8.Bölüm?

1137 Words
"Hadi be kızım! Düğüne gitmiyoruz ya." Annemin bağarışlarına aldırmadan aynada son kez kendime baktım. Annemin dikkatini çekmemek için sadece tayt ve tişört giydim, gerçi kumaş pantolon giyecek halim de yoktu. Hafif de olsa bir makyaj yapmıştım ama varla yok arası idi. Sonunda kendimden emin olup, annemi daha çok bağırtmamak için aşağıya indim. Annemden önce kardeşim " Şükür abla ya, bir an hiç gelmeyeceksin sandım. Sanki görücüye çıkıyorsun he." diye sitem etmişti. 'Ne sandın salak' dememek için kendimi zor tutmuştum. sadece gözlerimi devirmek ile yetinip sonunda evden çıktık. Tam zile basacakken kardeşimin telefonumu unuttum alıp geleceğim diyerek koşuşunu seyrettim. Gelmeyecekti. Kapıya geldiğimiz de Zeynep teyze kapıyı açıp bize gülümsedi. Bende 32 diş gülerken, birden habeş maymunu gibi sırıtmam tuhaf kaçar diye hemen düzeltim. "Hoşgeldiniz." diyerek hepimizi tek tek öpüp içeriye buyur etti. Bizim evler ile bu ev normalde aynı idi fakat bizim eve göre arazileri daha büyüktü ve buda onlar için fazla oda ve bahçe demekti. Ben okulda olduğum zaman ustaların gelip bu eve tadilat yaptığını annemden duymuştum. Gerçekten güzel olmuştu. merdivenlerin her basamağına ayrı ışıklar takılmıştı. salonda da keza aynı şekilde farklı ışıklandırmalar takılıydı. bir üçlü, bir ikili ve iki tanede tekli gri koltuklar salonda en güzel yerleri almıştı. Bizim gibi onlarda yemek masalarını salona koymuşlardı. Evi süzmeyi bırakıp yerime otururken "Merhaba." demiştim. Hakan ortalıklarda görünmezken, biz ise mahalledeki kadınlar ve evlatları olarak eve doluşmuştuk. Büyük ihtimalle Hakan' ın babası olmadığı için babalar gelmemiş ve bizi de sırf Hakan ile kaynaşalım diye getirmişlerdi. Melahat teyze tabiki de bu fırsatı kaçırmamış, Ezgi' yi alıp gelmişti. Onlarda dolanan bakışlarımı çekip kuzenime kısa bir bakış attım teyzem ve o da buradaydı. Aynı mahallede oturduğumuzu söylememe gerek yoktu sanırım. Onun dışında Sibel teyze, oğlu Oğuz ile kızı Zehra'yı alıp gelmişti Onların dışında bir de Emine teyze ve oğlu Sinan vardı. Ezgi dışında ben hepsi ile iyi anlaşırım. Ezgi mahalleye 5 sene önce taşınmıştı ve herkes onu çok sevmişti, benim dışımda! Ben ona bir türlü ısınamıyordum. Küstah davranışları ve üsten bakışı beni her seferinde sinir ediyordu. Tamam deli gibi güzel bir kızdı. Sarı saçları, manken gibi fiziği ile göz dolduruyordu ama ben onu sevmiyorum. Annelerimiz dışında kimse konuşmaz iken arkadaşlarımı incelemeye devam ettim. Bu aralar evden dışarı pek çıkmadığım için ihmal ettiğim arkadaşlarıma... Oğuz 26 yaşında grafik tasarımcıyken, kardeşi zehra 18 yaşında üniversite sınavına hazırlanıyordu. Evet mezuna kalmıştı. Sinan ise 27 yaşında yazılımcıydı ve en zekimiz oydu yani bana göre öyleydi. Ezgi salağı da benle yaşıttı. Annemler kendi muhabbetlerine dalmışken bizler birbirimize bakıp duruyorduk. Ne onlar konuşuyordu nede ben... Sonunda beklediğim kişi merdivenlerden aşağıya inerken kalbim deli gibi atmaya başladı. Artık herkese karşı sağır ve dilsizdim. Merdivenlerden inip boş koltuk olmadığını görünce yemek masasından bir sandalye çekip oturdu. O mükemmel sesi ile " Hoşgeldiniz." demişti. Sen geldin ya, ben işte o an hoş buldum. Hayran bakışlarıma mani olmazken, utandığımdan ötürü cevap veremedim ve sadece başım ile onaylamak ile yetindim. Benim dışında bizimkiler de aynı şekilde "Hoşbulduk." diyerek karşılık vermişlerdi. Derin bir sessizlik sonucu Sinan " Nasıl, alışabildiniz mi mahalleye?" demiş ve gene büyüklüğünü göstermişti. Bakışları Sinan'a dönerken, bana geldiğinden beri bir kez bile bakmaması ile yüzüm ister istemez asıldı. " Evet alıştım, sıcak bir havası var. İnsana eski zamanları anımsatıyor. " Sinan onun laflarına karşılık başını aşağı yukarı sallarken, lafa Ezgi malı atladı. " Öyledir tabi, insan buraya alışınca başka yere evim diyemiyor sende diyemezsin. " Siz de yok, sen! Kancık. Gülümsedi. Bana bir kez bile bakmazken Ezgi'ye güldü. Sinirle onlardan bakışlarımı çekerken etrafta boş bakışlarımı gezdirdim. Neden Babaannesi yoktu acaba? Kadını sadece evlerine geldiğim de bir kez görmüştüm ve çok sessizdi. Hasta olduğunu duymuştum, acaba durumu nasıldı? Yüreğime bir ağırlık oturmuştu. Hakan ise "Öyledir tabi. " demiş ve muhabbeti kesmişti. Ben zaten konuşmuyordum ama onlarda sanki bana ayak uydurmak istiyorlarmış gibi sustular. Bu suskunluğumuz Zeynep annemin dikkatini çekmişti ve Hakan'a bakarak " Oğlum bizim yanımızda sıkılırsınız siz, sen arkadaşları bahçeye götür istersen." demiş ve son noktayı koymuştu. Hakan başını sallayıp anında harekete geçti. Biz de ördek yavrusu gibi onu takip edip bahçede ki oturma gruplarına yerleştik. Ben çift kişilik koltuğa yerleşirken Oğuz yanımda yerini aldı. Diğer çift kişiliğe Hakan otururken yanına Ezgi yerleşti. Sinan ve Zehra tekli koltuklara oturdu. Ben bu kızı en sonunda öldürürüm. Yağmurda ortamız da ki yerini aldığında tam olmuştuk. Sakin olmak için derin nefesler alıp veriyordum, o sırada bizimkiler muhabbete girdiler. Sanırım Hakan'ın rahat hissetmesini istiyorlardı. " Bayadır biz de böyle oturmuyorduk, senin sayende bir araya geldik be Hakan." diyen yanımda ki Oğuz'du. " Sevindim." Soğukluğuna göz devirmek istesem de yapmadım. Sinan bana bakarak alayla " Neden acaba? " demişti. Topun aniden bana gelmesi ile şaşkınca " Ben miyim sebep, neden bana bakıyorsun." derken sesim uzun zamandır konuşmadığım için boğuk çıktı. Sessizce boğazımı temizledim. Oğuz da bana dönüp " Doğru söylüyor, çık diyoruz çıkmıyorsun. Bir daha çıkma bak nasıl bacaklarını kırıyorum." demiş ve tarafını belli etmişti. Hakan' a göz ucuyla bakarken onunda bakışları bizim üstümüz de dolaşıyordu, sertçe yutkundum ve devam ettim. " Aman be tamam, sizinde dilinize düşmeyelim. " Sinan gülerek " He şöyle ol canımı ye. Kızım sen olmayınca bizim de çıkasımız gelmiyor." Bunlarında anası bendim sanki ben bir şeye hayır diyorsam, komple plandan vazgeçiyorlardı. Ona gülerek karşılık verip önüme döndüm. Gülüşüm beni izleyen Hakan' ı görünce hemen soldu. Yanaklarımın ısındığını hissederken bakışlarımı ondan hızla çektim. Sanki Ezgi Hakan'a mı yaklaşmıştı? Buraya geldiğimden beri o kadar duygu değiştirmiştim ki kendimi renk değiştiren bukalemun gibi hissediyordum. Tek fark benim değişen şeyim duygularım idi. Mutfaktan gelen tıkırtılar ile Zeynep annemin çayları hazırladığını anladım ve oturduğum yerden kalktım, bu sefer tüm bakışlar bana döndü. Oğuz " Nereye?" diye sorarken çoktan harekete geçmiş ve içeriye girmeden cevap vermiştim. " Zeynep teyzeye yardıma." Bundan sonrası su gibi akıp giderken, Zeynep teyze ile çayları dağıttık. Sırf Zeynep teyzeye yük olmasın diye iki yere de bakmaya çalışıyordum. Bir annemlerin çayını dolduruyor bir de bizimkilere bakıyordum. En sonunda yorulunca Zehra' ya da arada getir götür işi veriyordum. Bizim çocuklar ise Hakan ile muhabbeti ilerletmeye başlamışlardı ve tabi ki Ezgi de! İkisinin de hukuk okuması muhabbet edecekleri anlama gelmiyordu ama maalesef ki ediyorlardı. Sinirle onları izlerken annemin içerden çağırışı ile onların yanına gittim. Annem ve teyzemin bol bardaklarını elime alırken, çay doldurmak için mutfağa geçtim. Buraya öyle hevesler ile öyle heyecan ile gelmiştim ki şimdi birer birer suya düşmesini izliyordum. Bir iki kez bakması dışında bir kez bile suratıma bakmamış ve üstüne üstlük bir de Ezgi salağı ile sürekli muhabbet etmişti. Sinirle çayları doldururken gözlerimden akmak için izin isteyen yaşlarımı geri ittim. Ben onun evinde anası yorulmasın diye götümü yırtar iken onun yaptığına bak! Çaydanlığı yerine koyup, tezgaha yaslandım. Dolan gözlerimi dindirmek adına biraz hava yaptım. En iyisi annemlere çayı verip eve gitmekti. Evet evet bu işkenceden ise eve gider uyurdum. Çayları almak için arkamı dönmüştüm ki ensemde bir soluk hissetim. Öyle dalmıştım ki mutfağa birinin girdiğini bile fark edememiştim. Ve duyduğum o ilahi ses ile donup kaldım. "Biz tanışmadık, ben Hakan."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD