25/Ödül Töreni

2790 Words
Musluğu kapattıktan sonra banyodan çıkarak odaya geri döndüm. Bizimkiler de odada yoktu. Muhtemelen; hazırlanmaya gitmişlerdi. Dolabımı açarak ne giysem diye şöyle bir baktım. En sonunda; içlerinden mavi kat kat, yere kadar uzun elbisemi buldum. Elbisemi üstüme giydikten sonra da, saçlarımı da, yukarıdan topuz yaptım.  Hafif bir de makyaj yaptıktan sonra işte hazırdım. Elime küçük siyah çantamı alarak, odadan çıktım.Bizimkiler de, hazırdı. Annem ve babaannem tercihlerini siyahtan yana kullanmışlardı. Annem saçını yukarıdan topuz yapmıştı. Melisa da; üstüne bordo, düz, yarasa kollu, mini bir elbise giymişti. Saçını da; maşa yapmıştı. Hafif bir de; makyaj yapınca muhteşem gözüküyordu. Bana hayranlıkla bakarken '' Abla, çok güzel olmuşsun. '' dedi. Bende ona gülerek, '' Sağ ol, ablacım! Sen de. '' dedim. İkimiz de kıkırdadık. Babamla Arda da; siyah deri ceket pantolon giymişlerdi. İkisi de; çok yakışıklıydı. Babam da, bize '' Eh, o zaman hazırsanız çıkalım mı? Geç kalmayalım, malum trafik. Ancak; gideriz. '' dedi. O, önden ilerlerken biz de peşinden gittik. Aşağıda teyzemlerle karşılaştık. Teyzem üstüne; beyaz yere kadar uzun, bir kolu, açık olan bir elbise giymişti. Saçlarını da; açık bırakmıştı. Hafif bir de; makyaj yapmıştı. Ona, hayranlıkla baktım. Adeta; bir melek gibiydi. Teyzem de, bizi görünce gülümsedi. Ondan ayırdığım bakışlarımı, Ceren 'e çevirdim. Ceren de; üstüne pembe renk, düz, mini bir elbise giymişti. Sapsarı açık bıraktığı saçları omuzlarından dökülüyordu. Hafif yaptığı göz makyajı, gözlerinin o maviliğini ortaya çıkarmıştı. Cenk ise; siyah deri bir ceket pantolon giymişti. Onlara, bakarken '' Hepiniz, çok güzel gözüküyorsunuz. '' dedim. Cenk'e göz kırparken '' Heyecan var mı heyecan? '' diye sordum. Cenk de, elini kalbine götürerek '' Olmaz mı, hem de çok. '' dedi.Hepimiz kıkırdadık. O sırada Cansu, yanıma gelerek, elime dokundu. Ona baktığım sırada '' Ya! Ben nasılım, Rüya abla? '' diye sordu. Cansu ise; mavi, düz, fırfırlı bir elbise giymişti. Ablası gibi; saçları omuzları dökülüyordu. Bana, otuz diş gülümsedi. Bende, yüzüme takındığım şaşkınlık ifadesiyle '' Ah! Özür dilerim, sen zaten güzelsin prensesim. Çok, çok, güzelsin. '' diyerek o pespembe yanağından kocaman öptüm. Cansu da, bunun üzerine kıkırdadı. Herkes bu anı gülerek izledi. Babama '' Hadi, artık ''' dediği sırada ayağa kalktım. Cansu'nun elinden tutarak, merkeze doğru yürüdük. Burada bir taksi çevirerek, Cenk'in okuluna doğru yola çıktık. Ödül töreni okulda yapılacaktı. Gideceğimiz yer 1 saatlik mesafedeydi. 1 saat sonra... Nihayet Cenk'in okuduğu okulun önüne geldik. Burası; kocaman 5 katlı, çok güzel, beyaz renkte bir okuldu. Hepimiz taksiden indiğimizde bir süre durduk. Okul hafta sonu olmasına rağmen; bir hayli kalabalıktı. Veliler, öğrenciler, herkes ödül töreni için gelmişti. Cenk'in arkadaşları da aralarındaydı. Okul müdürü, Nihat bey; 60 yaşlarında, kır saçlı, yeşil gözlü, bir adamadı. Müdürün dışarıya çıkarak '' Evet, arkadaşlar. Birazdan, ödül töreni başlayacak. İsterseniz; yavaş yavaş, konferans salonuna geçelim.'' demesiyle hepimiz içeriye girdik. İçerisi de; kocaman, çok güzel, beyaz renk ağırlıklıydı. Kapıdan girişte iki tarafta da derslikler vardı. Neşe için de hep beraber konferans salonuna girdik.  Burası da; kocaman, çok güzel, siyah renk ağırlıklıydı. Kapıdan girişte; hemen ayrı ayrı siyah renkte koltuklar vardı. Onun karşısında ise; öğrencilerin ödüllerini alacağı amfi bulunuyordu. Hep birlikte en ön sıraya yan yana oturduk. Cenk de, yanımızdaydı. Herkes yerine oturduktan sonra müdür de anfiye çıkarak '' Sevgili öğrenciler, öğretmenlerimiz, kıymetli misafirler..... Hepiniz hoş geldiniz. '' demesiyle salonda alkışlar, ıslıklar havada uçuştu. Müdür de, gülerek '' Sağ olun, sağ olun. '' diyerek kalabalığı susturdu. Sonra da '' Evet, biliyorsunuz ki, her sene ülke çapında okullar arası deneme sınavı düzenliyoruz. Bu yılda düzenledik, bayağı katılım oldu. Şimdi de, burada, kazanan kişilere ödüllerini vermek üzere bulunuyoruz. '' dedi. Elindeki kağıda merakla bir süre baktıktan sonra da '' Evet, şimdi de, kazananı açıklıyorum. Hazır mısınız? '' diye sordu. Müdür hepimiz tek tek bakarak '' Kazanan öğrencimiz, Cenk Yılmaz.'' diye bağırdı. Herkesten kocaman bir alkış koptu. Gülümseyerek Cenk 'e baktık. Bende ona '' Hadi, git. '' diye uyardığımda, Cenk de gülümseyerek müdürün yanına gitti. O kadar heyecanlıydı ki, yerinde duramıyordu.  Müdür Cenk 'e gülümserken, onu, tebrik etti. Elindeki kocaman üstünde 10000 bin lira yazan, beyaz çeki ona uzatınca, Cenk, gururla çeki kaldırdı. Ben de bu anı kameraya almıştım. Müdür daha sonra Cenk'e '' Buyur oğlum. '' diye mikrofonu işaret ettikten sonra kenara çekildi. O anda sessizlik olmuştu, kocaman salonda çıt çıkmıyordu. Cenk de, gülerek başını sallarken mikrofonun başına geldi. Hepimize gülümseyerek tek tek baktıktan sonra da derin bir nefes alarak '' Çok konuşamayacağım, çünkü; çok heyecanlıyım. O yüzden; heyecanımı mazur görün. Öncelikle, bu ödülü almamı sağlayan birkaç kişi var. Onlara teşekkür etmek istiyorum. İlk başta çok sevgili okul arkadaşlarım, öğretmenlerim, müdürümüz, size çok teşekkür ederim. '' Dedi. Sonra da, '' Sevgili ailem, iyi ki varsınız. Beni, bu yaşa kadar büyüten, arkamda duran, desteğini hiç esirgemeyen canım anneme. '' dedi. Teyzem de, gözleri dolu dolu oğluna baktı. Onunla gurur duyduğu belliydi. Nasıl duymazdı? Bir anne için büyük gururdu. Cenk, daha sonra ''Babaanneme, dedeme, sevgili, kardeşim Cansu ve Melisa 'ya. Ve teşekkürlerimin en büyüğü, yanımda daima olan, bu zamana kadar benden desteğini hiç esirgemeyen, kuzenim Rüya'ya, çok ama; çok teşekkür ederim. Sizi, çok seviyorum, iyi ki, varsınız. '' demesiyle hepimiz onu alkışladık.Ben de gözlerim dolu dolu ona baktım. O sırada başımı sanki hissetmişim kapıya doğru çevirmemle yüzümdeki gülümseme soldu. Gelen kişi tabii ki, eniştemle o, yeni eşiydi. Eniştem de, kapıda durmuş, oğlunu gururla izliyordu. Yeni eşi de, onun, omzuna elini atmış, bu tarafa bakıyordu. Beni, fark etmemişlerdi. Ağzımdan şaşkınlıkla '' Enişte! '' dememle teyzem de kaşlarını çattı. Benden ayırdığı bakışlarını kapıya çevirdi. O an o da, şok olmuştu. Öfkeden burnundan solurken '' Bunun, burada ne işi var? '' diye bağırarak, yerinden kalktı. Ben de, her ne kadar durdurmaya çalışsam da, geç kalmıştım. Teyzem çoktan eniştemin yanına varmıştı bile. Eniştem de, şok içinde ona baktı. Teyzem onun kolundan tutarken ''Sen, gelsene benimle. '' demesiyle kapıya çekiştirdi. Ben de, peşlerinden gittim. Herkes bu anı şaşkınlıkla izledi. Teyzem, eniştemi kolundan sürükleyerek, tenha bir yere çektiğinde ona '' Senin, ne işin var burada? Hangi yüzle buraya geldin? '' diye bağırdı. Bir yandan da, Derya'ya baktı. Derya da, ona üsten bir bakış atarak, gülümsedi. Annemler de, yanımıza geldi.Bende teyzemin kolunu tutarak '' Sakin ol, teyze. '' Diye cevap verdim. Eniştem de, gülümseyerek '' Oğlumun, ödül törenine gelirken, senden izin almayacağım Tülay! '' diye bağırdı. Bağırırken ağzından tükürükler fışkırdı. Teyzem de, sinirle gülerek '' Allah'ım çıldıracağım, o senin oğlun değil. Sen. '' dedi. Bir yandan da Der'yayı işaret ederek. Parmağını enişteme doğru sallarken '' Bu kadın, için bizi terk ettin. Ayrıldığımızdan beri; ne aradın, ne sordun. Tazminat bile vermedin. Sen, kendi bencilliğin için çocuklarını yok saydın. '' dedi.  Eniştem de '' Tülay! Bana bak. '' diye teyzemin üzerine yürüyordu ki, babam koşarak '' Lan! Sen, laftan anlamıyorsun, şerefsiz. Hangi yüzle, buraya geliyorsun. '' diyerek onun yüzüne yumruk attı. O an hepimiz çığlığı bastık. Bende '' Ah baba! Sakin ol baba, herkes bize bakıyor. '' diyerek babamın yanına koştum. O sırada içeriden müdürün de '' Evet, Cenk oğlum devam et. '' diye ortalığı yatıştıran sesi geldi. Etrafta kocaman bir kalabalık toplanmış bu anı izliyorlardı. Kimi de; kendi aralarında konuştu.Eniştem de, geriye doğru sendelese de, yere düşmekten son anda kurtuldu. Elini burnuna götürerek, kanı sildi. Öfkeyle babama baktı. Ona, parmağını tehdit edercesine sallarken '' Hepiniz, göreceksiniz. Bu iş burada bitmedi. '' Dedi. O sırada Derya da, eniştemin koluna yapışmış, '' Emre, gidelim buradan. Ne olur. '' diye onu götürmeye çalıştı. Korktuğu her halinden belliydi. Eniştem de, ona başını sallarken, babam da '' Yürü, git lan! Bak, hala konuşuyor! Öldürürüm, seni. '' diye bağırdı. Eniştemle yeni eşi de oradan ayrıldı. Eniştemlerin gitmesinin ardından hepimiz rahatlamıştık. Ödül töreni de, bitmiş, herkes dışarıdaydı. Cenk de, koşarak annesinin yanına geldi. Ona, sımsıkı sarılırken' ' İyi misin, anne? '' diye sordu. Teyzem de oğluna '' İyiyim oğlum. Merak etme. '' dedi. Babam da '' Eve gidelim. Zaten; rezil olduk diyerek önden ilerledik. Hepimiz taksiye bindiğimizde hiç konuşmadık. Aklım, bugün olanlardaydı. Hala o anı unutamıyordum. Şoktaydım. Eve geldiğimizde babam Cenk'in omzuna elini koyarken '' Kusura bakma, oğlum.'' dedi. Enişteme vurduğu için mahcuptu. Cenk de babama anlayışla gülümserken '' Önemli değil, enişte. Alışkınım ben. Sen, dert etme. '' diye cevap verdi. Babam bunun üzerine biraz rahatlamıştı. Teyzem de babama '' Biz de, eve gidelim. Cansu da, çok korktu. '' diye cevap verdikten sonra eve girdiler. Biz de baş başa kaldık. Annem mutfaktaydı.Onun yanına giderek ''Anne, ben sana bir şey söyleyecektim. Belki; babam bahsetmiştir, Yiğit bey, bu akşam bize yemeğe gelecek.'' dedim. Annem de elini alnına koyarak '' Ah Rüya! Ben onu unuttum, bu olaylardan kafa mı kaldı sanki? Baban bahsetti, ama aklımdan çıkmış. '' dedi. Ah benim annem! Bu, haliyle bile; beni düşünüyordu. Bende ona, anlayışla gülümserken '' İstersen; iptal edelim. Başka zaman gelsin, Yiğit bey anlayışlıdır. '' dedim. Annem de, başını iki yana sallarken '' Olmaz, öyle şey kızım! Ayıp. '' Dedi. Sonra da gülümseyerek bir yandan ellerini birbirine çırparken '' Hem, şimdi başlarsam, ancak; yetiştirim, haydi, kolları sıvıyoruz, iş başına. '' diye bağırdı. Ben de ona gülümseyerek başımı salladım. Anneme '' O zaman, ben ne yapayım? '' diye sordum. Annem de, bana '' Sen hazırlığına bak, ben hallederim. '' diyerek göz kırptı. Ben de, başımı '' İyi, madem. '' diye sallarken odama gittim. İlk önce; telefonu elime alarak Yiğit'i aradım. Telefon ilk çalışta açıldı. Karşıdan sevdiğim adamın sesi geldi. Bana '' Alo sevgilim, nasılsın? '' diye cevap verdi. Ben de, gülümseyerek '' İyiyim, sevgilim. Cenk'in ödül törenindeydik. '' dedim. Yiğit'in karşıdan şok olmuş bir halde' ' A, ödül aldı demek, tebrik ederim. '' diyen sesini duydum. Sanki; görecekmiş gibi başımı iki yana sallarken '' Evet, biz de, çok mutlu olduk. Ha, sahi ben, sana ne diyecektim? Az daha unutuyordum. Yiğit, bu akşam, annemler seni, yemeğe bekliyor. Unutmadın değil mi? '' Diye sordum. Yiğit de gülerek '' Yok, unutmadım güzelim. Sen, davet edersin de ben, gelmez miyim, hiç. '' demesiyle gülümsedim. Yiğit '' Akşam sekizde oradayım. Sahi; gelirken ne alayım? '' diye sordu. Ben de '' Bir şey lazım değil ama sen bilirsin. '' dedim. Yiğit de '' Tamam, o zaman akşam sekizde görüşürüz. '' dedikten sonra telefonu kapattık. Telefonu kalbimin üzerine koyarak gülümsedim. Yataktan kalkarak dolabıma yürüdüm. İlk önce üstümdekileri çıkarttım. Akşam için yine, sade, şık bir şeyler bakmaya koyuldum. Rahat olması da, önemliydi tabii. Daralmıştım bu, elbisenin içinde.  Kıyafetlerimden en sonunda kırmızı, yaka kısmı boyundan bağcıklı, bluzumu, altına da; siyah pantolon giydim. Saçlarımı da; salık bıraktım. Makyajımı tazeledikten sonra aynaya baktım. Çok güzel gözüküyordum. Odadan çıktığımda neredeyse her şey hazırdı. Annem salondaki kocaman, beyaz renkte olan yemek masasının üzerine, çeşitli yemekler koymuştu. Anneme bakarken '' Kolay gelsin, aradım, akşam sekizde burada olacak. '' dedim. Annem de, başını salladıktan sonra işinin başına geri döndü. Saate baktığımda neredeyse 8'ye geliyordu. Ne çabuk geçmişti. Yiğit'in gelmesine tam yarım saat vardı. Anneme yardım ederek, sofrayı kurduğum sırada kapı çaldı. Heyecanla onlara '' Geldi. '' diye cevap verdikten sonra kapıya koştum. Kalbim heyecandan yerinden çıkacaktı sanki. Kapının önünde durup aynada kendime çeki düzen verdikten sonra derin bir nefes alarak kapıyı açtım. Karşımda sevdiğim adamı buldum. Üstünde; siyah gömlek, pantolon vardı. Saçlarını da yukarıdan taramıştı. Onu görünce nefesim kesildi. O da, kafasını kaldırmış, beni hayranlıkla baştan aşağıya süzdü. Ona gülümserken '' Hoş geldin. '' dedim. Yiğit de '' Hoş bulduk, çok güzel olmuşsun. '' dedi. Bu söylediği üzerine gülümsedim. Yanaklarım utançtan al al olmuştu. Ateş basmıştı her yerimi. Yiğit, elinde tuttuğu kırmızı gülleri bana '' Bu, senin için. '' diyerek uzattı.  Şöyle bir alıp kokladığımda mis gibi kokuyordu. Ona, kirpiklerimin altından bakarken '' Çok güzeller, teşekkür ederim. '' dedim. Yiğit'in bu kadar romantik olması beni kalpten götürecekti. Yiğit de,' bana ' ' Senin, kadar olmasa da.' ' diye göz kırptı. Salona girdiğinde bizimkiler de ayağa kalktılar. Yiğit ' e.' 'Hoş geldin oğlum.' ' dediler. Yiğit de, gülümseyerek onlarla '' Hoş bulduk. '' diyerek tokalaştı. Annemle babam yan yana otururken, biz de Yiğitle yan yana onların karşısındaki koltuğa oturduk. Annem Yiğit 'e gülümseyerek ' 'E, Yiğit bey oğlum, nasılsın, sağlığın sıhhatin?'' Diye sordu. Yiğit de gülümseyerek ' ' İyiyim efendim. Ya, sizi sormalı? '' diye sordu. Annem de ' ' İyi diyelim, iyi olsun. '' dedi. Onlar böyle konuşurken, ben de onları yüzümde gülümsemeyle izledim. Anlaşmalarına çok sevinmiştim. Annem de derin bir nefes alırken '' O zaman, önce bir şeyler mi içmek istersin, yoksa; yemeğe mi, geçelim? '' Diye sordu. Yiğit de '' Fark etmez. '' deyince annem de '' O zaman, buyurun yemeğe geçelim. '' diyerek ayağa kalktı. Hep beraber masaya oturduk. Annem hepimize yemeği servis etmeye başladı. Sıra Yiğit'e gelince ' e ' ' Ver, oğlum tabağını.' ' diye sordu. Yiğit de, gülümseyerek tabağını uzattı. Annem, Yiğit için tavuk, pilav, çorba, salata yapmıştı. Hepsinden birer kepçe koyunca da yerine oturdu. Bize, bakarken '' Afiyet olsun.' ' diye cevap verdi. Yiğit de neşe içinde tavuğundan bir parça alınca, yüzünde memnun olmuş bir ifadeyle anneme '' Elinize sağlık, çok güzel olmuş. '' dedi.Annem de, ona gülümseyerek ''Afiyet olsun. '' dedi. Yemeğimizi yemiş, sıra kahve faslına gelmişti. Annemler koltuklara oturmuşlardı. Ben de, onlara '' O zaman, kahve yapıyorum. '' dedim. Annem de başını sallarken '' Olur kızım, yap da, içelim.'' Dedi Yiğit'e dönerek '' Kahveniz nasıl olsun, Yiğit bey? '' diye sordum. Yiğit de bana gülümseyerek '' Sade,. Lütfen! '' dedikten sonra başımı sallayarak mutfağa gittim. Melisa da '' Dur, ben de sana yardım edeyim. '' diyerek, peşimden geldi. O fincanları çıkartırken, ben de kahveleri, şekeri ve suyu hazırlayarak pişmesi için ocağa koydum. Bir yandan da, heyecanla içerideki konuşmaları dinledim. İçeriden gülüşme sesleri geliyordu. Babam pastahanede olan bir anıyı Yiğit'e anlatıyordu. Acaba; Yiğit'i sevmişler miydi? O kadar dalmıştım ki, kahvenin taştığını bile fark etmedim. Melisa telaşla '' Abla! Kahve taşıyor. '' diye bağırınca, kendime gelmiştim. Hemen '' Hayır, ya! '' diye söylenerek ocağın altını kapattım. Neyse ki, kahvenin hala birazı duruyordu. Ocaktan kahveyi alarak fincanlara doldurdum. Elime fincanların olduğu tepsiyi aldığım sırada, bir anda gözlerim karardı. Başım döndü. Elimdeki tepsiyi düşürüyordum, Melisa son anda yakaladı. Elimden tepsiyi alarak, kenara koydu. Bana telaşla bakarken '' Abla! İyi misin? Gel otur şöyle. '' diyerek beni sandalyeye oturttu. Betim benzim atmış bir halde sandalyede otururken, Melisa da hemen sürahiden su doldurarak bana verdi. Titreyen ellerimle suyu alarak, bir yudum içtim. Bu, iki etmişti. En yakın zamanda doktora gidecektim. Melisa bana gülerek '' Heyecan yaptın, tabii. '' Diye takılsa da, ona donuk gözlerle baktım. Konuşacak halim yoktu. Biraz daha iyi olduğumu anlayınca da ayağa kalktım. Melisa 'ya ' 'Hadi, içeriye geçelim. Annemler merak eder, iyiyim ben. Sen de, onlara bir şey söyleme. '' diye uyardım. Melisa da, başını tamam, anlamında salladı. Birlikte içeriye girdiğimizde bizimkiler beni görünce sustu. Babam '' Gel kızım, gel. '' diyerek gülümsedi. Ben de, gülümseyerek kahveleri tek tek onlara verdim. Yiğit ' e kahvesini gülümseyerek uzattığımda o da bana ' 'İyi misin?' ' diye sordu.Ben de ona, iyiyim, dercesine gülümsedim. Kahvemi alarak yerime oturdum. Konuşmaları dinlemeye koyuldum. Yiğit kahvesinden bir yudum aldıktan sonra, annem de '' Annenler, nasıl oğlum? İyiler mi?'' diye sordu. Yiğit de ona gülümseyerek '' İyiler, efendim. Hatta; sizi çok merak ediyorlar. Yakın bir zamanda sizinle, tanışmak istiyorlar. '' dedi. Annem de başını sallarken '' Olur, oğlum. Geliriz tabii. '' diye cevap verdi. Yiğit saatine baktıktan sonra '' A, geç olmuş, ben, kalkayım artık. '' diye cevap verdi. O, ayağa kalkınca hepimiz kalkmıştık. Babam Yiğit'in elini sıkarak ' 'Memnun oldum oğlum. Yine bekleriz. '' dedi. Yiğit de, başını sallarken, kapıya yürüdü. Ben de, '' Ben, seni geçireyim. '' diyerek peşinden gittim. Yiğit, kapıda durmuş bana gülümseyerek 'Her şey için çok teşekkür ederim. Görüşürüz. '' dedi. Bende ona gülümseyerek '' Görüşürüz. '' dedikten sonra gözden kayboldu. Gülerek kapıyı kapattım. Aklıma gelen planla annemlere '' Anne, ben Seray'lara gidiyorum. '' diyerek evden çıktım. Annemin arkamdan '' Nereye kızım bu saatte? '' dediğini duymadım. Evden koşarak yola fırladım. Aslında Seray'lara gitmeyecektim. Annemlere eczaneye gideceğim diyemeyeceğim için öyle bir yalan uydurmuştum. Taksiye atlayarak, eczane aramaya koyuldum. Neyse ki, şansıma bir tane nöbetçi eczane bulmuştum. Kapıdan içeriye girdiğimde, görevli kadın bana gülümseyerek '' Hoş geldiniz, buyurun, nasıl yardımcı olabilirim?'' diye sordu. Ben de ona gülümseyerek '' Hoş bulduk, ben, gebelik testi alacaktım. '' dedim. Kadın da gülümseyerek '' Tabii. '' diye cevap verdikten sonra gebelik testine hazırlamaya koyuldu. Stresten parmaklarımı, mermere vuruyordum. Birkaç dakika sonra da kadın elinde gebelik testinin olduğu poşetle geri döndü. Bana gülümseyerek '' Buyurun.'' diye poşeti uzattı. Kadına '' Teşekkür ederim. '' Diyerek ücretini ödedikten sonra eczaneden çıktım. Eve gitmek için taksiye bindim. Yolda giderken de heyecandan yerimde duramıyordum. Gözüm elimdeki gebelik testindeydi. Eve gelene kadar zor sabrettim. Biraz sonra da, mahallenin önünde taksiden indim. Bir süre eve bakarak ne yapacağımı düşündüm. Eğer; evde testi yaparsam, annem şüphelenirdi. Aklıma gelen fikirle pastahaneye girdim. Hemen lavaboya girerek işimi hallettim. Şimdi de, test, elimde gelecek sonucu bekliyordum. Bir yandan da, gözüm saatteydi. İçimden '' Hadi hadi,'' diye söylendim. 5 dakika sonra da, derin bir nefes aldım. Heyecandan gözlerimi kapatmıştım. Testi çevirerek, gözlerimi açtığımda çıkan iki kırmızı çizgiyle şok oldum. Ağzıma şokla elimi götürürken hala inanamıyordum.  Bu, bu nasıl olurdu? Gülerek, elimi karnımın üstüne koyarken, '' Hamileyim. '' diye fısıldadım. Yiğit'in bir parçasını karnımda taşıyordum.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD