BÖLÜM 2

2006 Words
Sabah olmuş ve güneş her zaman ki gibi gene dğudan doğmuş idi. kuşlar uyandıklarını kondukları ağaçtan uyandıklarını birbirlerine öterek belli ediyorlardı. Milan sabahın erken saatlerinde okula gitmek üzere uyanmıştı. üstünde ki pijamaları çıkartıp okul kıyafetlerini giymiş idi. hemen kahvaltı yapmak üzere yemek masasının olduğu kata inmiş idi. kahvaltı masasında babası prens ivanı görememiş idi. zaten normal zamanlarda da babası erken kalkmasına rağmen hemen yemek yemezdi ve okulda olan milan da onun suratını gün içinde görmez idi. lakin bugün farklı idi. bugün babasının kahvaltı sofrasında olmamasının nedeni onun evde olmaması idi. milan' ın dadısı çok telaşlı görünüyor idi. sakin görünüp bu durumu milana çaktırmamaya çalışsa bile görüntüsü ve hizmetçi kızlara prens'in nerede olduğunu soruşu veya çıkar iken bir şey deyip demediğini telaş ile sorması onu telaşlı olduğunu gösteriyor idi. Milan evde beklenmeyen bir şey olduğunu dadısının bu telaşlı ve de endişeli halinden anlamış idi zaten. ortada hoş olmayan bir şey olduğu kesin idi belli ki. dadı hizmetçi kızın ona verdiği olumsuz cevaptan sonra dudağını ısırıp endişeli suratı ile kahvaltı etmek üzere masaya oturmuş olan milana döndü. onun ortada olanları anlamaya çalışan sevimli suratını gördükten sonra ise suratını hemen bulunduğu şekilden değiştirerek yapay ve inandırıcı olmayan bir gülümseme belirdi suratında ve elleri ile milanın uzun sarı saçları arasında gezdirdi parmaklarını. ardından onun kahvaltısını yemeye yardım etmek amacı ile elinden kaşığını aldı ve kendisi kasenin içindeki yemeğe daldırıp ağzına koydu milanın. meşgylmüş gibi görünmek şster gibi bir hali vardı milanın dadısında. milan yemeğini bitirdikten sonra elinden tutup evin iç kapısına kadar getirdi onu ve ardından üstüne çekeceği montunu giymesine yardım ederek kapıyı açtı ve arabacıya seslendi. - arabacı! arabayı hazır et! okula gidicek milan bey! arabacı dadının dediği şeyi anladığına dair başını salladı ve dediği şeyi yapmaya koyulmak üzere atları hazır etti. ardından dadı da milanın çantasını sırtına vererek arabaya binmesine yardım etti ve araba hareket edince de arabanın penceresinden ona bakan milana el salladı. ardından milan da ona gülümseyerek el salladı. dadı milan'ın bindiği at arabasının sokağın köşesinden döndüğüne emin olup derhal içeriye koştu ve üstüne paltosunu çekip tekrardan zaman kaybetmeksizin dışarı koşup sokağa fırladı. bir müddet zor zanaaat bekledikten sonra sonun da arabacı da geldi ve onu durdurup derhal milan' ın babası prens ivan' ın her daim gittiği ve icraatlerini yaptığı binaya gitti. olsa plsa orada olur idi sonuçta. onun dışında hiç evden çıkmazdı ki adama zaten. kendisi bir prens idi lakin sosyetenin yaptığı balolarda asla işi olmaz idi kendisinin. hiç gittiğine veya karısı katerina ile birlikte katıldığı bir balo olmamış idi. aslında önceden davetiyeler gelir idi. lakin tüm bu balo davetiyelerini odasında ki şöminede birer birer yakar idi prens ivan. karısı katerina ile davet edildikleri baloların birinde katerina baloya gitmek üzere prens ivana sormaksızın hazırlanıp evden yalnız başına ayrılacak idi ki. prens ivan o gece eve erkenden gelmiş idi. ve karısı katerinayı bu şekilde gördüğünde ise kavga etmiş idiler. katerina ona izin vermiyeceğini bildiği için ona sormadan evden ayrılacağına ve erkenden ayrılıp eve gerisin geri dönüceğine dair cümleler sarf etmiş idi. prens ivan ise onun bu hevesini aanladığı lakin kendisinin bu baloya gitmeyeceğini ve evli olan bir kadının da yalnız başına bir baloya gitmesi'in ne kadar uygubsuz olacağından bahsetti sesini biraz yükselterek. lakin katerina orada çıldırmış gibi kendini yere savurmuş idi ve saçlarını çekiştirerek bunca zaman birikmiş olan gözyaşlarını hemen orada ağlaya ağlaya akıtmıştı. ağzından prens ivanın hep böyle yaşlı huysuz insanlar gibi davrandığını ve ona her daim engel olduğunu yalnızca biraz eğlenmek istediği anlamı çıkan sözcükler kullanmış idi. pren ivan ise insanların onları sevdiğinden değil yalnızca onları inceden inceden aşşağılamka için balolarına çağırdığına dair bir nutuk çekmiş idi. lakin katerina eskisinden de beter bir halde haykırarak insanların onu sevmemektene kadar haklı olduğunu kalp kırıcı bir kaç cümle ve ses tonu ile yüzzüne yüzüne haykırmış idi. bunun ardından prens ivan'ın auratında tek bir kas kıpırdamamış idi. son derece sakin lakkin kırgın bir ses ile konuşmasını devam ettirmiş idi lakin milanın dadısı orada ne dediğini duyamamış idi. yalnızca dadının hatırladığı şey prens ivan öyle bir şey söylemiş idi ki bu 2 çiftin arası artık eskisi gibi olmamış idi. katerina hep biraz mahcup duruyor idi prens ivan ise haklı olmanın ona verdiği lakin gene de kırılmış olan gururlu bir tavrı var idi. ardından yaşanan yangın faciası ise artık geri dönülemez idi yapılan yanlışlardan. prens ivan hakkında çıkan dedikodularının hepsinin asılsız olduğunu tabiki biliyor idi dadı. kendisi tüm bu olanlardan sonra prns ivan için çok üzülmüş idi. halk tarafından herkes onun çok sert ve kaba ve iğrenç bir adam olduğunu düşünür idi. lakin aslında tam tersi isi. prens ivan ona karşı her zaman çok kibar olmuş idi. her daim saygılı davranmış idi. kendisini gençlik yıllarından beri tanır idi. dadı zanın da prens ivan' ın küçük kardeşi lebedev' e bakmış idi. o zamanlar prens ivan 18 yaşlarında idi ve aynı şuan nasıl idi ise o zamanlarda da aynı olsuğunu söyleyemez idi. kendisi pren ivan' ın neden bu kadar karamsar bir insana dönüştüğünü biliyor idi. bu onun suçu olan bir şey değil idi. tamamıyla annesi ile alakalı bir durum idi. prens ivan genç iken çok geniş bir tanınmış çevresi var idi ve çevresinde herkes onu çok sever idi. balolara katılır arkadaşları ile siyasi meseleler üzerine tartışır ve eğlenme zamanı geldiğinde de eğlenir idi. lakin günün birinde babasın' ın iflas haberinin ardından annesi' in arkasın da bıraktığı ona aşık olan adama ve 3 çocuğuna aldırmaksızın sevgilisi ile kaçması ve yeni bir hayata devam etmesi' nin üzerinden onu seven insanlar birer birer elini ayağını çektiler. artık sosyetede değil idiler. hatta o kadar değildiler ki henüz 3 yaşında ki ve en küçük kardeşi olan natasha taşınmak zorunda kaldıkları eski püskü evden bozma yapıda soğuktan ve açlıktan ölmüş idi. yalnızca babası ve küçük kardeşi kalmış idi. babası ise uzun süreli girdiği depresyondan bir daha asla çıkamadı ve zil zurna sarhoş olup düştüğü bir lağım çukurun da hayatını kaybetti. tüm ailenin sıkıntısını ivan yüklemişti kendi sırtına kah çöpçülük yaptı kah eskicilik lakin ortanca kardeşi lebedev' e de kendinede parlak bir gelecek kurdu. dadı ile de o zamanlar tanışmış idi. dadının durumu ivanlardan da kötü idi. kalacak bir yeri yok idi. ivan da kendisi evde yok iken kardeşine bakması şartı ile dadı yı evine almış idi. aslında dadı kendisinden ona fahişelik yaptırmasını da bekliyor idi. çünkü şuan fakir olsa dalar önceden bir zamanlar sosyetedendiler ve ivan genç ve yakışıklı idi. lakin ivan hiç bir zaman böyle bir şeye yeltenmedi. dadı da bundan emin olana dek her daim tetikte durdu. lakin ardından ivan' a haksızlık ettiğini anladı. o böyle bir insan değil idi. her daim kendi sınırları var idi ve bu sefalet onun bu sınırlarını şüphesiz daha da katılaştırmış idi. lakin hiç bir zmana onun yanında kalan be aynı sofraya oturduğu dadıya saygısızlık etmedi. ardından dişi ile tırnağı ile kazıya kazıya eski rahat günlerine geri gelmiş idi ivan. laakin eski ivan olarak değil idi artık. insanlar o kendi araklarına geri döndüğü için son derece memnun görünüp aralarına katöaak isteyi eski günlerde olduğu gibi ona yalakalık etmek istese de o buna müsammaha göstermedi ve hepsine son derece sert cevaplar ile geldikleri yere yolladı. o günden sonra da kimse ile arası iyi olmadı. sürekli sosyetede onu ve ailesi çekiştirilip çekiştirilip durdu. kendisi hakkında söylenen tüm bu ahlaksızca şeyleri onun kulağına getiren kişi de kardeşi lebedevden başkası değil idi. lebedev abisine nazaran son derece iki yüzlü bir insan idi. o eski sosoyete hayatına geri döndüğünde sanki kimse hiç bir şey yapmamış gibi o insanların arasına geri döndü ve onların ağızlarından laf alabilmek için her daim masaya yatırılan abisini çekiştirdi ve insanlar da hiç vakit kaybetmeden çözülü verdi. lebedev' in iki yüzlü olduğunu söylesek te aslında kötü bir insan olduğunu söyşemek için yaptığımız bir şey değil bu. yalnızca abisi kadar ssert imajlı biri değil abisi kadaar gurulu da olmayacak ki onun için köstepeklik yapar idi ve bu halinden hiç te şikayetçi olmaz idi. ivan ona bunu yapmasına gerek olmadığını hepsi ile iletişimini kesse daha sağlıklı bir yaşam süreceğini söyler idi hep. lakin lebedev oturduğu koltuktan son derece eğlenirmiş gibi yaylanarak ve suratında yaramaz bir çocukta olan gülümseme ile : - napıyım abi eğleniyorum bende. senin gibi 4 duvar arasında kalıp ruhumu eskitmektense yeni tadlar deniyorum işte. der idi hep. ah dadı o haylaz lebedev' i ne kadar da özlemiş idi. 4 sene olmuş idi onu görmemişti. kendisi artık ağabeyi ivanın ısrarlarına ve ikazlarına dayanamayıp fransaya abisinin zamanında tanıdığı bir ihtiyarın yanına çalışmaya gitmiş idi. aslında bu yaz geri rusyaya geleceğinden bahsetmiş idi abisine yazdığı mektupta. böyle idi işte. prens ivan'ı yıllar bu kadar sert bir şekle sokmuş idi. aslında bu eser herkesin eseri idi. ve şimdi de onu beğenmiyorlar idi. çoğu zaman prens ivana bu durumu yüzünden üzülür idi. lakin her konuda değil yalnızca bir konu da pren ivana karşı tarif edilemez bir şekil de kızıyor idi içten içe. o da kendi oğlu olan milan a karşı olan tavırları idi. milan babasının kendisini sevmediğini ve ne suçu olduğunu her daim dadıya sorar. dadı da ona her daim yanlış düşündüğünü babasının onu çok fazla sevdiğini yalnızca çok meşgul olduğunu söyler ve uzun uzun anlatır idi. ilk zamanlar bu duruma kansa da milan artık büyüdükçe her geçen gün babasından uzaklaşıyor idi. ve eğer bunu önü alınmaz ise geri dönüşü olmayan soğukluklara neden olacağının farkında idi dadı. bu endişesin, ilk defa prens ivana sötlediği zammanı hatırladı. bunu söylenek her yiğidin harcı değil idi. bildiğin prense uyarıda bulunmuş idi çünkü. bunu yapmadan önce acaba yapsam mı yapmasam mı siye çok düşündü. lakin sonunda yaptı çünkü kendisine saygısızlık ypmayacağına emin idi. nitekim yaptığına pişman da oldu. çünkü kendisini son derece saygılı bir şekilde dinlemesine karşın masasının başında ilgilebdiği şeye geri dönerek son derce sert ve sabrımı sınama dercesine: - oğlum ile aramda ki iletişime karışma anna. şimdi işine geri dön. dedi sakin laakin her an bağırdı bağıracak ses tonu ile. dadı anna kıpkırmızzı olmuş idi. çünkü ivan'ın ağzından yalnızca bir kere anna kelimesini duymuş idi o da ilk yanıştıkların da adını sorduğunda adını fısıldamış idi o da o kadar. ondan sonra yalnızca ona hep dadı olarak seslendi. yıllar boyunca hep merak etmiş idi acaba adını mı unuttu da sormaya çekiniyor idi diye lakin unutmamış. işte bu neden ile sorduğuna pişman olmuş idi dadı anna. artık arabacı atları durdurmuş idi. arkada ki anna dadıya dönerek - dediğiniz yere geldik hanım efendi, dedi dadı arabacı olan adama gerekli olan ücreti ödeyerek arabadan indi ve prens ivanın içeride olduğunu ümit ettiği binaya yürüyerek içeri girdi. bura dada bir şeylerin yanlış gittiğine emin idi dadı anna. hemen kapının karşısın da yer alan danışmaya prens ivanın odasının nerede olduğunu sordu. danışmada ki kadın ona son derece şaşırmış bir şekilde: - prens şuan burada değil. dün akşam polisler alıp götürdü. bir daha da geri gelmedi. - polisler mi?! beyninden vurulmuşa döndü dadı adeta. prens ivan ne yapmış olacak idi ki polisler onu alıp götürmüş olsun idi. olamaz idi. bir yanlış anlaşılma olmuş olmalı idi. bunu içinden geçirdikten sonra derhal alel acele bulunduğu yeri terk edip dışarıya fırladı. henüz gitmemiş lakin gitmek üzere olan arabacıya yetişmek için koşmaya başladı. lakin yetişemedi. o da bir süre bekleyip yeni bir at arabasının gelmesini bekledi. geldiğin de de hemen arabaya alel acele atlayıp polis binasına sürmesini ve mümkün olduğunca acele olmasını söyledi. yol boyunca dadı annanın aklına türlü türlü kötü şeyler geldi ve aslında prens ivanın suçsuz olduğuna emin idi. onun herkes karşısında da olsa kendisi her daim savunacak idi. lakin henüz prens ivan'ın nerede oduğundan bile emin değil idi. geceyi kyvvet ile muhtemel hapiste geçirmiş idi. lakin onun hangi karakola götürüldüğünü bilmiyor idi. götürülmüş olsa bile onu bulsa bile onun ile görüşmesine izin verilecek miydi? neyse ki arabacı dadıyı dinleyip hızlıca sürmüş idi at arabasını ve hemen karakolun olduğu yerin önüne bırakmış idi dadı anna yı. anna alel acele içeri girip prens ivanı sordu. neyseki sorusunun cevabını olumlu olarak almış idi. kendisini serbest bırakcaklar idi. tam da zamanın da yetişmiş idi anna. neyse ki fazla da içeri de kalmamış idi. lakin neden içeri alınmış idi ki sanki. sonunda kapıdan elleri kelepçeli olmayan ivan'ı gördü. ivan karşısında dadı anna yı gördüğünde kaşları çatık halde kaldı. onun nereden hahberi oldu hemen de geldi buraya diye soru soran gözler ile ona baktı. dadı anna ise derin bir soluk aldı
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD