Dördüncü Bölüm -Kıskançlık-

4562 Words
Dersinin sonunda hepimiz soyunma odalarına dağılmıştık. Odaya girdiğimizde de Selin yine yanımda bitmişti. "Hayatımda izlediğim en harika şovdu, nasıl yaptın o hareketleri?” dedi şok olmuş biçimde. "Küçüklüğümden beri babam spora alıştırdı beni o yüzden." dedim aklıma ilk gelen yalanla. Başını sallayıp sırıtarak yerine geçti. Üstümü değiştirmeye başladığımda kıskançlıkla bana bakan mavi gözlere takıldım. Pelin sanki karşısında en nefret ettiğin şeyi görmüş gibi bana bakıyordu. Hislerimizin karşılıklı olduğunu belirtmek adına gülümsedim. Çantasını sinirle omzuna atıp odadan çıkarken, bende hızla üstümü değiştirip çıktım.Çıkışa doğru ilerlerken Hakan'da tam karşımda belirmişti. "Vay asi kızımızda buradaymış,” dediğinde kaşlarım çatılmıştı. Ege dışında bu lakabı başka birinden duymak saçma ama fazlasıyla garip gelmişti. "Gerçekten benim gibi bir erkeği dövecek güçtesin senden korkmaya başladım.” dedi gülerek. "O yüzden bana dikkat etsen iyi edersin." "Haklısın. Açlıktan ölüyorum kantine gidelim mi?” "Olur bende bir şeyler atıştırsam iyi olur." Kantine ilerlediğimiz de herkes aynı anda bize bakmaya başlamıştı. "Boşver yeni olduğun için ilk gün sen konuşulacaksın ama sonra takmazlar." "Pek takmıyorum zaten." dedim bakışları es geçip. Bu duruma alışıktım çünkü. Boş bir masa bulup yerleştik. "Ne yersin asi kız?” Cidden sende mi? "Tost ayran.” "Tamam." deyip sıraya doğru ilerledi. 5 dakika sonra tostu ve ayranı uzatıp yanıma yerleşti. Kızlar pek hoş olmayan bakışlarla ben süzmeye devam ediyordu. Yanımda fazlasıyla yakışıklı bir çocuk oturduğundan onları haklı buluyordum. Tam yemeğe başlayacakken kantine Ege girmişti. Bakışlarımız buluştuğunda yanında beliren sarı çiyanı da görmüştüm. İşte bunu beklemiyordum. Bakışlarını benden kaçırıp Pelin’e döndü ve boş masaya kuruldular. Pelinle göz göze geldiğimiz de 'İstediğimi alırım' bakışı göndermişti. Başımı iki yana sallayıp önüme döndüm.Tostumdan ısırık alacakken Ege'nin sıraya girdiğini fark ettim. Elinde iki kahveyle geri döndüğünde ağzım açık şekilde ona bakıyordum. Ege birine bir şey alıyordu. Ben hala onlara bakarken nasıl daldıysam Hakan bakışlarımı takip etti ve beni dürttü. "Sanırım kuzenine fazla bağlasın.” "Yok sadece yanındaki kızdan pek hoşlanmadım.” dedim kendimi toparlayarak. "Normal onu kimse sevmez. Biraz 'aşırı' bir kız,” dedi havada görünmez tırnak işareti açarak. Onlara bakmayı kesip tostumu yemeğe başladım. "Ee nereden geldin, neden geldin? Anlat bakalım biraz" "İstanbul’dan geldim ama aslen buralıyım. Burayı seviyorum ailem de burada okuyabileceğimi söyledi bende fırsatı kaçırmayıp tamam dedim. ” Sabahtan beri biri sorsun diye bekliyordum. O kadar çalışmıştım yalanıma. "Ege de sana uyup geldi öyleyse." "Sayılır.” Yemeğimizi bitirip kantinden çıktık. Diğer ders matematikti ve ben sebepsizce matematiği de seviyordum. Bana göre sorular kolaydı. Tabi bunun küçükken aldığım IQ eğitimimin de etkisi fazlaydı. Her yıl matematik kampına gidiyordum ve git gide hâkimiyetim artmıştı. Demiştim normal değilim diye. Sınıfa girip yerime yerleştim. İki dakika sonrada Ege yanıma gelmişti. "Asi kızım ilk günün nasıl geçiyor gerçi o muhteşem şovundan sonra iyi geçiyordur da.” dedi alayla. "Aslında harikaydı ta ki sen gelene kadar.” Bir şey demeyip sırıtmaya devam etti. Hoca sınıfa girdiğinde yine klasik tanışma faslı derken, bu yıl girilecek YGS sınavını hatırlatan konuşmasını yaptı ve direkt derse geçti. Herkes şikayetçi olsa da 40'larında ki bıyıklı hocamız gür sesiyle susturdu ve ders anlatmaya başladı. Ege’nin kolumu dürtmesiyle irkilip ona döndüm ve bir kağıt uzattı. "İzleyeceğimiz ailelerin isimlerini mesaj atmış amir. Biri Hakan’ın ailesi.” Şokla ağzımdan çıkan 'Ne!?! nidasına engel olamamıştım. Kağıda şok olmuş şekilde bakmaya devam ederken Ege kolumu cimcikledi. "Megafon vereyim İzmir'e duyur sesini Ecem." dedi dişlerini sıkarak. Acıyan kolumu ovarken sıkıntıyla nefesimi verdim. Genelde sorunlu aileler ve çocukları hedef olurdu ama Hakan normal birine benziyordu. Kağıdı elimde yok ederken sıkıntıyla nefesimi verdim. Bu iş tahmin ettiğimden daha zor geçecekti. İlk günün çok çabuk geçmesiyle hızla okuldan çıktık. Biran önce eve gidip işin aslını öğrenmek istiyordum. Önden önden arabaya doğru yürürken Ege'nin yokluğunu anca fark etmiştim. Arkamı döndüğümde sarı çiyanla birşeyler konuşup gülüştüler. Cidden şimdi sırası mı? Ona baktığımı fark ettiğinde bana döndü. "Ecem sen geç eve ben sonra geleceğim,” dedi arabanın anahtarını fırlatıp. Son anda anahtarı yakalım ve kaşlarımı çatarak ona baktım. Nasıl bu kadar sorumsuz olabiliyordu? Sinirle arabaya atladım. Kontağa anahtarı zorla sokarak arabayı çalıştırdım. Vitesi geriye taktım ve arabaya çığlık attırarak gazı kökledim. Hızı seviyorum. İçimdeki patlamayı bu şekilde atabilme yöntemlerimden biriydi artık. Sinirle eve doğru sürdüm. Hızımdan 5 dakikada evin önüne gelmiştim. Arabadan inip söylene söylene Ali’nin dairesinin önüne geldim. Zaten o da beklermiş gibi direk kapıyı açtı. "Efendim ilk gününüz nasıl geçti?” "Öncelikle şu efendim lafını at ağzından Ecem demen yeterli ve ilk günümde sıkıcı geçti.” dedim sırıtarak. "Normal.” dedi oda bana eşlik ederek. "İzleyeceğimiz aileler açıklanmış.” dedim asıl konumuza dönerek. Hızla bizim daireye doğru ilerleyip eve girdik. "Evet ve bu sefer işimiz baya zor. Sıkı bir aile ve herkes tarafından sevilen kişiler. İşlerini sağlam yapıyorlar ve kimseye çaktırmıyorlar,” dedi elindeki dosyayı bana uzatarak. Elinden alıp hızlıca dosyayı açtım. Şevket Öztürk 45 yaşında. Öztürkler sitesinin kurucusu ve Öztürkler holding'in sahibi. "Adam dehşet zengin bütün buraların toprak sahibi.” dedi Ali hızlıca. Aceleyle diğer sayfayı çevirdim. Ayşen Öztürk. Şevket Öztürk'ün eşi. 42 yaşında. Onunda kurduğu bir sürü yardım dernekleri vardı ve başında duruyordu. Diğer sayfayı çevirdiğimde o isimle karşılaştım. Hakan Öztürk. 18 yaşında. Lise öğrencisi ve ailenin tek varisi. Bugün ona hiç onun hakkında soru sormak aklıma gelmemişti. Hızlıca Ali’ye döndüm. "Ne tür bir pislikle uğraşıyorlar ki?” "Aslında sadece Şevket Öztürk. Yurt dışından gelen bütün kaçak malları uyuşturucuları aklınıza gelecek her şeyi ülkemize sokabiliyor. İsimler elimizde ama temiz çalışıyorlar ve hiç iz bırakmıyor.” "Bunca işi tek başına yapamaz.” "Değil zaten ona yardım eden aileyi daha bulamadık ama yakındır sizinde bir şekilde bu ailenin içine sızmanız lazım yoksa durmaya niyetleri yok.” dedi bir çırpıda. İlk defa bir işi yapmak istemiyordum. Garip bir şekilde Hakan bana yakın geliyordu. Tamam ilk günden ne kadar yakın hissedebilirdim ama iyi biri olduğu belliydi. "Ben eve geçeyim,” dedi Ali. Tamam anlamında başımı salladım. Ailenin içine girmek kolaydı. Hakan’ın biraz daha güvenini kazanmam lazımdı sadece. Dosyayı sehpaya bırakıp oflayarak mutfağa doğru ilerledim. Bunun üstüne soğuk su iyi giderdi. Hava kararmıştı ve hala Ege 'den hala ses yoktu. Salonda öyle mal gibi televizyon izliyordum ve her geçen dakika sinirlerime işliyordu. Televizyonu kapatıp odama çıkacakken kapı açılma sesi geldi. Kollarımı göğsümde birleştirip dik dik ona bakmaya başladım. "Sonunda teşrif edebildiniz bay kıvırcık.” dedim sinirle. "Ne oldu çok mu özledin beni?” dedi alayla. "Konuşacaklarımız var izleyeceğimiz aile Hakan’ın ailesi baya pislik bir aile ve- "Şuan gerçekten bunları duyacak havada değilim Ecem.” dedi bir çırpıda. Aha şuna bak bir de onun havasına mı bakacaktım? "Tatil yapmaya gelmedin buraya farkındaysan işimiz var.” dedim gözlerimi patlatarak. "Azıcık sakin ol ve akışına bırak daha kaç ay buradayız.” "Sen gerçekten inanılmaz birisin her şeyi en iyi sen bilirsin her şey senin kurallarına göre olur zaten ben kimim ki? Senin ruh haline göre hareket edeceğiz sen ne istersen onu yapacağız. O 2 yıl önceydi Ege Bey karşında sana karşı gelemeyen aptal kız yok artık.” diye neredeyse çığlık atarak bağırdım. "Kendine gel.” "Niye kimse sana bağıramaz değil mi? Ah çok özür dilerim ne olur affet beni, hem niye geldin ki sen zaten Pelin’le takılmana devam etseydin keşke.” "Kıskandığını net belli eden tek insansın. 20 yaşına geldin sıyrıl şu kafadan.” dedi alayla. Hiçbir şey demeyerek odama doğru çıktım. Sertçe kapımı çarpıp yatağıma oturdum. Kafam nasıl dalmışsa hala okul formamla duruyordum. Sinirle tişörtü çıkarıp yatağa fırlattım. Odanın içinde dört dönüyordum. Kesinlikle kontrol sorunum vardı. Duygularımı kullanmasına izin vermemem gerekirken en ufacık şeyde ne söylediğimi bilmeden bağırmaya başlıyordum. Pencereye doğru gidip derin bir nefes aldım. O esnada kapım pat diye açıldı. Şok olmuş biçimde arkamı döndüm. Ege kapıma yaslanmış bakışlarını üstümde gezdiriyordu. Kafamı aşağıya eğdiğimde sadece sutyenimle durduğumu fark ettim. "Kız odası burası bilmem farkında mısın?” dedim sinirle bir yandan tişörtümü kafama geçirirken bir yandan bağırıyordum. "Ne var ne istiyorsun" dedim hışımla. Bir şey demeyerek bana doğru yürümeye başladı. "Cevap versene.” diye söylenirken bir yandan da geri geri yürüyordum. Bir şey demeden sadece gözlerimin içine bakarak bana doğru geliyordu. Sırtım duvara çarptığında kaçacak bir yerim yoktu artık. O da beni duvarla kendi arasına aldı. Kollarını iki yanıma dayadı ve gözlerini gözlerimden ayırmadı. "Ne yapıyorsun?” dedim zorla çıkan sesimle. "Senin bir aptal olmadığını ve kendini savunan asi bir kız olduğunu biliyorum. Sadece şunu söyleyeyim. Bir daha bana bağırma yoksa sonucunu kötü ödersin,” dedi tehditkar bir sesle. "Gerçekten mi?” dedim alaycı sesimi çıkarmaya çalışarak. Daha da yaklaştı. "Gerçekten.” dedi ve kulağıma doğru yaklaştı. "Senin tüm huylarını ben biliyorum ve zayıf noktanı da.” dedi ve uzaklaştı. Kapıya doğru giderken sesim sonunda çıkmıştı. "Neymiş benim zayıf noktam?” Kafasını hafifçe yana eğip sırıtarak bana döndü. "Benim... " ************ Kendime sürekli şunu tekrarlarım.” Ben güçlü bir kızım. İstediğim her şeyi yapabilirim. Yeter ki isteyeyim. Yeter ki aklıma takılsın.” Neredeyse her gün bunları kendi kendime söylüyordum. Çünkü bana bunları söyleyen birisi yoktu. Ne ailem, ne arkadaşlarım, ne de bir sevgilim. Fazla yalnız biriyim ben. Çevresinde sadece tanıdığı insanlar olan hep onunlaymış gibi görünen ama hiç olmayan ya da benimleymiş gibi hissetmediğimden onlara karşı soyut duruşumdan. Sebebi ne bilmiyorum ama olan olay bu. Bütün gecem lanet okuyarak ve uyuyamayarak geçmişti. Hani neredeydi o güçlü kız? Ne diye ağzımı açıp ‘ne saçmalıyorsun sen’ diyemedim. Şu anda da yaptığım tek şey yatakta sağa sola dönmekti. Aklım sürekli yaşadığımız o diyaloga gidiyordu. “Neymiş benim zayıf noktam?” “Benim.’’ Saat nerdeyse 3'e geliyordu ve ben hala uyuyamıyordum. Zaten uyusam da sabaha asla uyanamayacağımı bildiğim için kitap diye süper bir fikir belirdi kafamda. Buraya gelirken valizime bir kaç roman atmıştım. En azından onları okur vakit geçirirdim. Kitap okurken bir yaptığımda karakterlerle kavga etmekti. Onun yerinde olsam ben ne yapardım ne ederdim derken kendi içimde bir çatışma çıkıyordu bile. Ama bana çok iyi geliyordu. Tek kalmıyordum en azından. 1 saat çoktan geçmiş ve uykumu en iyi duşla açabilirdim. 15 dakikalık keyfin ardından bornozumla yatağa uzandım. Kendimi fazla yorgun hissediyordum ama bu vücut yorgunluğu değildi. Kafamın içinde dönen düşünceler çok fazlaydı ve bu bana fazla ağır geliyordu. Gözlerim resmen uykuya savaş açıyordu ama daha fazla dayanamayıp gözlerimi yumdum. *** Biri resmen tepemde çığlık atıyordu. Yanan gözlerimi binbir zorlukla açtığımda Ege, başıma dikilmiş sinirli gözlerle bana bakıyordu. "Şuan bana şaka yaptığını söyle. Hala hazırlanmamışsın birde bornozunla mı uyudun sen?” dedi şaşırmış şekilde. Kafam hala müthiş şekilde zonkluyordu. Bir anda kolumu kavrayıp yatağın üstüne oturtturdu. Şişmiş gözlerle ona bakıyordum ama onun umurunda değildi. Bana da yine ani sinirlerimden biri gelmişti. "Ne var yani uyuya kalmışım ne bağırıyorsun?” diye çıkışmaya başladım. "Uyuya kalmışmış şu haline bak yeni dönüşen zombilere benziyorsun gözlerin balona dönmüş,” dedi alayla. Yataktan kalkıp aynanın karşısına geçtim. Cidden bok gibi görünüyordum. Hızla Ege’ye döndüm. "Tamam uyandım şimdi defol odamdan giyineyim." "Uykusuzluğunun hıncını benden çıkarayım deme." dedi hırlayarak. Kolundan tutup kapıya doğru sürüklemeye başladım. "Hayır kalabilirdim yani sorun değildi benim için." "Benim için fazlasıyla sorun,” dedim çığırarak ve kapıyı yüzüne kapattım. Hızla banyoma girip saçlarımı kuruttum. Formamı geçirip yüzümü dehşetten kurtarmaya koyuldum. Fondöteni gözümün altına yedirmiştim resmen. Eyeliner çekip rimelle şekil verdim. Çantamı alıp aşağı indiğimde Ege sabırsız şekilde beni bekliyordu. "Cidden bugün beni kudurtmak için mi yapıyorsun?” "Gidebilirdin” dedim kesin bir dille. İmalı bir şekilde bana bakıyordu. Elindeki anahtarları kapıp arabaya doğru yürümeye başladım. "Bu halde kullanamazsın cidden ağaca toslamak istemiyorum ölmek için fazla yakışıklıyım.” dedi değişik bir şekle girerek. "Binmeyebilirsin” dedim yine kesinliğimi koruyarak. "Fazla netiz bu sabah ne oldu dün geceden sonra duygularını saklamaya mı karar verdin?” dedi alayla. Yüzüme kan fışkırmıştı bile ama ona cevap vermeden sürücü koltuğuna geçtim... Oda yanımdaki koltuğa ilişti. "Lütfen dikkatli sür çok ciddiyim Ecem.” dedi korkak gözlerle bana bakarak. Sırıtıp anahtarı kontağa geçirdim ve gazı kökledim. Harikaydı. Hıza bayılıyordum. "Ecem yavaşla ralli pistinde değilsin.” dedi kola tutunarak. Onu duymayarak daha da hızlandım ama okulun oraya da gelmiştik bile. Gözüme kestirdiğim park alanına doğru tek hareketle girdim ve arabayı park ettim. "Bugün kesinlikle sana yaklaşmayacağım.” dedi ürkmüş bir şekilde. Anlık refleksle yüzüne yaklaştım. "İyi edersin.” Arabadan inip okula doğru yürümeye başladım. Görev bir 'Hakan Öztürk'ün güvenini kazan.' Kolay gibi duruyordu. Sınıfa doğru ilerleyip Selin’e göz kırptım. Sırama yerleşirken koşarak yanıma geldi. "Kızım ne oldu sana bu gözlerinin hali ne? "Yok artık belli oluyor mu ya?” dedim şaşırarak. İyi kapattığımı sanıyorum ama becerememiştim sanırım. "Valla ben anlarım hayırdır sevgilinle mi kavga ettin?” dedi ve tam o esnada Hakan yanımıza geldi. Sevgili lafını duyunca merakla bana baktı. "Sevgilim yok canım aşkımı bulamadım daha.” dedim alayla. "O zaman Ege’yle kavga ettin belli kudurtmuş seni.” dedi. Bu kızın inanılmaz tahmin gücü vardı. "Uyuyamadım sadece.” dedim kestirerek. Zaten Ege de sınıfa gelmişti. Yanında fazla konuşmak istemiyordum. Yanıma gelip oturduğun da Hakan’la Selin yerine geçti. Sakın bakma Ecem, sakın bakma... Ta ki sarı çıyan yanımıza gelene kadar... "Nasıl gidiyor Ege?” dedi sırıtarak. "Aynı nasıl gitsin Pelincim,” dedi Ege. Pelin-cim ! Ege'nin ilk kez bir kıza kahve alıp, -cım, -cim ekleri getirdiğini görüyordum ve bu daha başlangıç gibiydi. Konuşmalarını duyup kulaklarımı kanatmak istemediğim için sıramdan kalktım ve Selin’in yanına gittim. 5 dakika sonra hocanın gelmesiyle tekrar yerime geçtim. "Sabah amir aradı sinirli olduğundan söylemeyi unuttum. Yavaş yavaş ailenin içine sokulmaya başlayın ama çaktırmayın koca bir yıl var önünüzde sakince yapın dedi. Bir kaç haftadan sonra birbirinizin evlerine gitmeye başlayın zaten siz bilirsiniz gibisinden konuştu. Yani panik yapma sakince halledeceğiz,” dedi fısıldayarak. Sondaki iması tabi ki dikkatimden kaçmamıştı. "Bu arada diğer aile bu akşama kadar belli olurmuş haberin olsun,” dediğinde önüme bakarak; 'Anladım. ' anlamında kafamı salladım. Bir süre yüzüme baktı. Sonra da vazgeçip önüne döndü. Uykusuzluktan gözlerim yanıyordu resmen. Sıraya yavaşça kafamı koyup uyuklamaya başladım ve koca günümü uyuyarak geçirdim. Çıkış saati geldiğinde gözüm yine Ege’yi arıyordu. Kapıda Pelin ve grubuyla konuşup gülüşüyordu. Gelmeyeceğini anladığım için direk arabaya atladım. Tam çalıştıracakken Hakan camımı tıklattı. "Nereye kaçıyorsun güzellik?” "Uykusuzluktan geberiyorum eve gidip uyuyacağım.” dedim somurtarak. "Hım bende gezelim diyecektim ama cidden yorgun gözüküyorsun." dedi. "Başka bir zamana söz.” Dikiz aynasından Ege’ye baktığımda bize bakıyordu. Hakan’a sırıtıp arabayı çalıştırdım ve parktan çıktım. Egelerin önünde durup vitesi attırdım ve yine çığlık attırarak okuldan çıktım. Şuan tek istediğim şey uyumaktı. Evin önüne gelip arabayı park ettim. Hızlıca eve girip odama çıktım ve soyunmaya başladım. Şortumla atletimi geçirip yatağa atladım. *** Gözlerimi araladığımda odama güneşin ışıltısı vurmaya başlamıştı. Sırt üstü gelip tamamen ayılmaya çalıştım. Uykumu almak kesinlikle iyi gelmişti. Yataktan fırladım ve hızlıca spor kıyafetlerimi giydim. Vücudumun açılmasına çok ihtiyacım vardı. Dışarı çıkıp derin bir nefes aldım ve kulaklığımı kulağıma geçirdim. Şarkıda kalbime mola vermek istiyorum diyordu. Kalbe mola verdirmek? Bana göre imkansız bir şeydi bu. Kalp asla mola vermez. Her an birini sevmek için tetikte bekler. İster yanı başında, ister dünyanın öbür ucunda eğer sevgin gerçekse bundan kaçmana imkan yoktur. Bunun ağırlığıyla ve yorgunluğuyla yaşamak zorundasındır. Ben her gün yaşadığım için bu kadar eminim. Fazla koşamayacağımı anlayıp kendime işkence etmeyi kestim ve eve geri döndüm. Mutfağa yönelip bir şeyler atıştırdım ve kısa bir duş almak için odama çıktım. Duştan çıkıp hazırlanmaya başladım. Saçlarımı maşalayıp hafif makyaj yaptım ve odamdan çıktım. Ege daha ortalıkta gözükmediği için odasının önüne gidip lap diye odaya daldım. Şaşırmış bir şekilde bana döndü. "Sonunda asi kızımız uyanabilmiş?” dedi alayla. Kollarımı göğsümde birleştirip onu izlemeye başladım. Üstüne gömleğini geçirdi ve kaslarını kapatmaya başladı. "Neyse dün akşam uyuduğundan söyleyemedim diğer aile açıklandı.” dedi sakin bir şekilde. Bir anda iliklerime kadar gerildim. "Kimmiş?” dedim tedirgin senle. Bir müddet bana baktı ve isim ağzından döküldü. "Pelin...” “Pelin mi?” dedim emin olmak istercesine. “Aynen. Babasıyla çalışıyormuş Şevket Bey. Bu işin sonunda çok fazla kişi üzülecek,” dedi bana bakarak. Şu dakikadan sonra eminim. Benim gibi duygularını yoğun yaşayan bir kız için kesinlikle yapılası bir meslek değil. Artık hayatım da ne aksiyon ne heyecan arıyorum. 20 yıldır çok büyük sorumluluklar bindirdiler sırtıma. Bununla beraber kendini beğenmiş bir çocuk. Yaptığım işi asla yarıda bırakmazdım. Bu kadar da inatçı biriydim. Şu iş bitsin, ülkeden defolup bir daha dönmemek üzere Amazonda yaşayacaktım. 1 hafta boyunca Ege Pelin’le, bende Hakan’la yakındım. Bir şekilde de Selin okuldaki 'kankam' konumuna gelmişti. 3'lü olarak okulda iyi bir ekip olmuştuk ve git gide Hakan’la yakın olmaya başlamıştım. Yine bir okul çıkışı Ege’yle okuldan çıkarken Hakan arkamızdan "Hey asi kız! " diye seslendiğinde Ege sinirle Hakan’a döndü.”Efendim Hakan,” dedim sırıtmaya çalışarak. "Bugün eve gitmiyorsun ilk önce seninle biraz geziyoruz akşama da yaza hoş çakal partisine geliyorsunuz.” dedi Ege’yle ikimizi göstererek. "Sen bütün planı yapmışsın zaten parti nerede olacak?” dedim evinde olmasını umarak. "Evimin bahçesinde.” dediği gibi teşekkür ettim içimden. "Tamam o zaman hadi beni gezdir biraz.” dedim koluna girip. Biraz ilerlerken arkamdan Ege seslendi. "Ecem arabanın anahtarını versen diyorum.” "Ayy pardon kuzencim.” dedim ve onun yaptığını yapıp anahtarı ona sırıtarak fırlattım. Oda sinirle kapıp arabaya atladı ve benim yaptığımı yapıp arabaya çığlık attırarak sürmeye başladı. "Şey sanırım Ege benden hoşlanmıyor.” dedi huzursuzca Hakan. "Saçmalama onun huyu bu herkese böyle davranıyor dengesiz biri." "Ve sana fazlasıyla düşkün.” "Nasıl yani?” dedim anlamayarak "Hadi ama 10 metreden belli seni koruduğu. Ne zaman seninle konuşsak ya da bir yere gitsek gözleri hep üzerimizde. Böyle çok huzursuz gibi ama bu güzel bir şey tabi burada birbirinizden başka kimseniz yok o da haklı.” dedi sakin bi sesle. Donup kalmıştım. Tamam bir kaç bakışını yakalamıştım ama bu kadar dikkat etmemiştim. 2 yıl önce beni takmazdı bile. Şöyle ki; 2 yıl önce gittiğimiz okulda sevilen bir tip olmamıştım. Fazla karamsardım o zamanlar insanlara karşı. Ege’yle ilk 1 ay aramız çok iyiyken bir anda bambaşka birine dönüşmesi beni daha da yapayalnız yapmıştı. En bariz örneği de okulda yaşadığım lanetli gündü. Spor salonundan çıkarken üç kız yolumu kesmişti. Pis pis sırıtmaya başlayıp bir anda üzerime yumurta fırlatmaya başlamışlardı. 3 kız bir anda kızlı erkekli 30 kişi haline gelmişti ve her yerim yumurtaya bulanmıştı. Sesimi çıkartamıyor, birilerinin yardım etmesi umuduyla etrafa bakınıyordum. Tam o esnada erkeklerin arasında Ege’yi görmüştüm. Kurtuluyorum diye düşünürken sadece bakmakla yetinmiş ve yanındaki arkadaşıyla beraber gitmişlerdi. Öylece bırakıp gitmişti beni. İşte o zaman yalnız olduğumu tam anlamıyla anlamıştım. Yaşadıklarım tekrar aklıma gelince istemsizce gerildim. Hiçbir şey o günü bana unutturamazdı. O kadar kötüydü ki çaresizliği en derinlerde hissettiğim tek andı diyebilirim. Hakan heyecanla siteyi gezdirirken sadece gülümemekle yetinmiştim. Keyfim bir kere kaçmaya görsün. Biraz daha dolanıp evimin önüne gelmiştik. "O zaman akşam görüşürüz.” dedi sırıtarak. "Görüşürüz.”. Tam kapının önünde tekrar bana seslendi. "Bu gecenin en güzel kızı olacağına eminim asi kız.” dedi ve arkasını dönüp gitti. Arkasından şok olmuş beni bırakarak. Kapıyı açıp eve girdiğimde Ege mutfakta bir şeyler yiyordu. Bende yanına gidip bir şeyler atıştırmaya başladım. "Eee, asi kız neler yaptınız çok sevgili gorille?” dedi sırıtarak. Gözlerimi devirerek ona baktım. Tamam Hakan iri bir çocuktu ama goril falan saçma şeyler bunlar. "Birincisi bana asi kız deyip durma ikincisi onun bir adı var Hakan. " "Neden sadece sana Hakan Bey mi asi kız diyebilir? Başka lakap bulsun göt ben söyleyebilirim sadece onu.” dedi homurdanarak. "Ya da sadece ismimle de seslenebilirsiniz annemle babam ilk defa yararıma dokunan bir şey yapmış ve bana isim koymuşlar.” dedim. Annemle babam demişken ne yapıyorlardı acaba? O gün beni aradığından beri konuşmamıştık. Telefonumu çıkarıp annemin numarasını tuşladım. Onuncu çalıştan sonra kapatacakken açtı. "Ne var Ecem?” dedi aceleyle. "Adımı hatırlama sevindim anne. Bir şey olması gerekmez sadece yaşıyorum haberiniz olsun diye aradım." "Ölsen haberimiz olur zaten. Lütfen acil bir şey olmadığı sürece arama görevine odaklan.” dedi ve kapattı. Sinirle telefonu masaya vurup kendime su doldurmaya gittim. "Fazla alınganlık ediyorsun onlar hep böyleydiler alışman lazım artık." "Alışkınım zaten sadece sinir edici.” dedim nefesimi vererek. "Muhakkak ama takmana bile değmez." "Neyse ne ben çıkıp hazırlanayım.” dedim ve tam yürüyecekken zank diye durdum. Ne giyeceğim ben!? Tam yarım saattir Ali'nin bize getirdiği kıyafetlere bakıyordum. Hiç biri benlik değil ki. Ya çok ışıltılı ya da fazla miniydi. Ben dolaba mal mal bakarken her zaman ki gibi Ege odaya daldı. "Hala giyinmedin mi sen?” dedi sinirle. O nasıl yapıyor bilmiyorum ama yarım saatte kendini mükemmel birine dönüştürüyordu. Siyah bir kot üstüne beyaz bir tişört ve onun üstüne de blezar ceket. Harika kıvırcık saçları ve keskin yeşil gözleriyle mükemmel bir kombindi. "Bana bakmayı keste ne giyeceğine odaklan.” dedi hışımla. Masum masum ona baktım. O da anlamış olacak ki homurdanarak dolabımın önüne geçti. Biraz karıştırdıktan sonra bir eline pudra diğer eline de kırmızı renkte elbise aldı. "Al şunları dene. Pudradan başla." Elime topukluları tutuşturarak banyoma itekledi. Altı fırfırlı, diz üstünde ve siyah kemeriyle tatlı duruyordu. Dışarı çıktığımda Ege ifadesizce bana baktı. "Çok tatlısın seni böyle görmeye alışık değilim değiştir.” dedi Puflayarak arkamı döndüm ve banyoya girip soyunmaya başladım. Kırmızı elbiseyi üstüme geçirdim. Sıfır göğüs dekolteli süper minisi olan bir elbiseydi. Üstüne işlenen taşlarla harika olmuştu. Tekrar topukluları geçirip odama geçtim. Ege'nin bakışlarını bana çevirmesiyle yüzüne bir sırıtış oturdu. "İşte benim asi kızım... ’’ Süper mini kırmızı elbisemden ve Ege’nin bana bakan yeşil gözlerinden fazlasıyla rahatsızdım şuan. Saçlarımı düzleştiriciyle kıvırma işlemim bitince Ege ayaklandı. "Hadi artık çıkalım." "Bir dakika.” dedim ve masamın üstünde duran kırmızı ruja yöneldim. "Bokunu çıkarma istersen Ecem,” dedi sinirle. "Ne var her şeyim tam olsun ama değil mi?” dedim sırıtarak ve ruju dudaklarıma yedirdim. Kalın olan dudaklarım daha da ortaya çıkardım. Güzelliğimin farkındaydım aslında. Vücudum birbiriyle orantılıydı ve dolgundu. Birde böyle elbiseleri giyince daha da bakasım geliyordu kendime. Hazırlığım bittiğinde aşağı indik ve dışarı çıkıp arabaya yöneldik. "Cidden şu ruju sürmek zorunda mıydın? Vur dedik öldürüyorsun sende.” "Bence güzel duruyor Ege.” dedim sakince. "Yanlış anlama ama yollu gibi duruyorsun.” dedi pat diye. Ona öyle bir bakış atmıştım ki öldürsem tekrar diriltip yine öldürürdüm. Bakışlarımdan etkilenmiş olacak ki durup gözlerini gözlerime dikti. "Ne? Senin için söylüyorum sil biraz. Gecenin sonunda birinin dudağını dayanamayıp emmesini, benimde onu öldürmemi istemezsin,” dedi kendinden emin bir şekilde. Hemen arabaya binip torpidodan peçeteyi çıkarttım ve dudaklarımın arasına koyup birazını sildim. Kafamı ona çevirdiğimde ‘daha iyi’ dercesine kafasını salladı. Hakan’ların evine gelmiştik. Burası açık ara tüm sitedeki evlerden muhteşemdi. Arabadan indik ve Ege’nin koluna girdim. Topukluyla düzgün yürüdüğüm pek söylenemez ki ilk belirtisini de ayağımı burkarak vermiştim. "Cidden yürümeyi bilmiyorsan babet giydirebilirdim.” dedi alayla. Tam kolundan çıkacakken kolumu sıkarak engel oldu ve yürümeye devam ettik. İçeri girdiğimizde dehşet bir kalabalıkla karşılaştım. Bütün okul buradaydı. Kafamı sağa sola çevirip Hakan’ı aradım. Selin’le beraber konuşuyorlardı. Ege’yi çekiştirip yanlarına doğru yürümeye başladığımda ikisi de bana şok olmuş şekilde bakıyorlardı. Gülümseyerek onlara baktığımda, onlar hala donmuş vaziyette bana bakıyorlardı. "Hey yeter ama utanmaya başladım cidden.” dedim gerçektende utanarak. "Kızım dehşet olmuşsun bırak da bakalım.” "Sende harikasın.” dediğimde sırıttı. Üstünde saks mavisi mini bir elbise vardı. Hakan hala hayran bakışlarını üstümden çekmeyince bende ona bakmaya başladım. "Dediğimin hakkını vermiş oldun gerçekten bu gecenin en güzel kızısın.” dedi sonunda kendine gelerek ve elimi tutup öptü. Teşekkür eder gibi gülümsedim ve yanımdaki Ege’ye baktım. Hakan’a attığı bakış benim daha da sırıtmama yol açtı. Birde beni böyle o giydirmişti. Tam her şey harika gidiyor derken hayat enerjimi alan sarı çiyan Pelin yanımızda belirmişti ve gülme sırası Ege’ye geçmişti. "Selam millet ve Ege.” dedi sırıtarak. "Selam güzellik.” dedi Ege fazlasıyla gülümseyerek. "İstersen şu sıkıcı ortamdan gidelim.” dedi. Geri zekalı sessiz söylüyormuş gibi yapıyordu. "Kesinlikle.” dedi Ege ve bize döndü. "Arkadaşlar iyi eğlenceler, sevgili kuzenim dikkat et kendine.” dedi bana alayla sırıtarak. Yanımızdan ayrıldıklarında sinirle nefesimi verdim. "Bu kız gerçekten insanları sinir etmek için gönderilmiş.” dedi sinirle Selin. Hazır Pelin gündemdeyken Hakan’dan onlar hakkında bir kaç bilgi edinebilirdim. "Hakan senin aran nasıl bununla?” "Yani normal ailelerimiz çok yakın olduğu için bizde onların yanında arkadaşça takılıyoruz ama normalde yüz yüze bile bakmayız.” dedi. "Aileleriniz niye yakın ki?” diye saçma bir soru sordum ki oda bakışlarıyla saçma olduğunu ima etmişti. "Yani aynı işimi yapıyorlar da bu kadar yakınlar?” dedim kıvırmaya çalışarak. "Ya sayılır ben de tam bilmiyorum.” dedi umursamayarak. Hakan’ın bir şey bildiği yoktu. Arkamı dönüp Ege’yi aramaya başladım. Bulduğumda nerdeyse Pelin’le iç içe girmişler gülüşüyorlardı. Ona baktığımı fark ettiğinde hemen önüme döndüm. Bu gece iş başa düşmüştü. Aradan iki saat geçmişti. Herkes kendi halinde takılırken zamanın geldiğini düşünüp Hakan’a döndüm. "Lavaboya gitmem lazım.” dedim sessizce. "Seni götüreyim.” dedi ve içeri yürümeye başladık. Lavabonun önüne geldiğimizde durduğunu fark ettim. "Cidden kapıda mı bekleyeceksin rahat rahat yapamam ki.” dedim gülerek. "Aaa çok pardon ben şey edeyim.” dedi sırıtarak oda.”Neyse geçiyorum ben dışarı.” dedi ve bahçeye doğru çıktı. Gittiğinden emin olduğumda hızlıca evi gezmeye başladım ve bulduğum ilk odaya daldım. Misafir odası gibi bir yerdi. Odadan çıkıp az ilerideki odaya girdim. Hakan’ın odasıydı burası. İstemsizce içeri girdim ve odayı incelemeye başladım. Kocaman bir yatak başucunda , ‘The Beatles’ posteri. Çalışma masasının yanında bir gitar, yatağın karşısında iki tane tekli koltuk vardı ve pencereye dönüklerdi. Daha fazla oyalanmadan odadan çıktım ve karşısındaki odaya girdim. Burası yatak odasıydı. İşte aradığım oda deyip içeri girdim. Çalışma masasına yöneldim ve hızla aramaya başladım. Bir şey bulamayınca dolaba yöneldim. Açtığımda giysilerin arasında mini bir kasayla karşılaştım. Şifreli bir kasaydı. Bir kaç tahmin yürütsem de bu konuda fazla kötüydüm. Ah Ege şuan burada olman gerekirdi. Biraz daha etrafıma bakınsam da bir şey bulamayacağımı anlayıp odadan çıkmaya karar verdim. Tam çıktığım sırada bir vücuda çarptım. Korkuyla yüzüne baktığım da yeşil gözlerle karşılaştım. "Ne halt yiyorsun burada sen?” dedi sinirle. "Senin işin vardı o yüzden kendim bir şeyler bulmaya çalışayım.” dedim hışımla. “Sen niye geldin ve içtin mi leş gibi kokuyorsun?” "Neredeyse 20 dakikadır yoksun seninkiler kabız oldun sanacak ve evet birazcık içmiş olabilirim.” dedi sırıtarak. İçmesi hiç iyi değildi çünkü gecesine bir şey yapsa sabahına hatırlamıyordu. "Beni mi gözetliyorsun?” dedim aynı şekil sırıtarak ve tam o esnada ayak sesi duyduk.” Ecemm!” diye sesleniyordu Hakan. "Ups Hakan geliyor. Buradayız Hakan canım kuzenimle.” diye salak salak bağırmaya başladığında hemen elimi ağzına kapatıp yatak odasına çekmeye başladım. "Geç çabuk içeri.” dedim sinirle. Geri zekalı içeri girerken kapıyı o kadar sert kapattı ki Hakan bağrışmayı duymasa bile bu sesi duymuştu. Hızla dolabın kapağını açıp içeri girdim oda mal gibi duruyordu. "Ne duruyorsun gelsene.” dedim sinirle. "Nasıl sığacağız acaba.” dedi. Ben iyice panik yaparken bir anda dolaptan beni çıkardı ve kendi girdi. Ben ne yapıyorsun sen dememe kalmadan bileğimi yakaladı ve kucağına oturtturdu. Dolabın kapağını çekti ve sessizce beklemeye başladık. O sırada Hakan odaya girmişti. O odada bakınırken Ege'nin boynuma değen nefesi dikkatimi dağıtıyordu. Sessizce bekliyorduk. Bir süre sonra kapının kapanma sesi ardından da kilitlenme sesi geldi. Siktir kapıyı niye kilitliyorsun? Biraz daha dolabın içinde kaldığımızda çıkmak için hareketlendim ama belimi çok sıkı kavramıştı. "Ege.” dedim sessizce. Kendine gelip beni serbest bıraktı ve kucağından kalkıp dışarı çıktım. "Ne yapacağız kapıyı kilitledi bu.” dedim sinirle. Pencereye doğru ilerleyip dışarıya baktım. “Burada branda var üstünden atlayabiliriz." Camı açıp dışarı çıkacağım sırada Ege bileğimi kavradı. Yüzlerimizin arasında 2 santim kalacak şekilde aramızı kapattı. İçtiği içkinin kokusu nefesimi keserken sadece bakıyordum. Donup kaldığım ve hükmettiğim anlardan birine gelmiştik yine. "Senin şu hallerin o kadar eğlenceli ki bazen hiç bitmesin istiyorum. Hep böyle izleyeyim." dedi ve uzunca suratıma baktı. "Dışarı çıkmalıyız Ege.” dedim yutkunarak. "Evet çıkmalıyız sen Hakanın yanına dönmelisin bende Pelin’in. Ama şöyle bir durum var. Ben dönmek istemiyorum Ecem.” dedi içkili nefesini yüzüme vererek. Dolmuş gözlerimle ona bakıyordum. Bu onun sevdiğim tarafıydı. Kendisiydi. Daha fazla dayanamadı ve dudaklarını benimkilerle birleştirdi. 10 saniyeden sonra dudaklarımızı ayırdı ve tekrar kırmızılaşan yeşil gözlerini bana dikti. "Eğer bu gece o kırmızı dudaklardan hakkımı almasaydım öldüğüm an yapmadım diye bir şeye pişmanlık duyacaktım...” Bu gerçekten olmuştu. Beni yok etmeyi başarmış ve kendine hapsedecek o hareketi yapmıştı. Sihirli dudaklarını sihrine katmış ve beni dudaklarına mühürlemişti.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD