EFSUN ŞAH

1788 Words
Vakas Şah... O benim kâbusumdu. Zevk için öldüren ve kendi duyguları dışında kimsenin duygularını önemsemeyen acımasız bir mafya kralıydı. Hayatı pahasına koruduğu küçük bir ailesi vardı. Bildiğim kadarıyla; annesi, iki kız kardeşi ve erkek kardeşi. Babası iki ay önce hayatını kaybetmişti. Onun ailesini daha önce hiç görmedim, bu bildiklerimi Nalin sayesinde öğrenmiştim. Babam Vakas'a yönelik başarısız bir suikast işi olarak kız kardeşlerinden birini öldürdüğünde, Vakas ailemin peşine düştü ve babamın sahip olduğu her şeyi elinden aldı. Babamın görevi Vakas'ı öldürmekti ama başarısız olduğu için Vakas'ın kız kardeşini öldürdü. Bu kadarını tek biliyorum, kız kardeşi öldürüldükten sonra veya öldürülmeden önce ne oldu hiç bilmiyorum. Babamın günahlarının bedelini ödemek zorunda bırakıldım ve babam kendisine ait olan her şeyden mahrum bırakıldı. Ben de dahil... "Seninle evlenmektense ölmeyi tercih ederim," dedim kararlı bir şekilde gözlerinin içine bakarak. "Bu kadar emin olma istersen, çünkü ben ne istersem o olur." diye cevap vererek bacaklarını iki yana doğru açıp oturdu ve yüzünde yer edinen piç bir sırıtışla bana bakmaya başladı. Beni küçük ve ezik bulduğu için sürekli böyle sırıtırdı. Yüzünde yer edinen iğrenç sırıtışına daha fazla dayanamayıp dişlerimi sıkarak koltuktan kalkıp bana verilen odaya doğru yol aldım. Cehennemim olan oda... Beni iki ay boyunca evinde rehin tutmuş ve sonra birdenbire karısı yapmak istemişti. Kız kardeşini öldüren adamın kızıyla evlenmek istemesi bana çok saçma geliyordu. İşkence etmek için beni hayatta tutmak yerine, şimdiye kadar öldürmüş olacağını düşünmüştüm ama bugün söyledikleriyle yanıldığımı geçte olsa anlamıştım. Ailemi yavaş yavaş öldürmek için zindanlarından birine kilitlemişti. O bir canavardı ve hayatım buna bağlı olsa bile bir canavarla evlenmeyecektim. Ailemi, içinde gerçek insanların olduğu insanlık dışı bir zindanda esir tutarken olmazdı. Vakas'a ihanet eden ve itibarına zarar veren herkes, o insanlık dışı zindanda esir tutuluyordu. Ailem dahil... Ondan nefret ediyordum. Onun karısı olmayı kabul etmem için beni öldürmesi gerekiyordu. "Hazır olduğunda bana söyle tatlım. Hatta hazır olmana bile gerek yok. Çünkü bu evlilik senin için en iyisi olacak." Bunu ben odamın dışında dururken söylemişti. Pislik herif beni odama kadar takip etme cüretini göstermiş, yetmemiş beni sinir etmek için konuşuyordu birde. Zayıf olacağımı ve yapmamı istediği her şeye boyun eğeceğimi sanıyordu ama yanılıyordu. Çünkü bu sefer benim istediğim olacaktı. Ayak sesleri koridorda kaybolduğunda iki aydır hapis olduğum odaya girip kapıyı kapattım. Ardından sırtımı kapıya yaslayarak yere doğru çömelip kendi kaderime ağlamaya başladım. Ne pahasına olursa olsun bir şeyler yapmalıydım. Zira onunla evlenmemin imkânı yoktu. Onunla evlenmektense ölmeyi tercih edeceğimi söylediğimde ciddi olduğumu ona kanıtlamak için kendimi öldürecektim. Bunun için daha fazla beklemeden oturduğum yerden ayaklanarak sabah kahvaltısı ile birlikte gelen ekmek bıçağını elime alıp odanın köşesinde durarak Vakas'ın yerleştirdiği kameraya baktım. Çünkü kendimi öldürdüğümde ve nihayet ondan kurtulduğumda beni görmesini istiyordum. Eğer ondan kurtulamayacaksam, o zaman ölerek kurtulacaktım. Bakışlarımı kameraya çevirerek "Hayatımı cehenneme çevirdin Vakas! Umarım hayatının her gününü bana yaşattığın her şey için pişmanlık duyarak geçirirsin." diye hıçkırıklarımın arasından konuştum. Asla pişmanlık duymazdı biliyordum ama duysun istiyordum. Derin bir nefes alarak "Ve tekrar ediyorum. Senin gibi cani bir varlıkla evlenmektense kesinlikle ölmeyi tercih ederim!" dedim ve son kez ağlamaya başladım. Ağlamam iç çekişlere dönüşünce bıçağı karnıma sapladıktan sonra hissedeceğim acıya kendimi hazırlamaya çalıştım. O acıyı yaşamaktan ve bedenimi sonsuza dek terk etmekten çok korkuyordum ama Vakas ile evlenirsem zaten ölmüş sayılırdım. Derin bir nefes aldım, gözlerimi kapattım ve bıçağı hızla içime ittim. Ya da güçlü ellerin beni kavradığını hissetmeden önce öyle sanıyordum. Bakışlarımı karnıma doğru çevirdiğimde bıçağın derime yakın olduğunu gördüm. Yeterince hızlı ve daha az tereddütlü olsaydım, işim bitmiş olacaktı. Vakas bıçağı hızla elimden alarak kahkaha atmaya başladı. Ondan o kadar nefret ediyordum ki alaycı kahkahasını duyduğumda kendimi parçalara ayrılmış gibi hissediyordum. Beni parçalanmış ve sefalet içinde boğulurken görmeyi seviyordu. Bana yaptığı onca şeyden sonra evlenme teklifi etmenin beni akıl sağlığımın sınırına getireceğini biliyordu. Sanırım onca ettiği eziyetten tatmin olmamış bu sefer de beni delirtmek istiyordu. Kalbim zamanla atmayı bırakıp ve acı çekerek öldüğümü görmek istiyordu. Kalbim pes edip kendi kendine atmayı bırakana kadar ondan asla kurtulamayacaktım. Sefaletimin boyutunu ve ondan kurtulmayı ne kadar arzuladığımı sadece kilitli kaldığım odanın duvarları biliyordu. Kaçmak için çok çabaladım ama ondan kurtulamadım. Ondan kurtulmak artık imkânsız gibi geliyordu. Nefes alabileceğim ve Vakas'tan hiçbir iz kalmayacağı bir gün istiyordum. İmkânsız gibi görünsede olsun istiyordum. "Ss... Seninle asla evlenmeyeceğim, Vakas." Bu sözler karşısında yanaklarım gözyaşlarımla çoktan ıslanmıştı. Onun önünde ağlamak istemiyordum ama gözyaşlarım bana ihanet ediyordu. "Sana benimle evlen demiyordum tatlım. Sadece benimle evlenmek zorunda olduğunu söylüyorum." diye arsız bir şekilde gülümsedi. "Senden nefret ediyorum." dedim gözlerimin kenarlarında yaşlarla ona bakarken. Söylediklermi tiye almadan "Umarım bir dahaki sefere benim evimde kendini öldürmeye çalışmazsın. Hayaletlerden nefret ederim. Ayrıca ölmeni isteseydim seni kendi ellerimle öldürürdüm. Zira o zevk sadece bana ait!" dedi ve gitmek için arkasını döndü. Odadan tam çıkacakken "Neden gitmeme izin vermiyorsun?" diye sordum ağlamaktan çatallaşmış sesimle. "Sen artık bana aitsin Efsun. Ve seninle ne istersem yapabilirim." diye cevap verdi. "Kız kardeşini ben öldürmedim. Sadece kız kardeşin değil, hayatım boyunca hiç kimseyi öldürmedim. Neden babamın günahları yüzünden ben cezalandırılıyorum?" Sesim ağlamaktan pürüzlü çıkıyordu. Ağlamanın ve kriz geçirmenin eşiğindeydim. Onun önünde kendimi kontrol edemesemde beni böyle görmekten hoşlandığını biliyordum. Beni bırakması ya da öldürmesi için yalvardığımı görmek hoşuna gidiyordu. Bu ona daha fazla güç veriyordu. Egosunu yükseltiyor ve gurur duyuyordu. Kendini iyi hissediyordu. "Nalin gelip seni düğün için hazırlayacak. Seni koridorda yürürken görmekten mutlu olacağım." dedi ve ardına bile bakmadan çekip gitti. Babam çok yetenekli bir suikastçıydı ama Vakas'ı öldürme görevi başarısız olduğundan yanlışlıkla Vakas'ın kız kardeşini öldürdü. Babam yüksek rütbeli hükümet yetkilileri ve mafya patronları tarafından, onları korkutan ve güçlerini tehdit eden kişilere suikast düzenlemekle görevlendirilmişti. Annem ve ben, babamın işini biliyorduk ve buna alışmıştık. Annem her ne kadar babama bu işin doğru bir iş olmadığını izah etse de, babam bildiğinden geri dönmüyordu. Babam tehlike barındıran bir işte çalıştığı için bizi uzak bir adada, kimliğimizi öğrenip peşimize düşebilecek mafya patronlarından uzakta güvende tutuyordu ama Vakas Şah'la baş edemeyeceğini akıl edememişti. Vakas babamı ve bizi bulduğunda, babamı kendisine suikast düzenlemesi için kiralayan kişinin adını öğrenmeye çalıştı ama başarılı olamadı çünkü babamı kiralayan kişiler ona kimliklerini hiç açıklamamışlardı. Sadece babamı aramışlar ve işi yapması için para göndermişlerdi. Babamın cevap vermemesinden ve Vakas'ın kız kardeşini öldürmesinden dolayı, Vakas intikam almak için ailemi bir zindanda rehin aldı ve beni de evinde rehin aldı. Bir keresinde beni ailemin bulunduğu hücreye işkence gördüklerini göreyim diye götürmüştü. Günde bir kez küçük porsiyonlar hâlinde yemek veriliyor, iki günde bir de bir bardak su içiriliyordu. Aç bırakılıyorlardı. Annemle babamın ölene kadar yetersiz beslenmesini istiyordu. Zincirlendikleri yerde tuvaletlerini yapıyorlar, günlerce banyo yaptırılmıyordu. Babamı geçtim ama annemin hiçbir suçu yokken bunları yaşaması canımı hiç olmadığı kadar acıtıyordu. Beni de o zindana atması gerekiyordu ama atmamıştı. Nedenini bilmiyorum. Orada durup ailemin acı çekişini acı acı izledim ve maalesef ki yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Tek yapabildiğim her günü atlatmalarını ummaktı. Bir gün bir mucize olmasını, onların özgür olmasını ve benim de özgür olmamı umuyordum. Tekrar bir aile olarak bir arada olacağımızı hayal ettim. Mutluyduk. Vakas geçmişte kalan uzak bir anı olarak kalacaktı. Her şeyin nasıl olabileceğini umut etmek bana yardımcı olmadığından, tek çıkış yolu kendi canıma kıymaktı. Ya da Vakas beni canıma kıymaya çalışırken yakalayana kadar öyleydi. Nalin, "Neşelen Efsun, Şah ile evleniyorsun." dedi beni yatakta düşüncelere dalmış hâlde bulurken. Nalin evin hizmetçisiydi ve bana karşı çok nazikti. Konuşacak birine ihtiyaç duyduğum bazı günlerde bir arkadaş gibiydi. "O bir canavar." diye cevap verdim. "Bu sana iyi bir koca olmayacağı anlamına gelmez." "Hayatımın geri kalanında bana işkence etmek için benimle evlenmek istiyor," diye itiraz ettim sinirle. "Eminim seni bu gelinliklerin birinde görünce fikrini değiştirecektir." dedi yüzünde her zamanki gibi yer edinen bir gülümsemeyle. Gelinliklere baktım. Bu gelinlikler çok güzeldi. Tam hayalimdeki gibiydiler ama evleneceğim adam hiç de hayalimdeki adam değildi. Kendimi o gelinliklerin herhangi birinin içinde, düğüne katılanların kalbini çalarken hayal ettim. Birçoğu bana âşık oluyor ve parlak zırhlı bir prens beni kurtarmaya geliyordu. Beni canavarın kollarından alıp güvenli ve nazik elleriyle sarmalıyordu. Daha sonra birlik olup canavardan kaçıyorduk. Bu bir rüyaydı ama ben özgürlüğümün hayalini kurmaya devam ettim. Bir gün Vakas'ı bir daha asla görmeyeceğime dair küçük bir umudum olsun istiyordum. Vazgeçmek ve sonsuza dek onun tutsağı olmak istemiyordum. Ben kaderimi kabullenmek istemiyordum. "Gelinlikleri benim için mi aldı?" diye inanamayarak sordum. "Evet, gelinlikleri özellikle senin için aldı. İstediğini seçebilesin diye iki tane aldı." Sevecen çıkan ses tonuyla konuşmuştu. Ayağa kalktım ve gelinliklere dikkatle baktım. Çok güzellerdi. Gelinlikleri hayranlıkla seyretmekten kendimi alamadım. Hep bir gün güzel bir gelinlikle evlenmek istemiştim ve Vakas bana seçmem için iki tane almıştı. "Çok güzeller," diye itiraf ettim. "Peki hangisini giyeceksin?" Nalin nefes kesici güzellikteki iki gelinliği bana göstererek sordu. "Benim için mükemmel olacağını düşündüğün gelinliği seç." diye cevap verdim. Vakas'la evlenmek için hangi gelinliği giymem gerektiği umurumda değildi. "Bence bu mükemmel olacak." Işıltılı olan gelinliği yatağın üzerine koyarak konuşmuştu. Birkaç dakika önce kendi canıma kıyabilirdim ve kendimi ondan kurtarmış olacaktım ama şimdi maalesef ki onun karısı olmaya hazırlanıyordum. Hiç istemediğim hâlde bile. Şeytan ile evleneceğim düşüncesi beni derinden sarsmış ve ağlayacak gibi oldum. Bir kaçışa ihtiyacım vardı. Buradan kaçıp kurtulmam gerekiyordu. Dayanamıyordum artık... "Git ve temizlen. Ben de geri kalan işlerle ilgileneceğim." Söyledikleriyle ona gülümsedim ve duş almak için banyoya gittim. Nalin'i seviyordum. O benim hiç sahip olmadığım ablamdı. İsteğim dışında bu evde tutulduğum için içten içe öldüğümü bildiği hâlde beni gülümsetmeye çalışırdı. Birçok kez beni Vakas'ın benden nefret etmediğine, bana yaptığı her şeyin babam, kız kardeşi Azra'yı öldürdüğü için ondan beklendiği şekilde davrandığını ikna etmeye çalışıyordu. Ona ihanet eden herkesin ailesine işkence etmek onun yöntemiydi. Ve eğer yapmazsa, zayıf olarak görülecekti. Halkı arasında saygı ve sadakati korumak için acımasız ve kalpsiz bir mafya kralı olmak zorundaydı ama bana göre bunların hepsi yanlıştı. Bundan dolayı ondan nefret ediyordum. *** Birkaç saat sonra Nalin beni düğün için saray gibi olan evin salonuna doğru götürmeye başladı. Salon Vakas ile çalıştığını tahmin ettiğim insanlarla doluydu. Eminim ki hepsi kötü ve yasa dışı işlerle uğraşıyordu. Salonda tanıdığım kimse yoktu. Kendimi kurbanlık koyun gibi hissediyordum. Koridorda yürürken kalbim göğsümde hızla atıyordu. Yüzümü örten duvağın altından Vakas'ın yüzündeki sırıtışı görebiliyordum. İstediği her şeyi yaptığımı görünce kendisiyle gurur duyuyor olmalıydı. Neticede halkı tarafından güçlü olarak görülüyordu. Onunla ne kadar savaşmaya çalışırsam çalışayım, her zaman kazanacağını biliyordu. İki ay boyunca saray gibi bir evde tutsak edildim ve şimdi o saray gibi salonda hayalimdeki düğünü gerçekleştiriyorum ama yanlış adamla ve yanlış mekânda. Vakas beni yavaş yavaş ezdiğinden tüm parçalarım ondan daha çok nefret ediyordu. En azından düğünümüzü dışarıda yapabilir ve kendimi ona bir barış teklifi olarak teslim etmeden önce gökyüzünü tekrar görmeme izin verebilirdi. En azından ailemi görmem için getirirdi, böylece yüzümde bir gülümsemeyle kendimi ona teslim ederdim ama hayır, tanımadığım insanlarla dolu bir salonda kendimi küçük hissetmemi istiyordu. Adamları muhtemelen neden onun evinde olduğumu ve neden onunla evlendiğimi biliyordu. Mihraba vardığımda elimi tutarak yüzümdeki duvağı kaldırdı. Yüzümdeki makyaj kalıntılarını görünce çapkın bir şekilde gülümsedi. Sözde Bakan bizi karı koca ilan ettiğinde, hayatıma veda ettim. Vakas Şah kazandı. Artık onunla evliydim. Efsun Şah.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD