YUH!!! afedersin milan. lakin eski sevgilimi gördüm de. evlenmiş çocuğu bile olmuş. acelesi neydiyse artık?
- o mu seni terk etti amca?
- yok. ben bıraktım lakin benim acımı bu kadar çabuk atlatmasına şaşırdım. AYRICA!. dedi bir şeyi ekler gibi devam etti
- bir daha baa amca deme. lebedev de bana. ben öyle resmi bir insan değilim ıyy hele ki baban gibi hiç değilim. ardından babsına feci halde benzeyen bir taklitte bulundu. milan gülmekten neredeyse yerlere seriliyordu. amcası lebedev' i da tanıyalı bir kaç saat olmasına rağmen ona o kad bağlanmış o kadar yakın hissetmişti ki kendini ondan alamıyordu. onun gibi olmak istiyordu. ve hala nasıl olduğunu anlamasa da babası ile amcası lebedev' in nasıl olurda kardeş olduğunu anlamamıştı? bu kadar faarklı iki insan nasıl kardeş olabilirdiyi bir kenara bırak nasıl iyi anlaşabilirdi aklı almıyordu milan' ın.
artık gelmişlerdi. araba durmuştu ve milan' ın amcası lebedev milandan önce davranıp inmiş ardından milanı da kolları ile tutup indirmişti arabadan. milan çevresine baktığında küçük dilini nerde ise yutacaktı. gördükleri şey gerçek miydi? yok ise onun hayal ürününün bir uydurması mıydı anlayamamıştı lakin onun bu düşünceleri yüzüne de yansımış olacaktı ki lebedev onun bu halini görünce gülmeye başladı ve ekledi:
- kapa ağzını sinek kapacak, dedi ve ardından beraber el ele tutuşup lunaparka doğru koşmaya başladılar. lebedev biletleri alıyordu mila da onun arkasında bekleyip etrafına hayran hayran bakıyordu. her tarafında ışıl ışıl parlayan ışıklar patlayan fırlayan şeyler ve gülen insanlar vardı. burada herkea mutlu ve kimse ondan nefret etmiyordu. sanki böyle nefret dolu insanları içeriye almıyorlar gibi diye düşündü milan. o da diğerleri gibi koşturmak onlar ile beraber kahkaha atmak var olmak istiyordu. milan böyle düşünürken amcası da bir elin de biletler diğer elinde de iki tane pamuk şeker ile ona seslendi. milan amcasının olduğu tarafa doğru gitti hızlanarak. hayatında hiç olmadığı kadar mutluydu. buradan hiç gitmek ve amcasının yanından hiç ayrılmak istemiyordu. tüm gün boyunca lunaparkta ki aletlere binip eğlenip coştular. o kadar uzun süre kalmışlardı ki ikisi de yalnızca karınları zil çalmaya başlayınca durup yemek yemek gerektiklerini kabul ettiler ve etraflarına baktıklarında ise yalnızca açık bir büfe de değil insanları da göremediler. hava çoktan karrmış yalnızca tek tük insan - ki onlarda muhtemele çalışandı- kalmıştı. artık ikisi de eve dönmek zorunda olduklarını kabul etti. lebedev arabaya yürürlerken milan' a:
- karnın çok aç değil mi?
- evet lakin eve gidene kadar sabredebilirim.
- saçmalama! dedi lebedev sanki ona hakaret edilmiş gibi. ardından devam etti.
- hayatta tüm gün dışarıda olduktan sonra eve gidip yemek yemem. dışarıda buluruz açık bir yer.
Bunlar güzel günlerimiz
Milan sabah erkenden kalkmış amcası lebedev' in kaldığı odaya girmişti. amcası lebedev bu malikaneye geleli 3 yıl olmuştu. ve milan hayatının en mutlu 3 yıl yaşamıştı. 3 yıl hiç bir günü diğerinden daha az güzel ve eğlenceli geçti diyemezdi milan. her günü ayrı güzeldi onun ile. ne ara 3 yıl geçti hiç bir şey anlamamıştı milan. bunlar hayatının en güzel günleriydi milan' ın ve o daha bunun fakında olamayacak kadar küçüktü. gelecek onun için korkutucu ve karanlık olacaktı ne yazık ki.
hala uyumakta olan amcasına bakıyordu milan. ona aslında cevap bile vermişti.
- kapıyı tıklamak en hassas görgü kurallarındandır.
- konuştuğun insanın suratına bakmakta öyle. dedi milan ve amcasının üstünde ki yorganı birden ani tek bir hareketi ile kaldırdı komle. bu hareket üzerine lebedev uyuduğu yataktan doğrulup halen daha tam açılamamış gözler ile yeğeni milan' a bakarak:
- hey! uyuyan insana yok mu senin saygın be!
- var ama sözünde durmayan insanlara yok.
- bak bak bak laflara bak sen hele. Küçük şeytan. Tamam gidicez dedik her halde.
- balığa erkenden gidilir demedin mi sen?
- e ne olmuş yani? İyi iyi sen kazandın. Bare çıkta üstümü giyiniyim. Yok ise bu pijamalar ile balığa gitmek zorunda kalıcam. Dedi ve milan bunun üzerine kapıya doğru yöneldi. Lakin tam çıkacaktı ki lebedeve dönüp baş parmağını sallayarak.
- gerisin geri yatağa girip uyur isen haberim olur ona göre.
- tamam tamam hadi dedi lebedev ve milan kapıyı kapatır kapatmaz yere düşmüş olan yorganını üstüne çekip tekrardan gerisin geri yatağa girip uyumak üzere yatağa yatmıştı ki odanın kapısı çat diye birden açıldı
-YAKALADIM SENİ UYKUCU
- TAMAM ULAN KALKIYORUM YETER dedi ve yataktan kalkıp hazırlanmaya başladı.
lebedev in buraya gelmesinin üzerinden koca 3 yıl geçmişti. Lakin nasıl geçmişti bu kadar hızlı kimse akıl sır erdiremezdi. Milan ne kadar amcası lebedev e bağlı ise lebedev de milan a o kadar bağlı idi. İkisi de son derece aynı kafa yapısına sahip insanlardı. Aslında milan ilk başlarda son derece çekingen ve içine kapalı olmasına karşın lebedev Amcası sayesinde tüm bunların hepsini yenmişti. Hatta o kadar ki okulda artık herkes onu milan ın hayal ettiği gibi aralarına alıp onun ile oyun oynamasa bile ona karşı zorbalık yapmıyorlardı. Çünkü amcası lebedev in petersbug a ilk geldiği yıllarda milan okulda gene zorbalığa uğramıştı lakin bu diğerleri gibi olmamıştı. Şans eseri o gün amcası ona süpriz yapmak için okul çıkışına gelmiş ve tüm bu olanlara şahit olmuştu. Ardından hızlı adımlar ile yanlarına gelmiş idi. Lakin babası gibi çocukları dövmek yerine onları ağzı ile dövmeyi tercih etmişti. Ve omların babalarının yaptıkları kötü işler ile annelerinin birbirleri hakkında yaptıkları dedikodular ile ilgili bir kaç utandırıcı gerçeği omların suratına öyle bir çarpmıştı ki çocuklar onlar el ele tutuşup arabaya binerken birbirlerine girmicxştiler. Arabaya amca yeğen bindiklerinde de lebedev:
- işte böyle milancım. İnsanları elin ile kolun ile dövmek kolaydır. Esas zor ve etkili olanı ise onları lafların ile dövmektir. Sen de böyle yapıcaksın bundan böyle. Sonuna kadar direniceksin. Merak etme ben öğreticem sana her bir şeyi. Dedi ve de ardından göz kırptı. Neyse ki milanyatında bu tür zorbalıklar ile uğraşmak zorunda kalmadı.