Bir gün önce
Hakan'ın Ağzından;
Yorgun ve bitkin bir şekilde arabamdan inerken başımın ağrısı gittikçe şiddetleniyordu.
Bugün 2 duruşmaya girmek bünyeme ağır gelirken sadece evime gidip huzurlu bir şekilde uyumak istiyordum.
Evrak çantamı da elime alıp hızlıca evime doğru adımlarken istemsizce gözüm Züleyha'nın evine kaydı.
Evin zilini ısrar ile çalarken bir yandan da dün Züleyha'nın her şeyi itiraf etmesini düşünüyordum.
Duru bir güzelliğe sahipti ve karşı konulmaz bir derecede etrafına çekici bir aura yayıyordu. Kiraz çiçeği gibi olan kokusu insanı, ona karşı daha da tahrik ediyordu.
Bana yazan kişinin o olduğunu biliyordum çünkü gerçekten bu tarz işleri becerebilen bir insan değildi. Kendini hemen ele vermişti.
Nihayet kapının annem tarafından açılmasıyla yorgun bir şekilde evime girdim. Hala evim olarak hissetmesem de sanırım Züleyha sayesinde buraya daha çabuk alışmaya başlamıştım.
Ona, onun kadar güçlü hisler beslemesem de Züleyha'ya çekilen bir yanımın olduğunu biliyordum.
" Babaannem nasıl?" Diye anneme sorarken ikimizde cevabı biliyorduk.
Annem " Aynı." Derken artık bu durumun canını sıktığını belli eder cinstendi.
Eşyalarımı kapının girişinde bırakır iken içeride olan meraklı komşumuz Melahat Hanım ile sıkıntı ile bir nefes verdim. Burada En sevmediğim özellik sürekli İnsanların iç içe olmasıydı. Ben yalnızlığı ile mutlu bir adamdım ve sürekli böyle komşuculuk oyunları hoşuma gitmiyordu.
Nezaket gereği başım ile bir selam verirken odama çıkmak ve delicesine uyumak istiyordum ama ayıp olmasın diye birkaç dakika yanlarında oturmam gerektiğini farkındaydım.
Üçlü koltuğa geçip annemin yanına otururken Melahat Hanım'ın bakışları üzerimde geziniyordu. Adını Hatırlamadım ve Melahat hanım'ın kızı olduğunu bildiğim sarışın kadın mutfaktan çıkarken beni görmesiyle dişlerini gösterecek şekilde sırıttı. Onu görmezden gelerek orta yaşlı kadına döndüm.
Düz bir ses ile " Hoşgeldiniz." Demiştim ve anne kız aynı anda konuşarak bana cevap vermişti.
" Hoş bulduk oğlum."
" Sen de hoş geldin, çay içer misin?" Sarışın kadının sorusu ile başıma olumsuz anlamda sağa sola sallarken adını hatırlamak için hafızamı yokladım ama hiçbir şey aklıma gelmedi.
O sırada annemin" ne iyi ettiniz de geldiniz melahatcığım, Keşke gelirken Hatice hanımlara da haber verseydiniz onlarda bir çayımızı içseydi." Demiş ve sıcak bir gülümseme göndermişti.
Hatice diye bahsettikleri kadının Züleyha'nın annesi olduğunu bize misafirliğe geldikleri gün öğrenmiştim. Bu sefer ben de merakla ne cevap verecek diye Melahat Hanım'ın suratına bakarken yerinde memnuniyetsiz bir şekilde kıpırdanışını izledim. Sanırım onlardan pek fazla haz etmiyordu.
Sesinde kıskançlık Rüzgarları ile " onların şu an telaşı var, Züleyha'ya zengin koca bulmuşlar da tanışma yemeğine çağırmışlar. Bugün onun için hazırlık yapıyorlardı." Derken suratını limon yemişçesine ekşitmişti.
Duyduklarım ile kaşlarım istemsizce çatlatırken elim yumruk oldu. İçimde biraz kıskançlık hissi peydah olurken büyük çoğunluk ile sinir dalgası tüm bedenimi ele geçirmeye başlamıştı.
Sarışın kadının beni izlediğini fark ederek tekrar eski halime hızlı bir şekilde dönüş yaparken, boğazımı temizleyerek " Bu da nereden çıktı?" Diye sormadan edemedim.
Annem beni tanıdığı için böyle bir soru sormamı şaşkınlık ile karşılarken ismini bilmediğim kadın annesinden önce davranarak lafa atladı." Hatice teyze dün arayıp ballandıra ballandıra anlattı. Oradan çıktı yani..." kinayeli umursamamaya çalıştım.
Anladım der gibi başımı sallarken " size iyi oturmalar, ben bir üstümü değiştireyim." Diyerek ayağa kalktığımda hızlıca odama gittim.
Kendimi sakinleştirmeye çalışırken aklıma gelen Züleyha'nın beni kandırdı düşüncesi ile daha da hiddetlenirken kendime daha fazla hakim olamıyordum. Sinir ile üstümü çıkartıp yatağa sadece baksır ile uzandım.
Aklıma gelen düşüncelere mani olamazken sıkıntı ile iç çektim.
Bizim ev hep ölüm kokardı. Daha ortaokulun başlarındayken dedemi kaybetmiştik ve babaannem bizim ile birlikte yaşamaya başlamıştı. Anne tarafım ile zaten pek görüşmüyorduk çünkü annem zengin bir ailenin kızıydı ve babam ile evlenilmesi hiçbir zaman istenilmedi.
Bu yüzden Baba tarafım Bizim için her zaman daha kıymetliydi.
Babamlar iki kardeşti ve söylenenlere göre dedemin gaddar büyüme tarzı ile zor zamanlar geçirerek büyümüşlerdi.
Dedemden sonra Halam goncayı da ben daha lise 1'e giderken kaybetmiştik. Halamı o kadar zaman geçmesine rağmen hafızamda ki yerinde taptaze tutmaya çalışıyordum. Deli dolu ve şer yaprak bir insandı ama kaderi pek de öyle değildi.
18'inde gelin olurken gittiği ailenin kadınlarının, kocasını doldurmaları yüzünden sürekli bir şiddete maruz kalırdı. Eğer geriye dönüp bir şeyi değiştirecek olsaydım, Halamı kurtarmayı tercih ederdim.
Babam ise ailesinin gözleri önünde erimesine şahitlik ederken yorgun kalbi daha fazla bu acılara dayanamamış ve kalp krizi ile bu dünyadan göçüp gitmişti.
Maddi durumumuz Hiçbir zaman kötü olmaz iken maneviyat olarak büyük bir boşluğa düşmüştük. Artık babamız yoktu ve Evin tek erkeği Ben kalmıştım.
Ailemi korumak için elimden geleni yaparken küçük yaşımda büyük bir adam olmuş ve bu olgunluğunu her zaman devam ettirmiştim.
Hayatıma bir kadın almama sebeplerimden biri ise ailemin yükünün her zaman üzerimde olmasıydı. Ben ailesini her zaman tutan biriydim ve bir Hevesin peşinde koşacak bir adam asla olmamıştım.
Karşıma çıkan kadınlar her zaman güç peşinde olduğu için kendimi bir basamak olmaktan her zaman korudum.
Günübirlik ilişkiler ile hayatıma devam ederken Züleyha'nın bomba gibi hayatımın tam merkezine düşmesiyle ona bir şans vermek istemiştim ama o daha bunu bilemeden hayatımdaki yerine son vermeyi başarmıştı.
Gözlerim kapalı yatağımda uzanırken derin düşüncelerimden mesaj sesiyle hızlı bir çıkış yapmıştım.
Yorgunluk ile gözlerimi açarken Züleyha'nın mesaj attığını görünce sinirle güldüm. Resmen iki kişiyi birden idare ediyordu.
Görüşmek istediğini söyleyen mesajını görmezden gelerek onu geçiştirip yarın konuşmamızın daha sağlıklı olacağını dile getirirken biraz da sakinleşerek onun kalbini daha az kırmayı umuyordum.