Azra, İtalya’nın göz alıcı sokaklarında yürürken, etrafındaki kalabalığın içinde kaybolmuştu. Üniversite öğrencisi olarak Roma’ya gelmişti, ancak şehir onu hala büyülemişti. Bir an için dikkatini dağıtmak istedi ve bir kafeye girdi.
Kafe sessizdi, sadece birkaç müşteri vardı. Azra, pencere kenarındaki masaya oturdu ve cebinden kitabını çıkardı. Ancak o sırada kapı açıldı ve içeriye bir adam girdi. Siyah takım elbisesi ve keskin bakışlarıyla dikkat çekiyordu. Cem’di bu adamın adı. İtalya’nın kabadayılarından biriydi ve karanlık dünyasının lideri olarak biliniyordu.
Cem, Azra’nın masasına doğru yürüdü. Gözleri kızın üzerinde gezindi ve bir an durdu. “Bu masada yalnız mısınız?” diye sordu, sesi soğuk ve tehditkar.
Azra, içinde garip bir çekim hissetti. “Evet,” dedi titreyen bir sesle. “Sadece bir kitap okuyordum.”
Cem gülümsedi, ama bu gülümseme yüzündeki tehlikeyi gizleyemedi. “Azra,” dedi, “Seninle tanışmak istiyorum.” dedi. Genç kız kaşını kaldırarak, "Sebep" diyerek sorduğunda, Cem sakalını sıvazladı. "Sexsi vücudun beni etkiledi." dediğinde genç kadının gözleri dehşete düşmüştü. "Ne kadar küstahsın sapık mısın?" diyerek bağırdığında kafedeki insanlar onlara bakıyordu. Cem'in hiç umrunda olmadı. "Güzel olduğun kadar vahşisin en sevdiğim özellik" dedi.
Azra'nın sabrı taşıyordu. Bu adam kendini ne sanıyordu. İçeri biri daha girdiğinde olanları izliyordu. Azra çantasını alıp gidecekken kolundan tutup çekti. "Sözüm bitmeden kimse bir yere gidemez" dediğinde genç kız korkmaya başladı. Cem onun kolunu öyle bir sıkıyordu ki morardığını düşündü. "Ne istiyorsun benden bırak kolumu." diyerek bağırdı. Cem haddini aştı. Saçlarından tutup çekerken, "Benimle geleceksin." dedi.
Azra'nın gözyaşları akarken araya genç bir delikanlı girmişti. "Gelmezse ne olur.?" diyerek sorduğunda Cem sinsi sinsi güldü. "Saçından tutup sürüklerim." dediğinde alayla konuştu. Çağatay tiksinç bakış atarken, "Annene böyle yapan var mı?" diyerek sordu. Cem'in yüzü kireç gibi olmuştu.
"Sen kimsin karışıyorsun?" diyerek sordu. "Ben kimim biliyor musun? Çağatay Akman ecelin." dediğinde Cem'in yutkunduğunu fark etti. Azra'nın elinden tutarken, "Bir daha kadınlara dokunduğunu görürsem o elini bir yerine sokarım." dedi. Cem başına neler geleceğini anlamıştı. Çağatay, Azra'nın kolundan tutup araca bindirdi. Azra'nın bakışları ona dönerken, "Teşekkür ederim." dedi.
Genç adam karşısında titreyen kıza bakınca, "Önemli değil" dediğinde telefonun zil sesiyle kendine gelmişti. Cebinden çıkarıp bir kaç kelime kullandı. Telefonu genç kadına uzatınca tereddütle almıştı. "Azra gülüm." bu abisinin sesiydi. "Abi çok korktum." ağlamaklı sesiyle konuştu. "Biliyorum Çağatay benim arkadaşım sakın korkma seni yanıma getirecek" dedi.
"Ta-Tamam" diyerek telefonu kapattı. "Endişe etme" dedi. Araç orman yoluna girdiğinde genç kadın elini uzattı. "Adım Azra" dedi. Genç adamın elini uzatmasıyla, Çağatay "dedi. Evin önüne geldiklerinde indikleri zaman eve doğru yürüdüler. Azra etrafına baktığında neden bu kadar koruma olduğunu merak ediyordu. Abisini görünce koşarak sarıldığında Kenan saçlarına öpücük kondurdu." Güzelim iyisin değil mi? "diyerek sordu. Onun için endişe ederken Azra abisine baktı." İyiyim merak etme "dedi.
" Sağol zamanında yetiştin. "diyerek genç adama bakmıştı." Benim işim bu patron. "dediğinde Kenan kardeşine bakıp, Çağatay koruman olacak nereye gidersen yanında duracak" dediğinde Azra itiraz etmek istedi. Öyle korumayla gezmek onu fazla geriyordu. Ama abisinin emri buydu. Abisinin tek istediği onu korumaktı. "Korkma kimse onun koruma olduğunu anlamaz" dediğinde içeri girecekleri anda saldırıya uğradılar. Çaresizce ansızın olmuştu.
"Azra sakın kalkma" diyerek bağırdı. Azra istese bile hareket edemiyordu. Kurşun ona geldiğinde olduğu yere yığıldı. Kenan onun yerde gördüğünde, "Azra ses ver." diyerek bağırdı. Kenan endişeyle yanına vardığında kardeşini gördü. "Dayan güzelim." dedi. Azra'nın gözyaşları akarken, "Benim için artık çok geç." dediğinde gözleri kapanmıştı. Geriye sadece abisinin acılı feryadı kalmıştı.
"Azraaa"