Zifiri karanlık İstanbul'a hakim olmaya başladı. Ezo cam kenarında dışardaki ışıltılı hayata bakıyordu. İçini sıkan bir şey vardı. Ama onun ne olduğunu bilmiyordu. Onu bilmedikçe içi daha çok kararıyordu.
"Ezo uyanık mısın?"
Ona seslenen arkadaşı Nazan'dı. Günlerdir arkadaşının canını sıkan bir şey olduğunu anlamıştı. Odanın kapısını açıp yanına gelmişti. Elinde iki kahve vardı.
"Hala onu düşünüyorsun değil mi?"
Gözyaşları geceye eşlik ederken Nazan da fazlasıyla üzülüyordu. Ezo'nun kalbine taht kuran adam Cengiz askere gideli aylar oldu. Fakat ne bir haber var ne de bir mektup.
Cengiz, Nazan'ın abisiydi. Ezo üniversite okumak için geldiği zaman birbirlerini ilk görüşte aşık olmuşlardı. Ezo'nun babası ve annesi bunu biliyordu. Abileri de öğrenmiş ama ses edememişti. Çünkü o keçi kadar inatçıydı.
"İstersen seninle birlikte geleyim."
"Ama ailen izin vermezse."
"Verir hem sen bana abimin emanetsin."
Ezo'nun gözleri hep telefonuna gitmişti. Yüreği yanıyordu. Tek istediği sevdiği adamın sesini duymaktı. Sadece ona ihtiyacı vardı.
"Hadi uyuyalım artık geç oldu."
Nazan kahve fincanlarını aldığı gibi odadan çıkarken Ezo yalnızlığıyla baş başa kalmıştı. Onun için asker yolu beklemek ölüm gibiydi. Fotoğrafı alıp çekmeceye koyup yatağa girip kendini uykunun kollarına bıraktı..
.....
" Ezo, Ezo "
" Cengiz nerdesin seni bulamıyorum."
"Ezo burdayım."
"Cengiz neredesin bulamıyorum ses ver."
Genç kadın gözlerini kabusla açmıştı. Derin bir nefes aldı. Sevdiği adamdan haber alamadıkça içi parçalanıyordu. Korkuyordu onun için en zoruydu. Nazan endişeli bir şekilde odaya girdiğinde Ezo ona baktı.
Nazan'ın yüzü bembeyaz olmuştu. Gözleri dolmuş yoksa aklına geldiği gibi sevdiği adama bir şey mi, olmuştu.
"Nazan ne oldu?"
"Şey aşağı in kendin gör."
Ezo elindekini bırakıp hemen aşağı indiğinde gördüğü manzara karşısında donup kalmıştı. Salonun ortasında sevdiği adam başka bir kadının kollarındaydı. Bu ne demek oluyordu.
Ezo kaşlarını çatarak bakıyordu. Genç kadının hayalleri yıkılmıştı. Kadın ayağa kalkıp onun karşısına geçip sırıtarak güldü.
"Hizmetçi sen olmalısın."
"Hayır değilim bu evin sahibiyim."
Nazan da yanlarına geldiğinde Cengiz şaşkınca bakıyordu. Kız kardeşini burada beklemiyordu. Nazan ise abisine düşman gibi bakınca sırıtarak güldü.
"Aaa abim demedi mi?"
"Neyi?"
"Ezo abimin sevgilisi biz onu askere yolladık ama o şerefini satıp gelmiş."
Nazan'ın kurduğu cümleyle Cengiz şok geçirdi. Çünkü aylardır herkes onu askerde sanıyordu. Ezo hayal kırıklığıyla baktı.
"Sana hakkımı helal etmiyorum."
"Ezo"
"Sus konuşma sen benim için öldün."
Cengiz tek kelime edemedi. Sadece sustu. Ezo ilk defa birine kalbini açmıştı. Ve ilk defa güveni kırıldı.
"Şimdi defolun evimden."
"Bana baksana sen kim oluyorsun da bizi kovuyorsun."
"Ben Ezo Karlıova Diyarbakır'ın Hanımağası bu evin sahibi ve buradaki herşey bana aittir."
"Ne kadar zengin olabilirsin ki."
"Aileni, soyusopunu satın alacak kadar zenginim şirket, otel, ev ve daha saymayacağım herşey benimdir."
"Sana bunun hesabını soracağım."
Kadının gidişinin ardından Cengiz yıllardır yüzünü görmediği sevdiği kadına bakıyordu. Çok garip hisssetti. Aylarca onu beklemişti.
"Bana bakmayı kes sende defol git."
"Ben özür dilerim gerçekten."
"Kalp kırıldıktan sonra özrün anlamı yok."
"Şimdi ne yapacağız yani sen?"
"Ben Diyarbakır 'a dönüp en nefret ettiğin kişiyle evleniyorum yani Bedirhan Bozkurt"
Cengiz yutkundu. Gözleri önünde evlenecekti. Elinden hiçbir şey gelmiyordu. Buna dayanabilir miydi?