Umarım Görüşürüz
Laura anlatımı
Kızlar ani bir mesajla hazırlanmamı söylediğinde ne giyeceğimi apar topar seçmek zorunda kalmıştım. Nereye gideceğimiz hakkında bir fikrim yoktu ta ki yeni açılan tekinsiz tiplerin dolaştığı Hope barın kapısında durana kadar. İnce uzun topuklularım ile beni buraya kadar yürütmüş ve taksiye binmemiz konusunda onları bir türlü ikna edememiştim. İnce pullu eteğimi kimseye fark ettirmeden aşağıya doğru çekiştirmeye çalışıyordum. Gloria ve Cassie beni iki kolumdan tutarak hızlıca içeriye doğru çekmeye başlamıştı. Daha önce bu tarz bir yere gelmediğim için epey gergindim. Etrafa baktığımda dans eden insanlar birbirine sürtünüyor, bazıları ise daha şimdiden alkolün dibine vurmuştu. Dikkatimi kendi üzerine çekmek için Gloria ellerini salladığında bar taburesini işaret etti. Müzik o kadar yüksekti ki söylediği şeyleri duymak mümkün değildi. Anlamadığıma dair işaretler yaptığımda kahkaha attığını görebiliyordum. Gloria bir Latin güzeliydi. Dolgun kalçalar, büyük göğüsler ve kocaman bir gülüşü vardı. Esmer teni pürüzsüzdü. Bir erkek olsaydım kesinlikle Gloria gibi biriyle olmak isterdim. Arkasından Cassie belirdiğinde beni tabureye hızlıca oturttular. Oldukça Yüksek bir tonda konuşmaya başlayan Cassie'yi net bir şekilde duyabiliyordum.
"Bizim ufak bir işimiz var hemen döneceğiz." Yüksek bir tonda söylediği şeye şaşırırken burada tek başıma kalacak olmamın verdiği düşünce ile vücudum stresten yanmaya başlamıştı. İtiraz etmek için ayağa kalktığımda çoktan beni dinlemeye cüret etmeden yanlarında iki adamla uzaklaşmaya başlamışlardı. Arkalarından bakmaya devam ederken eteğimin açılmamasına dikkat ederek tabureye geri oturdum. Buraya geldiğim ilk dakikalarda daha şimdiden pişman olmuştum. Barmene doğru döndüğümde onunda bana baktığını görmüştüm. Şaşkınlığımı gizlemeye çalışarak limon ve Tekila istemeyi başarabilmiştim. Karşımdaki adam gülümseyerek onayladığında hazırlamasını izlemiştim. Tekila'yı önüme koyduğunda tek bir yudumda içerek ufak bardağı tezgaha koydum. Boğazımı derinden yakan acı tat ile tısladım. Yenisini isteyeceğim sırada yanı başımdan kalkan el ile yanımda birinin oturduğunu yeni fark ediyordum. Bakışlarım takım elbisenin bileklerinden parmaklarına kadar uzanan dövmelerine takılmıştı. Kısa bir süre için tüm vücudunun bunlarla dolu olup olmadığını hayal etmeden duramamıştım. Gözlerimiz buluştuğunda koyu göz bebekleri beni büyülemişti. Yanağında kendini belli eden ufak bir yara izi vardı. Bu yara yine de karizmasını bozmaya yeterli değildi.
"Merhaba, size bir kadeh daha ısmarlamamda sorun yoktur umarım?"
Sesi nazik olmaya çalışıyordu ama pek de öyle çıkmıyordu. Söylediği şey ile birkaç saniye duraksamıştım.
"Tek başıma epey sıkılıyordum, bu pek de reddedebileceğim bir teklif değil."
Dudaklarının arasındaki tehlikeli sırıtışı gördüğümde içim ürpermişti. Böylesi ile ilk kez karşılaşıyordum ve beni iyice içine çeken bir havası vardı. Elini tekrar kaldırarak barmene işaret ettiğinde barmen hemen hazırlamaya başlamıştı. Az önceki havasından eser yoktu, tamamen itaatkar bir şekilde içkileri döküyordu. Uzatıp önüme koyduğunda elime almış ve parmaklarımı etrafına sarmıştım. Karşımdaki adam da aynı benim gibi beni süzüyordu. Birazdan bakışları ile olduğum yerde alev alacak gibi hissediyordum. Ortamın havasını dağıtmak için hızlıca bir soru yönelttim.
"Acaba... Adınız nedir?"
Elini tezgaha yaslayarak kendinden emin bir tavır ile bakışlarını gözlerimde kilitledi. "Sen bana nasıl seslenmek istersin?"
Karşımdaki adamın küstahlığı ile yerimde kıpırdanırken gülümsemeye çalıştım.
"Adınız ile."
Ufak ama hiç de masum olmayan bir gülümseme ile bana elini uzattı.
"Aron."
Ben de onu taklit ederek elimi havaya kaldırdım ve kalın parmakları kavradım.
Sert avuç içi beni oldukça şaşırtmıştı. Kemikli ve oldukça belirgin olan elleri vardı. Etkilenmiştim, itiraz edemezdim.
Elimi alıp dudaklarına götürdüğünde şaşkınlık ile gülümsedim. Bu tür şeylere alışık olmadığımı belli etmemeye çalışıyordum ama bu şu anda pek de mümkün değildi. Elimi nazikçe geri çektiğimde tekilamı hızlıca kafama diktim. Bu hareketime gülerek cevap verdiğinde ben de güldüm.
"İçmek için epey heveslisin ama neden burada tek olduğunu anlayamadım. Böyle güzel bir hanımın tekinsiz tipler ile dolu olan bir yerde tek olmasına şaşırdım." Söylediği şey ile elimdeki kadeh ile oynadım.
"Buraya aslında arkadaşlarım ile geldim, ufak bir işleri olup hemen döneceklerini söylediler ama muhtemelen dönmezler."
sesimdeki kırıklığı gizlemeye çalışarak kadehi tezgaha bıraktım. Aniden çeneme değen parmaklar ile kendisine bakmamı sağlamıştı.
"Seni burada tek başına bırakıyorlarsa bence bunu sorgulamalısın güzelim."
bakışları dudaklarımdaydı. Beni gözleri ile yiyip bitirecek gibi bakıyordu. yaklaştığında gözlerimi hızla kapattım. Önümdeki sıcaklık yaklaşmaya devam ettikçe derin nefesler alıyordum. Aniden önümdeki gölge geri çekildiğinde gözlerimi aynı hızla açtım. Sırıtarak bana bakıyor ve tekilasını yudumluyordu. Benimle dalga mı geçmişti? Tanrım...
Aniden ayağa fırladığımda kolumdan sertçe tuttu.
"Seni üzdüm mü?"
Bileğimdeki elini itip kendimi kurtarmaya çalışırken konuştum.
"Hayır, arkadaşlarımı bulsam iyi olacak. Buradan gitmek istiyorum."
O da benimle ayağa kalktığında birkaç adım geri gitmiştim. Oldukça uzun boylu ve iriydi. Bunu otururken fark edememiştim.
"Seni bırakayım."
Bileğimi yavaşça parmaklarının arasından kurtararak gülümsemeye çalıştım.
"Kapıda şöförüm beni bekliyor, yine de teşekkür ederim. Sadece kızlara haber vereceğim."
Başını anlıyormuş gibi salladığında
yüzünde anlamlandıramadığım bir gülümseme belirdi. Sanki kapıda arabanın beklemediğini biliyormuş sanki her şeyin farkında gibi. Karşımdaki adam her hareketi ile içimi titretiyordu. Ondan ayrılarak hızlıca yürümeye başladığımda arkamdan bakışların beni erittiğini hissediyordum.
"Umarım görüşürüz güzel ceylan." Söylediği şeyi umursamadan kızları gözlerim ile aradım, köşede iki silik gölge gördüğümde oraya doğru yürümeye başladım. İnsanların arasından hızlıca geçerken çarpmamaya dikkat ediyordum. Cassie'ye ulaştığımda önünde yiyiştiği adamı umursamadan koluna yavaşça dokundum. Aniden beni ittiğinde afallamıştım. Dudaklarını önündeki adamdan ayırarak bana sert bir bakış atmıştı. Alkolün etkisinde olduğunu biliyordum ama hareketleri sinirimi bozuyordu.
"Ne var Laura?"
kollarını önündeki adamın boynundan ayırmadan dik dik bana bakıyordu. Adam Cassie'nin boynuna yönelmiş ve adeta onu yercesine öpüyordu. Gördüğüm manzara ile midemdeki bütün alkolü çıkarmak istedim.
"Hiçbir şey, ben eve gidiyorum. Sadece söylemek istedim."
Umursamaz bir şekilde elini salladığında omuzumdaki çantaya daha da asılarak barın kapısına doğru yürümeye başladım. Arkamı dönüp baktığımda bakışlarım yukarı çıkmıştı. Terasta kollarını demirlere yaslayarak bana bakıyordu. Parmaklarının arasındaki sigaradan bir duman alarak sırıttı. Bir süre öylece ona baktım. Daha sonra omuzumdaki çantayı düzelterek kapıdan dışarıya çıktım. Şansım yaver gitti ve kısa süre sonra barın önünde bir taksi durdu. Beklemeden binip kapıyı kapattım ve adresi tarif ettim.
Aron anlatımı
Oturduğum koltukta daha da yaslanarak deri koltuğun gıcırdamasını sağladım. Ekranda gözüken güzel bacaklı hatunu inceliyordum. Barın girişinde ne yapacağını bilmeyen ufak bir ceylan gibi duruyordu. Bu da aşağıda bir yerlerin sızlamasına neden oluyordu. Telefonumu elime alarak adamlarımdan birini aradım.
"Kapıdaki kız için bir taksi çağır, tanıdık olsun. Eve ulaştığından emin olun ve yaşadığı yerin adresini öğrenin."
Telefonu cevap beklemeden kapatıp ekrana döndüm ve bir sigara daha yakarken izlemeye devam ettim.