Zeynep "Hikmet Uzun, Sedat Yıldırım ve Servet Balkan öldürüldüler. Bu isimler size tanıdık geliyor mu?"
"Servet Balkan son zamanlarda annemin sekreterliğini yapıyordu. Hikmet Uzun ismini duymuştum sanırım ama tam emin değilim."
"Annenizin ifadesini alan kişi olabilir mi acaba?"
"Emin değilim belki öyleydi."
Zeynep de benim gibi durumdan şüphelenmişti. Bu kişilerin hepsine öfkesi olan Doğan Bey vardı elimizde. En ideal katil o gibi duruyordu.
Zeynep "4 gün önce gece 12-1 sularında neredeydiniz?"
İlk Hikmet Uzun cinayetini sormuştu. Elimizde zamanını bildiğimiz 2, zamanını bilmediğimiz 1 olmak üzere 3 cinayetimiz vardı.
"Burada evdeydim."
"Yalnız mı yaşıyorsunuz?"
"Hayır, Hafize abla küçüklüğümden beri bizim hizmetlimizdi. Annem vefat edince de beraber yaşamaya başladık. Bana yardımcı oluyor ev işlerinde falan."
"Tek şahidiniz Hafize Hanım. Peki, salı akşamı 2-3 sularında neredeydiniz?"
"Anladım siz benim öldürdüğümü düşünüyorsunuz. Maalesef salı akşamı da o saatte evde uyuyordum. Yine tek şahidim Hafize abla ama isterseniz apartmanın girişini ve asansörü gören iki kamera var. Onları kontrol edebilirsiniz."
Zeynep "Teşekkür ederiz. Biz kamera kayıtlarına da bakalım. Hafize hanım ile merkeze kadar gelirseniz memnun oluruz. Yazılı ifade vermek için. Bir süre şehir dışına çıkmazsanız seviniriz."
"Tabi hemen şimdi gelebiliriz."
Zeynep "Güzel."
Adamın söylediği gibi o günlerde iş için çıkmış ve vakitli bir şekilde eve geri dönmüştü. Suçların işlendiği saatlerde evdeydi. Tabi evin başka bir çıkışı yoksa. Sorduğumuzda tek bir çıkışın olduğunu söylemişti.
"Merkeze kadar size eşlik edelim ifadelerinizi yazılı hale getirmek için."
"Tabi geliriz."
Merkeze geldiğimizde ortam ölüm sessizliğine hakimdi. Murat temkinli bir şekilde yanıma geldi.
"Komiserim müdür sizi odanızda bekliyor. Çok sinirli."
"Ben yokken bir şey mi oldu."
"Alper Kaplan sessizce gelmedi ondan."
"Sana olaysız getir demiştim."
"Damarıma bastı ama..."
"Kaybol Murat elimde kalmadan. Zeynep sende bütün şüphelilerden DNA ve parmak izi al belki lazım olur."
Ne ile karşılaşacağımı tam olarak bilmiyordum. Osman müdür sinirlendiğinde azarlamayı ve hakaret etmeyi severdi. Hakaret işitecek havamda değildim.
Hiç kimse ile göz teması kurmadan Odamdan içeri girdim. Kapıyı yavaşça arkamdan kapadım. Dışarıdaki herkes burada konuşulacak olanları dinleyeceğine emindim. Bazıları direkt bazıları ise göz ucuyla içerisini gözetliyordu.
Odanın perdelerini çektim onlara fırsat vermemek için. Osman Müdür Elinde bir tomar dosya tutuyordu. Dava bir türlü bitmemiş ve dosyalar gittikçe kalınlaşmıştı. Dosyayı masama atarak azarına başladı.
"Sana bu işler büyümeden çöz demiştim. Şimdiden üç kişiyi öldürüldü bile. Birde Alper Kaplan'ı alıyorsun ifadeye. Sabahtan beri kaç tane telefon aldım biliyor musun?"
"Bir başkasının ifadesinde adı geçti o yüzden aldık."
"ADI GEÇTİ DİYE ALABİLECEĞİN BİRİ DEĞİL O. Hadi aldın. Niye olay çıkartıyorsun?"
"Yanlış bir şey yapıldığını düşünmüyorum."
"Düşünmüyor musun? Sen düşünmeye başlaya dur adam Murat'a dava açsın o ara."
"Murat ile ne ilgisi var?"
"Adamın burnunu kırmış."
"Tahrik var mı?"
"Sence olsa bile umurlarında olur mu? Adamı almamız bile yukarıdan yüzlerce telefon almama neden olurken biz bir de adamın burnunu kırdık."
"Ben gerekli özrün dilenmesini sağlarım."
"Sağlama özür dile!"
Bir hışımla odadan çıktı. Kapıya birikmiş insan topluluğu bir anda işlerine geri döndüler. Bizi dinlediklerini görmesek bile biliyorduk zaten. O yüzden buna bir tepki vermedim. Osman müdürün arkasından bende çıktım.
Herkes pür dikkat benim söyleyeceklerimi bekliyordu.
"MURAT!"
Köşeye sinmiş olan Murat hızla başını kaldırıp kaderini kabullendi. Biraz önce bana söylenen sözlerin aslında ona olduğunu oda biliyordu.
"Aferin burnunu kırmışsın. Ellerine sağlık."
Başta Murat olmak üzere hepsi şaşırmıştı. Kızmayacaktım tabi ki de. Öyle bir şerefsiz yine bir şerefsizlik yapıp kızdırmıştır. O da duramamış belli ki.
"Bir dahakine şahit bırakma arkanda."
Süper akıl veriyordum değil mi? Bende ondan farklı davranmazdım ki. Kendim neydim ki çocuğa kızacaktım. Osman müdür de aslında olaya o kadar sinirlenmemişti. Yukardakilerin bu adamı bu kadar koruyor oluşuna sinirliydi oda.
"Şimdi elimizde neler var?"
Zeynep bilgisayardan okumaya başladı. "Şu su bardağını apartmanın çöp kutusunda bulduk. Üzeri çok iyi temizlenmişti. Herhangi bir DNA ya da parmak izi bulamadık. Ama ikinci kişinin çatalından parmak izi çıktı. Sistemdeki kimse ile uyuşmuyor. Parmak izi büyük ihtimalle suçluya ait ama kim bilmiyoruz."
"Şüphelilerin parmak izleriyle karşılaştırma yaptık mı?"
"Evet, onlardan da bir şey çıkmadı."
"Alper Kaplan?"
"Evet, ondanda bir şey çıkmadı."
"Nerede şimdi o?"
"Toplantı odasına avukatıyla görüşüyor."
Koştura koştura bizim kata bir polis memuru geldi.
"Adli tıp raporları çıktı!"
Zeynep'e elindeki dosyayı verdi. Zeynep dosyada kısa bir inceleme yaptıktan sonra açıklamaya başladı.
"İlk cinayet Servet Hanım ölmesinin üzerinden bir haftadan fazla geçtiği düşünülüyor. Alnındaki nottan yine hiç bir parmak izi ve DNA bulunmamış. Hikmet Uzun cinayeti beş gün önce işlenmişti zaten onda da herhangi bir katilden kalan ipucu yok."
"Evet, beyin fırtınası başlasın o zaman. Katilin bıraktığı notlara göre maktul Servet Saadet Hanımın ölümü ile ilgili yalan ifade verdi. Maktul Hikmet Uzun ise Saadet Hanımın verdiği ifadeyi yok etmiş. Sedat Yıldırım ise savcı olarak Saadet Bakır cinayetinin üzerini örtmüştür. Kayıtlara Ruhi bunalımdan intihar diye geçmiş."
Murat "Oğlu yerine belki kocası işlemiştir cinayeti."
Zeynep "9 yıl önce ayrılmışlar. Anlaşmalı boşanma olmuş. Eski eş şuanda Bursa da yaşıyor."
Fatih "Zaten ölenlerde Bursa ağır ceza hâkimi ve eski cinayet şube müdürü değil mi? Onları takip edebilecek kadar yakınlarında sonuçta."
Murat "Doğru aslında."
"Tamam, birinci şüphelimiz o oldu. Evine ekip gönderip ifadesini alalım parmak iziyle beraber."
Murat "Benim aklıma takılan bu Saadet Bakır ne ifadesi verdi de öldürüldü."
"Evet, kilit soru bu. Eğer cinayetler Saadet hanımın intikamından daha büyük bir şeyse onun o zamanki verdiği ifadeyi öğrenmemiz gerekiyor."
Zeynep "Saadet Bakır'ın eşyalarının olduğu depoyu incelemeye aldık. Belki oradan bir şey çıkar."
"Büyük ihtimalle elle tutulur bir şey çıkmaz. İntihara kadar tasarlanan bir cinayet varken arkada delil bırakmaları biraz saçma olur."
Fatih "Peki kim Saadet Bakır'ı susturdu?"
"Evet, bu da cevabını bilmediğimiz bir başka soru."
Murat "Alper Kaplan'ı ne yapacağız?"
"Şu durumda hiç bir şey yapamayız. Formaliteden bir ifade alıp salmak zorundayız. Başka bir şansımız yok."
Fatih "Neden? Maktul ile husumeti olduğunu biliyoruz. Elimizde yazılı ifade var. Belki de Saadet Bakır'ın ölümünde onunda bir parmağı var. Sonuçta maktullerden ikisi Alper Kaplan için çalışıyordu."
"Evet, haklısın aslında ama üst mertebelerde onu koruyanlar olduğu sürece elimiz kolumuz bağlı. Eğer katil olduğuna dair bir parmak izi bir DNA bulursak iş değişir."
Murat "Bu Alper denen iti sorgulasak başımız daha fazla mı belaya girer."
"Eğer sorgularsak sana dava açacakmış. Sorgulanmamaya karşılık burnunu kıranın sen olduğunu unutmaya karar vermiş."
Murat "Ben özür dilerim sonucunun bu olacağını düşünmemiştim."
Murat yaptığı hatanın bedelinin ne kadar ağır olduğunun daha yeni farkına varıyordu. O da böyle bir sonuca varmak istemezdi. Çoktan olan olmuştu.
"Çoktan olan oldu daha fazla dillendirmenin bir anlamı yok. Alper Kaplan ile ben ilgilenirim siz diğer işleri halledin."
Onaylama mırıltıları eşliğinde Alper'i tuttukları odaya girdim. Odada yalnız değildi hala avukatı akbaba ile beraberdi. Şahin'i görmezden geldim. Her ikisiyle aynı anda uğraşabilecek kadar sabırlı biri sayılmazdım.
"OOoooo Komiser Serkan Kahraman bende ne zaman tanışacağımızı merak ediyordum."
"Çok garip değil mi bu kadar pis iş yapmanıza rağmen bunca zaman karşılaşmamız olmamız."
"Sizin yerinizde olsam kelimelerimi daha dikkatli seçerdim. Malum meslektaşınızın geleceği iki dudağımın arasında olabilir."
"Bende sizin yerinizde olsam kimi tehdit ettiğimi bir kez daha düşünürdüm."
"Kimi tehdit ediyormuşum?"
"Elinde sizi fuhuştan içeri aldıracak kadar delil olan birini."
"Sadece ifadeler. Bilirsin ifadeler değiştirilebiliyor."
Doğru böyle yaparak yıllarca davaları yönetmiş bir adam duruyordu karşımda.
"Sadece ifade olduğuna bu kadar emin olma istersen."
"Neyden bahsediyorsun?"
"Bilmem elimde bir şey olup olmadığına sen karar vereceksin."
Şahin "Sözlerinizde tehdit içeriği var gibi duruyor."
Alper Kaplan bir elini kaldırması ile akbabayı susturdu.
"Ne istiyorsun?"
"Bana ne verebilirsin ki?"
"Rüşvet alacak birine benzemiyordun oysaki."
"Rüşvet verecek birine benziyorsun oysaki ben rüşveti kast etmemiştim."
Güldü. Pis bir gülüştü daha çok mide bulandırıcı denebilirdi. Bana doğru parmağını sallayarak konuştu ama muhatabı ben değil akbabaydı.
"Bunun gibi bir adamımız olsa başka adama ihtiyacımız kalmaz. Biraz örnek al örnek."
Beğendiniz demek. Ne büyük şeref oldu bu .......
"Benden ne istiyorsun peki?"
"Bütün adamlarını sorgulamak istiyorum."
"Biraz fazla cesur değil misin sence de?"
"Cesur mu? Deliyim ben deli."
"Bütün adamlarımı sorguya gönderdiğimden nasıl emin olacaksın?"
"Alabildiğim kadarıyla ilgilenirim bende."
"Muhbirin var."
Soru sormuyordu bu yüzden ona bir cevap vermeme de gerek yoktu. Vardı evet ama dikkatleri muhbirimin üzerine çekmeme gerek yoktu.
Bir süre aramızda bir sessizlik oldu. Karar verme sürecindeydi.
"Şahin adamlara söyle hepsi gelip ifade versin. Tek bir kişi bile eksik olmasın."
Suçlu gelenlerin arasında olmayacaktı. Çok rahat karar vermişti. Ferit'ten gelmeyen kişileri öğrenirsem onlar şüpheli olacaktı.
Alper Kaplan ayağa kalktı. Elimi sıkmak için elini uzattı.
"Sizinle daha fazla karşılaşmak isterim."
"Artık sizi buralarda daha fazla ağırlayacağım. Kusura bakmayın elinizi sıkamıyorum ellerim temiz."
O pis kahkahasını kulaklarım yine duydu. Kulaklarımı yıkamam gerekiyordu. Neşesini hiç kaybetmeden odadan çıkıp merkezi terk etti. Onun arkasından Murat adeta odaya daldı.
Murat "Ne oldu komiserim? Ne konuştunuz?"
"Şu ara çok işimiz olacak Alper Kaplan'ın bütün adamları gelip cinayet saati nerede olduklarını söyleyecekler. Hepsinden parmak izi de alacağız. Katil onlardan biri mi öğreniriz."
Murat "Bu nasıl oldu?"
"Blöf yaptım."
Murat beni bir yandan alkışlıyordu "Vaaay canına yedi birde, süperisiniz komiserim yaaa."
"Hadi hadi bir daha durumunu böyle kurtaramam haberin olsun. Bu seferlik bir şeydi bu."
Murat gözüme sevimli gözükmeye çalışırken odaya Zeynep girdi
Zeynep "Bir şey bulduk komiserim. Bunu görmelisiniz."
Zeynep'in peşinden odadan çıktık. Bir polis memuru elinde üzerinde çizim olan bir şeyle bizi bekliyordu.
Zeynep "Anlat."
"Maktul Saadet'in oğlunun hatırladığı kadarıyla annesini tehdit edenleri çizdik."
Çizimleri bana uzattığı sırada Zeynep devam etti.
"İki tanesinin sistemde kaydı var. Hemen bir ekip gönderip onları izlemeye aldırıyorum. Ama üçüncü kişiyi bilmiyoruz amirim."
Memur devam etti.
"Servet Balkan'ın komşularının ifadesini aldık. Komşulardan ikisi ve kapıcı en son evden çıkan bir kadın gördüklerini söylediler. Tariflerine göre bir robot resim çizdik. Buyurun."
Bana uzattığı üç robot resimde aynıydı. Görür görmez resimdeki kişiyi tanıdım. Zeynep ile aynı anda söyledik.
"Velda."
Zeynep "Velda Sönmez." kişiyi tanıdığımı fark etti.
Murat "Tanıdığınız biri mi amirim?"
Ona cevap bile vermedim hızla merkezden ayrılıp evime sürdüm. Katille aynı yatakta yatmış olamazdım. Onun bir katil olabileceğini fark etmeden onla bir ilişkiye başlamış olamazdım.