24/Part 2

2574 Words
 Sabahleyin... Gözlerimi güçlü, sıcacık kolların arasında açtığımda bakışlarım hemen yanımdaki adamı buldu. Yiğit yanımda mışıl mışıl uyuyordu. Saçları dağıtılmıştı, yüzünde huzurlu bir gülümseme vardı. Bu haliyle bile oldukça yakışıklıydı. Onun, bu haline gülmemek için dudağımı dişledim. Bakışlarım daha sonra etrafa kaydı. Günün çoktan ağardığını görünce şok oldum. O kadar şok olmuştum ki, gözlerim yerinden fırlayacaktı. Kocaman açılmış gözlerimle yerimde doğrulurken telaşla Yiğit'in omzuna vurdum. Yiğit'e '' Kalk, Yiğit sabah olmuş! Annemler gelecek. '' diye cevap verdim. Yiğit ise; sadece ağzının içinde homurdanarak, uyumaya devam etti. Beni bir eliyle çekerken ''Biraz, daha uyuyalım hadi! '' diye söylendi. Ben de sinirle eline vururken '' Yiğit, diyorum. Kalk! '' diye cırladım. Yiğit, ona cırlamamla birlikte gözlerini açarak bana '' Ne var, Rüya? Bir, uyutmadın insanı. '' diye sordu. Ben de, kollarımı göğsümde birleştirmiş, dik dik ona baktım. Bana, şaşkınlıkla bakarken '' Saat kaç?' ' diye sordu. Bende, '' 10'a geliyor.'' dedim. Yiğit telaşla yerinde doğrulurken, '' O kadar oldu mu ya? Hiç anlamamışım. '' diye cevap verdi. Beni, elimden tutarak kaldırdıktan sonra aşağıya indik. Saat erken olduğundan hastane bomboştu. Parmak ucumuzda yürüyerek odaya girdik. Neyse ki, şanslı günümüzde olmalıydık. Kimseye yakalanmamıştık. Yiğit, ben, dikkatlice yerime yatırdığında, yorgunluktan ölüyordum. Yiğit alnımdan öperken ' ' Hadi,, saat daha erken, sen, uykunu bölme. '' diye cevap verdi. Ben de, ona, '' Ya, sen? '' diye sordum. Yiğit de '' Ben, biraz oturacağım, merak etme buradayım. '' dedikten sonra ben de başımı salladım. Dün sabahtan beri doğru düzgün uyumamıştım. Kafamı yastığa koyar koymaz uyuyakaldım. Yiğit de, yanımdan kalkarak hem yatağın yanında bulunan koltuğa oturdu. Rüyamda kaçırıldığım günü gördüm.  O geceyi... Yine o karanlık ormanın ortasındaydım. Ayaklarım çıplak bir halde nefes nefes koşuyordum. Koştum koştum, koştum. Nefes nefese kaldığımı anlayınca durup dinlendim.Ellerim dizlerimde, derin soluklar alıyor, bir yandan da, etrafa baktım. Etrafta koca yemyeşil ağaçlardan başka bir şey yoktu. Kendi etrafımda dönerek, çıkış yolu aradım. Ara ara; kurtların uluma sesleri geliyordu. O anda Yiğit'in sesini, duydum. Beni, çağırıyordu. Bana ' ' Rüya! '' diye, adımı defalarca seslendi. Bende hem etrafımda dönüyor, hem de ona '' Yiğit, neredesin? '' Diye sesimi duyurmaya çalıştım. Sonra; bir el silah sesi... Sesin geldiği yöne doğru yavaşça arkamı döndüm.Ona korkudan bakamıyordum. Gözlerimi yavaşça açtım. Onu, yerde yatarken gördüm. Sevdiğim adam yerde yatıyordu. Üzerinde kan vardı. Kan yere kadar süzülüyordu. Başında da, beni kaçıran adam vardı. Ben de, korku dolu gözlerle onlara baktım. Adam başını kaldırmış, o, soğuk bakışlarını bana dikmişti. O an '' Yiğit! '' diye feryat etmemle bütün kuşlar havalandı. Yiğit yanıma gelmiş, beni uyandırmaya çalışıyordu. Yiğit'in '' Rüya, kabus görüyorsun, uyan, Rüya! '' diyen sesini duyana kadar, uyuduğumu bilmiyordum. Birden '' Yiğit! '' diye bağırmamla, kan ter içinde yerimde doğruldum.  O an karşımda oturmuş, bana korku dolu gözlerle bakan sevdiğim adamı gördüm. Onu görünce o kadar mutlu olmuştum ki, dudaklarımdan küçük bir gülme sesi çıkarken '' Yiğit! '' diye fısıldadım. Ona, sımsıkı sarılırken, Yiğit de, şaşkınlıkla ' ' Rüya, iyi misin? '' diye sordu. Onun, kokusunu içime çektim. Gözlerim dolmuştu. Hıçkırarak ağlamaya başladım. Yiğit de, saçlarımı okşadı bir süre. Burnumu çekerek, ondan ayrıldım. O da, saçlarımı okşarken ''Geçti, güzelim.'' dedi.Buradayım, sakin ol!''Ona özlemle bakarken '' Yaşıyorsun. '' diye fısıldadım. Bir yandan da, bir yerinde bir şey var mı diye baktım. Yiğit de, merakla kaşlarını çatmış, '' Evet, sevgilim, buradayım, korkma! '' diye cevap verdi. Hala, yaşadığım kabusun etkisi geçmemişti. Sanki; bir sinir krizi geçiriyordum. Ellerim korkudan titriyordu. Yiğit, bana bakarken '' Dur, bekle su getireyim. '' diyerek yanımdan kalktı. Yatağın yanında buluna sürahiden bir bardak su doldurup bana '' Al, canım. '' diyerek verdi. Ben de, titreyen ellerimle bardağı alarak, bir yudum içtim. Yatağın yanında bulunan sürahiden bir bardak su doldurup bana '' Al, canım. '' diyerek verdi. Ben de, titreyen ellerimle bardağı alarak, bir yudum içtim. Yiğit, yanıma otururken saçlarımı okşadı. Bana '' Ne oldu, ne gördün, rüyanda? '' diye sorduğunda ben de dolu gözlerle 'Kabus gördüm. Sen, sen, ölüyordun. '' dedim. Yiğit de, bana gülümsemeyle '' Merak etme. Ben, seni asla bırakmayacağım. '' diye fısıldadı. Ben de, ona başımı salladım. Biliyordum, Yiğit, ne olursa olsun, beni bırakmazdı. O, iki eli kanda da olsa, sözünü tutar, beni kurtarmaya gelirdi. Sözünü de, tutmuştu zaten.... Yiğit, yüzümü elleri arasına alarak, '' O, adam sana ne yaptı, sen ne yaşadın böyle güzelim! Hadi, anlat bana. '' dedi. Ben de, tam '' Ben, '' ' diyecektim ki, kapı çalınmasıyla cümlem yarıda kaldı. Yiğit, derin bir nefes alarak '' Gel. '' diye seslendi. Kapı açılınca, ikimiz de kapıya baktık. Gelenler tabii annemlerdi. Annem gülümseyerek yanıma geldi. Bana, sımsıkı sarılarak, '' Bugün, nasılsın canım kızım? '' diye sordu. Ben de, bir an Yiğit 'e baktım. O da, bana gülümsedi. Ondan bakışlarımı ayırarak anneme gülümsemeyle '' İyi, iyiyim. Yorgunum biraz. '' dedim. Annemlere belli etmek istemiyordum. Yine de; güçlü görünmeye çalıştım. Annem de '' Sevindim. '' Dedi. O sırada doktor da yanımıza geldi. Bana gülümsemeyle bakarken '' Nasılsın Rüya, kendini nasıl hissediyorsun? '' Diye sordu. Ben de gülümsemeyle '' İyiyim, doktor bey! Artık evime gitmek istiyorum. '' dedim. Doktor da, bana, '' Test sonuçların temiz çıktı. Birazdan çıkabilirsin. Geçmiş olsun. '' dedikten sonra yanımızdan ayrıldı. Yiğit de, bize '' O zaman biz, çıkış işlemlerini halledelim. '' diyerek önden ilerledi. Babam da, peşinden gitti. Annem de, bana giyinmem konusunda yardımcı oldu. Bir saat sonra... Nihayet işimiz bitmişti. Aşağıya indiğimizde Yiğitle babam da bizi bekliyordu. Yiğit bana bakarken '' O zaman gidelim, ne dersin? '' diye sormasıyla başımı salladım.Hep birlikte arabaya bindik. Yiğitle babam en ön koltuğa, biz de arkaya oturduk. Evime kavuşacağım için mutluydum, hastane kokusu midemi bulandırmıştı. Yiğit, arabayı sürdüğünde ise; hastaneden ayrıldık.Yolda giderken, Yiğit, bize dikiz aynasından '' Seray'ları alıp, öyle; devam edelim. '' dedi. İlk önce; Sapanca'ya gidecektik, oradan da, Seray'ları alarak eve geçecektik. Annem elimi tutmuş, bana gülümsemeyle bakarken '' Çok şükür, iyisin kızım. '' dedi. Babam da, ona '' Allah, korudu. '' diye katıldı.Bende onlara, gülerek '' Ya! Bu kadar sevildiğimi, bilseydim, daha önceden kaçırtırdım, kendimi. '' diye takıldım. Aslında tamamen şaka amaçlıydı , yani ben öyle zannediyordum.Ta ki, hepsi, bana '' Rüya! '' diye bağırana dek... Yiğit de, çatık kaşlarıyla bana '' Rüya, bu hiç komik değil. '' dedi. Öfkelenmişti belli! Onlara, pes edercesine ellerimi kaldırarak '' Tamam, sadece; şaka yaptım, özür dilerim. '' dedim.Ondan sonra da, Sapanca'ya varana dek hiç konuşmadık. Ara ara; Yiğit, bana dikiz aynasından bakıyordu, ben de ona çaktırmadan gülümsedim. Dün gece aklıma gelince yanaklarım kızarıyordu.Bakışlarımı Yiğit'ten çevirdiğim sırada arabanın ani hareketiyle midem bulandı. Kusacak gibi olduğum için de yüzümü ekşittim.  Camı açarak, gözlerimi kapattım. Derin nefesler alarak, bol, bol, oksijeni içime çektim. Soğuk hava teni ürpertti. Biraz olsun iyi gelmişti. Bana, ne olmuştu böyle, hiç anlamıyordum.Gerçi dün geceden beri bir şey yememiştim. Camı usulca kapattığım sırada Yiğit'in bana dikiz aynasından bakışını gördüm. Gözlerinde bana ne olduğunu merak eden bir ifade vardı. Sanki bana '' Ne oldu? '' diye soruyordu. Ben de, ona cevap vermek istemediğimden gözlerimi kaçırdım. O sırada halam da, '' Ağabey! Artık biz, evimize dönelim, size, çok zahmet ettik. Hem; çocuklar da, okulundan uzak kaldı. '' dediğini duydum. Bütün dikkatimi onlara verdim. Ara ara; Yiğit'in ona bakmasam da, üzerimde bakışını hissediyordum. Ama umurumda değildi. Babam da, gülerek halamın elini tuttu. Ona, '' Lafı mı, olur kardeşim? Yanımızda kalsanız, daha iyi olurdu, adamlar da dışarıda. Ama yine de; siz, bilirsiniz. '' dedi. Halam da '' Sağ ol, ağabey. '' diye cevap verdi. Halam da haklıydı, yük olmak istemiyordu.Onlar öyle konuşurken Sapanca'ya varmıştık. Evin önüne geldiğimizde Seray'lar da, bizi bekliyordu. Bizi görünce, hemen arabaya bindiler. Seray beni görünce koşarak yanıma geldi. Bana sımsıkı sarılırken, '' Rüya canım, iyi misin? Nasıl oldu, ne yaptılar sana? '' diye tonla bir sürü soru sordu. Bende onun elini tutarken '' Beni, bir eve götürdüler. Yiğit de, gelip beni kurtardı. Zaten ondan sonrasını biliyorsunuz, İyiyim ben, merak etme. '' Dedim. Araba tekrar hareket etmişti. Bu sefer İstanbul'a doğru yola çıktık. Ara ara; mide bulantım olduğu için cama başımı yasladım. İstanbul'a gidene kadar da, yolu izledim. 2 saat sonra... Halamları otogara bıraktıktan sonra yolumuza devam ettik. Araba mahalleye girdiğinde uzaktan davul, zurna sesleri geliyordu. Kaşlarımı çatarak ne olduğunu anlamaya çalıştım. Babam da, şaşkınlıkla '' Ne oluyor, ayol! Düğün var da, haberimiz yok. '' demesiyle dudak büzdüm.  Evin önüne geldiğimizde kocaman bir kalabalık vardı. Şaşkınlıkla aradan indiğimde, herkes beni alkışladı. Islıklar havada uçuştu. Kimi oynuyor, kimi de bize baktı. Mahallenin çocukları da '' Rüya abla, rüya abla? '' diye koşarak yanıma geldiler. Bana sımsıkı sarıldılar. Ben de onların başından usulca öptüm.Onlara gülerek bakarken Salih ağabey de, koşarak yanıma geldi. Bana, '' Hoş geldin, Rüya kızım? İyisin, değil mi ''' diye sordu.Bende, ona gülerken '' Hoş bulduk, Salih ağabey! Bunlar ne, böyle? '' diye sordum. Salih ağabey de, davulcuya '' Vurun, davula!Bugün bizim bayramımız. '' diye bağırdı.Davulcu gazı almış, daha da çalmaya başladı. O sırada da , amcamla yengem de koşarak yanımıza geldi. Bana, sımsıkı sarılırken amcam '' Oh , çok şükür. '' dedi.  Ben de, kıkırdadım. Babam da, Salih ağabey'e bakarak '' Hadi, bu kadar şov yeter! Rüya'nın dinlenmesi lazım. '' dedi.Salih ağabey de başını sallayarak davulculara '' Tamam, teşekkür ederiz. '' diye ücretlerini ödedi. Herkes, bana geçmiş olsun. '' dileklerini sunduktan sonra oradan ayrıldı. Babam da, Yiğit'e '' Ha, bu arada oğlum! Sana, çok teşekkür ederiz, o yüzden; hafta sonu seni yemeğe bekliyoruz! '' Dedi. Babamın böyle demesiyle ne diyecek diye, Yiğit'e baktım. Yiğit de, gülerek '' Teşekküre gerek yok, Ekrem bey! Benim yerimde kim olsa aynı şeyi yapardı. Gerçekten zahmet etmeyin. '' dedi. Babam da '' A, olur mu öyle şey? Hem; Emel teyzen çok kırılır, altta kalmaz asla. ' ' diye göz kırptı. Yiğit de şaşkınlıkla gülümseyerek '' Şimdi , ne diyeyim bilemedim ki.. '' dedi. Bir yandan da bana yardım ister gibi baktı. Böyle bir teklif beklemiyordu. Ben de ona bilmem, anlamında başımı salladım. Mahcup olduğu her halinden belliydi. Babam ise; hala Yiğit'ten bir cevap bekliyordu. Yiğit de, gülerek '' Peki, o halde hafta sonu görüşürüz. ''' dedi. Ben de, buna çok mutlu olmuştum. Yiğit'i tekrar görme şansım olacaktı. Babam da, memnun olmuş olacak ki, '' O zaman anlaştık. Görüşürüz, oğlum. '' dedi. Sonra da bana, '' Rüya sen de, çok geç kalma e mi, kızım. '' diye uyardıktan sonra eve girdi. Bende '' Tamam, baba! '' diye cevap verdikten sonra, Yiğit'e '' Görüşürüz. '' dedim.Tam eve giriyordum ki, Yiğit, kolumdan tutmasıyla ona baktım. Bana, aşkla bakarken '' İyi misin? '' Diye sordu. Neden böyle sorduğunu anlamamıştım.Kaşlarımı çatarak, '' İyiyim, niye sordun? '' diye sordum. O da, bana omuz silkerken '' Hiç. Sen öyle; arabada kötü olunca merak ettim. '' dedi. Ben de, ona gülümsedim. Beni, bu kadar düşünmesi, hoşuma gitmişti. Ona bir kez daha aşık oldum. Gülerek elini tutarken '' Merak etme. Çok iyiyim. '' dedim. Yiğit de, başını sallarken '' Bir şey olursa; ararsın. '' dedi. Ben de başımı, tamam, anlamında salladıktan sonra eve girdim. Yiğit de, arabasını çalıştırarak oradan ayrıldı. Eve girdiğimde annem bana salonda yatak hazırlamıştı. Beni, görünce '' Hah, geldin mi kızım? Hadi yat güzelce dinlen. '' dedi. Ben de başımı salladım. Üstümdeki elbiseyi kokladığımda o rutubet kokusu burnuma dolmasıyla yüzümü ekşittim. Bütün hastane kokusu üstüme sinmişti. Anneme gülerek bakarken '' Tamam ama, önce güzelce bir duş alayım. Koktum kaç gündür. '' dedim. Annem de, başını sallayarak '' Tamam kızım, ben de yemeği hazırlayayım. '' diyerek mutfağa gitti. Banyoya girdiğimde bir güzel uzun uzun duş aldım. Gerçekten de iyi gelmişti. Üstümdeki elbiseyi de kirliye attım. Duştan çıktıktan sonra da odama gittim. Üstüme; mavi düz bir askılı bluz, altıma da, mavi taytımı giydim. Saçlarımı da; yukarıdan topladım. Açık saç, hiç sevmezdim. Basıyordu beni... Odadan çıktığımda tekrar salona döndüm. Bizimkiler oturmuş , sohbet ediyordu.. Teyzeme baktığımda '' Cenk, nerede? '' diye sordum. Teyzem de, bana gülerek '' O, biz gitmeden önce, bilgi yarışmasına katılmıştı. Onun sonuçları mı, açıklanacakmış ne? Ona, bakmaya eve gitti. '' demesiyle başımı salladım. Annem de yanımıza gelmiş, sofrayı hazırladı. Bize bakarken '' E, hadi buyurun.'' diye cevap verdi. Bende yerimden kalktığım esnada kapı çalındı. Hepimiz şokla kapıya baktık. Acaba kim gelmişti. Melisa da, '' Ben bakarım. '' diye cevap verdikten sonra koşarak kapıyı açmaya gitti. Gelen tabii ki, Cenk'ti. Yüzünde tuhaf bir ifade vardı. Hepimiz ona baktık. Teyzem de, şaşkınlıkla oğluna '' Ne oldu, oğlum? Sen de, bir haller var. '' dedi. Cenk de annesine gülümserken '' Sevgili ailem, size, güzel bir sürprizim var. '' demesiyle, hepimiz merakla ona baktık. Cenk de bize tek tek bakarken '' Hazır mısınız? Söylüyorum. '' dedi. Teyzem de oğluna sert bir dille ' ' E, söyle oğlum, söyleyeceksen! Hepimizi diktin buraya. '' diye çıkıştı. Cenk de, '' Bilgi yarışmasında dünya birincisi oldum. '' demesiyle '' Ne! '' diye bağırdık. Hepimiz kulaklarımıza inanamıyorduk. Ben de, heyecanla karışık bir sevinçle ona koştum. Gülerek onun boynuna '' Ya, inanamıyorum Cenk! Bu, çok güzel bir haber! Tebrik 'ederim. '' dedim. Cenk de benim sırtımı sıvazlarken gülerek '' Sağ ol, kuzen. '' dedi. Ayrıldıktan sonra da bana '' E, artık bunun şerefine baklava ısmarlıyorum. Gelirken, tatlıcıya uğradım. '' Diyerek elindeki tatlıyı gösterdi. Annem de bu halimize gülerken '' E, hadi oturun? Tatlıyı daha sonra yeriz. '' dedi. Hep birlikte neşe içinde oturduk. Karnımızı doyurduktan sonra da, sıra tatlı kısmına geldi. Cenk 'e ''E, ödül töreni ne zaman?'' diye sordum. Cenk de, bana göz kırparken '' Hafta sonu. '' demesiyle, ona şok içinde baktım. Nasıl bu hafta sonu muydu yani? Bu kadar çabuk olmasına şaşırmıştım.Saat epey geç olmuştu. Konuşurken saatin nasıl geçtiğini anlamamıştık. Teyzem de oğluna '' Hadi oğlum, kalkalım da, teyzenler yatsın. ' 'diye cevap verdi. Cenk başını sallarken ayağa kalktı.Teyzem de gitmeden önce bana '' Görüşürüz teyzecim. Tekrar geçmiş olsun. '' dedi.Ben de, ona teşekkür ettim. Annemler de, onları yolcu etti. Onlar gittikten sonra da ben de odama gittim. Bugün, epey yorulmuştum. Yatağa yatar yatamaz da uyuyakaldım. Aradan 1 hafta geçmişti. Bugün, günlerden cumartesiydi. Bu bir hafta sanki; bana 1 sene gibi gelmişti. Günlerce yatmaktan o kadar sıkılmıştım ki ara ara bizimkilere, '' Ben, artık pastahaneye ineyim. Malum; uzun zamandır ihmal ettim. '' desem de dinletememiştim. Annem hemen öfkeyle '' Olmaz kızım, daha iyileşmedin, pastahane kaçmıyor ya. '' Diye cevap verdi. Ona bakarak ofladım. Derken telefonum çaldı. Arayan Yiğit'ti. Ekranda onun adını görmemle yüzümde güller açtı. Hemen '' Alo sevgilim. '' diyerek telefonu açtım. Yiğit de, bana neşeyle '' Alo, nasılsın, sevgilim? '' diye sordu. Onunla konuşmak iyi gelmişti, bütün stresim uçup gitmişti.Ben de, ona gülümseyerek '' İyiyim, ya sen? '' diye sordum. Onu bir haftadır görmüyordum ve çok özlemiştim. Yiğit de, derin bir nefes alarak '' Sana ne diyeceğim. Seni, kaçıran adamlar hakkında karar çıktı.'' demesiyle heyecanla nefesimi tuttum. Yiğit'e '' Sonuç? '' diye sordum. Yiğit de, '' Tutuklanarak, ceza evine gönderildiler.'' demesiyle göz yaşlarımı tutamadım. Ona, ' ' Bitti mi, yani kurtulduk 'mu? '' diye sordum. O da bana '' Bitti sevgilim. Başardık. '' dedi. Telefonu kapattık.Bir yandan da, deli gibi gülüyordum.. Sinirim bozulmuştu. Annemler de beni böyle görünce merakla yanıma geldiler. Telefonu kapatarak onlara gülerek, sarılırken, '' Başardık, bitti. '' diye cevap verdi. Hala ,inanamıyordum, rüya gibi geliyordu bana. Nefesim gülmekten kesilmişti. Boğulacak gibi olmuştum. Sakinleşmek istiyor ama yapamıyordum. Olmuyordu, ara ara nefes alıp tekrar gülmeye başlıyordum. Annemler de, bu halime tuhaf tuhaf baktılar. Birkaç dakika sonra da kendime gelmiştim. Bugün, Cenk'in ödül töreni vardı, o yüzden; oraya gidecektik. Annem bana,' ' İyi misin kızım? '' diye sordu. Ben de, onun yanağından usulca öperken '' Çok iyiyim annem! Hatta bu kadar iyi olduğumu hatırlamıyorum. '' dedim. Bugün; hayatımın en güzel günüydü. Bugün benim bayramımdı. Onlara gülümseyerek '' Ben, elimi yüzümü yıkayayım, sonra çıkarız.' ' dedim. Onları arkamda bırakarak odadan çıktım. Banyoya girip, musluğu açtım. Defalarca; elimi yüzümü yıkayarak, aynaya baktım. Aynadaki halime gülümseyerek ''Başardın. '' dedim.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD