Misafirlerin yaklaştığı haberini alan Beyazın zaten hat safhada olan heyecanı everestin tepesine çıktı. Cuma sabahı kahvaltı hazırlamak için girdiği mutfakta bir karar almış ve aklındaki tüm kötü olumsuz duygu ve düşünceleri silmişti. "Kötü düşünürsen kötü olur güzel düşün ki güzel olsun Beyaz" diye telkin vermişti kendisine. Saat 6 da başladığı kahvaltı hazırlığı 9 da bitmişti. Ve lüks bir restoranın açık büfe kahvaltısını aratmayacak çeşitlilikte yiyecek vardı. 3 farklı çeşit börek krep pankek kızartma menemem yumurta vs vs vs saymakla bitmeyecek bir sürü şey hazırlamıştı. Aile eşrafı zaten kalkmıştı çalışanlar Beyaz Hanım kahvaltıyı kendi hazırlamak istedi deyince kimse onu rahatsız etmemiş herkes sofraya geçip beklemeye başlamıştı. Bu alışık oldukları bir şeydi çünkü. Beyaz sık sık mutfağa girer ailesi için birşeyler hazırlardı. Nihayet bittiğinde çalışanların yardımıyla sofra kurulmuş ve herkes şaşkınlıkla bakmıştı sofraya... Beyazı o kadar iyi tanıyorlardı ki bu yaptığının her zamankinden farklı olduğunu hemen anladılar. Beyaz sıkkındı ve kendine meşgale bulmak istemişti hoş sabaha kadar gelen keman sesi de bunu destekliyordu ama kimse sormazdı soramazdı...
Beyaz elindeki son börek tabağını da masaya bırakıp beğeniyle baktı masaya her zamanki gülüşüyle oturdu sofraya. O cıvıl cıvıl sesiyle konuştu.
"Valla sabahın nurundan bu yana uğraşıyorum bunların hepsi bitecek ona göre."
Samimi gelen sesi sahte olmayan gülüşüyle ailesi rahatladı biraz hepsi ellerine sağlık diyerek başladı yemeye. Beyaz da iştahla yedi yaptıklarını. Hafta içi olmasına rağmen uzun bir kahvaltı sohbeti yaptı ailesiyle güldüler eğlendiler sanki kan davasına kurban gitmemiş sanki birazdan kayısı ağacına çıkıp kayısı toplayacak gibi...
Herkes kahvaltısını bitirdikten sonra Beyaz odasına çıktı vücudu artık yalvarıyordu uyumak için daha fazla direnmedi o da bıraktı kendini yatağına, uyandığında herşeyin daha güzel olması duasıyla....
Beyaz uyandığında saat öğleden sonra 2 yi gösteriyordu. Gündüz uyumanın laneti onu da bulmuş ağzı yapış yapış olmuş sağlam da bir baş ağrısı oluşmuştu. Usulca kalktı yataktan bir duş alması lazımdı. Güzelce duşunu aldı lavanta kokusunu sürdü bu onu rahatlatıyordu. Odasını topladı güzelce ve nihayet çıktı odasından. Amcasını avluda görünce yanına indi.
"Amca yarım bir kahve yapayım mı sana"
Gelen sesle istemsiz gülümseyen Aram döndü yeğenine.
"Sen yap da içmeyen Aram utansın Bembeyazım."
Ikisi de güldü, Beyaz mutfağa gidip amcasına bir kahve yaptı kendine de elleriyle yaptığı limonatadan koydu tekrar çıktı avluya. Amcasının telefonu yanına koyduğunu gördü görüşme yapmıştı demek ki. Yanına gidip kahvesini verdi ama amcası az önce bıraktığı gibi değildi kötü bir haber mi almıştı acaba. Beyaz'a sıkıntı varsa da anlatmazlardı ama yine de şansını denemek istedi.
"Amcam bir sıkıntı mı var, yüzün düşmüş."
Derince soludu Aram bu işin böyle olmasını hiç beklemiyordu ki..
"Gel Bembeyazım biraz konuşalım."
Anladı Beyaz bu davalılarla ilgili bir durumdu. Oturdu amcasını ikiletmeden.. Ona güç vermek ister gibi gülümsedi.
"Güzel kızım arayan Hiram'dı karşı aşiretin büyüklerinden pazar günü istemeye geleceklerini söyledi."
Korktu Beyaz biraz erken değil miydi daha karar alınalı bir hafta olmuştu. Ama endişesini amcasına belli etmedi ne fark ederdi ki zamanı eninde sonunda olmayacak mıydı zaten..
"Olur amca, ha bu pazar ha 1 ay sonra fark etmez ki. Buna mı sıkıldın sen?"
Aram nasıl söyleyeceğini bilmez halde sindi olduğu yere ama şimdi öğrenmesi son dakika öğrenmesinden iyidir dedi kendi kendine.
"Beyazım seni Zeydoğlu aşiretinin başı Berdan Ağaya istiyorlar."
Beyaz internette araştırırken görmüştü ama yaşı çok büyük değil miydi onun? Bundan emin olmak için sordu amcasına.
"Amca ben internetten baktığım kadar biliyorum da Berdan Ağa'nın yaşı büyüktü bayağı sanki, değil mi?"
Kafasını salladı sadece Aram, bakamıyordu ki iki gözünün çiçeğine..
Beyaz salt bir kabulleniş içindeydi isterlerse 50 yaşındaki adama istesinler itiraz etmeyecekti kader inancı bir hayli yüksekti ve hala aynı şeyi savunuyordu evlilik ölümden daha kötü değildir ya!!!!
"Tamam baba yarım pazar akşamına hazır oluruz inşaallah, merak etme sen" dedi amcasının elini sıkarken. Sonra amcasından müsade isteyip odasına çıktı keman çalmalıydı.. Kesinlikle keman çalmalıydı...
Iki gün boyunca kendini hem evlilik fikrine hem de Berdan Ağa ile evlilik fikrine alıştırmaya çalıştı. Resmini görmüştü müstakbel kocasının ama canlı kanlı görmek elbette başka olacaktı.. Içinde tarifini yapamadığı adını koyamadığı bir his vardı.. Hayra yordu... Niyet hayır akibet hayır...
*
Amcasıyla konuştuktan sonra pazar akşamına isteme olacağı için iyice gerilen Berdan sinirini girdiği son toplantıdan çıkarmış personele esip gürlemişti normalde asla takılmayacağı şeyler için hem de... Masaya niye 4 değil de üç çeşit ikramlık kondu diye çıkıştı önce, ki bu karar kendine aitti aslında sonra suların markasına takıldı yetmedi kağıt düzenine söylendi en son bu masa niye simetrik değil diye inletti toplantı salonunu durumu fark eden Hiram yeğeninin yanına gitti sonunda.
"Berdanım toplantıyı iptal edelim mi?"
"O niye amca, herşey hazır değil mi."
"Senin sinirin hariç herşey hazır ama sanki senin sinirler bir toplantıyı kaldırabilir gibi değil."
Yaptıklarının farkında bile olmayan Berdan anlamaz gözlerle baktı amcasına. Hafif güldü Hiram.
"Oğlum, yok kağıt düzeni yok masa simetrisi ikram çeşidi diye diye perişan ettin çalışanları bunlar senin aklına bile gelmez normal zamanda.... Belli ki pek kafan rahat değil."
Amcasının anlattıklarıyla yeni idrak etti yaptıklarını şu sikik isteme olayı alt üst etmişti onu... Kafasıyla onayladı amcasını..
"Şu isteme işi biraz sıktı canımı ama sorun yok tamam bu önemli bir toplantı yabancılar gelecek bu da iyi bir fırsat bizim için."
Bir konsorsiyum ile anlaşmak üzereydi ve bugün 4 ü yabancı biri Türk 5 ortak da katılacaktı toplantıya, eğer anlaşma olursa Türkiye'de ki bütün toplantı organizasyon ve diğer işlemler için Zeydoğlu otelleri tercih edilecekti...
Nasıl bir kız diye tek an bile gelmedi aklına. Zira ilgilendiği kısım evleneceği kız değil düşmanın kızıyla evleneceği kısmıydı. O da kendini hazırlamaya başladı bu fikre gidecek isteyecek bitecekti işte bir daha o aile ilgili herhangi bir olayın içinde olmayacaktı.. Off istemeyle bitmiyordu değil mi nikahı düğünü derken tam bir bela silsilesi dedi kendi kendine.... Aslında şuan ihtiyacı olan tek şey bağlamasını alıp meşhur tepeye gitmek söğüt ağacının altında oturmak ve içi soğuyana kadar çalıp söylemekti ama o kadar bile lüksü yoktu şuan.. Kıvranıp durduğu düşüncelerden kapının çalınma sesiyle çıktı. Içeri giren asistanı misafirlerin geldiği bilgisini verince hızla toparladı kendini profesyonel bir duruş takındı ve çıktı hem odasından hem içinde bulunduğu düşüncelerden....
Pazar sabahı Berdan için gün yine çok erken başladı gece uykusunu unutmuştu artık neredeyse, uykusuzluk koymuyordu da şu kabuslar olmasaydı... Herkes de anlam vermediği bir heyecan vardı annesi 2 gündür yemeklere bile inmiyor odasından çıkmıyordu akşamki istemeye de gelmeyecekti belli olmuştu... İlk Aypare fark etti abisini.
"Ooo damat bey günaydın, uyuyamadın mı heyecandan."
"Aypare kaşınma güzelim hadi işine bak."
Botan atladı bu sefer. Boran ve Hiramın ellerinden tutarak bir ritim tutturdu.
"Berdan Ağam damat oluyor sıra da bana geliyor."
Damat halayı çekmeye başlayan üçlüye acaba bunlar ne bok yiyor bakışı attı Berdan ama üçlünün pek umrumda değildi. Baktı duracakları yok Berdan Botana seslendi.
"Istersen seni damat yapayım Botan Ağam bu kadar hevesli olduğunu bilmiyordum sıra sana gelecek diye"
Komut almış gibi dan diye durdu olduğu yerde Botan.
"Oldu o zaman ben odama gideyim şey yapacaktım, şey" dedi bir yandan da yanındakilere bakıyordu bahane bulsunlar diye, Boran ütü diye fısıldadı. Aydınlanmış gibi bağırdı Botan "ütü yapacaktım." Tüm avlu kahkahalarla çınladı. Berdan bile tebessum etmişti bu haline. Valla salaktı bu çocuk.... Emin olmuştu artık...
Pek iştahı olmasa da birkaç lokma yemiş biraz dolaşacağım diyerek çıkmıştı evden hazırlıkları onlar hallederdi nasılsa... Bağlamasını da alıp meşhur tepesine söğüt ağacının altına sığındı yine. Sazını öptü önce sonra vurdu sazın teline.....
"Pir Sultan Abdalım söyler bu hali, söyler bu hali
İnsan-ı kamilin olmuşam kulu, olmuşam kulu
İster yağmur yağsın isterse dolu
Daha ben ummana daldıktan sonra, daldıktan sonra"
Orda ne kadar kaldı ne kadar söyledi bilmiyordu ama iyi gelmişti sazıyla dertleşmek şimdi gitmeliydi zira istemeye istemeye istemesi gereken bir gelin vardı. "Siktiğimin Benjarları siz dua edin kardeşlerim bu işe bulaşsın istemedim" diye söylene söylene indi tekrar aşağı. Konağa vardığında saat 5 olmuştu bütün hazırlıklar tamamlanmış isteme çiçeğine kadar alınmıştı. Odasına çıktı duşunu aldı tıraş olmak gelmedi içinden kirli sakallı gidecekti özenmeye değmezler diye geçirdi içinden. Bedenine oturan siyah bir takım elbise giydi saçlarını taradı ve hazırdı..
*
Beyaz sadece Berdan'a kahve getirmişti eğildi önünde hafif tepsiyi uzattı yüzünde her zamanki gülüşüyle. Berdan o an fark etti önündeki kızı tepsiye uzanıp kahveyi aldı ve anlık kafasını kaldırıp baktı kıza.. Şok geçirmiş halde ve herkesi hayrete düşüren şeyi söyledi sonra...
"Siktiiiiir"
Berdanın verdiği tepki başta Beyaz olmak üzere herkesi şok etti. Berdan is elinde kahve kilitlenmiş gibi bakakaldı Beyaz'a. Hiram kulağına eğilip "Berdan iyi misin" demese daha da çıkamazdı bu transtan. Beyaz ne olduğunu anlamamış şaşkın şaşkın bakıyordu ki bir an babasıyla göz göze geldi, babası kafasıyla gitmesini işaret edince geldiği yere mutfağa döndü tekrar. Şimdi herkesin gözü Berdanın üzerindeydi. O da fark etmişti bunu ama nasıl toparlayacağını bilemedi sadece amcasına eğildi hafif.
"Amca bu daha çocuk" diyebildi.
Amcası onu duymazdan geldi bu herifin sağı solu belli olmazdı her an kalkıp gidebilirdi.. Hiç riske girmeden az evvel yaşananlar olmamış gibi konuya girdi.
"Aram ağa Azad ağa sebebi ziyaretimiz malumdur. Biz de sizler gibi bu nikahın her iki aileye de hayır getirmesini umuyoruz kan dursun istiyoruz. Ee alında da ne yazılıysa başa o gelir. Biz de Allah'ın emri peygamberin kavliyle..."
"1 dakika"
Hiram lafını bitirmeden Berdan girdi söze.Hiram korktuğunun başına gelmesinden sebep derince soludu ama Berdana müdahale etmek şuan mümkün değildi.Bazı şeylerin açıklığa kavuşması gerekiyordu anlaşılan.
Aram'a döndü Berdan.
"Aram Ağa kızınız kaç yaşındadır?"
Aram sıkkınca kıpırdandı yerinde. Bu detayları daha evvel konuşmak hiç gelmemişti aklına.
"Beyazımız 18 yaşındadır Berdan Ağa."
Beyaz dedi kendine fısıltı şeklinde Berdan..
"Peki ben 30 yaşındaym farkındasınız değil mi?"
"Farkındayız Berdan Ağa. Siz bir kızınızla bizim bir oğlumuz dediniz hanginiz olduğunu bilmiyorduk senin kendine alacağını duyunca da Beyaz'a sorduk rızasını aldık." dedi.
Berdan kızın aşırı güzel olmasını aşamadan küçücük bir kız olduğunu öğrenmiş bedeni kasılmıştı. Son bir umut kardeşlerine baktı tekrar Boran direkt kafasını iki yana salladı. Botan ise dudaklarını oynatarak "yengem fıstık gibiymiş" dedi. Yani ben istemem o benim yengem demiş oldu. Berdan yine de içine sinmeyen bu durumun içinden nasıl çıkacağını bilemedi bir an.
"Ağalar kızınız daha çocuktur ondan bir yaş küçüktür Aypare" dedi kız kardeşini göstererek "demem o ki istemezseniz olmak zorunda değildir." Bu bir meydan okumaydı. Herkes Berdanın söylediğinin alt metninde yatan şeyi biliyordu Hiram panikle koluna dokundu yeğeninin. Aram ağzını açmıştı ki kimsenin beklemediği birşey oldu.
"Senin derdin benim yaşım mı yoksa hala intikam derdinde misin Berdan Ağa."
Beyazın mutfaktan çıkıp söylediği şeyle herkes ona baktı, Azad "Beyaz kızım sen içeri geç" dedi ama beyazın gözü şuan kimseyi görmüyordu. hatta devam etti.
"Bu ne kendini beğenmişlik Berdan Ağa, önce sulhe karar veriyorsun yoksa istemem diyorsun intikam mı ağır bastı yoksa beni yanına mı yakıştıramadın "
Son söylediği Berdan için bardağı taşıran son şey oldu yumruklarını sıktı kıza bakmadan Aram'a döndü, onu muhatap almıyor gibi.
"Hadsizlik Benjarlar da adet midir fıtrat mıdır Aram ağa!"
Beyaz yeniden açmıştı ki ağzını Asude hanım hemen elinden tutup götürdü kızını.
Hiram iki ağaya da lafı vermeden girdi tekrar araya bu kadar olduktan sonra bu işin peşini bırakamazdı bu kan davası bitmeliydi.
"Berdan Beyaz kızımızın yaşı küçük evet ama senin yaşını da konumunu da biliyor ve rızası var. Bizim amacımız da bu kan davasını bitirmek o zaman sorun da yok."
Arama döndü tekrar "Aram Ağa Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızınız Beyaz'ı oğlumuz Berdana eş olarak istiyoruz" dedi.
Az evvel yaşananlar tatlarını kaçırmıştı bu işin sonu hayır görünmüyor gibiydi ama şuan çıkacak bir tartışmanın önü alınamazdı birçok aşiret lideri de buradaydı. Dosta düşmana laf vermek olmazdı.
"Beyaz bizim bir tanemizdir Hiram, onun saçının teli kopsa bizim canımız acır... Daha fazla evlatlar ölmesin acı yaşanmasın istiyoruz biz de ne diyelim Allah mübarek etsin. Hayırlısıysa olsun..."
Kızın verilmesinden sonra Beyaz çağırılmış Berdanla büyüklerin ellerini öpeceklerdi. Beyaz geldiğinde Berdan'a bakmadı bile babasına bakıp gülümsedi sonra Berdan'ın yanına geçti. Birlikte büyüklerin ellerini öptüler. Hiram cebinden söz yüzüklerini çıkardı Haşim ağaya uzattı. Haşim ağa hayır dua ederek taktı ikisine yüzükleri. Berdan kendine mani olamayıp gözünün ucuyla birkaç kez baktı bu asi küçük şımarık ve çok güzel olan kıza ama Beyaz bir kez bile dönmedi ondan tarafa. Daha sonra getirdikleri şeyler ikram edildi, çaylar içildi sohbet edildi bir hafta sonrası için nişan yapılmasına karar verildi....
Beyaz bir kez daha çıkmadı misafirlerin yanına odasına gitti en son neye bu kadar sinirlenmişti hatırlamıyordu. Hâlbuki Berdanın söylediği lafa rağmen edebiyle mutfağa gitmiş oturmuştu çalışanlardan birinin Berdan'ın söylediklerini söylemesiyle kan beynine sıçrasın. Kendisinin yaşını bahane eden koskoca ağa çocuk gibi lafını mı yiyecekti şimdi. Hayatı boyunca asla yapmadığı ve biraz düşünse yine de yapmayacağı şeyi yapmış babasından amcasından önce atılmıştı lafa. Başka türlü soğumazdı içi...
"Kendini bilmez, saygısız, ağa bozuntusu" odasının içinde volta atıyor bir yandan da sayıp sövüyordu Berdana. En iyisi duş almak dedi banyoya girdi....
Benjar konağında çıktığında adeta bir alev topuydu Berdan. Arabaya biner binmez de kükredi.
"Amca sen bana nasıl bu kızın bir çocuk olduğunu söylemezsin, sübyancı mıyım ben?"
Onun kükremesiyle arkada oturan kardeşleri dut yemiş bülbüle dönmüş gıkını çıkarmamıştı. Hiram ise sonuçtan memnun gayet de rahat bir şekilde konuştu yeğeniyle.
"Söylersem kabul etmezdin, Boran ya da Botan istese söyleyecektim ama onlar istemeyince söylemedim, bugün gördüğümle ne kadar doğru bir karar verdiğimi anladım."
"Amca aklını mı kaçırdın, ya hu görmedin mi ne kadar.." dedi ki Hiram böldü lafını.
"Gördüm Berdanım gördüm ne kadar güzel bir kızdı o ya hu. Yemin ediyorum ağzım açık kaldı tam sana layık bir eş olacaktır senin de beğenmene çok sevindim"
Arkadan gelen kıkırdama sesiyle kardeşlerine çevirdi aniden kafasını hepsi buz kesti o bakışlarla. Amcasıyla konuşmanın anlamsız olduğunu anlayan Berdan bastı gaza...
Konağa gelir gelmez tek laf etmeden çıktı odasına. Ceketini çıkarıp fırlattı ortaya. Volta atmaya başladı odada..
"Seni kendini beğenmiş bacaksız, seni lafını bilmez velet, sen o güneş gibi saçlarına zümrüt gibi gözlerine ay gibi tenine çok güvenme" derken bir anda ne dediğini fark edip silkelendi..
"Kendine gel lan.. Sanki kızı beğenmiş gibi... Kirpi gibi dikenlerini çıkardı ilk dakikadan siktir git bir duş al..." deyip banyoya attı kendini. Banyoda söylendi.
"Sen bu eve geldiğinde göreceksin gününü Beyaz Hanım. Sana bu evi zindan edeceğim!...."