1.BÖLÜM
Akşam güneşin batmak üzere olduğu bulutların kırmızı mor hale geldiği saatlerdeydik. Odamda aylaklık yaptığım için şirkette yetiştirememiş olduğum ay sonu raporunu tamamlamaya çalışıyordum. Odamın geniş camından dışarıyı izlerken raporu bırakıp bahçeye koşmak annemlerin çay keyfine katılmamak için kendimi zor tutuyordum. Gerçekten de işler başımdan aşarken oturup şirketin dedikodusunu yapmanın zamanı mıydı şu an sorgular olmuştum. Şimdi Kerim yanımda olsa hiçbir şey anlamadığı halde yorum yapar beni sinir krizine sokardı kesin. Allahtan Murat Amca sarraf dükkanını ona devretmişti de bir nebze olsun kurtulmuştum boş boğazlığından.
Bu arada ben Asya. Öyle dümdüz Asya. Argunşah ailesinin son üyesiyim. Babamın minik ceylanı annemin baş belası çift yumurta ikizleri olan ağabeyim ve ablamın da tekne kazıntısıyım. Bakmayın tekne kazıntısı dediğime aramızda çok yaş yok. Ağabeyim göre hem erkek hem kız evladı olan anne ve babam beni yapmakla büyük hata etmişler. Onlara göre ben evin gereksiziyim. Babam bu söylemlere bazen gülse de çoğu zaman ağabeyim ve ablama çok kızıyor. Çünkü ona göre ben evin neşesi olmazsa olmazıyım. Aramızda kalsın ama bence annemden bile çok seviyor beni. Ağabeyim polis. Yıllardır hayalini kurduğu gecesini gündüzüne katıp kazanmak için çabaladığı mesleğini severek icra ediyor. Tek sıkıntısı polis olduğu halde başının beladan kurtulmaması.Tabi bunda biriciğim Kerim’in de parmağı yok değil. Ağabeyimin bir de güzeller güzeli nişanlısı var. İsmi Ece ama ben ona bal yenge diyorum. Sınıf öğretmeni olan yengemin ağabeyim ile evlenmek istediği için akıl sağlığından şüpheli olsam da kendisi gerçektende pamuktan da pamuk bal gibi birisi. Ailecek kendisini çok severiz. Hatta annemin benden bile çok sevdiğine eminim. Annem demişken kendisi belalım olur. Evet doğru duydunuz BELALIM. Benimle uğraşmak hobileri arasında. Ev işlerindeki hevessizliğim ve işten kaytarmam onu bana düşman kılıyor. Bence kendisi takıntılı derecede temizlik hastası ama bu sadece bence olduğu için diğer aile üyelerimiz ve konu komşu tarafından bu tezim reddediliyor. Onlara göre pasaklı olan benim. Annem 1,60 boylarında tombul yanaklı yeşil gözlü bembeyaz tenli afet gibi bir kadın. Hani şu evlilik konusu alçılınca beni ne mühendisler ne doktorlar istedi ben varmadım diyenler var ya onlardan biri annem. Ne derler her güzelin bir kusuru varmış bizimkinin de temizlik işleri işte.
“Asyaaaaa , kızım nerdesin sen ? Kaç saattir sesleniyorum cevap yok. Kız çabuk buraya gel kırmayım bacaklarını bıktım senin elinden vallahi”. Annem yine en sevdiğim bestesini söylüyor. Birazdan odama girecek halimi görecek ve meşhur o lafını diyecek. Ve evet girdi bile.
“Kızım ne bu halin senin. Sen yine eve iş mi getirdin. Hayır anlamıyorum ki seni niye kovmuyor bu şirket ?”.Annem klasik her Türk annesi gibiydi. İşe yaramadığımı kesinlikle düşünmüyordu ama bu bana laf etmemesine engel olmamıştı hiçbir zaman.
“ Güzelliğim derdin ne niye bağırıyorsun yine bana söyle bakayım bu kölen yine ne halt etti”. Akşama birileri mi gelecekti acaba? Çünkü genelde misafir geleceği zaman ayrıca stresli olur işlerin yetişmeyeceğinden yakınırdı.
“ Akşama ablanla enişten gelecek Asya. Sabah çıkarken kırk kez söyledim kızım eve geldiğinde cevizli kurabiye yap enişten seviyor diye”.Ofladım. Bıkmıştım çünkü aynı teraneden. Gelenler ablam ve eniştem, hayır anlamıyorum ne bu ABD başkanı geliyormuş gibi telaş.
“ Anne sen o kurabiyeyi benden güzel yapıyorsun. Gülfidan teyze ile az çene çalsan da yapsan ya görüyorsun işim başımdan aşkın.”
“Bana bak seni bir elime alırsam kıyılmadık etini bırakmam. Sana ne kızım ben ahretliğim ile sohbet ediyorum akşama kadar evde canım çıkıyor iki lafın belini kırıyoruz. Hem anneye oflanmaz senin o dillerini koparırım.” Annemin tek kusuru temizliğe olan hastalığı demiştim değil mi ben. Vazgeçtim şiddete de meyilli bir kadın.
“ Tamam güzel annem birazdan kalkarım hem ablamlar akşam 7 gibi geliriz çok zahmet etmeyin çay içmeye geliyoruz sadece demişti.” Annem sakinleşmiş ama yine de söylene söylene odamdan çıkmıştı. Giderken o beklediğim meşhur cümleyi kurmasa günümü güzel geçti saymazdım doğrusu
“ Seni alacak adamda akıl namına bir gram bir şey yok. Geri getirmeseler bari. Zaten bu gidişle evde kaldın. Seni Kerim’e vereceğim anca o gelir hakkından.” He güzel annem kocama aynen bunları diyeceğim umarım almaktan vazgeçer sende kurtulursun benden. Kerim’de öyle diyordu koşa koşa gideyim Asya’yı alayım. Stres çarkı olmak için fazlasıyla genç olsam da bu zamana kadar annemin gazabından beni henüz kurtaran olmadı. Kerim bile anneme karşı gelemiyor annem bağırmaya başladığında beni kurtarmak yerine anneme destek çıkıyor. Kerim demişken oyun arkadaşım, sırdaşım, yoldaşım, biriciğim, Gülfidan Teyzem ve Murat Amcamın oğlu benimde canım. Kendimi bildim bileli beraberiz. Çoğu zaman dışarıdan birbirine kanlı bıçaklı gibi dursak da kendisi benim ağabeyim ve babamdan sonra hayatımdaki en değerli erkek. Bu akşam çaya kesin geleceğini bildiğim için raporu yarıda bırakıp hızlıca mutfağa indim. Annemle Gülfidan Teyze bahçede yeni başladıkları iğne oyalarını yaparken bende hızlıca malzemeleri çıkarttım kurabiyemi yapmaya başladım.Yaklaşık 45 dk sonra kurabiye ve sigara börekleri hazırdı. Rahat durmamış mutfağa girmişken dolapta duran iki gün önce aldığım yufkalardan sigara böreği de yapmıştım. Kızartmak için ablamları bekleyip annemlerin yanına geçtim. Gülfidan Teyze dertli dertli Kerim’in evde kaldığını bir anca evlenmesi gerektiğini söylüyordu. Ne zaman bu muhabbeti duysam önce Kerim’i sonra da ona aday tüm kızları yolmak geliyor içimden. Onun benden başka birini çok sevmesi fikri kanımı kaynatıyor. Oyun arkadaşımı paylaşmak hele ki evlendirerek, son derece zor benim için. Allahtan canım arkadaşımın hiç o taraflarda bezi yok eline kız eli değmemiş müzmin bir bekar.
“ Kız Asya sen bilirsin yok mu Kerim’in gönlünde biri ?” Gülfidan Teyzenin sorusuyla ona döndüm
“ Kız Gülfidan Teyze olsa söylemez miyim hiç. Yok vallahi daha dişi sineğe baktığını görmedim.” Gülfidan Teyze yüzüme bakıp
“ Sebebi sen gibisin geliyor Asya. Yapışık ikiz gibisiniz. Sizi görenler sevgili sanıyor oğluşum bekar kalıyor işte”. Ay üstüme iyilik sağlıktı. Ben ne alaka ayol oğlun bakmıyor gözü görmüyor kızları ne yapayım. Tabi ona böyle söylemedim ortalığı kızıştırmakta fayda vardı.
“ Gülüm senin oğlunun cinsel yönelimleri farklı olabilir mi ? Ağabeyimle gezdiğinde de ben durmuyorum ya önünde baksana o zamanlar bile bulamıyor. Sümüklü ağabeyim bile evlenecek baksana” demiştim.Annem cık cıklamış ağabeyime dalaşmamam gerektiğini söylemişti, Gülfidan teyzede bacağıma çimdik atıp
“ Ağzından yeller alsın kız o ne biçim laf benim oğlumun öyle işleri yok” dedi.
“ Gülüm rahat mı bıraksan Kerim’i 26 yaşında işini eline almış akıllı bir adam sevdiği kadınla evlenmek istiyor. Aşk istiyor. Bulduğunda evlenir böyle zorla kim evlenmiş ki” demiştim. Neredeyse 23 yıldır beraber olduğumuz can ciğer komşularımızdı Gülfidan Teyze ve Murat Amca. Aşırı tonton pamuk gibi bir kadın olmasaydı Gülfidan Teyze ile çok kavga ederdim sanırım. Beni her zaman öz kızı gibi görür bir dediğimi iki etmemeye çalışırdı. Bende onu çok sever sürekli de uğraşırdım.Babam özel bir bankada çalışırken Ankara’ya yani memleketine taşınmışız. O zamanlar ben 1 yaşına henüz girmemişim ağabeyim ve ablamda 2.5 yaşındalarmış. Hem kariyerinde ivme yakalayan hem de memleketini çok seven babam buradan taşınmayı hiç düşünmedi. Karşı komşularımızla da bu sayede taşındığımız ilk yıllardan beridir süregelen bir dostluğumuz oldu. Babam şimdilerde çalıştığı bankada şube müdürü. İşini çok seviyor. Beni de yolundan devam ettirip muhasebe okumam konusunda cesaretlendirdi. Mezun olduktan sonra özel bir şirkette işe başladım yaklaşık bir yıldır da çalışıyorum.
“ Asyaaa ! Nerdesin çabuk buraya gel”. Gelmişti belalım. Kerim yine sazı eline alıp beni çileden çıkarmaya and içmiş gibi ama hayırlısı olsun bakalım.
“ Buradayım Kerim ne oldu?”
“ Ne mi oldu ? Kızım sen o puşt Alper’in markette sana yavşadığını bana ne zaman söyleyecektin ? Yunus’a uğradım o söyledi. Delirtecek misin Asya beni ne demek haber vermemek .” Karın ağrısı belli oldu paşamızın. Mahallenin bakkalı Yunus Ağabey yememiş içmemiş ilk fırsatta yetiştirmiş Kerim’e. Bakışlarıyla ateş etmek ne demekki şu an görüyordum. Kerim kaşlarını bir süre daha böyle çatmaya devam ederse kesin alnı kırışacaktı.
“Ben kavga çıkarma diye söylemedim Kerim. Söylesem gidip kavga edecektin. Hayır bir de ağabeyime de diyecektin. Ece yengem çok üzülüyor ağabeyim kavga ettiğinde biliyorsun”. Annelerimizin önünde tam da evlilik muhabbeti konuşulurken beni kıskanması birazdan gelecek imalara zemin hazırlıyor farkında değil.Hem bu çocuk niye erken çıkmıştı ki işten bu saatlerde dükkanda olması gerekiyordu.
“ Bana bak Asya sana kırk defa dedim biri sana yavşadığında gelip söyleyeceksin diye”. Elini kolunu sallayarak konuşması bir yana gram sakinleşmiyor olayı hatırladıkça öfkesi harlanıyor gibi duruyordu.
“ Kerim oğlum söylesin söylesin de bu kız evlenmeyecek mi başımda kaldı nasıl bulacak kocayı her geleni dövüp postalıyorsunuz.” Anne cidden Kerim bu kadar sinirliyken sırası mı evlenmemin. Hayır yangına neden bir odunda siz atıyorsunuz. Gaz kaçağı olan bir evere çakmak yakmakla eşdeğer şu dediğin.
“ Asiye teyze Asya daha küçük evlenemez o.”
“ Kerim küçülüp cebine de gireyim mi ? 24 yaşındayım kazık kadar kız oldum. Hem söyle bakayım sen niye erken çıktın ?” Mesleğimi elime almıştım. Bence gayrette akıllıydım. Güzeldim de canım. Bir defa yemyeşil gözlerim vardı benim gören dönüp bir daha bakıyordu. Kendimi bildim bileli herkes bayılırdı gözlerime babamın ve annemin genleri sağ olsundu.
“ Aaa üstüme iyilik sağlık. Oğlum delirdin mi sen kıza ne bağırıyorsun. Hem Alper’in annesi Münevver geçen hafta günde söyledi .Alper Asya ile görüşmek istiyormuş.” Şu mahallede dağıtmadık boncuk bırakmayan bende de defalarca şansını deneyen ama bir türlü yüz bulamayan Alper mi ?
“Anne siz beni delirtecek misiniz ? Ne evlenmesi ne söylemesi Alper ipsiz sapsız biri görüşemezler. Babam geldi bende ona bıraktım çıktım .Asya seni alırım belki diye düşünmüştüm ama yolda Yunus’u gördüm Alper’i söyledi.” “ Oğlum madem kimseyle görüştürmüyorsunuz sen al Asya’yı kız evde kalacak sizin yüzünüzden.” Abart Gülfidan Teyze abart. Getir nikah memurunu çabuk kıyalım istersen nikahımızı.
“ Anne ne saçmalıyorsun ben bu süpürge saçlının nesini alacağım. Çöpçüler görse çöp diye almaz.”
Birileri de artık bana görüşmek isteyip istemediğimi soracak mıydı acaba. Hem biraz önce ne demişti Kerim ! Süpürge saçlı, çöp mü ? Susmalıyım yoksa birazdan burası kan gövdeyi götürecek. Kerim salağını annemler bile alamayacak elimden. Annemin bu olayı bana söylememesi ayrıca sinir etmişti beni. Mahallenin neredeyse tüm kadınlarının olduğu bir yerde Alper Asya ile görüşmek istiyor ne demekti. Annem buna nasıl karşı çıkmamış ve en önemlisi bana anlatmamıştı. Hesabını sonra sormayı aklıma kazıyıp biricik arkadaşım Kerim’e döndüm. Kırmızı görmüş boğa gibiydi şu an. Ortalamanın bir tık üstü bir boya sahip olduğum halde boynum tutulmuştu ona bakarken. Kendisi 1,91 boyuyla yürüyen merdiven gibiydi mübarek.
“ Kerim otursan mı boynum ağrıdı. Yoldurma kendini de ,saçıma bok atıp durma sanki bilmiyoruz ayılıp bayıldığını.” Hemen sandalye çekip oturmuş ama homurdanmayı bırakmamıştı. Annem ve Gülfidan Teyze alışkın olduğu için susmuş kendi haline bırakmışlardı.
“ Asya ne dedi o yavşak sana anlatıyorsun hemen. Yunus, gördüğünü ve gevşek gevşek güldüğünü söyledi. Kızım delirtme beni bak.” Sakin olmalıyım.
“ Of Kerim sende sinirlenmeye yer arıyorsun he. Geçen hafta Çarşamba işim bittikten sonra Ela ile mahalleye geldim. Ela teyzesine gitti bende çikolata almak için markete girdim. Çıktığımda bu da giriyordu. Konuşalım dedi bende ne olduğunu sordum.” Yüzüne bakınca demese miydim diyordum şu an. Gözleri az koyuymuş gibi daha da koyulaşmış çevresi sinirden kızarmıştı.
“ Lan, geberteceğim bu herifi keşke az daha fazla vursaydım.” Başıma geleceği biliyordum ben. Al işte kavga etmişti. Annemler bizi salmış kendi halimize bırakmışlardı.Zaten duysalar Kerim’e bir ton laf ederlerdi eminim.
“ Kerim bu yüzden söylemedim işte. Ne gerek vardı dövmene ben halletmiştim.” Yok bana bunları sayıyla veriyorlar. Belayı çektiğime eminim artık. Ağabeyim ayrı dert Kerim ayrı.
“ Kızım hallettim dediğin, adam karşıma geçmiş aramıza girme Asya benim olacak diyor. Nasıl sikmeyeyim belasını söylesene.”
“ Ben ona aramızda bir şey olmasının mümkün olmadığını uzak durması gerektiğini söyledim. Hayal dünyasındaki saçmalıklarıyla ilgilenmiyorum. Küfür etme Kerim.”
“ Asya onu da hayal dünyasını da ayrı ayrı sikerim. Beni çileden çıkartmasın.” Hem sinirli hem de küfürbaz Kerim çekilemeyeceği için masadan kalkmış “ Sen istediğini yap Kerim akşam Murat Amcaya da aynen bunları söylersin” demiş içeri geçmiştim. Arkamdan bağırarak bir şeyler söylüyordu ama dinlemek şöyle dursun duymuyordum bile. Yetiştirmem gereken raporun başına geçmiş çalışmaya devam etmiştim. On dakika sonra gürültüyle açılan kapıya baktım. Kerim sakinleşmiş olacak ki odama geldi. Usul usul dibime girip
“ Yine zamanında yetiştiremedin eve kaldı değil mi” diye sordu. Ciğerimi bildiği için sustum. Aşağıda ettiği küfrü ve bağırmasını unutacak değildim elbet. Cevap vermediğime sırnaşmaya başlayıp saçlarımı eline aldı.
“ Güzelim bilmiyor musun beni çabuk parlıyorum. Ama o yavşak Alper damarıma bastı vallahi. Ne demek Asya benim olacak kızım.” Bu çocuk sınavımdı arkadaş. Hayır sevgilim değilsin ağabeyim değilsin yakın arkadaşımsın ne bu tavırlar diyeceğim ama aynısını yapıyorum diye kızacak biliyorum. Aramızdaki samimiyete güvenerek bu kadar kıskançlık yaptığını anlamak zor değildi. Ama benim de sabrım vardı değil mi ?
“Kerim hayatımda biri olmadığı olmayacağı anlamına gelmez bu şekilde yaparak korkutuyorsun adayları.”
“ Asya başlama, adaylarını da siktirtme bana. Hem ne zaman büyüdün de aday aramaya çıktın. İstemiyorum beni boşluyorsun sen o zaman.”“ Ağabeyim ve senin yüzünden hiç sevgilim olmadı Kerim sen neye göre söylüyorsun bunu. Hem küfür edip durma babana söylerim seni.” Murat Amca yani Kerim’in babası küfre karşı bir adamdı. Oğlunun ağzının bu kadar bozuk olduğunu duysa kalpten giderdi herhalde.
“Tamam tehdit etme hemen. Ela ile takılınca, şirketteki o züppe arkadaşların ile takılınca boşluyorsun işte. Hem biliyorsun işte paylaşmayı sevmiyorum.” Kerim ile ben küçüklükten beridir arkadaştık. İkimiz de koca koca insanlar olduk ama hala o çocuk hallerimizi bırakamadık. Kerim ağabeyim ile takılmayı istese de bende peşlerine kuyruk olduğum için bana alışmıştı. İlk başlarda beni istemez erkek oyunlarına ayak uyduramadığımı söylerdi. Beni aralarına alsınlar diye az mı toplarını çalmıştım. Yeter ki oynasınlar benimle diye kaleci bile oluyordum. İstemeye istemeye başlayan arkadaşlığımız küçükken tıfıl biri olmam ve arkadaş ortamında çok ezilmemden sebep ağabeyim ve Kerim’in korumak için can attıkları biri haline getirmişti beni. Ve bu durum hala daha devam ediyor. Memnun olmadığım söylenemez tabi ama bu aşırı dozda kıskançlıkları ve öfkeleri beni bile bunaltıyor bazen.
“ Bebeğim kızma ben seni boşlar mıyım hiç. Bilmiyor musun en çok seni seviyorum sen benim bitanecik arkadaşımsın.”
“ Of Asya bebeğim ne ya. Kaç defa söyledim söyleme şu kelimeyi.”
“Bebeğim, bebeğim, bebeğiiimmm.” Onu sinir etmeye bayılıyorumdum. Sinir eden ben olduğumda fazla yükselmiyor kırıp dökmüyor çünkü.
“ Sus ağzına vururum bak. Hem buraya bir şey demeye geldim.” Meraklandım. Odama kadar geldiğine göre önemli bir şey olmalıydı.
“Söyle bakayım merak ettim.”
“ Şimdi biliyorsun ben işten geldim. Ee kavga ettim yoruldum da tabi kaslarım yoruldu kızım. Bu sıralar dükkan da fazla yoğun gün içinde yemek yemeye fırsatım olmuyor inan.” Anladım derdini ama dinlemekte fayda var ötsün bakalım diyip “Eeee ben ne yapayım” dedim.
“Güzelim bana yemek mi ısıtsan he çok açım çok yorgunum. Hem senin ellerin değince ayrı güzel oluyor.”
“ Kerim annemler ısıtsın yetiştirmem gerekiyor raporu”. Annemler muhabbetlerini bırakmamak için başıma salmışlar belli ama bilmedikleri bir konu var ki bu raporu yarına yetiştirmemem demek müdürümün beni ipe götürüp sallandırması demek.
“ Asiye Teyzem dedi ki Asya sigara böreği de yaptı kızartsın.” Anne tahminen ne zaman bana acırsın merak ediyorum.
“ İn aşağı geliyorum” dedim. Yanağımdan öpüp koşarak indi merdivenleri. Alışmıştım bu hallerine yıllardır aynı şeyleri yaptığı için rahatsız olmuyordum. Bazen sarılır, sık sık öper ,bir yere gittiğimizde kolu hep omzumda olur. Ailecek otururken bile yanıma gelir saçlarımla oynar, beni sinir eder bazen de mayıştırır uyutur. Ben de ona aynı şeyleri yaptığım için garip gelmiyor bu durum ama dışarıdan bizi sevgili olarak görüyor insanlar. Babam samimi olmama kızmasa da bana fazlasıyla düşkün olduğu için kıskanıyor. Ağabeyim ise Kerim’e virüs bulaştıracağımı söyleyip beni sinir ediyor. Bu duruma laf eden yalnızca ablam Aycan. Aramızdaki samimiyetin yanlış anlaşıldığını ve bizimde aşık olduğumuzu farkında olmadığımızı söylüyor. Biraz abartmayı sever kendisi o yüzden ciddiye almıyorum. Salak mıyız ki biz aşık olup anlamayacağız. Kerim benim oyun arkadaşım, en yakınım her şeyimi bilen nadir insanlardan. Bilgisayarı kapatıp aşağı indim. Sigara börekleri için yağ koyup kızmasını bekledim. Yaklaşık 20 dk sonra hepsini kızartmış ve hazır olan yemekleri ısıtmış masayı kurmuştum. Kerim’e baktığımda annemlerle oturmuş telefonu ile oynuyordu. Seslendiğimde bırakıp koşa koşa geldi. Saçlarımı karıştırıp beni sevdiğine dair methiyeler düzerken afiyet olsun diyip bir de rahatsız etmemeleri için tehdit edip odama kaçtım. En azından ablamlar gelene kadar raporu bitirmem gerekiyordu. Allahtan büyük çoğunluğu bitti. Ben raporla uğraşırken saat 7.30 olmuş ablam ve eniştem gelmiş ağabeyimde nöbette olduğunu beklemememiz gerektiğini haber vermişti. Bu sırada Kerim kurabiyelerden almış eve gitmiş çaya kalmamıştı.Giderken yolluk yapmayı çok sever beyefendimiz. Ablamlarla havadan sudan sohbet ederek oturduk bir süre. Ablam sabah erken kalktığını söyleyip yorgunum dedi ve erkenden kalktılar. Canıma minnet diyip mutfağı anneme bıraktım. Tek isteğim yatağıma girip yatmak çünkü. Odama çıkıp kısa bir duş aldım. Hem Kerim saçlarımla çok oynamış biraz yağlandırmış hem de kızartma kokmuştu. Hızlıca giyinip yatağıma girdim yatmadan önce yarın ki kombinimi düşündüm ve alarmımı kontrol edip kendimi uykunun huzurlu kollarına bıraktım.Gece bir iki kez uyandığım uykum sabah alarmım ile tamamen bölündü.İşe toplu taşıma ile gittiğim için sabahları normal mesai saatinden daha erken kalkmak zorunda kalıyorum. Bazen Kerim bazen de ağabeyim yolunun üstü ise bırakıyor ama bu çok nadir oluyor. Banyodaki işlerimi halledip saçlarıma hacim verdim. Üzerime dün ki düşündüğüm kombinimi giydim. Bordo mini eteğim ve yine aynı renkte ceketim ile gayet şık olmuştum.Ayağıma topuklu ayakkabılarımı da geçirip mutfağa indim. Annem babam kahvaltısız işe gitmediği için her sabah mutlaka kahvaltı hazırlar. Ağabeyim çoğunlukla emniyette ayak üstü yapar kahvaltısını ama ben sabahları çay içmeden işe gidemem başım ağrır. Kahvaltımı yaparken babam bugün ne yapacağımı sordu.
“ Kızım bugün kaç gibi geleceksin eve bir işin var mı ?”Şaşırmıştım. Babam genelde sormaz sadece haber vermemizi isterdi.
“ Hayır baba direk eve gelmeyi düşünüyorum belki Ela ile bir şeyler yaparız. Uzun zamandır Kızılay’a gitmiyorduk.” Bir yandan patates kızartması yiyordum.
“ Kızım başka zaman gidin bu akşam eve gel misafirlerimiz gelecek.” Dedi. Anneme bakıp haberi olup olmadığını anlar gibi baktım ama belli ki oda bilmiyordu.“Hayırdır Ahmet kimler geliyor? Hem söylesene bakayım sen bu saatte mi söylenir bu nasıl yetişecek şimdi işler.”
“ Hanım telaş etme akşam çayımızı içmeye gelecekler. Aşağı mahallede Veli Beyler var ya onlar gelmek istediler. Bilirsin pek gelmezlerdi bize bende merak ettim ama akşam konuşuruz dedi Veli ,siz yine de hazırlığınızı yapın evimize nadir geliyorlar.” Veli Amcaları severdim. Eşi Hatice Teyze güler yüzlü bir kadın. İki kızı bir oğulları var. Zeynep ve Aslı abla benden büyük oldukları için çok konuştuğum insanlar değiller ama ablam ile iyi anlaşıyorlar. Oğulları Selim Ağabey mahallenin etliye sütlüye pek karışmayan sakin sessiz bir adamı. Arada mahallede görüp selamlaştığım birisi Kerim kendisini çok sevmiyor. Sebebini öğrenebilmiş değilim. Ela’ya göre Selim Ağabey bana bir şeyler hissediyormuş öyle söylüyor sivri zeka arkadaşım bakışları bakış değil diyor. Kerim’de anladığı için sevmiyormuş.
“ Kızım işten hemen eve gel dünden kalma kurabiyelerden var yanına kek yaparsın bende dolaptan sarma ve börekleri çıkarır pişiririm.” Annem yine iş kitlemişti bana. Neyse ki çalıştığım için temizlik ve diğer işlerden yırttım.
“ Tamam anne çıkar çıkmaz gelirim.” Son konuşmamız böyle oldu. Evden çıkıp durağa doğru yürüdüm. İş yerim uzak değil ama yine de yürüme mesafesinde de değil bu sebeple toplu taşıma ya da taksi terciğim her zaman. Sıkış tepiş bir yolculuğun sonunda şirkete adımımı attım. Güvenliğimiz ve benim dedikodu kazanlarımdan biri olan Hasan Ağabeye selam verip odama çıkmak için asansöre yürüdüm. Öğleye kadar harıl harıl çalışıp başımı bile kaşımaya vakit bulamadım. Allahtan raporu tamamlamıştım. Yoksa müdürüm Serap Hanım beni lime lime ederdi. Öğle arasına çıkmadan önce mailine gönderip yemeğe indim. Şirket olarak çalışan sayımız fazla olduğu için patronumuz yemeğimizi şirkette veriyordu. İsteyenler tabî ki dışarıda yiyor ama ben araba almak istediğim için fazla masraf yapmıyor paramı biriktiriyorum. Her gün dışarıda yemek benim için ekstra masraf demek. Yemekhaneye indiğimde şeytan Serpil ve ekürisi Asude de cam kenarına geçmiş tıkınıyorlardı. Serpil görüp görebileceğim en beyinsiz insanlardan biri. İşe ilk başladığım zamanlar Kerim’i görüp beğenmiş aralarını yapmam için bana yalakalık üstüne yalakalık yapmıştı. Ama unuttuğu bir şey var ki ben canım arkadaşımı bu sümüklüye bırakmam. Asude de vasıfsız ve vizyonsuz biri zaten Serpil ile takılması bunu kanıtlıyor. Onlardan uzakta bir masaya geçtim ve yemeğimi yemeye başladım. Karnıyarık, cacık ve pilav vardı yemekte. Yayla çorbası da yapmışlardı ama çok geleceği için onu almadım. “ Oturabilir miyim ?” Kafamı kaldırdığımda pazarlama departmanından Hüseyin’i görmeyi beklemiyordum.
“Tabi buyur.” Çok konuştuğum biri değil kendisi ama şirketteki en yakınım olan Buse’nin izinli olması ve yemekte tek başıma sıkılıyor olmam buyur etmem için yeterli bir sebep. Hüseyin oturup öyle departmanındaki sıkıntılardan filan bahsetti. Dedikodu duymayı beklerken şirket sıkıntıları ile uğraşmak boğmuştu beni doğrusu. “ Ay Hüseyin boşver hele sen işi gücü. Dedikodu yok mu ondan haber ver.”
“ İlahi Asya güldürdün beni. Kafamı kaşıyacak vaktim yok dedikodu duymuyorum ki hem bilirsin çok sevmem.” Bundan da iş çıkmayacağını anlamıştım. Aslında dedikodu yapmayı seven biri değilim ama geçen hafta yeni başlayan stajyer kızın üretim müdürü ile basıldığı haberi şirkette vısır vısır konuşulmaya başlanmıştı. Detayları duyma isteğimi de bastıramıyorum doğrusu. Hüseyin ile havadan sudan konuşup yemeği bitirdim. Masama geçmiş işlerime devam ederken Ela’dan msj geldi.
ELAM: Bebekim akşam gidiyor muyuz? Unutmuştum. Msj atmasa haber bile vermeyi akıl edememiştim. Hemen msj attım.
“Hayır bebekim akşam Veli Amcalar gelecekmiş. Babamla bir şeyler konuşmak istiyormuş.”
ELAM: Ooo desene akşama cümbüş var.
“Ne alaka la ?”
ELAM: Kızım eğer Selim’de gelirse Kerim bu sefer kesin döver onu. Fırsat kolluyor. Neden geleceklermiş merak ettim doğrusu.
“Hiç bilmiyorum babama akşam konuşuruz demiş. Kerim halt etmiş babam onu bu sefer keser. Hem gelmez o çok yoruluyor işte.” Babası çok yoruyordu Kerim’i. Dükkanı ona bırakacağını söyleyip tüm işleri öğrenmesi için fazla fazla iş veriyordu.
ELAM: Ay ay kıyamazmış Kerim’ine
“Kıyamam tabi. Neyse Serap karısı gözümün içine bakıyor ben kaçar bebek by.”
ELAM: Görüşürüz bebekim. Ela ile konuşmamdan sonra çalışmaya devam ettim. Mesaim bittiğinde şirketten çıkıp eve doğru yola koyuldum. Akşam ki misafirlerin derdini merak ediyordum doğrusu. Çıkardı kokusu bakalım.