ÜÇ MAYMUN

2180 Words
"Kemal Sungur diye biriyle olan tüm konuşmalar Hera denen kişiyi alacağı saatler ve fiyatı üzerine geçiyor. Son zamanlarda bu Hera dedikleri kişinin sadece kendisine satılmasını istemiş ama başta kabul etmemişler daha sonra tamam demelerine rağmen başkalarına da pazarlamışlar kızı. Bu yüzden büyük bir kavga etmişler." "Kimin adamıymış bu Kemal Sungur." Murat "Alper'in adamı abi. Tanıyorum ben onu Alper'in kadınları pazarlama işinin başında." "Başka ne buldunuz?" "Güzelim diye biri kayıtlı. Konuşmalara göre savcı yâda avukat olmalı. Bazı delilleri karartma ve tehdit işlerini yapmış böyle bir kaç dava kazanmışlar." "Kim olduğunu bulabildiniz mi?" "Numaradan araştırıyoruz komiserim. Hikmet Uzun ile konuşmuş en son olarak. Görülecek bir dava için delil karartacaklarmış yine ama yazdıklarına cevap vermemiş." Ferit'in bana söylediği kişiydi bu. Demek bu yüzden ortadan kaldırmak istiyorlardı. "Kimmiş bu Hikmet Uzun?" "Bursa cinayet şube müdürü. Eski cinayet şube müdürü aslında. Bir ay önce emekli olmuş." Bursa ağır ceza hâkimi ölüyor, eski cinayet şube müdürünün peşine adam takıyorlardı. Alper'in buralarda adamı olduğunu hiç düşünmezdim. Bursa'nın yetkilileri neden buralardaydı acaba. Etrafımızda dönen şeylerden bir haberdik. "İsmi geçen herkesi merkezde istiyorum." Fatih nefes nefese odaya girdi. Bir iki saniye soluklandıktan sonra önemli haberi iletti. "Hikmet Uzun evinde ölü bulunmuş." Yetişememiştik demek ki. Çoktan infaz edilmişti bile. Fatih ellerin dizlerine dayamış soluklanmaya çalışıyordu. "Alnında not varmış komiserim." "Görelim bakalım suç mahallini." Yeni maktulümüz Gebze'de ki bir evde bulunmuştu. Biz gittiğimizde olay yeri ekibi çoktan gelmiş ve işlerine başlamışlardı. Ev daha çok bir kulübeyi andırıyordu. Amerikan mutfak bir salonu, bir banyosu ve bir yatak odası vardı sadece. Ceset salonda boylu boyunca yatıyordu. Yine alnının ortasında tek bir kurşun ve kurşun deliğinin üzerinde duran bir not. "DUYMADIM." Biri bilmiyordu biri duymamıştı. Üç maymundu bu bildiğin. Görmedim, duymadım, bilmiyorum. Sırası yanlıştı sadece. Bu kadar titiz bir katil geride bıraktığı notların düzenli olmasına da dikkat etmiştir. Hikmet Uzun büyük ihtimalle daha önceden öldürülmüştü. Her iki maktulden önce öldürülmüş olan biri daha vardı. İlk ölen biri. Üçlemeydi sonuçta bu. Görmeyen biri vardı. Davaların üzerini bu üçlünün kapattığını düşünürsek. Sedat Yıldırım olayı bilmesine rağmen bilmiyormuş gibi davranıp suçluyu aklıyordu. Hikmet Uzun olayı dinlemesine rağmen duymazdan gelip ifadeyi değiştiriyordu. Görmesine rağmen görmedim diyecek olan üçüncü bir kişi olmalıydı. Gördüğü şeyi reddeden bir görgü tanığı son maktul olmalıydı. "Murat hemen Zeynep'i ara Sedat Yıldırım'ın baktığı davalardan davayı araştıran kişinin Hikmet Uzun olduğu davaları seçsin kaçında ifadesini değiştiren kişiler olmuş. Onları bulup hepsinin evine ekip göndersin." "Hemen amirim." Cesedin yanına eğildim. Yüz ifadesini izledim bir süre. Ölmeyi hak etmişlerdi ama cezalarını benim elimden çekmelerini tercih ederdim. Fatih dibimde durmuş ne yapacağımı izliyordu. "Anlat Fatih ne var elimizde." "Maktul Hikmet Uzun 48 yaşında. Yalnız yaşıyor. Yetiştirme yurdunda büyümüş. Hiç evlenmemiş. Bu yüzden hiç bir yakın akrabası yok. Evde ise hiç bir yerde zorla girildiğine dair bir iz yok. Zaten bizim ekip eve geldiğinde kapı aralıkmış. Sanırım kapıyı maktul kendi açmış." "Belki de katilde anahtar vardır. Fatih yorum yapma!" "Tamam komiserim. Etrafta hiç bir şeye dokunulmamış ama evin karşısında market var. Tam burayı gören bir kamera var. Gireni çıkanı görebiliriz." "Kamera kayıtlarını alıp merkeze geri dönelim o zaman. Burada yapılacak çok bir iş kalmamış gibi gözüküyor." Murat ile Fatih bulabildikleri kamera kayıtlarını aldıktan sonra merkeze geri döndük. Cinayetler uzadıkça kendimi kukla gibi hissediyordum. Katil bizi nereye yönlendirirse oraya koşuyorduk resmen. Merkeze geldiğimizde Zeynep bizi bekliyordu. Gelir gelmez hızlıca anlatmaya başladı. "Siz aradığınızda hızlıca bir araştırma yaptım. Son zamanlarda sadece bir kaç tane olsa da daha eskilerde maktul müdür değil daha bir komiserken birçok kişi ifadesini değiştirmiş. Hepsinin evlerini tespit edip ekip gönderdik. Anlamadığım o kişilerin evinde ne bulacağımız?" "Ceset. Hepsi değil ama son zamanlarda ifadesini değiştirmiş olanlar hala hayattaysa evlerinde nöbet tutsunlar. Belki katil öldürmek için oraya gelebilir." "Şu cinayet silahı ile ilgili elimiz boşaldı. Aylar önce emanette yangın çıkmış. Birçok cinayet silahı kaybolmuş." "Yangının çıkma nedeni?" "Gaz sıkışması." "Duyda inanma." "Amirim son bir şey Kemal Surgun'u aldık. Aşağıda sorgu odasında bekliyor." "Güzel. Murat sen Fatih ile beraber kamera kayıtlarını inceleyin biz Zeynep ile ifade alalım." Zeynep ile beraber sorgu odasına girdik. Kemal paşa gayet lakayt bir şekilde sandalyeye yayılmıştı. Zeynep benden önce sandalyesine oturdu. Kemal paşanın o bacağının üzerine attığı ayağına bir tekme atıp düşürdüm. "Toparlan LAN!" Arkasından dolanıp sandalyeme öyle oturdum. "Tamam, komiserim ya!" Bu gün hiç sigara içememiştim doğru düzgün. Bir tane yakıtım önce. "Evet, Kemal Efendi anlat bakalım." "Neyi anlatayım komiserim. Çağırdınız beni geldim." Zeynep "Senin için kadın satıyor dediler." "Yalan komiserim külliyen yalan. Etrafımda bir kaç bayan kardeşim var ondan böyle iftira atıyorlar." Masum köpek. Zeynep dosyadan Sedat ile olan konuşmalarının olduğu bir kâğıdı çıkarıp önüne koydu. Zeynep "Bu konuşmalarda mı yalan?" "Bir kaç kardeşim dediler Sungur abi biz iş tutmak istiyoruz onlara yardımcı oluyorum sadece." Zeynep "LAN PUŞT HERİF SATTIĞIN KIZLAR SENİN NEREDEN KARDEŞİN OLUYOR?" Zeynep sinirden ayağa kalkmış bağırıyordu. Kolunu tutup onu geri çektim. "Sen çık biraz hava al." Zeynep ortadaki bütün kâğıtları toplayıp öyle çıkmıştı odadan. Köşedeki kameranın kırmızı ışığı da sönmüştü biraz sonra. Biten sigaramdan sonra ikincisine başlamıştım. Benim sakinliğim paşamızı daha çok geriyordu. "Şimdi seni burada dövebilirim. Hatta dövmekten öldürebilirim. Ama çok yanlış zamanda geldin yaaa. Neden biliyor musun?" "Ne. Neden?" "Daha yeni biri bana dava açmıştı o dava yeni kapandı. Böyle senin gibi karşıma geçti. Adamın yediği haltları biliyoruz sorduk inkâr etti." Sigaramdan derin bir nefes aldım. Sonra içime çektiğim dumanı bıraktım. "Bilirsin bizim iş stresli bende o gün çok sinirliyim biraz hırpaladım bunu. Sonra sen bu buradan çıkınca git darp raporu al. Demiş kolumu bacağımı kırdı. İşte dava falan derken yalanladık tabi. Dedik buradan çıkınca kendi kırmıştır. Kazandık davayı. Olay orda değil yalan söylüyor puşt oysa dese götüme cop soktular amenna haklı soktum. O zaman kazanırdı davayı. Utandı herhalde onu söyleyememiş." Sigaramdan son bir nefes aldım. "Daha sonra bu yalan söylemiş olmasın diye ben bunun kolunu bacağını kırdım da ama olay orda değil. Şimdi sana güzelce soruyorum anlatacak mısın anlatmayacak mısın?" Sigaramı söndürdüm. Kemal paşanın elinin üzerinde. "AHHHHHH!" Acıdan bana odaklanamamıştı. Onu beklerken bir üçüncüyü yaktım. Acılı bağırışı ninni gibi geliyordu. "Bu son sigaram ben bunu bitirinceye kadar anlattın anlattın!" Kameranın kırmızı ışığı yanmıştı. Buradan sonrası kayıttaydı. "Bu Hera denen kızı bizim çocuklardan biri bulmuş. Sevgili falan olmuşlar. Bir süre sonra kızı arkadaşlarıyla tanıştırmış takılmışlar bir süre öyle. Sonra kızı bana getirdiler. Bende işte kızı diğerlerinin yanına yerleştirdim. İsteyen oldukça gidiyordu. Sedat baya beğenmişti kızı seni oradan kurtaracağım diye kandırmış. Kız bunu Alper'e söylemiş sanırım bir ufak bir kargaşa oldu. Alper ile Sedat kısa bir süre birbirlerine girdiler. Sedat benden başkasına satmayın demiş. Alper tabi dinler mi? Oğlu adamları derken kızın bir süre hali bile kalmıyordu. Sedat bunu öğrenince delirdi mekâna gelip ortalığı birbirine kattı. Kızı alıp gitti. Gidiş o gidiş işte o akşam ölmüş. Alper mi yaptırdı bir başkası mı ben bilmem ben bu kadarını biliyorum komiserim." "Kızı Alper de mi kullanıyordu?" "Bir süre Alper'in gözdesiydi. Daha sonra Alper kızı bıraktı." Sigaram bitmişti. Puşt herif bildiği her şeyi anlatmıştı zaten. Kolay olmuştu. Kolay olan şeyleri hiç sevemiyordum ya. Sandalyemden kalkıp arkası gözükmeyen cama bir bakış attım. Burada orayı boşaltmalarını ve kaydı durdurmalarını söylemiş oluyordum. Kapıyı açtığımda Kemal paşa bittiğini gideceğimi düşünmüştü. Oysa sadece kapının önündeki polisten jop almak içindi. Sorgu odasından çıktığımda rahatlamıştım. İyi olmuştu bu. Bunun gibi her gün bir tane gelse bizde ne sinir kalırdı ne stres. Önce elimdeki ve üzerime bulaşan kanları temizledim. Üstümü değiştirmem gerekiyordu şimdide. Onun pis kanı bulaşmıştı kıyafetlerime. Bizim kata geldiğimde katta büyük bir telaş vardı. Bu telaş benim birini öldüresiye dövmemden kaynaklı olamazdı. Murat "Komiserim katil kameralara yakalanmış." "Göster hemen!" Murat hemen sırayla kayıtları açtı. İlk olarak evin karşısındaki marketin kamerasında başlıyordu her şey. 5 gün önce oraya gelmişti. Simsiyah giyinmiş biriydi. Yaptığımız tahminler doğruydu. 1.60 boylarında ya cılız bir erkek ya da bir kadındı. Evin kapısına gelip kapıyı çaldı. Bir süre bekledi. Kapı açılmadı tam arkasını dönüp gidecekken kapı açıldı. Geri dönüp içeri girdi. Geçen on, on beş saniye sonra evden geri çıktı. Sakin adımlarla biraz önce cinayet işleyen o değilmiş gibi evden çıktı. Marketin kamerasının önüne kadar geldi. Başını kaldırıp kameraya baktı. Yüzünde simsiyah bir maske vardı. Belirleyici hiç bir fiziksel özelliği gözükmüyordu. Kameraya el sallayıp devam etti. Katil her kimse bizimle dalga geçiyordu. Normalde bu beni sinirlendirmeliydi ama gülesim gelmişti. Sonunda dişime göre bir katil çıkmıştı. Kameralardan girdiği ara sokakları takip etsek de en sonunda bir inşaat alanına girdi. "Nereye girdi." "Sit alanı komiserim çok büyük bir yer nereden çıktı bilmiyoruz. İzini sadece buraya kadar sürebildik." "Şu evlerine gittiğiniz kişilerden bir şey çıktı mı?" Zeynep "Hayır komiserim çoğu iş yerindeydi son zamanlarda değişik bir olay yaşamamışlar." "Alper Kaplan'ı ifade için almaya gidiyoruz." Murat "Emin misiniz komiserim?" "Evet. İfade verenlerden biri maktul Sedat ile husumeti olduğunu söyledi. İfadesini alalım bakalım." Fatih "Komiserim sorguladığınız Kemal Surgun'u ne yapalım." "Hastaneye götürün bir tedavi olsun. Ölmesin şimdi bir de." Tam Alper Kaplan'ın mekânına gitmek için hazırlanmış çıkıyorduk ki. Polislerden biri koşa koşa bizi durdurdu. "Komiserim bir ceset bulmuşlar alnında not varmış sizin davanız ile bağlantılı olabilir." Üçleme tamamlanmıştı demek ki. "Kimmiş?" "Servet Balkan. Beyoğlu'nda ki evinde ölü bulunmuş. Oğlu ihbar etmiş." Zeynep hemen bilgisayarlardan birine geçip kayıtlara baktı. "Zeynep ifadesini değiştirenler arasında mıydı?" Zeynep "Hayır amirim ama isim bana tanıdık geliyor." Dakikalar içerisinde bulduğu şeyleri okumaya başladı. "İfadesini değiştirmemiş komiserim. Birinin intihar ettiğini gördüğüne dair bir ifade vermiş sadece. İfadeyi alan Hikmet Uzun'muş. Sedat Yıldırım davanın savcısıymış zamanında. Düşündüğünüz gibi davalardan biriyle alakalıymış." "İntihar eden kişi kimmiş?" "Saadet Bakır. Psikologmuş. Ruhi bunalımdan intihar ettiği yazıyor. Kliniğinde ölü bulunmuş. Bir oğlu varmış. İstanbul'da Beyoğlu'nda yaşıyor." "O zaman Beyoğlu'na gidiyoruz. Hem cinayet mahallini hem de Saadet hanımın oğlu ile görüşürüz." Murat "Alper Kaplan'ı ne yapalım komiserim." "Sen Fatih ile onu almaya git. Sessizce ve olaysız olsun Murat." "Tamam komiserim." Bir kişiyi öldürmek isteyen yüzlerce kişi olabilirdi. Onunla davası olan bir sürü kişi. Ama onu öldüren sadece bir kişiydi. Bu nedeni olan kişiler arasında bunu yapanı bulmaktı bizim işimizde. İlk olarak cinayet mahalline gittik. Bir apartmanın üçüncü katında yaşıyordu maktul. İsmi ilk duyduğumda erkek olduğunu düşünmüştüm. Katil bu sefer bir kadın öldürmüştü. Maktul yemek masasının üzerinde ölü bulunmuştu. Düşündüğümden farklı bir yazı vardı alnında. "Gördüm." Yani bu kadının verdiği ifade yalandı. İntihara şahit olduğunu söylemişti ama gerçekte görmemişti. Bu üçü bir olup Saadet Bakır'ı öldürmüşlerdi büyük ihtimalle. Ya da öldüren kişiyi korumuşlardı sadece. Alper Kaplan ile alaka kurulamazdı şu anlık. Bu seferde benden kurtuldun Alper. Cinayet mahallinde yemek masasında bir servis daha vardı. Tabak yarımdı, çatal bıçak ellenmemiş gibiydi. Ama su bardağı eksikti. Maktulün önünde vardı ama diğer servisin önünde yoktu. Mutfağa gidip bir kontrol ettim takımda eksik vardı. "Zeynep su bardaklarından biri eksik. Bulurlarsa incelemeye alsınlar katile ait olabilir." Zeynep "Tamam söylerim komiserim." Katil yine işini bitirip çıkmış gibi gözüküyordu. Umalım da ikinci servis ona ait olsundu. Buradaki işimiz bittiğinde Saadet hanımın oğlunu ziyaret için evinin yolunu tuttuk. Başka bir tarihi apartmanın önünde durduk. Saadet apartmanı. Apartman tamamen Bakır ailesine aitti. Oğlu hala burada yaşıyordu. En üst katta yaşadığını öğrendiğimiz Doğan Bakır'ın kapısını çaldık. Kapıyı bize yaşlıca bir bayan açtı. "Buyurun kime bakmıştınız?" Zeynep kimliğini gösterdi "Cinayet şubeden Zeynep Eraslan, Doğan beye bakmıştık." "Tabii. Buyurun siz salona geçin ben hemen Doğan oğluma sesleniyorum." Kadın bizi salona davet etti. Salon adeta tarihi bir sahneden fırlamış gibiydi. Bina tarihiydi evet ama içinin de öyle olmasını beklememiştim. Duvarda enteresan tablolar vardı. Dikkat çeken şey evde hiç bir aile resmi olmamasıydı. Annesi iki yıl önce ölmüş biri hiç bir yere onun resmini koymaması garipti. "Hoş geldiniz." Doğan bey gelmişti. 30'lu yaşlarında olmalıydı. Genç duruyordu. Yapılı biri değildi. Üzerindeki takım elbiseden dolayı o kadar zayıf durmuyordu. Acaba o muydu? Uzattığı eli daha fazla havada bekletmedim. "Hoş bulduk. Ben Serkan Kahraman cinayet şubede baş komiserim." "Ne için gelmiştiniz?" Hala ayakta durduğumuzu fark etti. "Buyurun önce oturalım isterseniz." Zeynep adamın çaprazına oturdu. Bense sadece ayakta etrafa bakınıyordum. Zeynep "Anneniz ile ilgili sorular sormak için gelmiştik." Adam olduğu yerde oturuşunu biraz daha dikleştirdi. Sopa yutmuş gibi gergince oturuyordu. "Tabii buyurun sorun." Zeynep "Annenizin intihar etme nedeni ruhi bunalım diye geçiyor. Siz neden intihar ettiğini biliyor musunuz?" "Annem intihar etmedi benim. O susturuldu sadece." Zeynep "Kim neden susturdu sizce onu?" "Bildiğim tek şey hastalarından biriyle ilgili olduğu." Zeynep "Nasıl bir ilgisi vardı sizce." "Annem bir hastasından öğrendiği bir şeyi polise anlatmıştı. O zamanları hatırlıyorum. Eve de gelmişlerdi annemle konuşmak için onun ertesi günü annem intihar etmiş bir şekilde bulundu." Zeynep "Annenizin tuttuğu hasta kayıtları duruyor mu?" "Bir deposu vardı hepsini oraya taşıdık." Zeynep "Nerede peki bu depo?" "Adresini yazayım." Ufak bir kâğıda adresi yazdı. Televizyon ünitesinin çekmecelerinden birini karıştırmaya başladı. "Buralarda bir yerde anahtarı olmalıydı. Buldum!" Anahtarı kâğıt ile beraber Zeynep'e uzattı. "Buyurun." "Annenizle çok yakın mıydınız?" "Sayılırdı. Daha çok seçtiğim meslekle ilgili tartışırdık." Zeynep "Mesleğiniz nedir?" "Eskiden araştırmacı gazeteciydim şimdilerde ise bir kanalın editörlüğünü yapıyorum." "Annenizi çok sever miydiniz?" "Her çocuk annesini çok sever. Bunu neden soruyorsunuz? Annemin davası kapanalı iki yıl oldu." "Annesini çok seven birine göre evde görünür yerlerde hiç resminiz yok." "Görmek bana acı veriyor. Onu dinleseydim o gün ölmesini engelleyebilirdim." Zeynep "Nasıl?" "Bir haber için şehir dışındaydım. Burada olsaydım onu öldürenleri engelleyebilirdim." "Onu kim öldürdü sizce?" "Bir akşam önce gelen polislerden biri yâda onlar gibi başkaları. İfademde söylemiştim ama ifadem yok edilip davanın üzeri kapatıldı. Ben ısrar edince de tekrar geldiler bu sefer beni tehdit ettiler." "Sizde anneniz için adaleti sağlayıp onları öldürdünüz yani." "Kimi öldürmüşüm?" Zeynep "Hikmet Uzun, Sedat Yıldırım ve Servet Balkan öldürüldüler."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD