PUSU

2136 Words
Odamda durmuş düşünüyordum. Velda işin içinde olmasaydı bir başkası olsaydı bu kadar dertli olmazdım sanırım. Gerçek katilin, o olup olmadığını ortaya çıkaracak bir yol bulmalıydım. Ben bu düşünceler ile boğuşurken Fatih, yavaşça odaya girdi. "Amirim haberleri gördünüz mü?" "Ne haberi?" Odamdaki televizyonun kumandasına yöneldi Fatih. Bende meraktan dolayı çoktan ayaklanmıştım. Son dakika haberlerinde "Üç Maymun Cinayetleri" yazıyordu. Giray bütün haber kanallarındaydı. Tabi yayın yasağını çiğnemeye cesaret edecek ilk kişi oydu. Kamuoyuna korku aşılama konusunda muhteşemdi. Beni asıl sinirlendiren bu değildi ama. Asıl kızdığım içeriden biri olmadan öğrenemeyeceği bilgileri abartarak haber yapmıştı. "Çık dışarı!" "Amirim?" "ÇIK DIŞARI!" Şimdi sinirimi ondan çıkarmak istememiştim. Hangi puşt ona her şeyi anlatmıştı ki. İçimizde çürük bir elma vardı. Belki bir belki daha fazla. Ben sakinleşmeye çalışırken odaya Osman Müdür girdi. Giriş şeklinden belli olarak o da en az benim kadar sinirlenmişti. Açık televizyonu fark edince biraz duraksadı. Derin bir nefes aldı.  "Demek sende gördün. Haber yapılmaması ile ilgili yasağı çiğnediler. Hepsine dava açılacak ama çoktan olan oldu değil mi?" Konuşurken eli ayağı sabit duramıyordu Osman Müdürün. Bir an televizyonu parçalayacağını bile düşünmüştüm.  "Aramızda muhbir var." Haberlerdeki bilgilerden yaptığım çıkarımı söyledim. "Evet. Belli ki var. Bunların ortaya çıkması yukarıdaki yetkililerin hiç hoşuna gitmedi. Bir an önce dava kapanmalı. Sorguya aldığımız kızı duymuşlar. Olay ona patlamadan gerçek kaili bulmalıyız." Hızlı bir şekilde plan kurdum. Belki katili yakalayamazdık ama suçun Velda'ya kalmasını engelleyebilirdik. "Bir planım var müdürüm. İzniniz olursa uygulamak isterim." "Gerçek katili yakalayacaksan istediğini yapabilirsin." Kesin olarak onun olacağını söyleyemem ama bunu dile de getiremem. "Sağ olun müdürüm." Odadan çıkıyordu ki geri döndü. "Bu arada yukarıdakiler durumdan hiç rahat değiller. Bizi denetlemek için bir komiser atamışlar. Dikkatli ol. Yakında burada olur." "Anladım müdürüm." Bir bu eksikti. Kuzuları gütmesi için köpek yolluyorlardı sanki. Şuan bunu düşünmek için hiç vaktim yoktu. Aklımdaki şeyi mükemmelleştirmek istiyordum.  Haberlerin hepsini gezip her ne söylüyorlarsa hepsini dinledim. En az katil kadar Giray da gözümde suçluydu artık. Bir ülke kendi polisini bu kadar mı değersizleştirebilirdi. Bize olan güveni kırmaya çalışmak habercilerin belki farkında olarak belki de farkında olmayarak sürekli yaptığı şeydi. Odamdan çıktığımda dışarıdaki herkes odaklanmış haberlere bakıyorlardı. İş işten geçmişti artık. Bilmemesi gereken herkes biliyordu. Katil belki de bu durumdan zevk alıyordu. Bu kadar olay olduğuna göre katil haberleri daha dikkatli izlerdi değil mi? Kesin televizyonunun karşısına geçmiş bu durumdan zevk alıyordu. Sonuçta her katil yaptıklarının bilinmesini isterdi. "Bir saat sonraya bir basın toplantısı hazırlayın. Muhabirlere haber verin özellikle Giray Boran'a." Herkesin dikkati televizyondan bana dönmüştü. Bazıları tekrar televizyona dönse de çoğu hazırlıklar için ayaklanmıştı bile. Tabi içlerinden soru soranlarda çıkmıştı. Murat "Neyi açıklayacağız ki her şeyi biliyorlar zaten." "Nereden biliyorsun bütün haberleri izledin mi?" "Hayır amirim ama ben..." Devam etmesine izin vermedim. "Ben izledim ve son gelişmelerden kimsenin haberinin olmadığını fark ettim. Giray'ın bile. Velda bizim için bir koz olacak yani." Bunları Murat ile aramızda konuşuyorduk. Fısıldayarak olmasa da sessiz konuşuyorduk. Arkada bizi dinlemeye çalışanların duymasını sağlayarak yüksek sesle söyledim. "Aramızda bir muhbir olmasa bütün bunlar ortaya çıkmazdı. Aramızda kalsın ama Osman Müdür ile herkesi denetim altına almaya karar verdik. Her kim ise bu yanına kalmayacak ve yüz kızartıcı suç olarak siciline işleyecek." Şimdi bu sözlerimi duyanlar duymayanlara anlatacaktı. Böylece içlerindeki muhbirin kim olduğunu bilen var ise kendini kurtarmak için bunu söyleyecektir. "Murat odama gel!" Arkamdan odaya giren Murat kapıyı kapadı. Burada kesin gözüyle güveneceğim tek kişi oydu. Ast üst ilişkisi bizim gibi okullarda çok fazla olurdu. Kendisi polis okulunda benim astımdı. Her şeyini bilirdim onun.  "Haberin olsun diye söylüyorum gerçekten aramızda bir muhbir var ve ikincisi de yolda. Bizi denetlemesi için birini göndereceklermiş. Yeni atanıp gelen komiserlere dikkat et. Belki geldiğinde kimliğini gizlemeye çalışır." Murat "Anladım amirim gözümü dört açarım. Benim anlamadığım bir şey var amirim. Affınıza sığınarak soruyorum. Bu muhabirler her şeyi biliyor zaten biz daha neyin açıklamasını yapacağız?" "Açıklama onlar için değil tam olarak. Haberler o kadar her yerde ki katilin görmemiş olması imkansız. Biz de bunu katil ile konuşma aracı olarak kullanacağız." "Velda gerçek katil olmadığına göre katil sinirlenip yeni bir cinayet işleyebilir. Şimdi taşlar yerine oturdu. O zaman ben gerekli hazırlıkları yardım edeyim bir an önce halledelim bu işi." Murat odadan çıktığında karar vermekle meşguldüm. Velda ile görüşmek isteyen bir yanım vardı. Peki, bu onun için iyi mi olurdu kötü mü? Bir yanım nasıl olduğunu görmek istiyordu ama bir yanım yanlış bir şey yapmak istemiyordu. Kimsenin bilmeyeceği ufak bir ziyaret yapabilirdim aslında. Odamdan çıktığımda dışarıdaki bütün gürültü bıçakla bölünmüşçesine kesildi. Herkes diken üstündeydi bana karşı. Demek ki dinleyenler çoktan bütün karakola yaymışlardı. Güzel olmuştu. Bundan sonra herkes ağzından çıkanlara dikkat eder umarım. Bütün gözlerin altında alt kata indim. Nezarethanenin önüne geldiğimde Velda orda değildi. Memura nerede olduğunu sorduğumda Sorgu odasından indirilmediğini söyledi. Orada bu kadar uzun süre kalması normal değildi. Zeynep hala sorguya devam mı ediyordu ki. Bu biraz fazlaydı artık.  Bir hışım ile sorgu odasına geldim. Sanki uçmuştum. Sorgu odasının önünde bir memur bekliyordu. İçeri girmek üzereyken çekinerek beni engelledi.  "Amirim sizin girmemeniz daha iyi olur." Çekinerek söylemişti. O da haklıydı.  "5 dakika sadece istediğine geldiğimi söyleyebilirsin." Söyleyecek sözü yoktu. Burası benim karakolumdu istediğim yere girip çıkma hakkım vardı. Osman Müdür farklı bir emir vermediği sürece burada ikinci rütbe bendeydi. Memur da zaten başka bir şey söylemedi. Kapının kilidini açtı yavaşça. Sanki bilerek yavaş açıyormuş gibiydi.  Sonunda kapıyı açtığında kısa bir teşekkür edip içeri girdim. Odaya girdiğimde Velda'nın odada yalnız olduğunu gördüm. Sadece biraz daha korkması için ya da aşağıda diğer suçlularla beraber tutulmaması için buradaydı sanırım. Zeynep bunu ne düşünerek yapmıştı bilemiyordum.  Velda bıkkınca başını kaldırdı. Sanırım gelenin Zeynep olduğunu düşünmüştü. Girenin ben olduğumu görünce koşarak bana sarıldı. Ağlamaktan gözleri çıkacak gibi şişmişti. Benim güzel gözlüm ne kadar üzülmüştü. Ağlamaktan çatallaşmış sesi ile bana sordu.  "Serkan ben yanlış bir şey yapmadım. Bana inanıyorsun değil mi?" Onu hafifçe kendimden uzaklaştırdım. Hala birbirimize sarılıyorduk ama. "Sana inanıyorum. Sen bir şey yapmadın. Sadece bunu diğerlerine de ispatlamamız gerekiyor. Sen sadece biraz daha sabret ben her şeyi halledeceğim." Ağlamaktan boğazı kurumuş olmalı ki konuşmadan önce yutkunma ihtiyacı hissetti. "Ne yapacaksın?" "Bunu şimdi anlatamam ama sana sorguda yardımcı da olamam. Benimle olan ilişkinden dolayı üzerine daha fazla gelecekler. Dayanmaya çalış. Bunların hepsini telafi edeceğim." Bu yaşadıkları biraz da onun yüzündenmiş gibi hissediyordu. Bu kadar baskı görmüş olması onunla olan ilişkisinden dolayıydı. Aralarında duygusal bir şeyler olmasaydı böyle bir muamele ile karşı karşıya kalmazdı.  "Dayanmaya çalışırım. Böyle olacağını bilseydim gitmezdim oraya." "Kitapların için olan görüşmelerini kayıt alıyordun onu da kaydettin mi?" "Evet kaydettim. Her şey evimde." Memur kapıyı tıklattı. Çıkmam gerekiyordu. Orada gerçekten bulunma niyetini ispat etmek için belki lazım olabilir.  "Sen merak etme o kayıtlara ihtiyaç kalmadan bunu halledeceğim. Sadece biraz daha sabret lütfen." "Tamam." Artık veda vaktiydi. Zorda olsa ayrıldık. Benim gitmem gerekiyordu. Fazla bile kalmıştım. Memuru daha fazla zor durumda bırakmadan oradan ayrıldım. Ben kata çıkarken merdivenlerde iken Murat ile denk geldik. "Amirim bende sizi arıyordum. Her şey hazır açıklamayı yapmanız için sizi bekliyorduk." "Gidelim o zaman." Beraber toplantı odasına yöneldik. Murat'ın kapıyı açması ile içerisinin kalabalığı bizi karşıladı. Bu kadar çok muhabir bu kadar kısa sürede gelebilmiş olmalarına artık şaşırmıyordum. Hatta şimdiden kameraları açmış kayda almaya bile başlamışlardı. Sakince kürsüye doğru yürüdüm. Önce herkesin üzerinde gözlerimi gezdirdim. Aslında Giray Boran'ın burada olup olmadığını kontrol ettim. Diğerleri gibi elinde kamera veya mikrofon yoktu. Öylece dikiliyordu. O da haklıydı bir şeyleri kaydetmesine gerek yoktu ki her şeyi biliyordu zaten. Merak etme Giray Boran elbet bir gün sıra sana da gelecek! "Cinayet şube Baş komiseri olarak son günlerde yaşanan korkunç olayla ilgili açıklama yapmak üzere sizi çağırdım. Öncelikle buraya gelen muhabir ve kameraman arkadaşlara teşekkür ediyorum. Dava ile ilgili açığa çıkarılmaması gereken her bir detayı ortaya saçmanız gerçekten takdire şayandı. Bir çok şeyi bilseniz de ben size kısa bir özet geçeyim. İntikamcı bir seri kati ile karşı karşıyayız. İşlenen cinayetlerde herhangi bir işkence ibaresi bulunmamaktadır. Katil maktullerin açığa çıkmamış suçlarını bilen biri. Bize bıraktığı notlar ise bu suçları anlatıyordu.  İlk maktul Servet Balkan. Evinde katil tarafından tek bir kurşun ile vurularak katledildi. Suçu bilmediği bir şeyi biliyormuş gibi ifade vermesiydi. İkinci maktul Hikmet Uzun. Ölmesi için alnından tek bir kurşun yemesi yetti. Duyduğu bir şeyi duymamış gibi yapıp üzerini örttüğü için katledildi. Üçüncü maktul Sedat Yıldırım. Gecenin bir yarısı yarı çıplak bir şekilde öldürüldü. Bildiği bir suçu ört bas ettiği için. Katil bize notlar bıraktı evet. Öldürdüğü kişilerin suçlarını ifade eden notlar. Böyle neyin üzerini örttüler değil mi? Saadet hanımın şaibeli ölümüne neden olan üç kişi bunlar. Belki daha fazlası. Peki siz bu yayın yasağını çiğneyerek ne yaptığınız zannediyorsunuz?  Polis bizi koruyamıyor mu? Bu eli kanlı katil neden bir türlü bulunamıyor? Burası muz cumhuriyetimi sonuçta herkes seri katil olsun. Bu soruları sormak kolay peki hiç kendinize dönüp soruyor musunuz? Biz bunları ortaya çıkarırsak birileri kaçar adaletin gerçekleşmesi engellenebilir. Kahraman polislerimiz yakalama ihtimali varsa bile yakalayamayabilir.  Katilin kaçma ihtimaline karşı yapılan yayın yasağını geçtiğiniz için hepinize dava açılacaktır. Yasak bilgilendirme ile halkı galeyana getirmek ve güvenlik güçlerine karşı güvensizleştirme propagandalarınızın devam etmesi dâhilinde en az o seri katil kadar suçlu olacaksınız." Hiç bir soru kabul etmeden kürsüden inmeye yönelmiştim ki karar değiştirmiş gibi geri döndüm. Oysa burada yapacağım her bir hareketi çoktan hesaplamıştım. Herkes doğaçlama yaptığımı düşünse de bunların hepsi planlıydı. "Bir parmak izi bulduk ve görgü tanıkları katilin tasvirini yaptı. Sizin sayenizde eğer kaçmamışsa katili en kısa sürede yakalayacağız." İşte bu son vuruş olmuştu. Eğer o televizyonun arkasında katil bizi dinliyorsa bu onu delirtmeye yetecektir. Hiç bir katil kendi yaptığı işin başkasına kalmasını istemez. Hele de intikam için işlenen bir cinayet serisi ise. Salondan çıkarken kısa bir an Giray Boran ile göz göze geldik. Garip bir şekilde hiç şaşırmamıştı. Eğer parmak izinden haberi olmasaydı şaşırırdı. Demek ki parmak izinden de bir şey çıkmadığını biliyor olmalıydı. Ona uzun süre bakmış olmalıyım ki elini alnına götürüp bana asker selamı verdi. Gözlerinde gördüm. Yaptığım şeyi anlamıştı. Blöfümü görmüştü. Belki çok önceden bu toplantının amacını biliyordu. Sonunda içeride ona sürekli haber uçuran muhbiri vardı.  Seri Katil Haberleri keyifle izliyordum. Herkes o şerefsizlerin ne halt karıştırdığını öğrenmişti. Özellikle o hakim bozuntusunun başka birine de haksızlık yapıp yapmadığı araştırılıyordu. Tam anlamıyla amacına ulaşamamış olsa da bu gelişmeler de hoşuna gidiyordu.  Hakimin eski davalarını inceliyorlardı. Keşke bunu daha önce yapsalardı. Ben harekete geçmeden önce. Benden önce harekete geçmedikleri için artık duramam. Ne yaparsanız yapın işim bitene kadar durmayacağım. Zaferimi anlatan kanalları geziyordum. Herkes işimin bittiğini düşünüyordu oysa ben daha yarılamamıştım bile. Bir kanalda durdum. Son gelişmeleri aktarmak için baş komiser konuşma yapıyordu. Ne söyleyeceklerini merak ediyordum. Onların yıllardır sağlayamadığı adaleti ben sağlıyordum. "Cinayet şube Baş komiseri olarak son günlerde yaşanan korkunç olayla ilgili açıklama yapmak üzere sizi çağırdım. Öncelikle buraya gelen muhabir ve kameraman arkadaşlara teşekkür ediyorum. Dava ile ilgili açığa çıkarılmaması gereken her bir detayı ortaya saçmanız gerçekten takdire şayandı. Bir çok şeyi bilseniz de ben size kısa bir özet geçeyim. İntikamcı bir seri kati ile karşı karşıyayız. İşlenen cinayetlerde herhangi bir işkence ibaresi bulunmamaktadır. Katil maktullerin açığa çıkmamış suçlarını bilen biri. Bize bıraktığı notlar ise bu suçları anlatıyordu. İlk maktul Servet Balkan. Evinde katil tarafından tek bir kurşun ile vurularak katledildi. Suçu bilmediği bir şeyi biliyormuş gibi ifade vermesiydi. İkinci maktul Hikmet Uzun. Ölmesi için alnından tek bir kurşun yemesi yetti. Duyduğu bir şeyi duymamış gibi yapıp üzerini örttüğü için katledildi. Üçüncü maktul Sedat Yıldırım. Gecenin bir yarısı yarı çıplak bir şekilde öldürüldü. Bildiği bir suçu ört bas ettiği için. Katil bize notlar bıraktı evet. Öldürdüğü kişilerin suçlarını ifade eden notlar. Böyle neyin üzerini örttüler değil mi? Saadet hanımın şaibeli ölümüne neden olan üç kişi bunlar. Belki daha fazlası. Peki siz bu yayın yasağını çiğneyerek ne yaptığınız zannediyorsunuz? Polis bizi koruyamıyor mu? Bu eli kanlı katil neden bir türlü bulunamıyor? Burası muz cumhuriyetimi sonuçta herkes seri katil olsun. Bu soruları sormak kolay peki hiç kendinize dönüp soruyor musunuz? Biz bunları ortaya çıkarırsak birileri kaçar adaletin gerçekleşmesi engellenebilir. Kahraman polislerimiz yakalama ihtimali varsa bile yakalayamayabilir. Katilin kaçma ihtimaline karşı yapılan yayın yasağını geçtiğiniz için hepinize dava açılacaktır. Yasak bilgilendirme ile halkı galeyana getirmek ve güvenlik güçlerine karşı güvensizleştirme propagandalarınızın devam etmesi dâhilinde en az o seri katil kadar suçlu olacaksınız." Şimdi anlamıştı! Kendilerini kurtarmaya çalışıyorlardı. Adaleti sağlayacaklarmış. Onun için bir dört senen geç kaldınız. Tam kanalı değiştirmek üzereydim ki o cümleleri duydum. "Bir parmak izi bulduk ve görgü tanıkları katilin tasvirini yaptı. Sizin sayenizde eğer kaçmamışsa katili en kısa sürede yakalayacağız." Parmak izi mi? Neyden bahsediyordu bu. Ben... Eldiven vardı iz falan bırakmış olamam. Servet orospusunu öldürürken eldivenim yoktu. Ben sildim ama her yeri temizledim. Ya iyi silememişsem. Bardağı yanına alman gerektiğini söylemiştim. Alırsam yakalanma ihtimalim daha çok artardı. O gün orada olduğum kesinleşirdi. Ne olacak şimdi. Eğer gerçekten sen olduğunu bilselerdi çoktan gelmezler miydi? Evet gelirlerdi. Gelirlerdi dimi? Belki yoldalar geliyorlar. Kaçmam gerek. Gitmeliyim kaçmalıyım. Sakın kaçma kaçarsan daha çok suçlu gözükürsün. Temizledim ben yakalanmam imkânsız. Temizledim değil mi? Yıkadın ama temizlenmiş midir? Benimle oyun oynuyorlar. Bizimle oyun oyuyorlar. Kimse bizimle oyun oynayamaz. Onlara nasıl oyun oynanır göstermeliyim. Arka odaya gidip şemama tekrar göz attım. Öldürdüklerimin üzerinde çarpı vardı. Bir tanesinin resmini elimi aldım. "Seni seçtim Koray Arslan. Sıradaki hedefim sensin!"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD